Twitter
05 Nisan 2018 Perşembe

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, , Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde basın toplantısı düzenledi. 

Kalın konuşmasında, son iki gün içerisinde iki devlet başkanının ağırlandığını ve önemli bir zirveye ev sahipliği yapıldığını belirtti. İlk ziyaretin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından Üst Düzey Stratejik Konsey Toplantısı bağlamında gerçekleştiğini aktaran Kalın, bu mekanizma çerçevesinde iki ülke arasındaki ilişkilerin kapsamlı bir şekilde ele alındığını bildirdi. Türk-Rus ilişkilerinde son yıllarda önemli bir ivme yakalandığına işaret eden Kalın, özellikle Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin temel atma töreniyle de bu ilişkinin ekonomik, ticari ve enerji boyutunda bir dönüm noktasının da yaşandığını kaydetti.

Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin 20 milyar dolarlık değeriyle Türkiye'de tek kalemde yapılan en büyük yatırım olduğunu, tamamlandığında Türkiye'nin elektrik ihtiyacının yüzde 10'unu karşılayacağını belirten Kalın, projenin tamamı hizmete alındığında yaklaşık 3 bin 500 kişiye istihdam sağlanacağını ifade etti. Türkiye ve Rusya arasındaki 100 milyar dolar hedefli ticaret hacminin 22 milyar dolar civarında seyrettiğini bildiren Kalın, "Bu hedef doğrultusunda da vize rejiminden nakliyat meselesine, sebze meyve ticaretinden turizme kadar çok farklı alanlarda ilişkileri geliştirmeye çalışıyoruz" dedi.

Kalın, bir önceki yıl Türkiye'ye gelen Rus turist sayısının 4,7 milyon olduğunu, bu yıl 6 milyona ulaşmasının beklendiğini aktardı. İki ülke arasındaki ilişkilerin kültürel ve insani boyutu bulunduğunu ve 2019'un karşılıklı olarak Türkiye ve Rusya'da kültür yılı ilan edilerek kutlanacağını anlatan İbrahim Kalın, bu vesileyle Türk-Rus ilişkilerinin tarihi, sosyal, kültürel boyutlarının farklı etkinliklere gündeme getirmeyi planladıklarını vurguladı.

S-400'LERLE İLGİLİ SÜREÇ

Kalın, ikili ilişkilerin önemli bir ayağının da savunma sanayisi alanındaki iş birliği olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:

"S-400'le ilgili süreç hızlı bir şekilde ilerliyor ve 2019 yılı içerisinde temmuz ayında S-400 bataryalarının Türkiye'ye teslimiyle ilgili çalışmalar tamamlanmış durumda. Bu, özellikle Türkiye'nin savunma ihtiyaçlarını karşılama noktasında atılmış çok önemli tarihi bir adımdır. Daha önce de çeşitli vesilelerle ifade ettiğimiz gibi S-400 sisteminin bizim NATO üyesi olmamızla herhangi bir ihtilaf teşkil etmesi söz konusu değil. Biz bu sistemi Türkiye'nin kendi ulusal güvenliğini sağlamak amacıyla aldığımızı zaten daha önce de ifade etmiştik. Bu konuda NATO Genel Sekreteri'nin de 'Bu, Türkiye'nin kendi egemen kararıdır şeklindeki açıklamasını memnuniyetle karşıladığımızı bir kez daha ifade etmek isterim."

S-400 meselesiyle ilgili zaman zaman özellikle Avrupa ve Amerika'da bazı itirazların bulunduğunu anımsatan Kalın, "Teknik açıdan da askeri açıdan da bu itirazların bir geçerliliğinin olmadığını ifade etmeliyiz. Ayrıca S-400'ler Türkiye'nin savunma ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla alınan bir sistemdir. Dolayısıyla burada herhangi başka ülkeye tehdit oluşturması zaten söz konusu değil" dedi.

