Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sahaya çıktı mı, akan sular, kaçan forvetler duruyor! Hamaset sağına soluna bakmadan atıp tutuyor. Futbolda da en çok “milliliği” sever. En milli odur; 14 yabancıyla oynar. En milli odur; daha ziyade seri sonu yabancı yıldızlara hayran olur. En milli odur; bir iki istisna dışında artık yerli yıldız çıkaramaz, olanı yamultur, “milli dava”sına yerli teknik direktör bile bulamaz. En milli odur ama atleti, jimnastikçisi, yüzücüsü…

        Bu yazı, “Milli Takım-Şenol Güneş-Beşiktaş-vatan hainliği” hamaseti yüzünden.

        2002’de bu sefer Milli Takım’ın başında kalıp Dünya Şampiyonası’na götürdü diye yerin dibine sokulan ve o gün kendini ancak “millilik”le savunabilen Güneş! Hayat-siyaset kadar, futbolda da ancak “millilik” etrafında coşan ikiyüzlüler için!

        Rakip Yunanistan takımıysa, Hamaset’in lafı hazırdır: Denize dökmek!

        Hiç aklına gelmez, akıl olsa bile dert etmez; basketbolda Yunan takımlarını alt eden Fenerbahçe’nin ilk 5’inde bir tek “Türk” olmadığı…

        Doğru, Yunan takımında ilk 5’te Yunanlılar vardır; onları denize dökersiniz ama Obradovic ve yabancı oyuncuları ile!

        Başta “Ortodoks Obradovic”, Bogdanovic, İtalyan, ABD’li oyuncular ise üçlüklerde denize dökmeyi değil, sayı yapmayı amaçlarlar zaten! Çünkü öyle gelişirler.

        “Olympiakos’u denize döken” Beşiktaş ilk 11’inde “2 Türk” vardı, biri de Avrupa’da yetişmişti. Denize dökülen Olympiakos’ta ise, hakikaten üç Yunanlı, Beşiktaş’taki kadar AB’li, çifte vatandaş Brezilyalı; eğer konumuz kimlikler ise, en az Beşiktaş’taki kadar “Müslüman oyuncu” vardı.

        Hamaset, bunları takmaz… Lakin, Olympiakos Osmanlı’yı elemişse, bize bir şey söylemez!

        Bu ülke milli takımında, Fenerbahçe’sinde Lefter’in kaptan olduğunu, aynı milli formayı Beşiktaşlı kaptan Niko’nun, İstanbul efsanesi Kasapoğlu’nun giydiğini, futbolcu ve boksör Garbisler’i mi düşünecek bir de!

        “Arena’nın geleneğimizde olmadığı ülkemiz”de, futbol iliğimizde, kemiğimizde ama geleneğimiz?

        Nihayetinde İzmir, Kadıköy, Moda’da sahnelenen “gâvur icadı” oyuna tutulduk biz!

        Bir asırdan söz ediyoruz; neredeyse insan ömrü kadar.

        95’inde ölen teyzem mesela, hatırlardı. Babam zaten futbolun bu ülkede doğuşuna, “yabancılıktan kurtuluşu”na tanıklık etmişti; saha içinden.

        Lakin bırak yabancı futbol misyonerlerini; yerli kahramanları dahi umursamayan, efsanevi kalecilerini Cordoba, Muslera sayan bir devirdeyiz.

        Nasıl anlatırsın; “ilk Türk futbolcu” nun; yasaklar, baskılar yüzünden Kadıköy, Moda takımlarında “Boby” adıyla oynayan Fuat Hüsnü Kayacan olduğunu.

        Bir “vatan haini”nden değil, Galatasaray’da oynamış, Fenerbahçe’de yöneticilik yapmış, ilk yerli hakem olmuş, Galatasaray’da ölmüş, Kadıköy’e gömülmüş, arada savaşmış bir deniz subayından söz ediyoruz! “İlk Türk futbolcu”nun adını değiştirdiği futbol tarihimiz sonradan, Taksim Kulübü futbolcularının anne babalarının çocukların isim soyadını “milli” yapmak zorunda olduklarını da gördü!

        “Milli mesele” Hamaset değil; sporcu, futbolcu, hakiki sporsever yetiştirebilmek, olabilmektir. Gerisi “ayak oyunu” Cengiz Ünder; sen kendini bunlardan uzak tut evladım.

        Diğer Yazılar