Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        - PARİS -

        1) Politika setimizi güçlendirdik.

        2) Ekonomide yeniden dengelenme süreci başladı.

        3) Enflasyon ve cari açıkla mücadele en önemli öncelik.

        4) Seçim sonrası yapısal reformları daha da hızlandıracağız.

        Uluslararası finansal züccaciye dükkânında kırılmış parçaları biraz toparlamak için Londra’da 100 bankacı, finansçı, analizciyle 13 saat aralıksız konuşan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Paris’te OECD’de konuşma yaptı, lakin yorgunluk ve ses kısıklığından konuşamaz haldeydi.

        Üstteki maddeler; fırtınayı en azından durdurma sevinciyle attığı bir dizi “tweet”ten birinde politika vaatleri.

        O “tweet”in ardından İngilizce’si geldi. İlk 3 madde tamamen aynı. 5’inci madde, “Türkiye iş dünyasına (iş yapmaya) açık kalmaya devam ediyor” eklenmişti.

        Ancak 4’üncü madde bire bir aynı değildi. Belki bir şey düşünerek, belki sadece unutkanlık.

        ***

        4’üncü madde İngilizce “tweet”te, Türkçe söylenişiyle şöyle yer aldı:

        “Yapısal reformları hızlandırmakta kararlılık (kararlıyız).”

        Görüldüğü gibi, İngilizce’sinde “seçim sonrası” bir sebeple yoktu.

        Aslında olmamış seçim açısından, “yabancılar” bakımından doğrusu oydu belki.

        Ancak Paris’te, bu arada OECD çevrelerinde de kilit soru “seçim ve sonrası”.

        Fransız Dışişleri’nden birisi, bir bakıma “yumurta tavuk” meselesi çiziverdi iki soruyla:

        1. Ekonomide olup bitenler seçimi nasıl etkiler?

        2. Seçim, ekonomide olup bitenleri nasıl etkiler?

        ***

        Türkiye epeydir “Terörle (esas DEAŞ’la) mücadele kalesi” ve “Mülteci akınına karşı sur” yani Bakan Ömer Çelik’in de deyişiyle “Güvenlik gücü ve toplama kampı” olarak algılanıyor ya... O yüzden de güçsüz, takatsiz düşmesi istenmiyor.

        Mesele artık AB’den ziyade, Türkiye’nin DEAŞ’ı ve mültecileri engellemesi; elbet Suriye (ve İran, Rusya) açısından önemi.

        Bence bu samimi bir duygu! Daha doğrusu, duygusuz gerçekçilik!

        Ancak “güvenlik, toplama” kavramları başka manaya da geliyor: Aşırı güvenlikçi, OHAL’ci tutum; “terör” gerekçesiyle parlamenter, akademisyen, gazeteci, her kesimden “aşırı toplama”.

        ***

        13 saatlik temaslar ve yolculuktan ziyade, “gerilim ve hassasiyetler”e, yani akıntıya karşı yüzme, biraz durdurma çabasıyla yorgun olmalıydı Şimşek.

        Nitekim “kanamaya acil müdahalesi”, Londra’da bir süre önce en üst düzeyde patlayan gerilime karşı, “İngilizce’si” ve gülümseyen karakteriyle “para piyasasına arz ettiği” yumuşak üslup güven tesellisini, hatta sevincini taşırdı:

        Nitekim “Nihayet dekuplaj” diyerek Lira’nın “uzaklaşarak” değer kazanışını (ya da kaybettiklerinden birazını geri alışını) kutladı; derken Financial Times’tan Adam Samson’un sözlerini sevinçle aktardı: “TL bu hafta yüzde 5’ten fazla değer kazandı. 2009’dan beri en güçlü yükseliş. İki ekonomi sorumlusu (Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı) yabancı yatırımcıların güvenini (burada istediğiniz fiili kullanın: yükselttikten, çökmesini engelledikten, kuvvetlendirdikten, tahkim ettikten...) sonra.”

        Tabii soru ortada kaldı: Bir Şimşek’le güven geliyorsa, hangi yıldırımla güven gidiyor?

        Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Paris’te gerçekleştirilen OECD’nin Bakanlar Konseyi Toplantısı kapsamında, 2011-2016 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkanı olarak görev yapmasının ardından OECD daimi temsilcisi olarak atanan Erdem Başçı ile de bir araya gelip baş başa görüştü.
        Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Paris’te gerçekleştirilen OECD’nin Bakanlar Konseyi Toplantısı kapsamında, 2011-2016 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkanı olarak görev yapmasının ardından OECD daimi temsilcisi olarak atanan Erdem Başçı ile de bir araya gelip baş başa görüştü.

        Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Paris’te gerçekleştirilen OECD’nin Bakanlar Konseyi Toplantısı kapsamında, 2011-2016 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkanı olarak görev yapmasının ardından OECD daimi temsilcisi olarak atanan Erdem Başçı ile de bir araya gelip baş başa görüştü.

        ***

        Dün de Ekonomi Bakanı Zeybekci OECD’ydi: 40’a yakın üyeli Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı İstanbul Temsilciliği imzası için. Önünde de son OECD raporu:

        (İşsizliğin hâlâ yüzde 10 olmasına rağmen) 1.6 milyon yeni iş; (düşmesine rağmen) yine de yüzde 5 büyüme hızı; ihracat, makine ve taşıt aracı yatırımlarının milli gelire oranında OECD’nin en yüksek rakamlarından biri, seçim gerilimle bitmezse büyüme hızının yükselme ihtimali gibi “iyi şeyler”.

        Merkez Bankası’nın bağımsızlık sorunu, cari açığın hali, faiz artışına rağmen çok değer kaybetmiş TL, iç talebe aşırı bağımlılık, dış finansmanın milli gelirin dörtte birini bulması ve riskleri, yapılmamış yapısal reformlar, mali ve parasal politikada güçlü kurumsal itibar sorunu, şeffaflık meselesi, harcama baskısı, çift haneyle yüzde 5 enflasyon hedefinin epey kuşkulu oluşu, seçim ve benzeri gerilimlerle büyümenin daha da düşme riski gibi “kötü şeyler”.

        Yanlış anlamadıysam, hepsinin odağında “kuramların bağımsızlık, özerklik” meselesi var. Biraz “özgürlük ve haklar” meseleleri gibi!

        Tabii tek tek insanların ne kazanıp kaybettiği, hayatlarından ne gidip gitmediği sorusu da var, “makro ekonomi”nin mikro dalgalarında!

        Diğer Yazılar