ANKARA'DA YAPILAN ÜÇLÜ ZİRVE

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin ziyaretine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Kalın, İran ile ilişkilerin de bu görüşmelerde kapsamlı bir şekilde ele alındığını belirtti. Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mevkidaşına özellikle Türk-İran ticari ilişkilerinin geliştirilmesi, sınır güvenliğinin sağlanması, yasa dışı göçün önlenmesi, terörle mücadele, milli paraların kullanılması, enerji iş birliği alanlarında Türkiye'nin hem beklentilerini hem taleplerini ilettiğini aktardı. Üçlü liderler zirvesinin tüm dünyanın yakından takip ettiği bir toplantı olduğunu kaydeden İbrahim Kalın, şöyle devam etti:

"Sonuç bildirgesinde de basın toplantısında da Sayın Devlet Başkanlarının ifade ettiği gibi Astana süreci Suriye meselesine, krizine çözüm bulmak için kurulmuş sahadaki en önemli mekanizma şu anda. Bunu biz hiçbir zaman Cenevre'de devam eden sürece bir alternatif olarak değerlendirmedik, onun tamamlayıcısı olarak gördük. Fakat geçtiğimiz 6-8 aylık süreçte bildiğiniz gibi Cenevre Süreci adeta nefesini tüketti. BM Daimi temsilcisi De Mistura'nın da bütün gayretlerine rağmen Cenevre Sürecinde yaşanan tıkanıklıklar Astana Sürecini daha önemli daha kritik hale getirdi."

Astana Süreci'nin Cenevre Süreci ile bir bütünlük içerisinde devam etmesi yönündeki kararlılıklarını sürdürdüklerini anlatan Kalın, "Nitekim son Soçi ve Astana toplantılarına BM Daimi Temsilcisi Sayın De Mistura'nın katılmış olması da bu açıdan memnuniyet vericidir" diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, "Sonuç bildirgesine ve zirvede yapılan değerlendirmelere baktığımız zaman öncelikli amacın Suriye'deki savaşın sona erdirilmesi olduğunu, bunu yaparken de Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması amacı çerçevesinde adım atılması gerektiği net bir şekilde ifade edildi." dedi.

"YAPILAN YARDIMLAR 630 MİLYON DOLARI DEĞERİNDE"

Suriye'ye insani yardımların ulaştırılması konusunda Türkiye'nin üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getiren bir ülke olduğunu belirten Kalın, "Sadece kendi kontrolümüzde olan bölgeler, yani Fırat Kalkanı Harekatı ve Zeytin Dalı Harekatı bölgelerinde değil Suriye'nin diğer bölgelerinde de Türkiye insani ve tıbbi yardımları ulaştırmaya devam ediyor. Şu ana kadar Türkiye'nin yaptığı insani yardımlar çerçevesinde Suriye genelinde, sadece bizim kontrolümüzde olan bölgelerde değil, Türk ve uluslararası STK'lara ait insanı yardımlar ile Kızılay üzerinden ulaştırılan yardımların toplam yekunu 30 bini aşkın tır ile 630 milyon ABD doları değerinde olmuştur." değerlendirmesinde bulundu. Bu yardımların Türkiye'nin kendi inisiyatifiyle gerçekleştirdiği insani yardımlar olduğuna değinen Kalın, şunları söyledi:

"Dün Sayın Cumhurbaşkanımızın bir teklifi daha oldu zirvede, belli yerlerde ihtiyaç olan yerlerde sahra hastanesi kurulması... Bu konuda çalışmalarımız da devam ediyor. Hem tıbbi ihtiyaçların karşılanması hem insani yardımların ulaştırılması noktasında biz hem uluslararası koalisyonla hem de Astana'daki garantör ülkelerle yani Rusya ve İran'la her tür işbirliğine hazırız. Bunun şu anda lojistik detayları da ilgili arkadaşlarımız tarafından çalışılıyor. Bu konuda yakın bir zamanda somut bazı adımların atılmasını da umut ediyoruz."

