Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        "Başkalarını bilen kişi bilgedir; kendini bilen kişi ise aydınlanmıştır../' Leo-Tzu

        Değerli bir büyüğüm, henüz çocukken beni karşısına alarak unutamadığım öğütlerden birini altın sözlerle ifade etmişti: "Profesyonellerden asla çekinmem ama cahil kalmış zararlı amatörlerden korkarım!.." Bugün bu sözü sizlerle paylaşmak istedim.

        İzmir Müzik Festivali, hiç kuşkusuz ki "Büyük" bir festivaldir. Etkinlik, izleme ve dinleme fırsatı bulduğum açılış konserini gerçekleştiren ünlü Philharmonia Orkestrası ve muhteşem şefleri Salonen'in olağanüstü başarılı konseriyle açıldı. Bütünlüğü adeta bir rüya gibi olan konserden aklımda kalan ve açıkçası anımsayabildiğim/yaşadığım tek şey "müzik"ti... Özellikle büyük bestecimiz Ulvi Cemal Erkin'in Piyano Konçertosu'ndaki başarı, deneyimli ve değerli piyanistlerimizden Gülsin Onay'ın solist olarak katılımıyla özel ve en üstün şekilde gerçekleşti. Konçertoyu başından sonuna içimdeki heyecan ve gururla Gülsin'le beraber çaldım sanki. Bana göre, bu eser ancak bu kadar güzel ve sağlam çalınabilir!.. Ayrıca, tek prova ve konserle (el yazısı partisyonlardan) öyle fevkalade bir sonuç ortaya çıkmıştı ki, Salonen yorumuyla konçertodaki en zengin armonileri ve güzel renkleri en mükemmel şekilde duyabildiğim için kendimi çok mutlu hissediyorum...

        Philharmonia Orkestrası ve Salonen gibi değerlerin ülkemize getirtilmesi, birinci sınıf bir dünya orkestrasının bir Türk eserini bir Türk solisti tarafından icra edilmek üzere önce ikna edilmesi ve sonra sonucunun büyük başarı olması, başlı başına en büyük zaferdir. Bu yüzden İKSEV'i ve tüm sponsorlarını tebrik ederken, darısı diğer festivallerimizin de başına diyorum! Bunun yanı sıra, başarı ve değerlerine rağmen, kaç Türk sanatçısına böyle müthiş bir orkestra eşliğinde çalma şansı geçer sizce? Çocukluğumdan beri dostum olan Gülsin'i ve başarısını her zaman tüm kalbimle alkışlıyorum.

        Dünya, evrensel Türk sanatı ve sanatçısını aslında yeni yeni tanımaya ve kabul etmeye başlarken ve bizler kuşaklar boyunca bunun savaşını -adrenalin içinde- yaşarken, bunca emeğe ve onun kutsallığına yaklaşmak ve üzerinde konuşmak hiç o kadar basit bir şey değildir ve olamaz da!.. Konuşabilme yetisi ve aydınlığına sahip kişiler bile, yüzbinlerce mil ötesi ve öncesinin farkındalığı içinde, önce düşünerek hareket ederler ve belki de (çoğunlukla) susmayı tercih ederler. Çünkü onlar, müziğin zenginliği ve enginliğiyle söyleyebildiklerinin yanında, konuşmanın "yavan" kaçabileceğini hesaplayabilecek parlak bir zekâya sahip kişilerdir.

        İşte bu yüzden "müzik yazarlığı" çok "ciddi" bir iştir! 30 yıllık müzikçiliğime rağmen, kendimi bir müzik yazarı olarak asla addetmiyorum. Çocukluğumdan bu yana "hobi" olarak yazmayı seviyor ve bundan zevk alıyorum. Ancak düşüncelerimin, gerçek bir yazarınki kadar "değerli" olduğuna inanıyorum.

        Sevgili okurlarım, Türkiye'de çok az sayıda da olsa değerli müzik yazarı ve eleştirmenlerimiz vardır ancak farklı bir gerçeğe de şimdi burada değinerek yazımı sonlandırmak istiyorum. Ülke ve değerlerinin gerçeğini yansıtmayan, yararından fazla zarar getiren birtakım "çakma" yazarların elinden çıkma yazıları okumadan önce, o kişilerin müzikal eğitim ve geçmişlerini de iyi araştırmanızı sizlere önemle salık veririm. Ülkemizin ender yetişen değerleri, takdirle alkışlanarak ve sadece onlara sahip çıkılarak onurlandırılırlar yoksa ne amaçla ve niçin yazıldığı belli olmayan "önemsiz" yazılarla değil...

        Diğer Yazılar