Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        4 Ekim’de “Hayvanları yiyerek, giyerek de haklarını savunabilir miyiz?” diye sordum; başta Bağımrısız Hayvan topluluğu, veganları istemeyerek incittim. Serzenişte haklıydılar, veganlara karşı önyargılı ve yer yer alaycı tavrı kıracak şekilde empati göstermem gerekirdi. Gezegendeki hal ve gidiş de onların haklılığını doğruluyor…

        8 Ekim’de BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPPC) sadece hükümetlere değil, gezegeni diğer canlılarla paylaşan biz sıradan insanlara da görev biçerek bugüne kadarki en sert uyarıyı gönderen raporunu yayınlandı: Dünyayı küresel ısınmayla daha fazla sel, kuraklık, yoksulluk ve kitlesel açlığa sürüklememek için sadece 12 yılımız kalmıştı. Küresel ısınmayı 1.5 dereceyle sınırlayacak şekilde hemen eyleme geçmezsek 2030’dan sonra gezegeni görülmemiş felaketlerden kurtarmak için yapacak hiçbir şey kalmayacaktı.

        8 Ekim günü, Nobel Ekonomi Ödülü de açıklandı. Ödülü Paul Romer ile paylaşan ABD’li ekonomist William Nordhaus “iklim değişikliği ekonomisinin babası” olarak tanınıyor. Ekonomi ile iklim arasındaki etkileşimi gösteren sayısal modeli ilk ortaya koyan kişi. İklim politikalarının sonuçlarıyla ilgili tahminlerde kullanılan bu modeli geliştiren Nordhaus’a göre sera gazlarının neden olduğu iklim değişikliğine karşı en etkin çözüm, bütün ülkelerin karbon vergisi uyguladığı bir global sistem oluşturmak.

        EN BETERİ METAN

        Bu iki konu arasında nasıl bir ilişki mi var? Küresel ısınmaya karşı karbon ayak izimizi sınırlandırmak, yani sera gazlarının emisyon hacmini daraltmak için insanoğluna düşen ilk görev et, süt ve süt ürünlerini tüketmemek, ya da en azından tüketimi azaltmak. Bu bağlamda vegan felsefesi bütün canlıların yaşam hakkına saygıyla, yine tüm canlıların gezegendeki varlığının devamı için en büyük katkıyı sağlıyor.

        IPCC raporu daha çok siyasetçilerle, siyasi sistemleri ve kurumsal yapıları hedef almakla birlikte “toplumun her kesiminde değişim” çağrısı yapıyor. Hükümetler kadar bireylere de görev düşüyor. Binlerce bilim insanından gelen verileri toplayan IPCC’nin geçen yılki raporu da, geçen mayıs ayında Science dergisinde yayınlanan araştırma da aynı noktaya işaret ediyor: Atmosfere metan gazı salınımı azaltılmadan küresel ısınmayı sınırlandırma hedefi tutturulamaz!

        Göstergeler ürkütücü. Büyükbaş hayvanların saldığı, sera etkisi yaratan metan gazı tahminlerin yüzde 11 kadar üstünde. Sera gazlarının yüzde 16’sını oluşturuyor ve karbondioksitten çok daha güçlü. Bilim insanlarının hesabına göre önümüzdeki 100 yıllık periyodda metan gazının küresel ısınmaya etki potansiyeli karbondioksidin tam 28 katı.

        ELEKTRİKLİDEN ÖNEMLİ

        Bireylere düşen başka görevler de var elbette; güneş ve rüzgar enerjisiyle yenilenebilir enerji kaynakları için kampanyalar yürütmek, evlerde enerji tasarrufu için önlemler almak, elektrikli araç ve bisiklete yönelmek, tüketim mallarını dönüştürerek yeniden kullanmak, yiyecek ve giyecekten enerjiye tükettiğimiz her şeyde düşük karbon faktörünü dikkate almak, ülke konjonktürüne göre çevreci politikalar güden partilere oy vermek… Ancak uzmanlara göre ekosistem yararına atabileceğimiz tek başına en büyük adım, hayvansal gıda tükeminini kısmak.

        Science dergisinde yayınlanan, hayvancılığın çevreye zararlarıyla ilgili geniş ölçekli analize göre mevcut düzeyde et, süt ve süt ürünleri tüketimi olmadığı takdirde küresel çiftlik arazilerini yüzde 75 oranında - ABD, Çin, AB ve Avustralya büyüklüğünde bir alan – azaltmak ve yine de dünyayı beslemek mümkün olabilir. Doğal yaşam alanlarının hayvancılık için yağmalanması nedeniyle vahşi türler yok oluyor… Bir başka araştırmayı yürüten bilim insanlarına göre doğal yaşama yönelik “biyolojik imha” sonucu geçen on yıllar içinde milyarlarca hayvan yok oldu ve dünya “türlerin altıncı kitlesel tükeniş” sürecine girmek üzere.

        Dünyanın 7.6 milyarlık insan nüfusu tüm canlıların yüzde 0.01’ini oluşturduğu halde, uygarlığın başlangıcından bu yana insanoğlu vahşi memelilerin yüzde 83’nü yok etmiş bulunuyor; buna karşılık çiftlik hayvanlarının popülasyonu arttıkça artıyor. Et ve süt ürünleri yüzde 18 kalori ve yüzde 37 protein sağlamasına karşılık tarım alanlarının yüzde 83’ünü kaplıyor ve tarımsal üretimin sera gazı emisyon hacmine etkisinde yüzde 60’lık pay sahibi bulunuyor.

