Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        "İÇİNİZDE bilmediğiniz bir sanatçı vardır... Eğer biliyorsanız, evrenin başlangıcından beri biliyorsanız, evet deyin..." Mevlânâ

        Bugün sizleri oldukça kısaltılmış olduğunu düşündüğüm otobiyografik bir yazımla buluşturmak istiyorum...

        Selanikli bir anne babanın kızı olarak dünyaya gelen annem Gönül Gözler, 10 Kasım 1938 tarihinde İzmir'de doğar. Hem de doğumu sırasında anneannem Faika Hanım'ı hayretler içerisinde bırakan ve kendisine doğum sancılarını bile unutturan siren sesleri eşliğinde... Anneannem, sirenlerin niye öyle şiddetli çaldığını doğumu sonrasında annesinden öğrenir. İlk torununu kucağına aldıktan birkaç saat sonra Atatürk'ü son yolculuğuna uğurlamak üzere İstanbul'a yola çıkan ninem, aynı zamanda memleketlisi de olan içtenlikle bağlı olduğu Ata'nın buruk acısını ve yeni doğan torununun mutluluğunu aynı anda yaşar.

        Babası Abdülkadir Bey'i erken yaşta kaybeden annem, İzmir Kız Lisesi matematik birincilerinden olmasına rağmen eğitimine devam edemez. Çok genç yaşta âşık olduğu babam Burhan Yılmaz'la evlenir ve yine genç yaşında ilk çocuğunu eline alır. Daha sonra sırasıyla bizler dünyaya geliriz... Eşine ve dört çocuğuna ayrı ayrı sarılan, eğitimin ve öğrenimin önemine inanan annem, belki de iç dünyasının derinlerinde yaşattığı bu tutkuyu çocuklarında idealize etmeyi bir aşk ve ideal haline getirir. Bizim evimizde okumak ve okula gitmek kutsal bir şeydi. Okula devamsızlık ise, dünyadaki en büyük suçtu sanki. İlkokulda suçiçeği çıkardığım gün bile annemin beni okula götürdüğünü ve öğretmenimle bizzat görüştüklerini anımsıyorum...

        Her birimiz devlet okullarında okuduk. İki ağabeyim Ercüment ve Rebii ve ablam Mine'nin ders notları çok parlaktı. Bense evin en küçüğü olarak, karneler, dersler ve notlara karşı oldukça ilgisizdim. Kendi dünyamda yaşıyordum. Masmavi ve pırıl pırıl bir dünya... IQ düzeyi yüksek olan annemi bu durum biraz düşündürüyor olmasına rağmen, kırıp döküp çaldığım armonikam, mandolinim, müziğe olan dikkat ve ilgimin netliğini görmezlikten gelmiyor, yani müzikal yolculuğumun başlangıcındaki işaretleri de hassaslıkla gözlemliyor ve her daim yanımda olduğunu hissettiriyordu. Şanslıydım, şanslıydık...

        Kış aylarında İzmir'in Halil Rıfat Paşa üstlerindeki tek katlı ve küçük bahçeli evimizde, yaz mevsimini ise Klizman bölgesindeki yazlığımızda geçirdiğimiz zamanları "mazide" yaşanmış bir dönem olarak netlikle anımsayabiliyorum. En önemlisi, babamın dur durak bilmeden çalıştığını ancak keyif dolu bir Ege insanı olduğunu, annemin ise, eliyle tuttuğunu altın yapma becerisini hayranlık, farkındalık ve saygıyla düşünüyorum. Birkaç satıra sığdıramayacağım bu gerçek film, benim anlatımımla her ne kadar kulaklara çok romantik geliyor olsa da, onların kolay bir hayat yaşadıklarını söyleyemeyeceğim.

        Duygusallığı ve gücü temsil eden Akrep burcunun özelliklerine sahip annem Gönül Yılmaz, babamı kaybettiğimiz gün ve dönemde bile bambaşka durdu. O hafta içinde vereceğim konseri, iptal düşüncemi ve tereddütlerimi bertaraf etmemi sağlayan kendisinin sadece tek bir sözüdür: "Çalacaksın!..."

        Diğer Yazılar