Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        - PARİS -

        HER din, her etnisiteden insan cenazeye katılacaktı. Küçük camiye sığılamayacağı anlaşıldı; Belediye Başkanı ile “Türklerin temsilcileri” törenin (ve cenaze namazının) küçük Carrieres kentinin büyükçe spor salonunda yapılmasına karar verdi.

        Birbirine sarılarak gölete canlarını veren Ersin ve Mamadou yan yana kondu. Türkiye göçmenleri, Afrikalılar, Araplar, Fransızlar, Müslüman ve Hıristiyanlar, başsağlığına gelen Yahudi dostları, çok sayıda kadın, okul ve takımdan çocuklar...

        Türkçe, Arapça, Fransızca uğurlandılar. Çocuklar ağladı, en çok anneler ağladı; tabutlar yan yana arabaya konduğunda son kez evlatlarının yüzüne baktılar. Gözyaşının rengi, kıtası, ülkesi birbirine karıştı, birbiriyle kucaklaştı. Aynı yolculukta, biri Yatağan’a diğeri kaçtıkları Gine yerine Senegal’e.

        Trajedi kentin kalbine yazıldı.

        Türkiyeli Müslümanlar oruca Türkiye ile birlikte başlamıştı; Fransa’da Arapların da benimsediği ramazan başlangıcı bir gün sonraydı.

        Kentte, okulda, Belediye Başkanı şahsında “Türk ve tüm göçmenler ile Müslümanlara saygı” iki çocuğa sevgiyle birleşmişti!

        Fransa’da gölette can veren Ersin Topal ve Mamadou Bah’ın cenazesine her dinden ve etnisiteden insanlar katıldı.

        LİNCE MARUZ KALDI

        Aynı esnada, Paris’te “başörtülü öğrenci” hem sosyal medyada lince maruz kaldı, hem de örgütlü bir destek buldu.

        Meryem Pougetoux “Sol” öğrenci sendikası UNEF’in Sorbonne Başkanı olarak TV’de neden fakülte işgal ettiklerini anlattı. Anlattıkları değil, kimliği “olay” oldu. “Sol örgütte başörtülünün ne işi vardı?” Ya da “Başörtülünün sol örgütte ne işi vardı?”

        Marianne Dergisi desteğinde, “koyu laik Cumhuriyetçi İlkbahar” hareketi kurucusu Bouvet, Twitter’da ateşledi, Meryem’in telefonu internete düştü, hakaret, küfür yağdı; yine benzer bir hareket olan “Cumhuriyet’i Yaşa(t)mak” kurucusu Celine Pina, “Müslüman Kardeşler öğrenci sendikacılığına sızmış” dedi. Irkçılıkla Mücadele Örgütü kurucusu bile benzer tavır aldı.

        “Sol öğrenci sendikası” UNEF, “Irkçı, tacizci, linççi, cinsiyetçi, İslamofobik” çevrelere “Meryem’in arkasındayız. Laiklik ve feminizm ilkelerini savunuyoruz. Öğrencilerin kendi seçimlerini yapmasını da. Üniversitede başörtüsü tercihi de dahil” dedi.

        “Kadın Erkek Eşitliğinden Sorumlu Devlet Bakanı” Marlene Schiappa ise hem “Maruz kaldığı cinsiyetçi, anti Müslüman saldırılar kabul edilemez” dedi, hem de “Başörtülü bir öğrenci beni şaşırtmaz, çünkü onun mutlak hakkı. Ama ilerici, feminist iddiaları olan UNEF’in, siyasal İslam’ın dini simgesini kullanan birini sözcü yapması şaşırtıcı. UNEF hangi değerleri savunuyor? Laiklik, kadınların özgürleşmesi mi, başka şeyler mi?”

        Kısa süre önce Bilişim Konseyi Üyeliği’nden dışlanan “Irkçılıkla mücadele militanı” Rokhaya Diallo hepsine cevap verdi: “Bu da bir Müslüman avı. Amaçları bizi kamusal alandan atmak. Ama biz oradayız, kendi evimizde!”

        MACRON’UN PROJESİ

        Cenazedeki “birleştirici”, Meryem etrafındaki “ayrıştırıcı”, “DEAŞ endişesi”nin yarattığı ürkütücü atmosfer bir ötekine çarpıyor. Ve Fransa’da her kesim, Cumhurbaşkanı Macron’un bir yıl önce söylediği, muhtemelen ramazan sonrasındaki tarihi bekliyor:

        “2018’in ilk yarısı bitmeden, Fransa’da Müslüman cemaatin reorganizasyonuyla ilgili projemi açıklayacağım.”

        Macron, bazı yönleri tartışılan bir “laiklik” görüşü sahibi: “Devlet laiktir, toplum değil. İnsanlar laikliğin düşman bir din olduğunu düşünmemeli. Ancak komşularımızı şaşırtan bu Fransız sekülarizmi, din savaşlarında çok yara almış bir ülkenin güçlü çimentosu. Devlete hakem rolünü veriyor. Herkes Cumhuriyet’in kurallarına uymalı.”

        Müslüman ülke liderleri ve Fransa’daki cemaat önderleri ile temasları sonunda “açıklayacağı” hususlardan sızanlar şunlar:

        1. Cami finansmanı (Yabancı ülke desteklerine son; Laiklik Kanunu dini mahallere devlet yardımını yasaklıyor ama başka fonlar oluşturulabilir.)

        2. Hac turizmi ve helal gıda piyasasının vergilendirilmesi yoluyla kaynak yaratmak.

        3. İmam eğitimi (Devletin “ayetlere dair” hiçbir meselesi yok. O, bir grup kişinin bildirisiydi.)

        4. Cami ve cemaati yabancı ülke etkisinden çıkarmak. (Ramazanda dışarıdan gelen 300 kadar imam gibi konular.)

        5. Yeni ve daha katılımcı bir sivil toplum örgütlülüğü (Sarkozy dönemi kurulan, başkanı (başkanlığı ilk kez Mağriplilerden alan) “Türk-Fransız” Ahmet Oğraş olan CCFM’nin 2500 cami ve mescitten 1000’ini bile kapsamadığı söyleniyor.)

        Bunlara “yabancı imamlara Fransa ve cumhuriyete bağlılık yemini; kadın-erkek eşitliği, düşünce özgürlüğüne inanç için imza” gibi tavsiyeler ekleyen de var.

        Fransa’da nüfusun yüzde 8’i kadar 5 milyon civarında Müslüman yaşıyor. “Teröre meyilli olabilir” diye fişlenenler 15 bin civarında.

        Diğer Yazılar