        Science’da yayınlanan araştırmanın başındaki Oxford Üniversitesi’nden Joseph Poore şöyle diyor: “Gezegen üzerindeki etkinizi küçültmenin tek başına en geçerli yolu vegan beslenmedir; sadece sera gazlarını azaltmak bakımından değil, küresel asitlenme, tarım arazileri ve su kaynaklarının kullanımı açısından da. Et ve süt ürünü tüketimini azaltmak, uçak yolculuklarını kısmak ya da elektrikli otomobil almaktan çok daha büyük bir adımdır. Bitki bazlı sağlıklı gıdaların sübvanse edilip, et ve süt ürünlerine ekstra vergi getirilmesi gerekebilir…”

        2 DERECE ÇOK TEHLİKELİ

        Peki uyarıları dikkate almazsak başımıza neler gelecek? BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporuna göre Paris İklim Anlaşması’nın öngördüğü “küresel ısınmanın 1.5-2 dereceyle sınırlandırılması” hedefinde acil ve daha önce hiç gündeme gelmemiş değişiklikler gerekiyor. 1.5 derecenin üzerinde yarım derecelik artış kuraklık, sel, aşırı sıcak ve yüz milyonlarca insanın yoksullaşması riskini kat kat artıracak. 6 bin ayrı çalışmayı referans alan ve yıl sonunda Polonya’da toplanacak İklim Zirvesi’ne sunulacak rapor diyor ki, 2 derecelik artış olursa;

        * Bu yaz kuzey yarıkürede görülen aşırı sıcaklar daha şiddetli ve rutin olacak, sıcağa bağlı ölümler ve orman yangınları artacak.

        * Yarım derecelik ekstra sıcaklık halinde 2100 yılında deniz seviyesi 10 cm daha yükselecek, 10 milyon insan bundan etkilenecek. Buzulların erimesiyle birlikte ileriki yüzyıllarda etkilenen nüfus daha da büyüyecek.

        * 2 derecenin doğadaki etkisi daha büyük olacak; polenlerin yayılmasında hayati önem taşıyan böceklerin yaşam alanı yarı yarıya azalacak.

        * Antarktika’da buzların erimesiyle kutup ayıları, fok ve deniz kuşları habitatlarını kaybedecek.

        Kuzey Kutbu artık gemilere geçit veriyor; yer yer buzkıranlara artık ihtiyaç yok!

        * Mercan kayalıkları yok olacak. Oysa 1. 5 derece artışta mevcut ekosistemlerinin yüzde 10-30'u korunabilir.

        * 1.5 derecede özellikle sahra altı Afrika, Güney Doğu Asya ile Güney ve Orta Amerika'da mısır, pirinç ve buğday hasadında düşüş sınırlı olacak.

        * 1.5 derecede küresel ısınma nedeniyle su sıkıntısı yaşayacak insanların oranı yüzde 50 daha az olacak.

        Küresel ısınmada 2 derecelik artış daha fazla kuraklık ve milyonların açlığı demek.

        NELER YAPILMALI

        * Küresel karbon emisyonunu, 2030'a kadar 2010'daki seviyesine kıyasla yüzde 45 azaltmamız gerekiyor. Ormanlaştırma, elektrikli taşıma sistemlerine geçiş, karbon yakalama ve depolama teknolojisi yaşamsal önemde. önümüzeki 32 yıl içinde elektriğin yüzde 70-85'ini yenilenebilir kaynaklardan üretmeliyiz.

        * Sıcaklık artışını 1.5 dereceyle sınırlandırmak için enerji sistemlerine 2016-2035 yılları için 2.4 trilyon dolarlık bir yatırım yapılması gerekiyor.

        Raporu hazırlayan çalışma grubunun eş başkanı Jim Skea “Biz fizik ve kimya yasaları çerçevesinde yapılabilecekleri gösterdik. Bundan sonrası siyasi iradeye kalmıştır. Onlar da raporu sunduğumuz hükümetlerdir” diyor.

        Ancak liderlerin 2016’daki Paris Zirvesi’nde raporu sipariş ettiği günden bu yana köprülerin altından çok sular aktı. Bilim dünyası ile siyaset arasındaki uçurum daha da açıldı. Devasa karbon ayak izine sahip ABD’nin Başkanı Trump, Paris Anlaşması’ndan çekildiğini açıkladı. Brezilya seçimlerinde ilk turu kazanan Jair Bolsonaro, Trump’ın izinden gitme ve Amazon yağmur ormanlarını tarımsal üretime açma vaadinde bulundu.

        ABD'yi vuran Florence... Tropik fırtınanın gözü siyasetin gözünü korkutabilecek mi?

        Siyaset görmese de şu an küresel ısınmayı yaşıyoruz. Dünya sanayi devri öncesine göre 1 derece daha sıcak. ABD’de yıkım etkisi yaratan kasırgalar, Cape Town’da rekor düzeye çıkan kuraklık, Kuzey Kutbu’nda bile çıkan orman yangınları hep 1 derecelik küresel ısınmanın eseri…

        Diğer Yazılar