Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SİZİ bilmem ama ben yaşımdan bile daha “eski tip” bir adam olduğum için, hâlâ dostlarımla mektuplaşırım.

        Elbette telefon veya WhatsApp denilen teknolojik yenilikleri de kullanırız ama “mektuplar” bizim vazgeçilmezimizdir.

        Hele hele söyleyeceğimizin kayıt altına alınması gereken önemli bir şey olduğunu düşünüyorsak, fikrimizi, beğenimizi veya eleştirimizi mektupla iletiriz.

        Antetli kâğıdıma yazar, antetli zarfıma özenle yerleştiririm.

        Yazdıklarım kişiye özel ise zarfın arkasına bir de mühür basarım.

        Beynimin yarısı diyebileceğim 25 yıllık sekreterim Gülay başta olmak üzere “yeniler” güler buna ama bana atadan dededen kalma bir alışkanlıktır bu mektuplar.

        Sevgili dostum Celal Şengör’le de sık sık mektuplaşırız böyle.

        Hatırlayacaksınız belki, birkaç yıl önce Celal’in bana yolladığı bazı mektupları bu köşede sizlerle paylaşıyordum.

        Şimdi artık Sevgili Şengör’ün de bu gazetede bir sayfası var ama bana önceki gün yolladığı bir mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

        Kusuruma bakmaz artık...

        ***********

        CELAL ŞENGÖR’DEN MEKTUP

        ANLADINIZ MI BALYOZ’UN NEDENİNİ

        “SEVGİLİ Fatih,

        Müthiş başarılı Afrin harekâtını göğsümüz kabararak, zaman zaman senin de dediğin gibi yaşlı gözlerle izler ve Mehmetçiğimize zafer dilerken aklıma şu geldi: Acaba şimdi, Balyoz ve Casusluk kumpaslarının neden kurulduğunu, FETÖ denen ihanet ve ahlaksızlık yuvasının amaçlarını milletçe nihayet anladık mı?

        Ortadoğu denen cehennemde ejderhasını koşturmak isteyen her iblis, önce Türk Silahlı Kuvvetleri’nden kurtulmalıdır.

        FETÖ’nün iblislerinin amacı da işte buydu: Türk Silahlı Kuvvetleri’ni zayıflatmak; mümkünse yok etmek!

        Tabii, şunu asla unutmayalım: FETÖ ve benzerleri ülkemizdeki ihanet taşeronlarıdır, ama esas patronlar dışarıdadır. Bugün artık düşman, ben düşmanım diye gelmiyor, harp ilan etmiyor; bilakis dostum, müttefikim diye gelerek içimizi oyuyor. Önce içimizdeki hainleri kullanıyor, besliyor, çoğaltıyor.

        Balyoz ve Casusluk kumpasları sürerken, Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki komutanlarımın, arkadaşlarımın, onların ailelerinin çektikleri acılara bizzat şahit oldum. Her hapishane ziyaretinden sonra, her sözde mahkemeden eve döndüğümüzde, eşimin komutanları, arkadaşları için, vatanımız ve milletimiz için ağladığını gördüm. Hepimiz isyan ediyorduk.

        Şükür ki o felaketler bitti. Ancak onun arkasından ‘Ordumuz çok zayıfladı; orduda pilot kalmadı; orduda kimse arkasına bakmadan yürüyemez oldu’ lafları dolaşmaya başladı. Bu laflar bilerek veya bilmeyerek, ihanetin devamıdır. Bunları dinlemeyiniz. Genelkurmay Başkanı’mıza, komutanlarımıza dil uzatmak bazı yazarların hobisi haline geldi. Bundan vazgeçsinler, çünkü yazdıkları doğru değildir. Uğradığı o korkunç ihanete rağmen ordunun nasıl çelik gibi ayakta olduğu işte Afrin harekâtında karşımızda durmaktadır.

        Herkes de şunu bilmelidir: Barış zamanı, savaş gerekli mi değil mi tartışması yapılabilir. Ama savaş çıktıktan sonra tüm bir milletin tek amacı, o savaşı kazanmaktır. O andan sonra savaş tartışılmamalıdır. Atatürk, ‘Nefsi müdafaa olmayan her savaş cinayettir’ derdi. Şunu unutmayalım: Bugün ordumuzun yaptığı vatanımızın ve milletimizin müdafaayı nefsidir. Hem de kime karşı? Uluslararası canilere karşı. Kurtuluş Savaşı’mız da öyle değil miydi? Biz bu tür savaşları kazanmaya alışkın bir milletiz, karşımızda yedi düvel olsa bile.

