Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şimdi size “Yaşanmış ama bitmemiş bir hikaye” anlatacağım.

        Hikayedeki çok kişiyi tanıyacaksınız. İsimlerinin hala alt alta bulunmasına belki artık şaşacaksınız.

        Bir de tanımadığınız var.

        Zaten “esas kahraman” o.

        ***

        Buradaki yazılardan hatırlayan olabilir.

        Tam üç yıl önce 30 Ekim’de “Esas duruşta dayak yemişsin… Bir de çikolata ye, unut gitsin!” başlıklı bir yazı yazmıştım.

        İddiaya göre”, Kıbrıs’ta bir kurmay albay esas duruştaki bir astsubaya hakaret etmiş, çay tabağı ve bardağı fırlatıp küfürler eşliğinde tekme tokat atmıştı.

        Darp raporları alan astsubay Tümen Komutanı’na şikayete gitmiş, o da bir kutu çikolata verip “eşiyle birlikte yemesini, ağzının tatlanmasını, olayı unutmasını” tavsiye etmiş, olayın üzerine giderse “kendisi için iyi olmayacağını” çıtlatmıştı!

        Belki de çok sayıda meslektaşı gibi intiharın eşiğine gelmiş bir ast, Avukat Erkan Akkuş’la birlikte hukuk mücadelesine başlamak istemiş, bir süre sonra sindirilmişti.

        Yazılar çıkınca Genelkurmay mecburen üzerinde durduğunu söyledi. Albay için “İyi çocuktur” dendi. Sonra da “Her üçü hakkında da takipsizlik kararı” verildi.

        Her üçü” yani, vuran albay, şikayeti örten ve geri aldırmak isteyen tümgeneral… Bir de darp edilen, hakarete uğrayan!

        Bitmedi.

        Astsubay tayin yoluyla sürüldü.

        Bitmedi: Vakayı ve sözde Genelkurmay soruşturmasını izleyen 2014 Askeri Şurası’nda “Albay” ikinci sıradan “Tuğgeneral” yapıldı. Birinci sıradaki ismi bileceksiniz: 15 Temmuz gecesi Özel Kuvvetler’i basan, orada direnen Astsubay Ömer Halisdemir tarafından öldürülen Semih Terzi!

        O sıra Albay ve Tümgeneral bana ve bu olayları internet sitesinde yazan Emekli Astsubay Selçuk İçer’e dava açtılar. O davalardan sonuç alamadılar.

        ***

        Fakat başka bir dava daha açıldı. “Albay”ın bu olaya rağmen 2014 Şurası’nda “Paşa” yapılmasını “sertçe eleştiren” bir yazı yazan Emekli Astsubay Sami Başkaya hakkında.

        Aşağıda kendisinden şikayetçi olanlar tek sıra halinde:

        1.O Şura sırası Dışişleri Bakanı olan, ama Başbakan sıfatıyla Ahmet Davutoğlu

        2. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz

        3. Genelkurmay Başkanı Necdet Özel

        4. Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler

        5. Kara Kuvvetleri Komutanı Hulusi Akar

        6. Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Bostanoğlu

        7. Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk

        8. Jandarma Genel Komutanı Abdullah Atay

        9. 1. Ordu Komutanı Salih Zeki Çolak

        10. 2. Ordu Komutanı Adem Huduti

        11. 3. Ordu Komutanı Ümit Dündar

        12. Ege Ordu Komutanı Galip Mendi

        13. Eğitim ve Doktrin Komutanı Kamil Başoğlu

        14. Harp Akademileri Komutanı Abdullah Recep

        15. Hv. Fz. Savunma Komutanı Abidin Ünal.

        ***

        Bazı istisnalar dışında bu isimleri biliyorsunuz. İçlerinde “derdest edilen” de var, “darbeci” olarak içeri atılan da. Hepsi birlikte, “Bir astsubayı darp eden bir albayın Askeri Şura’da general yapılmasını” sertçe eleştiren bir emekli astsubayı dava etmiş.

        İlginç olan, bu isimlerin bazılarının o Şuna sırasında bu rütbe ve görevlerde olmaması. Zaten orada terfi alması.

        Davayı organize eden, şimdi “Darbeci liderlerden” denen, Genelkurmay eski Adli Müşaviri Muharrem Köse. Suçları bilemem, henüz hüküm yok, ama şimdi içeride.

        Bize açılan davada da, buradaki komutanların vekili olarak da bir sivil avukat var. Onun hakkında da yakalama kararı çıktı.

        Unutmuşum yazmayı: Darp olayından da, 17-25 Aralık’tan sonra da Şura’da 2. Sıradan general yapılan o Albay, yani Tuğgeneral de şimdi içeride. Onu kollayan, daha sonra emekli olmuş Tümgeneral de galiba öyle.

        Darbede olmayan “Emir komuta zinciri” ise bu davalarda esas duruşta!

        ***

        Bitmedi. Sami Başkaya bir de o yazısını bu isimlere mail ve posta ile yollamakla suçlanıyor.

        Diyor ki, “Yok öyle bir şey. Suçlama Özel’in emriyle Köse tarafından hazırlanmıştı. Savcı da emir kabul edip 2 Aralık 2014’te davayı açtı. 5’inci duruşmada haklılığım çıktı, yazının Facebook sayfamdan alınıp bazı bölümleri değiştirilerek ABD’de iki ayrı adresten gönderildiği tespit edildi. O tarihte ABD’de olup olmadığımın araştırılması için duruşma ertelendi.”

        Sami Başkaya’nın duruşması 17 Ekim’de.

        Şikayetçilerin ise, kimi başbakanlıktan da olmuş, kimi emekli, kimi derdest edilmiş, kimi ise darbeci çıkmış. İddia makamı ile generallerin avukatları da dahil!

        Bilmiyorum, bir astı ezen bir komutanı koruma ve terfi ettirme günlerinde olduğu gibi “bir aile gibi”ler mi hala?

        Yoksa “darbeciler” ile “darbeliler” olarak bölününce böyle davaların içyüzü de mi ortaya çıkıyor, bilmiyorum hakikaten!

        Garip olan şu:

        Silah arkadaşları” çoktan bölünmüş, bir ötekini derdest etmiş, bir diğerini içeri atmış…

        Lakin mahkemede, “eleştiren bir küçük askeri daha ezmek” için “dava arkadaşlığı” sürüyor!

        Belki de sürmeyecek, bakalım.

        Diğer Yazılar