Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “ZEYTİN Dalı” operasyonunun dördüncü gününde her iki sahadan da gelen haberler direncin ciddi oranda kırıldığını gösteriyor.

        Sözünü ettiğim birinci saha diplomatik olanı...

        İkincisi ise operasyon sahası...

        Uluslararası arenadan yüksek itirazın çıkmaması, hepsinin “Türkiye’nin meşru güvenlik endişesini anlayışla karşılıyoruz” cümlesiyle söze başlaması diplomasinin başarısı.

        Konuyu BM Güvenlik Konseyi’ne taşıyacağını söyleyen Fransa da tutumunu farklılaştırdı; BM Güvenlik Konseyi’nden de aksi sonuç çıkmadı.

        Afrin’e operasyona sıcak bakmayan ABD de tutum değiştirdi.

        ABD Başkanı Trump bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’la telefon görüşmesine hazırlanırken, Pentagon’dan da “PYD/YPG unsurlarının Kobani ve Cezire’den Afrin’e doğru gitmeleri halinde verdiği desteği çekecekleri” açıklaması geldi.

        Bakan Çavuşoğu’yla dün Paris’te görüşen Dışişleri Bakanı Tillerson ise “güvenli bölgeyi birlikte oluşturmaktan” ve Cerablus hattından İdlib’e geçiş koridorundan söz etmeye başladı.

        SAHİBİNE DEVİR

        Bu da sahada uzun süredir var olan “al-ver”e dayalı siyasetin bir başka örneği...

        ABD de durduk yere Tel Rifat bölgesinden geçişten söz etmiyor, çünkü Şam ve İran’ın oraya yönelik hassasiyetini biliyor; pişmiş aşa su katmaya çalışıyor.

        Ancak hem operasyonun akışı, hem de Ankara koridorlarında aktarıldığına göre hedeflenen aşamalar belli; ABD’nin getirdiği öneriye de ters...

        Bir süredir Şam’la alt düzeyde ve Rusya aracılığıyla yürüttüğü temaslarını bir üste taşıyan Ankara, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’nın önceki gün ardı ardına açıkladığı gibi, “Afrin’de kalma niyetinde değil”...

        Tek amacı bölgedeki YPG/PKK unsurlarının temizlenmesi...

        Sonrasına dönük planda da Soçi görüşmesinde gündeme gelen Afrin’in asıl sahibi olan yöre halkına ve Şam yönetiminin kontrolüne devri süreci var.

        Rusya’nın da aylardır çalıştığı plan, Afrin’deki YPG/PKK silahlı unsurlarının ayrılıp kentin Şam güçlerine teslimine dayanıyordu.

        PYD yöneticileri de Rusya’nın “Afrin’i rejime teslim edersiniz rejim sizi korur” önerisinde bulunduğunu, kabul etmediklerini açıkladı.

        SAHADA ÜSTÜNLÜK

        Şimdi ise bu plan bir başka şekilde hayata geçiriliyor...

        Türkiye desteğindeki güçler sınırdan 30 km girip Afrin kentinin çevresinde kalacak.

        Etrafı kuşatılmış kentte YPG/PKK unsurlarının daha fazla dayanamayıp Şam rejimine kenti teslim etmesinin kolaylaşacağına inanılıyor; hatta çıkmalarına yönelik tavsiyeler sunuyor...

        Bu plan Türkiye’nin de işine gelir; kantonların birleşme hayali tüketilirken, Azez-İdlib hattına da Afrin’in kuzeyinden bir hat açılmış olur.

        Şam’la ilişkilerini geliştirirken, ilgi odağını da Münbiç’e rahatlıkla yöneltir.

        ABD durumu görmüş olacak ki dün Merkezi Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) Joseph Votel beraberinde ABD’nin TİKA benzeri yatırım işleriyle uğraşan Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) Başkanı M. Andrew Green ile bölgeye gitti.

        Bu bölgenin imarında ABD’nin görev alacağı, daha uzun vadede kalıcı olduğu anlamına geliyor; Fırat’ın doğusuna odaklı kalacağını gösteriyor.

        Sahadaki duruma gelince...

        Operasyonun 4. gününde 11 kilometreyi aşan ilerlemenin sağlanması, hâkim tepelerin ele geçirilmesi askeri kesimde “Direnç kırıldı” diye yorumlanıyor.

        Bütün ağır doğa şartlarına, sürekli yağan yağmura ve çamurlaşan araziye rağmen Burseya Dağı’ndaki yoğun çatışmanın hava desteğiyle yakında sonlanacağı öngörülüyor.

        İlk andan itibaren sağlanan psikolojik üstünlük artarak devam ediyor.

        Diğer Yazılar