        Sayın Cumhurbaşkanı’mızdan ve hükûmetimizden ordumuzu içinden tanıyan birisi olarak bir istirhamım var: Askeri okullarımıza ihanet yuvalarıymış muamelesi yapılmasına engel olunuz. Afrin başarıları o okulların yetiştirdiği aslanların, kartalların ve onların emrindeki Mehmetçiğin destanıdır. Evet hainler o okullara sızmışlardır, ama bunda sivil yönetimin kabahatlerini unutmayalım, bunların tekrarlanmaması için tedbir alalım. O okulları kapatmak, bir yabancı modele göre düzenlemek ise bu tedbirler olmamalıdır. Askeri liselerimizi açalım tekrar. Harp okullarında yapılan bazı değişiklikler elbet yararlı olmuştur. Ama askeri okul bir sivil müessese olamaz, çünkü askerlik hem bir bilim hem de bir ruh halidir. İşte o ruh hali küçükken edinilir.

        Keşke daha genç ve sağlıklı olup, mavi üniformamı tekrar giyip Afrin cephesine koşabilseydim! Er rütbesine razıyım!

        Evet ben uluslararası bir bilim adamıyım; ama ondan önce bir Türk askeriyim. Kafamda pırıl pırıl duran bu bilinci de mini mini bir çocukken, sırtımda Türk Hava Kuvvetleri’nin şerefli üniformasıyla edinmiştim.

        Sevgili Fatih, bu fikirlerime katılır mısın bilmiyorum. Ama bunlar samimi düşüncelerimdir. Mektubumu dünyanın en şerefli insanları olan kahraman askerlerimize zafer temennisiyle bitiriyorum. Ama onu elde edeceklerine de zaten eminim.

        Celâl”

        ***********

        YANLIŞ BAŞLIK

        DÜN İnternethaber yazarı Süleyman Özışık’ın bir yazısını okudum.

        PKK söz konusu olunca barıştan söz etmeyip, hedef PKK olunca savaş karşıtı olanlara yönelik hayli sert yazmış.

        Yazısına başlık olarak da, “Gönderin bu itleri Afrin’e” yazmış.

        Özışık’ın kastı bu değil elbet ama başlık öyle bir atılmış ki, yazının tamamını okumayanlar için sanki “Gidip Afrin’de savaşsınlar” gibi bir hava yaratıyor.

        Ve sanki oraya gönderilmek “ceza imiş” gibi bir algı oluşturuyor.

        Her ne kadar söylenmek istenen, “Bu serseriler gidip PKK’ya yardım etsin” olsa da, başlık Mehmetçikleri rencide eder gibi okunuyor.

        ***********

        TRT WORLD

        TRT World’le ilgili dünkü yazım üzerine TRT World’ün Genel Müdürü Fatih Er aradı.

        “Türkiye’nin duruşunu anlatmak için çok ciddi bir uğraş veriyoruz. Bu amaçla hazırladığımız pek çok haber viral oldu ve internette çok etkin, ama haklılık payınız da var” dedi.

        Anladığım kadarıyla önlerinde bir açmaz var.

        Türkiye’nin haklı tezlerini anlatabilecek durumdaki pek çok uzman, ne yazık ki TRT World’de bunu dünyaya anlatacak düzeyde İngilizce bilmiyor.

        Bilenlerin bir bölümü ise TRT’nin konuk kriterlerine uymuyor.

        Geriye az sayıda konuk kalıyor.

        Devlet televizyonu olmanın sorumluluğuyla elbette bazı konukları konuşturamıyor olmalarını anlayışla karşılayabilirim.

        Ama en azından vatanseverliklerinden kuşku duymadığımız ve son derece etkili argümanlar üreten eski Dışişleri mensuplarımız var.

        Hiç değilse bu kişilere TRT World ekranlarını açmak lazım.

        Keza hem uluslararası saygınlığı olan hem de çok makul fikirler üreten Soli Özel gibi aydınlarımız, TRT World’de fikirlerini anlatabilirler.

        ***********

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Bugünün işini dünden halletmiş olduğumuz zaman.

        Diğer Yazılar