Cenevre Süreci'ne atıfta bulunduğunu aktaran Kalın, "Birleşmiş Milletler 2254 sayılı karar çerçevesinde siyasi geçiş sürecinin sağlanması, yeni anayasanın yazılması ve bağımsız, şeffaf, adil seçimlerin yapılması noktasında da kararlılığımız aynen devam ediyor" dedi. Kalın, şu görüşlerini paylaştı:

"Bizim diğer koalisyon ortaklarıyla ve Astana'daki diğer garantör ülkelerle üzerinde mutabık kaldığımız noktalardan bir tanesi Suriye topraklarının tamamının bütün terör unsurlarından temizlenmesidir. Bunun içinde DEAŞ vardır, El Kaide vardır, Nusra Cephesi vardır ama aynı zamanda PKK'nın Suriye kolu olan PYD/YPG gibi örgütler de vardır. PYD/YPG ile yapılan mücadele DEAŞ'la mücadeleye bir engel değildir, bir dikkat dağıtma değildir. Tam tersine terörle mücadelede tutarlı duruşun bir yansımasıdır. O yüzden bizim de hem Batı'lı müttefiklerimizden hem diğer aktörlerden beklentimiz Türkiye'nin Suriye sahasında PYD ve YPG'ye karşı yürüttüğü terörle mücadeleye tam destek vermesidir. Bu, Suriye'nin toprak bütünlüğü açısından da önem arz etmektedir. Çünkü bu örgütün Suriye'nin belli bölgelerinde kendisine fiili durum yaratmak suretiyle birtakım kantonlar, devletçikler vesaire arayışı içerisinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla Amerikalı müttefiklerimizin bu örgütle iş birliği yaparken bir taraftan da Suriye'nin toprak bütünlüğü üzerine vurgu yapmasının bir çelişki olduğunu bu vesileyle tekrar ifade etmemiz gerekiyor."

KALIN'DAN TEL RIFAT AÇIKLAMASI

Türkiye'nin PYD/PKK konusunda Rusya ile ortak bir çalışma yürütebileceği, Amerika'nın ise Menbiç'te üç yeni üs kurmasının olası operasyonu engelleyip engellemeyeceğinin sorulması üzerine Kalın, "Tel Rıfat konusunda Rusların bize söylediği, burada YPG/PYD unsurlarının neredeyse kalmadığı yönünde. Bunu kendi kaynaklarımızdan teyit edeceğiz. Zeytin Dalı Harekatı'ndan önce orada bir yapılanmanın olduğunu biliyoruz. Bu harekatla beraber bunlardan 3 bin 800 kadar teröristi elimine ettik. Ondan çok daha fazlası da Afrin bölgesini terk ederek kaçtılar. Bunların bir kısmı Tel Rıfat üzerinden kaçtı, bir kısmı başka yerlerde küçük gruplar halinde sağda, solda olduğuna dair haberler de geliyor. Dün Afrin için de benzer bir istihbarat geldi. TSK gerekli operasyonu hemen yaptı. O konuda dikkatli hareket ediyoruz" karşılığını verdi. Afrin içerisinde de mayın temizleme, tuzaklamaların ortadan kaldırılması gibi çalışmaların devam ettiğini ifade eden Kalın, genel bir asayişin tesis edildiğini ancak emniyet tedbirlerinin de elden bırakılmayacağını vurguladı.

İbrahim Kalın, Türkiye'nin öncelikli hedefinin bölgenin tamamından PYD/YPG unsurlarından temizlenmesi olduğunu dile getirerek, bu konuda Rus mevkidaşlarıyla görüşmeye devam ettiklerini ifade etti. Tel Rıfat'ın bir anlamda Afrin bölgesinin bir uzantısı gibi olduğuna vurgu yapan Kalın, "Tel Rıfat'tan göçmek zorunda kalan, Azez'de bulunan binlerce Tel Rıfatlı var. Bunlar Suriyeliler. Bunların içinde Kürt, Arap ve diğer etnik unsurlar da var. Neden kaçtıklarına baktığınız zaman PYD/YPG'den gelen baskılar üzerine oradan kaçtılar. Geçtiğimiz hafta Azez'de sokak gösterileri yaptılar. 'Biz artık kendi evlerimize dönmek istiyoruz' diye. Oradaki asayişi sağlayacak adımları da atıp PYD/YPG gibi unsurlardan tamamen o bölgenin temizlenmesi yönündeki çalışmamız devam edecek." dedi.

Kalın, "Bütün o bölge, buna Tel Rıfat da dahil, terör unsurlarından temizlenene kadar bu harekat devam edecektir. Zeytin Dalı Harekatı'nın kapsamının, ne olacağının ve ne zaman tamamlanacağının kararını verecek olan Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Çünkü burada Suriye'nin toprak bütünlüğü kadar, bizim ulusal güvenlik önceliklerimiz de dikkate alınması gereken en önemli unsurdur." değerlendirmesinde bulundu.

