Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        -PARİS-

        “Seviyorum demek için sana

        Ne kadar uzakta olsan da

        Benim bir yanım

        Asılı kalır sana

        Yalnız kalan diğeri de

        Göz kamaştıran ışığını

        Arar her yerde

        Ağustos ayında Paris’te”

        BULUŞMA

        Başlıkta iki ayrı şarkı, iki ayrı film birleşti. Ama girişteki sözler, Charles Aznavour ile Laura Pausini’nin “Paris au mois d’Aout” düetinden.

        Ne kadar uzakta olsan da… Benim bir yanım… Asılı kalır sana!

        27 Ağustos’ta (pazartesi) Türkiye ve Fransa’nın ekonomi ile maliyeden sorumlu bakanları, Berat Albayrak ile Bruno le Maire Paris’te buluşuyor. Ve “ne kadar uzakta olsan da, benim bir yanım asılı kalır sana” hem Fransa – Türkiye ilişkilerini, hem AB – Türkiye meselesini özetliyor.

        Uzak(laşmış) ama bir yanı ötekine asılı kalmış!

        UZAKLAŞMA

        “Uzaklaşma”yı iki taraftan da biliyoruz: Ankara’ya göre AB (ve Fransa da) Türkiye’yi öteledi, haksızlık yaparak. Paris’e (ve Brüksel’e ve Strasbourg’a) göre “Türkiye, bilhassa demokrasi ve insan hakları açısından Avrupa’dan uzaklaştı.”

        Fakat işte o dizeler: Ne kadar uzaklaşsa da, bir yanı ötekine asılı kalıyor!

        Türkiye’de Trump tetiklemeli parasal kriz patladığında, Avrupa’nın hissiyatı endişeydi; faşolaşmış İtalyan hükümeti bile, belki İtalyan bankacılık sisteminin Türkiye’deki varlığından ötürü, belki İtalya’nın da benzer “spekülatif saldırı”ya uğrayacağından endişeyle Ankara’ya destek açıklaması yaptı.

        Almanya ve Fransa da.

        Yine bankacılık sistemi Türkiye’yle çok sıkı fıkı olan İspanya da.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Almanya Başbakanı Merkel ile telefonda görüştü; Albayrak da buluşmadan önce Le Maire ile.

        Bu “yakınlığı” 14 Ağustos’taki “Meğer Türkiye biraz Avrupa’daymış” başlıklı yazıda aktarmıştım.

        Aslında “Avrupa’nın bir yanının Türkiye’de, Türkiye’nin bir yanının Avrupa’da asılı kaldığı” ciddi bir içiçelik var.

        Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Fransız mevkidaşı Bruno Le Maire ile.

        YAKINLAŞMA

        Önce BNP gibi bankaların borç – alacak yükü; sonra elbette ticari yakınlık:

        Türkiye Avrupa Birliği’nin dördüncü (bazen beşinci) büyük ticari ortağı. Fransa’nın 10’uncu ihracat pazarı olsa da, AB ve İsviçre çıkarılınca dördüncü sırada.

        Geçen yıl başında iki ülke cumhurbaşkanlarının Paris buluşmasında, yeni Airbus siparişleri, İtalyan – Fransız füze sistemi, nükleer santral, Fransa’nın canlı hayvan ihracatına vize derken; 14,2 milyar Euroluk toplam ticaret hacminin 20 milyar olması hedeflenmişti.

        Türkiye’nin ticaretinin dörtte bir kadarı Euro bölgesinin dört ülkesi Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ile. Bankacılık sektörü de öyle!

        “Ticaret” meselesi, Meksika, Kanada, Çin, Rusya, İran dışında AB ve Türkiye’ye de “savaş” açan Trump yüzünden iki ülkeyi aynı “Trumplen”de buluşturuyor. Türkiye’nin çakılması onlar için de kötü!

        Nitekim cumhurbaşkanları ve bakanların son telefon görüşmelerinde “birlikte hareket”ten söz edildi.

        Macron ve Erdoğan.

        KORKU

        Sadece “ticaret” değil; Türkiye’nin Avrupa’ya kalkan olduğu mülteci sorunu, bilhassa Fransa’nın büyük endişesi olan “Geri dönenler”, yani Suriye’den (Türkiye üzerinden) Fransa’ya dönecek Deaşlılar, yani terör meselesi…

        Macron’un “Fransa’da İslam” üzerine planlarında, aralarından “pek Deaşlı çıkmamış” Türkiyeli nüfusun önemi.

        Tatilin bitişiyle birlikte, popülaritesi düşmüş bir yıllık Cumhurbaşkanı’nın “reformları”na sosyal ve siyasal muhalefetin arttığı bir Fransa ile önümüzdeki yıl yapılacak seçimlerde “Faşolaşmış milliyetçilik korkusu”nun sardığı Avrupa’dan söz ediyoruz:

        Macaristan, Polonya, İtalya, Avusturya iktidarları… Romanya, Slovakya, Çek Cumhuriyeti icraatları… Almanya, Fransa ve İskandinavya sağcıları vb.

        TRUMPLEN

        Türkiye ile Avrupa (ve Fransa) o kadar da uzak olmayabileceklerini aynı “Trumplen”de kararsız biçimde birlikte dururken keşfediyorlar ama…

        Cumartesi (anneleri) hoyrat olup pazartesi demokrat olmanın zorlukları var…

        Çünkü arada bir pazar günü bir takım değerleri de paylaşmak için yetersiz kalıyor!

        Yine de, halklar bir yana, devletlerin şu andaki acil sorunu başka galiba!

        Audrey Hepburn, William Holden. "Paris'te Aşk Başkadır" filminden.

        SENARYO

        Başlığın ikinci yarısındaki filme, “Paris’te Aşk Başkadır”a gelince; içinde olsa da, orijinal adında “Aşk” yoktur: Kafayı bulmuş bir Amerikalının kısa sürede yazmaya çalıştığı senaryoya dairdir!

        Diğer Yazılar