Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        PARİS

        Türkiye Cumhurbaşkanı, Rusya Devlet Başkanı ile görüşürken…

        Fransa Cumhurbaşkanı da ABD Başkanı ile görüştü.

        O sırada ABD Başkanı “Türkiye ile ilişkilerimiz iyi değil… Alüminyum ve çelik vergilerini de arttırıyorum” demiş… Ankara’nın cevabı “karşı tedbirler alırız” olmuştu.

        Türkiye Cumhurbaşkanı’nın ABD’nin önemli gazetesi New York Times’da “Yeni müttefikler buluruz” diyen makalesi yayınlanmak üzereydi.

        Fransa Cumhurbaşkanı bir gün önce de Rusya Devlet Başkanı ile görüşmüştü.

        NELER KONUŞULDU

        Bu görüşme trafiğinde, Washington ile Ankara’nın “açıktan” mesajları dışında, görünürde “ABD – Türkiye gerilimi ve tetiklediği parasal kriz” ele alınmadı.

        Resmi açıklamalara göre Fransa Cumhurbaşkanı, Rusya Devlet Başkanı’na “Hapisteki sinemacı Oleg Sentsov’un sağlık durumundan endişelerini” iletmiş, biraz da Suriye konuşulmuştu.

        Beyaz Saray’a göre Trump ve Macron “İran, Suriye, Ortadoğu ve ticaret meselesini” konuşmuştu.

        Elysee de aynı şeyleri söyledi; “ticaret meselesi”ni hiç anmadan ve Ortadoğu için “İsrail – Filistin sorunu” kelimelerini kullanarak.

        BİR İHTİMAL

        Nasıl para piyasasında spekülasyon mümkünse, bu görüşmelerle ilgili bir spekülasyon da var:

        Fransa Cumhurbaşkanı’nın ABD Başkanı ile görüşmesinde İran kadar Türkiye’nin de anılmış olabileceği!

        Neden?

        1.(Çin’e, AB’ye,Kanada’ya da gümrük duvarları inşa eden) ABD’nin İran ambargosu Avrupa ve Fransız ekonomisini etkilemeye başladı.

        2. ABD’nin, şahsen Trump’ın Türkiye’ye tavrı ve gümrük meselesiyle tetiklenen TL’nin kayıpları, Fransa ve Avrupa’yı da etkilemeye, daha ziyade korkutmaya başladı.

        YAYILIR MI?

        “Korku”nun dışavurumu (bir önceki yazıda da değinildiği gibi) borsalardaki düşüş, ama esas Türkiye’de ciddi borç alacak yükü olan Fransız, İpanyol, İtalyan bankaları ile ilgili endişelerdi.

        35 milyar Euro’dan fazla yükü olan Fransız BNP Paribas’nın Baş Ekonomisti William de Wijlder, bir çok “endişeli Avrupalı”nın aksine daha “güven verici, rahatlatıcı” konuştu:

        “Bu dinamik sadece Türkiye’ye özgü. Gerekli tedbirleri alırlarsa orada başladığı gibi orada biter.”

        SPEKÜLATİF SALDIRI

        Türkiye’de ve Lira’da olan biten (veya bitmeyen) hem zaten çok konuşulan meseleleri gündeme getirdi:

        Aşırı büyüme, büyümenin aşırı borçla finansmanı, borcun içinde aşırı dış finansman olması, yatırım garantileri, cari açığın büyümesi, enflasyon artarken faizin dizginlenmesi, enflasyon yükseldiği için faiz yükselir denklemi yerine faiz düşük olursa enflasyon düşer denkleminin kabulü gibi.

        Hem de özellikle 1975’lerde teorisi yapılan, bilhassa ABD Merkez Barkası’ndan iki ekonomist, Stephen Selant ve Dale Henderson’un gündeme getirdiği, daha sonra Nobel Ödüllü Paul Krugman’ın da geliştirdiği “spekülatif saldırı” gibi “savaş biçimleri”ni.

        “Spekülatif saldırı”nın kimi, taammüden bir ülkenin parasını, rezervlerini vurmaktı; Türkiye’nin bilhassa “Kara Cuma”yı izahı gibi.

        Bir kısmı ise, belki yine öyle bir tetikleyiciyle, sizin zaaflarınız ve zayıflıklarınızı da istismar ederek dalga dalga her köşeye yayılandı:

        Dış yatırımcı sizin paranıza gelmiyordu…

        Paranıza yatırım yapmış yabancı yatırımcı döviz talep ederek hızla sizin piyasanızdan çıkıyordu.

        Tamam bunlar hep “yabancı”ldı ama bir de “spekülatif saldırı”nın bilinçli yahut panik atakla işbirlikçisi olan “yerliler” vardı:

        Yerli paradan hızla çıkmaya çalışan şirketler, bankalar, fonlar ve başta büyük meblağlara hükmedenler olmak üzere, her boydan tasarruf veya endişe sahibi!

        TEORİ İLE PRATİK

        Teoride (ve tarihi örneklere, istatistiklere göre), “rejim, iktidar, siyaset, dış politika, ekonomik politika değişikleri” hedefleyen “spekülatif saldırılar”ın bu yönde “başarı ihtimali”nin kısıtlı olduğu; ancak üretimin, büyümenin, milli gelirin, kişi başına gelirin düşmesi, yoksullaşma gibi sonuçlarının kuvvetle muhtemel bulunduğu yazılı!

        Tabii, herhangi bir savaşta yahut maçta, sadece karşınızdakinin niyetlerinin değil, sizin silahlarınızın, zaaflarınızın, sevk ve idarenizin, strateji ve taktiklerinizin, donanımızın, takımınızın durumunun büyük rol oynadığı da.

        Teori çok şey söylüyor tabii…

        Ama pratikte en altta kalan en çok eziliyor diye yazılı tarihte!

        Diğer Yazılar