Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        PARİS

        Fransa’da 3 belediye başkanı davranışı aktaracağım. Diyelim ki kimi vuran, kimi koruyan, kollayan, yanında duran!

        Bu davranış biçimi aynı zamanda iki ana “ideolojik, siyasi” farklılığa örnek.

        Şimdi size önce olayları sıralasam:

        1. Evsizler su içmek, bir şeylerini yıkamak için toplaşıp mahalle sakinlerini ve esnafı rahatsız etmesin diye; bu sıcakta bir çeşmenin suyunu kesmek.

        2. Vilayet talep ettiği halde, 170 kadar mültecinin çadırlara sığındığı bir şehir kampını boşalttırmayı reddedip onlara destek olmak.

        3. Aquarius mülteci gemisinden Fransa’nın payına düşen 78 mültecinin yarısından fazlasını, 42 kişiyi hemen kendi kentinde misafir edip insanca yaşama koşulları sunmak.

        İKİ KADIN BAŞKAN

        İlki Nice kentinin, kendi de İtalyan mülteci bir aileden gelme, eski motosiklet şampiyonu, “sağcı Cumhuriyetçi Parti”den seçilmiş Belediye Başkanı Christian Estrosi’nin.

        Kendi sağındaki eski adıyla Milli Cephe’yi bile aşacak şekilde, mülteci ve Müslüman düşmanı olan, iki sene önceki katliamı sürekli istismar eden, bir zamanlar De Gaulle’e de suikast hazırlayan ve idam edilmiş olan “Fransız Cezayir” yanlısı örgüt üyesi askerlerin kabrinde onları anan bir şahsiyet.

        Diğer iki tutum ise, partileri erimiş olsa da; kendi siyasi ve insani kültürleri ayakta duran iki kadına, Sosyalist Parti’den seçilmiş iki belediye başkanına ait.

        Nantes’ın ilk kadın belediye başkanı, 39 yaşındaki Johanna Rolland Valiliğin “kampı boşaltın” isteğine uymuyor… Tam tersine yardım ve destek örgütlüyor.

        - Nantes Belediye Başkanı Johanna Rolland -

        Lille’in belediye başkanlığını 17 yıldır yürüten, babası da Fransa ve Avrupa siyasetinin en önemli isimlerinden Jacques Delors olan 68 yaşındaki Martine Aubry de mültecilerin çoğuna hemen düzgün gündelik hayat şartları sağlayıp“Lille kenti, kaybedenlere el uzatmasını bilir” diyor.

        - Lille Belediye Başkanı Martine Aubry -

        KUPANIN İKİ YÜZÜ

        Bu iki tarz-i siyaset, tarz-insanlık aynı zamanda “Mülteci çocukları” ile şampiyon olmuş Fransa’nın iki yüzünü de gösteriyor:

        Bir tarafta onlara araç, sömürge ve öteki olarak bakanlar…

        Diğer tarafta “Cumhuriyet’in bir manasının da ayrımcılık yapmadan kardeşlik” olduğuna inananlar.

        Artık kim bunları nerede öğrendiyse, kalbinin kimyası nasıl oluşmuşsa; okulda, evde, ailede, mahallede, siyasette.

        BAŞKAN’IN ADAMI

        Fakat önceki gün patlayan “siyasi bomba” başka bir şeydi. Hem siyasetin, hem yargının, hem medyanın ne olduğuna dair misallerle.

        Le Monde gazetesi 1 Mayıs gününe ait bir dizi görüntüyü incelemiş ve birinde, bir göstericiyi döven “polis kasklı” kişiye odaklanmıştı.

        Çarşamba günü Le Monde onun kimliğini tespit edip açıkladı: Cumhurbaşkanı Macron’un kampanyası sırasındaki Güvenlik Amiri ve seçim sonrasında Cumhurbaşkanlığı Sarayı mensubu Alexandre Benalla!

        Le Monde’un hemen internet sitesine koyduğu ve bütün medyanın üzerine gittiği videoda, esasında polis olmayan Benalla, polislerin arasında, yere de düşmüş bir kişiye vuruyordu!

        Ortaya çıktı ki, kamuoyunun bu olaydan ve kişiden haberi olmasa da, Cumhurbaşkanlığı’nda bu vaka öğrenilmiş ve kendisine ceza olarak, “15 gün ücretsiz işten el çektirme ve sonra daha etkisiz bir görev verilmiş”ti!

        Kimse bunu yeterli bulmadı, yer yerinden oynadı! Muhalefet çullandı, tüm medya olayın ayrıntılarını yazdı ve takipçisi oldu. Öyle ya, geçenlerde bir polis çifte saldıran ve vuranlar şu anda hapisteydi.

        Cumhurbaşkanı Macron son gezisinde bütün gün bu sorulara muhatap oldu. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, “Cezası burada verilmiş en ağır cezaydı” dedi; Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri “Orada görevliydi, o yüzden polis kaskı takmıştı” dedi ama iktidarın Adalet Bakanı Bayan Belloubet “Görevli değilken orada bulunması ciddi sorun” açıklamasını yaptı.

        İktidar partisi yönetiminden sorumlu Castaner, “Bu ülkede kimse, statüsü ne olursa olsun, imtiyazlı değildir” demek zorunda kaldı.

        Savcılık hemen soruşturma açtı: Kamu görevlisinin uyguladığı şiddet suçlamasıyla.

        Dayakçı şahıstan medyada bahsedilme biçimi “Cumhurbaşkanı’nın çalışma arkadaşı” olarak sabitlendi.

        İşte böyle!

        Diğer Yazılar