Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        PARİS

        Dünyanın çöken viyadüke takılı kalmış şaşkın bakışlarını altında, İtalya “Köprü kurbanları”nın cenazelerini kaldırdı. Ulusal yasla birlikte. Cenova’nın başkenti olduğu Liguria’da olağanüstü hal ilanıyla.

        Ama enkazlar ve acılar öyle kolay kalkmıyor. 17 Ağustos’tan da biliyoruz!

        “Kalanlar”, ölenleri ve yıkılanları kaldırdıktan sonra, hatta aynı anda, kendi hayatları için endişe etmeye başlıyor:

        Büyük deprem ne zaman, nereyi vuracak? Ben orada olacak mıyım? Çocuklarım?

        Yahut şimdi başta İtalya, Fransa; bütün Avrupa’yı hatta dünyanın irili ufaklı, eski yeni tüm köprülerine yapışmış endişeyle:

        Bir sonraki hangisi, nerede? Biz geçerken… Çocuklarım?

        KADER

        Bazı felaketler var; bir gün olabileceğini biliyorsun. Ya unutuyorsun ya boş veriyorsun ya da ne yapabilirsin zaten, değil mi?

        Bazıları da var ki, aklına bile gelmez; o gün o an orada, hatta o metrekare içinde olmakla ilgili.

        İtalya tatilinden Fransa’ya dönen 20 yaşındaki gezgin çift Melissa ve Nathan senede 25 milyon aracın geçtiği 50 yaşındaki “Viyadük”o sıra geldikleri için ölmedi sadece; Faslı uzun yol şoförü İdrissi’den bir iki saniye önce tam o noktada oldukları için uçtular birlikte.

        Ya da “betonun çöküşü” tam orada olduğu için.

        Önündeki “yeşil tenteli” Basko süpermarketleri kamyonu daha hızlı gitmiş olsaydı veya durmamış olsaydı, 39 yaşındaki İdrissi de boşluğa sürecekti belki.

        Buna “kader” diyoruz!

        Bilinemez, öngörülemez hayat çizgisi!

        Bir parçası kopmuş bir köprü, hayat ile ölüm arasındaki yolculuğumuzu anlatmak, kafamıza dank ettirmek için ne olağanüstü simge!

        Kaderine yolculuk, kaderinle randevu, 50 yıl boyunca olmamış bir şeyin senin kaderin olarak tecellisi.

        MUKADDER

        Peki ya “Mukadder” dersek?

        Terminolojik sorun çıkıyor o zaman. Çünkü “kader” ne kadar kesinlik de olsa, bilinemezlik!

        Oysa “mukadder” dediğinde, o kesinlik aynı zamanda bilinirlik kazanıyor.

        Ölümün mukadder, şekil ve zamanının kader sayılması gibi.

        Köprüde ölüm “kader” olsa da, “Betonun çöküşü”, şimdi anlaşılıyor ki “mukadder!”

        Çökebilecek bir beton yapının o şekilde inşası, yaşlanması, bakım sorunları ve risklere rağmen altındaki yine “beton” yapılaşma; bunlar kader değil!

        Sadece, felakete kadar, “bilen” küçük bir azınlığın gerekenleri yapmaması, yapamaması ve o 25 milyon aracın sürücüsü ile alttaki apartmanlarda oturanların, “tehlike”ye dair bilgi sahibi olmaması, asla bilgilendirilmemesi!

        Bu başka bir şey!

        Bu insanın insana kurduğu tuzak!

        İnsanın, yapılaşmayı, trafiği, ticareti, kârı, turizmi, ulaşımı, nakliyeyi hızlandırmak için yaptıklarıyla, kendi doğal yapısından aynı hızla uzaklaşması.

        Misal, “beton” bütün bunlar için bir araç; ama ne doğanın ne insanın dostu.

        Düşenleri kurtarmak için koşturan ambulansların otoyol girişinde para ödediği bir sisteminiz varsa; insan da insanın dostu değil zaten!

        NE BİLİYORUZ?

        (En az) 39 kişinin ölümü üzerine İtalya ve o otoyolun uzandığı Fransa bütün köprülerine bakıverdi:

        1.Fransa’da tüm köprülerin üçte biri acil bakıma muhtaç; 12 bin köprünün 840’ında tehlike var.

        2. İtalya’da 10 bin kadar köprü ciddi risk taşıyor! İtalya Yapı Teknolojileri Enstitüsü Occhiuzzi’ye göre, “Yaş 50 ve hala yoğun trafik varsa” mukadder!

        Dünyanın büyük ekonomilerinden söz ediyoruz; sadece insanların değil, maddenin de yaşlandığı, öldüğü köprülerden! Açılırken şaşaalı, dere tepeyi aşmayı kolaylaştırmış, yeni model araçların son süratine münasip delikanlıların, 20 yıl, hele 50 yıl sonra; o aşırı pahalı bakımları biraz eksik yapılmışsa, için için çürümesinden.

        En vahimi hep şu kalıyor:

        Kendi kaderini de tayin edebilecek bu “mukadder” yıpranma, çürüme ve çöküşün bilgisi, gaza basan sürücülerde, viyadüklerin altında bir hayat kuranlarda, otoyollarda koşturanlarda yok.

        Bilmiyorsun hangi köprü, hangi viyadük; kaç yaşında, riski ne, bakımı ne durumda?

        Bırakın despotik devletleri; “demokrasi” de bu tür bilgilerin ortaklaşa olmasında nasıl da güdük!

        Tamam kaderimizi bilmiyoruz ama bu “mukadder hususlar”a dair bir merakımız, endişemiz, bilgimiz var mı?

        Diğer Yazılar