Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Beril 33 yaşındaydı; ama tüm “engelli” aileleri bilir…

        Böyle ablalar, böyle ağabeyler kaç yaşında olurlarsa olsunlar, hep küçük kardeştir.

        Hep ailenin en küçüğüdür; öyle sevilir, öyle sakınılır ve ailede herkes, sevgileriyle birlikte, sanki ona karşı da bitmez tükenmez bir borcun şefkatini yaşatırlar.

        Beril de, Buket için öyleydi.

        (Bizim geniş ailemiz için de geçen yıl kaybettiğimiz Suna öyleydi.)

        Beril’i bilmezdim; Buket’i bilirim: Medya denen buzdağı üstünde gördüklerinizin, su yüzünde, öyle görünür, tanınır kalmasını sağlayan su altındaki emekçilerden.

        Buket geçen hafta hıçkırıklarla Eskişehir yolunu tuttu:

        Kardeşim kalp krizi geçirmiş!

        ***

        Beril, hepsi iş güç bir tarafa dağılmış aileden, Eskişehir’de bir merkeze emanetti.

        Fakat emanet yaşatılamadı.

        Resmi açıklama diyor ki, “Normaldir be zihinsel engellilerin bu zamanda ölümü!”

        Hayatı emanet edilmiş insanlar için ölümün böyle resmen ilan edilmesini kim kabullenebilir ki?

        Buket daha iki hafta önce ziyaret etmiş küçük kardeş-ablasını.

        Keyfi yerindeydi o zaman. Sadece çok su içmesi dikkatimi çekmişti ama yemekler susattı herhalde, dedim.”

        Sonrasında şu olmuş.

        Karın şişkinliği oluşmuş; ama doktora götürülmemiş.

        Kötüleştiğinde ambulansla almışlar ama geç kalınmış.

        Yolda kalp durmuş; yoğun bakım, ameliyat, kalp çalışıp tekrar durarak üç gün sürmüş; Beril’in, kendi sırrını hep saklarken bir sürü sırrını bilemediği bir hayata tutunma çabası.

        Hemen ilan edilmiş otopside: Doğal ölüm!

        ***

        Oysa acil doktoru demiş ki, “O kadar susuz kalmış ki, böbrekleri iflas etmiş.”

        Kimileri yine aynı yerde, yine susuzluktan kalbi durayazan ve iflas böbreklerle diyalize bağlanan birini hatırlamış.

        Muhtemelen çok aşırı verilen ilaçlar, böbrek, karaciğer ve sindirim sistemini sabote ediyor, deniyor.

        Onca canın emanet edildiği Eskişehir SHÇEK Yetişkin Zihinsel Özürlü Kadınlar Bakım Merkezi mensupları, ölüye ve ailesine karşı el ele vermişler ama “Hasta ishaldi” beyanları, hastanedeki doktorun “Tam tersine aşırı kabızdı; aşırı derecede susuz kalmıştı” tespitiyle yalanlanmış mesela.

        Ve daha böyle başka çelişkiler de.

        Hastanedeki doktorlar ihmaller zinciri sıralamışlar.

        ***

        Bunların hepsi, Beril’in kız kardeşlerinin, Savcılık başvurularında mevcut.

        Sorun şu:

        Bu ülkede insan hayatı o kadar ucuz, ölüm öylesine sıradan ki…

        Engelliler için kolayca vade yazabiliyor; üstelik onlardan sorumlu olan kurumlar.

        İhtimam yerine ihmal; fakat lafa gelince, her hayat kıymetli; her engelli devletin şefkatine emanet!

        Toplumdaki ve kurumlardaki önyargılara göre; Beriller muhtemelen külfet.

        Evladınızın, kardeşinizin başına gelmedikçe; yakınlarının onları hayatın, tabiatın kıymetli bir mirası olarak bağrına basışını anlamak güç.

        Hayatın, tabiatın bu insanlara borcunu; çoğu zaman kendi hayatlarından hayat vererek, yürekli aileler üstleniyor zaten.

        Ama onların dışında da bir mirası olabilir Beril’in…

        Kimilerinin manasız gördüğü hayatının ve kolayca mahkum ettiği ölümün bir manası:

        Hukuk, bir insanı ölüme götüren zinciri ciddiye alırsa; binlerce insanı hayata döndüren bir adaleti de kovalamış olur!

        Bir ailenin, kardeşlerin yüreğini yakan bu acıyı ve isyanı anlarsa; binlerce yaralı ailenin olağanüstü direncine de güç katmış olur!

        Sayın savcılar, sayın hakimler…

        Beril Sarı da, üstünde rahmet, artık vicdanınıza emanet!

        Diğer Yazılar