"AMERİKA'NIN BİR KARAR VERMESİ LAZIM"

Kalın, Amerika'nın Menbiç'te yeni üs kurması konusunda ise şu değerlendirmeyi yaptı:

"Münbiç'le ilgili Amerikalılarla yürüttüğümüz bir müzakere süreci var. PYD/YPG'nin SDF adı altında kamufle etmeye çalıştıkları o güçlerin Münbiç'ten çıkarılması, bu güçlerin Fırat'ın doğusuna çıkarılması sağlandıktan sonra üzerinde mutabık kaldığımız anlayış birliği şuydu, bu hala geçerli. Buranın güvenliğini Türkiye ve Amerika olarak biz birlikte yerel unsurlarla sağlayabiliriz. Bizim pozisyonumuzda bir değişiklik yok. Amerikalılardan beklediğimiz, bu yönde adımlar atmaları. Bizim beklentimiz hem Türk-Amerikan ilişkileri açısından hem Suriye'nin toprak bütünlüğü hem de DEAŞ'la mücadele bir zaafın oluşmaması açısından kast ettiğimiz PYD'nin fiili durum yaratarak başka hedeflere yönelmesi. Münbiç'le ilgili konuştuğumuz ana planın mutabık kaldığımız anlayış çerçevesinin hayata geçirilmesi yönünde. Amerikan yönetiminden Suriye konusunda farklı çelişkili açıklamalar geliyor. Bunlar ciddi kafa karışıklığına yol açıyor. Burada şu soruyu sormamız lazım. Amerika'nın bir karar vermesi lazım, Suriye'de DEAŞ'la mücadele bitti mi, bitmedi mi? Yani 'bitti' diyorlar, 'Bitmek üzere' diyorlar, 'Bitime yaklaştık' diyorlar. Sonra 'Yok hayır, tehdit devam ediyor' diyorlar. Orada ciddi bir kafa karışıklığının olduğu anlaşılıyor. Başkalarının kafa karışıklığı ya da planları bir tarafa, bizim kafamız son derece net, bizim yaklaşımımız son derece açık."

"HİÇ KİMSE ORAYA ŞOV AMACI İLE GİTMEDİ"

Sözcü Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sanatçı ve sporcularla pazar günü Hatay'da bir sınır karakolunu ziyaretine de değindi. Ziyaretin, Zeytin Dalı Harekatı'nda kahramanca mücadele eden askerlere destek olmak, onların moral ve motivasyonlarını yüksek tutma amacını taşıdığını anlatan Kalın, "Her yönüyle çok güzel bir ziyaret oldu. Hem askerlerimiz, hem genel kamuoyumuz bu süreci yakından takip ettiler." değerlendirmesini yaptı.

Bu tür kritik dönemlerde, sanatçıların, sporcuların, edebiyatçıların, şairlerin ve diğer kanaat önderlerinin milletin, devletin, askerin, polisin yanında durmasından daha doğal bir şey olamayacağına işaret eden Kalın, "Geçmişte de bunun örneklerini pek çok defa gördük. Hiç kimse oraya şov amacı ile gitmedi. Gayet olgun bir şekilde insanlar gelip askerlerimizle birlik beraberlik içerisinde bir akşam geçirdiler, onlara teşekkür ettiler, şehitlerimizi biz orada tekrar rahmetle yad ettik. Bu ziyaret çerçevesinde bu harekatın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha dünyaya göstermiş olduk." diye konuştu.

"ZİYARETİN AMACININ NE OLDUĞU HERKESİN MALUMU"

Harekatın başladığı 20 Ocak'tan bugüne kadar yaşanan olaylara bakıldığında Türkiye'nin Zeytin Dalı Harekatı'nda elde ettiği başarıyı hazmedemeyen bazı çevrelerin olduğunun görüldüğünü bildiren Kalın, "Bunu yurt dışında gördük. Çeşitli ülkelerin Zeytin Dalı Harekatı ile ilgili yerli yersiz açıklamalar yaptığını, 'sivil kayıplar olacağını, Afrin merkezine girilmemesi gerektiği, bunun bir işgal hareketine dönüşme ihtimali olduğu' gibi gerçeklerle hiçbir ilgisi alakası olmayan açıklamaların yapıldığını gördük"ifadesini kullandı. Bunlara gerekli cevapları çeşitli vesilelerle verdiklerini hatırlatan Kalın, "Evvelsi gün maalesef ana muhalefet lideri de bu konuya çok seviyesiz bir şekilde müdahil oldu. Sanatçılarımıza yönelik ağır ifadeler kullandı" dedi.

