Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        - PARİS -

        BELKİ de... Birçok temel meselenin düğümlendiği yer budur.

        Arka plandaki esas “hareket amiri” böyle bir şeydir belki:

        Başkalarını anlamaya çalışma, onları dinleme, duygularının, arzularının farkında olma... Ve davranışlarını buna göre de oluşturma, dayanışma, yardımlaşma...

        Fransa ve İngiltere’de bilim adamlarının yaptıkları yeni bir ortak araştırmaya göre, “empati” ciddi oranda “genetik” faktörlerle de belirleniyor.

        Yani “babandan ne gördüysen”den ziyade, “babandan anandan” hangi genleri miras aldıysan!

        Elbette “ne gördüysen, ne görmediysen”in de önemi var; ama bir çocuğun iradesi dışında, miras edindiği genetik yapı da, onun “EQ”sunu, yani “Empati Seviyesi”ni belirliyor.

        9 PUAN FARK

        Araştırma Fransız CNRS, Pasteur enstitüleri, Diderot Üniversitesi ve “EQ”nün adını 15 yıl kadar önce koymuş İngiliz Cambridge Üniversitesi’nce yürütüldü, “Transnational Psychiatry”de yayınlandı.

        24 bin 543’ü kadın, yaş ortalaması 48.9 olan tam 46 bin 861 kişinin ABD genetik analizi firması “23 and Me”deki genetik bilgileri ve her birinin cevapladığı özel sorularla.

        Kadın-erkek deyince; tahmin ediyorsunuzdur zaten, kadınların 80 üstünden 50.4 olan “EQ” ortalaması, genel ortalama 46.4’ün üstündeyken, erkek “empati” seviyesi 41.9 kadar.

        Yani sosyalleşme, işbirliği, başkasını anlama ve dert edinme faslında, kadın duygusu, muhakemesi ve davranışı erkeğe göre daha anlamlı! Bazen kendini kahredercesine!

        TIBBİ SONUÇLAR

        Araştırmanın önemli bir tıbbi neticesi, daha önce daha dar kapsamlı başkalarıyla da desteklenen bazı “bağlantılar”.

        Mesela, genetik olarak da etkilenen “empati düzeyi düşüklüğü” ile otizm arasındaki ilişki: Daha ziyade “bilişsel empati”, yani “başkalarının davranışını anlama” kapasitesi. Bir kez büyük mücadeleyle anlamaya çalıştıktan, anladıktan sonra ise davranışlar heyecan yüklü!

        Bir başkası, “empati düzeyi” yüksekliği ile şizofreni riski arasında bağlantı. (Araştırmanın referanslarından biri de, üç Türk doktor, E.Bora, S.Gökçen, B.Veznedaroğlu’nun “Şizofrenik kişilerde empatik beceri” diyebileceğimiz makalesi.) Tabii öncelikle “duygusal empati” ile. Anlamaktan ziyade, etkilenmek, heyecanlanmak gibi.

        Aynı “düz orantılı” bağlantı, empati düzeyiyle, bedeni kemiren “anoreksiya nervoza” arasında. Ve tabii en çok kadınlarda, hatta genç kadınlarda.

        Hemen bir hastalık gibi kabul edilmese de, “extraversion, aşırı dışa açıklık” da öyle!

        BEYİN ARAŞTIRMASI

        Sadece bu açıdan değil, “Beyin Haftası” vesilesiyle her açıdan insan beynine (veya beyinsizliğine) dair epey araştırma veya yeni bilgi arz edilmiş durumda.

        Başta, “İnsan beyninin yüzde 10’unu kullanır” efsanesine karşı, “Hayır, olanın yüzde 100’ünü kullanır” diyenler.

        Alzheimer gibi hastalıkların “yaşlı hastalığı” değil, daha önce içine girilen çok sayıda “sigara, alkol, uyuşturucu, fiziksel travma, düşmeler” gibi fiziksel risk ile duygusal risk neticesinde, “esasen erkenci, sinsi” olabileceğini söyleyenler.

        45 yaştan sonra belirginleşen hafıza sorunlarına, mesela isim hatırlayamamaya karşı, “yüz ve mekân hafızası”na odaklanıp “bir de burundan uzun, derin nefesle” sorunu çözmeyi önerenler.

        Son zamanların bir önemli meselesi de, “hızlı, hazır gıdalar”ın beyni kemirdiğine, insan genetiğini değiştirdiğine dair bulgular:

        Yağ, tuz, şeker oranı çok yüksek hızlı-hazır gıdaların vücut tarafından “enfeksiyon” gibi algılanması, yenilerde hafızası da keşfedilen bağışıklık sistemini saldırganlaştırması, midebağırsak florasının etkilenmesiyle, “mideden, damardan beyne kadar”, sadece ruhun değil, sadece aşkın değil; genlerin ve beyin yapısının da zehirlenmesi!

        KADERE ETKİSİ

        İnsan, hele büyük adamlar, her şeyi bildiklerini, her konuda atıp tutabileceklerini zanneder ya... İnsanoğlu, eğer uzmanı değilse, daha kendi bedeninden, onun içinde ve küçücükken oluşmuş ruhsal yapısının derinliklerinde, miras genlerinde ne olup bittiğinden bihaber!

        Oysa kendi kaderimizden ülkelerin kaderine kadar, birilerinin kararlarında belki de bunların hepsinin etkisi var!

        Diğer Yazılar