Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Futbolda bir ruh arıyorsak, artık hakikaten Baba Hakkı’ların, Zeki Rıza’ların, Lefter, Metin Oktay, Süleyman Seba’ların ruhu olmalı.

        Yusuf Tunaoğlu ve Vedat Okyar, Dozer Cemil, tabii “yalnızlığında bir Metin Kurt” da yerlerinden doğrulmalı, topa girmeseler de, kalemleri oynamalı.

        Çünkü gençler, çocuklar açısından “idol krizi” var!

        “Yerli idoller”, ki bu halleriyle ve bilhassa bu hallerinden dolayı sevenleri de az değil ama hep “elle oynamak” yüzünden “kusurlu hareketler”le anılıyor.

        El; tokat oluyor, yumruk oluyor...

        Ve hoyratlığın, siyasi ve hukuksal şiddet kültürünün orta yerinde, “delikanlılıkları” kadar, “kendilerini muktedir ve yukarıdakilerden görme”nin de ofsaydına düşüyorlar.

        Geriye “Sneijder, Alex, Atiba” gibi “yerli idoller” kalıyor.

        Oyunculukları kadar, ortaya koydukları karakterle de olabilir mi?

        *

        Her iki ihtimalde de durum vahim.

        Oyununa da karakterine, kişiliğine de tereddütsüz ve tarafsız hayran olunan “yerliler” pek yok!

        “Metin Ali Feyyaz”ı çok hoş anan, ama o takımın bin kere Atiba’sı “Atom Karınca Rıza”yı unutan, hatta “Antalya-Başakşehir” maçı yüzünden neredeyse lanetleyen bir “neo-futbol kültürü” var, şampiyonda bile!

        Bu kadar “milliyetçi ve tarihine düşkün millet”in, futbolda tarihle de, heba edilmiş gençleri ve “kendi” futbolcularıyla da “yakın temas”tan uzak düşmesi çok tuhaf!

        Her sezon aslında “Heba Sezonu!”

        O yüzden, Aykut Kocaman’ın daha profesyonel bile olmamış Ahmethan Köse’ye Van Persie’nin rezerve yerini (mecburiyetten de olsa) tereddütsüz vermesi, sezonun en güzel hareketlerinden!

        *

        Her şeyi “zamanın ruhu”na bağlayamayız; çünkü (elbette tahrik, endişe, telaş içinde oynanmış) 2005 İsviçre maçının “sahalarımızda istenmeyen hareketler kadrosu”na bakıyorsunuz; bazıları, neyse yine o!

        Ancak “zamanın ruhu”nu da ihmal etmemek lazım.

        “Zamanın ruhu”nda, hiddet ve sertlik “kanunların ruhu”nda da var.

        Bu kadar çok gazetecisi yargılanan bir ülke futbolunda bu kadar çok kusurlu hareket, “sporda hiddet” olması, “birbiriyle ilgisiz” vakaların esasen aynı toplumsal-siyasi kültürden beslendiğini gösteriyordur belki.

        Belki Soma’da yerdeki işçiye atılan tekme, Ankara’da garnizonda ayağı platinli “Gazi”nin bacağına atılan tekme derken; tekme-tokat, kendini üstte ve üstün görmenin “mütemmim cüz”ü olmuştur!

        *

        İstifasından hemen önce Fatih Terim ile “gazeteci” Rüştü Reçber yazışması oldu.

        Reçber’in yazısı “normal”di; tabii “istifa et” yazılarının, çok daha büyük sorunlara yol açanlara yazılamadığı bir ülkede ne kadar normalse.

        Terim’in cevabı da “hemen her gazetecinin artık neredeyse hak ettiği” kibarlıktaydı!

        Hepsi çok normal!

        Benim takıldığım yine “tarih” oldu. Öyle ya da böyle “hiddet-şiddet” olayında istifa isteyen “Milli Kaleci”, 18 yıl önce Pendik maçından sonra “tesisler”deki saldırı konusunda bize açık açık ne anlattı?

        Anlatabilseydi, belki futbolun kaderi ve karakteri de değişirdi!

        Diğer Yazılar