Bu ziyaretin amacının ne olduğunun aslında herkesin malumu olduğunu vurgulayan Kalın, fakat tarihi bir referansla bir konuyu hatırlatmak istediğini kaydetti.

ÇANAKKALE SAVAŞI ÖRNEĞİ

İbrahim Kalın, milletin geçen 100 yıllık tarihinde Çanakkale Harbi'nden İstiklal Harbi'ne, Kore Savaşı'ndan Kıbrıs Harekatı'na son olarak da 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında yaşananlara kadar tüm kritik dönemlerde, dönüm noktalarında sanatçıların, sporcuların, kanaat önderlerinin milli bir duyarlılıkla askerin, polisin, milletin, korucunun, devletin yanında olduğunu hatırlattı. Bunun yeni bir konu olmadığını örneklerle açıklayan Kalın, şunları söyledi:

"1915 yılında Çanakkale Deniz ve Kara Savaşları'nın kazanılmasından birkaç ay sonra haziran ayı içinde bir grup yazar, Çanakkale'ye davet edilir. Bu dönemin önemli yazarları içerisinde Mehmet Emin Yurdakul, Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Razi Bel, Nazmi Ziya Güran, İbrahim Çallı, Ömer Seyfettin, Celal Sahir Erozan, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ahmet Yekta Madran, Müfit Ratip, Ali Canip Yöntem, İbrahim Alaattin Gövsa, Orhan Seyfi Orhon, Enis Behiç Koryürek, Hakkı Süha Gezgin gibi dönemin önde gelen yazarları, şairleri edipleri, Çanakkale'ye gitmişler, çeşitli gözlemler yapmışlar ve döndüklerinde de çeşitli eserler ortaya koymuşlardır, yazılar yazmışlardır."

Kalın, İstiklal Harbi sürecinde de yine benzer tabloların yaşandığının görüldüğüne dikkati çekerek, konuşmasına şöyle devam etti:

"Dahası Mustafa Kemal Atatürk'ün bizzat kendisinin sanatçılarla her zaman yakın temas içerisinde olduğunu biliyoruz. Kendisinin gerek Çankaya Sofrası'nda gerek diğer mecralarda birçok sanatçı ile birlikte olduğunu onların desteğini aldığını, yeni Türkiye'nin inşasında, Cumhuriyetin ilk yıllarında birlikte neler yapabileceklerine dair görüş alışverişlerinde bulunduklarını biliyoruz. Örneğin Safiye Ayla gibi Müzeyyan Senar gibi İsmail Galip Arcan gibi Behzat Butak gibi Mesut Cemil, Falih Rıfkı Atay, Mihri Hanım, Faruk Nafiz Çamlıbel, Halide Edip Adıvar, Ruşen Eşref Ünaydın gibi birçok dönemin önde gelen yazar, ressam, müzisyenlerinin İstiklal Harbi ve sonrasındaki süreçte ülkenin gelişmesine katkı sağladığını görüyoruz."

SELFIE ÇEKEN ASKER GÖREVDEN ALINDI MI?

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın sanatçılarla birlikte yapılan karakol ziyaretinde selfie çeken askerle ilgili soruya da yanıt verdi. "Selfie çeken asker görevden alındı mı?" sorusuna cevap veren Kalın "Selfie çeken askerle ilgili bu insani bir tabloydu aslında. Bana gelen bir bilgi yok. Ama görevden alındığına dair bir bilgi ulaşmadı" dedi.

MEHMET ŞİMŞEK AÇIKLAMASI

Kalın, "kabine revizyonu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in istifası" iddiasına ilişkin de, "Şu anda öyle bir şey söz konusu değil" dedi. (AA)