Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Nihal Bengisu Karaca sordu, Cumhurbaşkanı Erdoğan yanıtladı

        Nihal BENGİSU KARACA / HT GAZETE

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Slovenya-Slovakya-Romanya gezisinin dönüşünde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Türkiyeli iş çevreleriyle ortak iş forumlarının yapılmasını ve karşılıklı yatırımların teşvik edilmesini amaçlayan gezi devam ederken, Türkiye’de Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın rehin alınması ve katledilmesi olayı gerçekleşti. Uçakta Erdoğan’a hadiseyi nasıl değerlendirdiğini sorduk.

        -“Slovenya, Slovakya ve Romanya’yı kapsayan gezimiz esnasında ülkemizde yaşananlar hakikaten üzüntü verici, hüzün verici. Ben Allah’tan kendisine rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun.”

        ÖZEL GÜVENLİK ŞİRKETLERİNİN NASIL KURULDUĞU ŞÜPHELİ’

        -“Ben yıllardır avukatların üstünün aranmasını savunan birisiyim. Artık adalet saraylarına, neresi olursa olsun, -dünyanın genelinde bu böyledir- avukatların da aranarak girmesi lazım. Diğer görevliler de aranmalı. Özel güvenlik teşkilatlarının gözden geçirilmesi lazım. Türkiye Cumhuriyeti, emniyet teşkilatıyla buralarda adalet saraylarına yönelik bir koruma teşkilatını kendisi kurmalıdır. Özel güvenlik kaldırılmalıdır. Çünkü, özel güvenlik teşkilatlarının birçok yerde hangi amaçla kimler tarafından, nasıl kuruldukları soru işaretidir.”

        ‘YAVUZ HIRSIZ EV SAHIBINI BASTIRIYOR’

        -“Bizim hüznümüzü özellikle gerektiren bir konu da şu olmuştur. Bakınız anamuhalefet partisinin başındaki zat, Twitter hesabından bir açıklama yapıyor, ‘Hükümet savcının rehin alınmasını göz göre göre izliyor. Ve istihbarata sormak istiyorum. Bayrak, flama, silah, plastik kelepçe gibi eylem araçlarıyla adliyeye nasıl girdiler?’ diyor. Ama aynı parti, cübbeli olanlara müdahale edildiği zaman da adeta yırtınıyor, ‘Cübbeli olanlara nasıl müdahale edersiniz?’ diye. Oradaki özel güvenlik de büyük ihtimalle buna böyle bakıyor.

        Çok daha enteresanı, ‘Bu malzemelerin adliyeye sokulmasında elektrik kesintisi etkili mi olmuştur?’ diyor anamuhalefet partisinin başındaki zat. Bu elektrik kesintisi sadece adalet sarayında olmamıştır. Türkiye genelinde bir elektrik kesilmesi söz konusu.

        Bir de şunları soruyor: ‘Adliyenin jeneratörü devrede değilse, bu malzemelerin içeriye sokulmasında kimler yardım etmiştir? Hükümetin kesinti sonrası ‘Terör saldırısı olabilir’ açıklaması rehin alma olayında parmağı olduğunun göstergesi midir?’ Ya hükümete böyle bir soru sorulabilir mi? İnsaf... Yani, hükümet böyle bir rehin alma olayına, özellikle DHKP-C gibi kendisiyle bunca yıldır mücadele eden bir hükümete bu soruyu yöneltiyorsun. Yavuz hırsız ev sahibini bastırıyor. ‘Bir ülkenin milli istihbarat teşkilatı, vazifesi olmayan işlerle uğraşırsa, cumhuriyetin savcılarının odası davul zurnayla basılır’ diyor. Şu ifadeye bak. Şu anda davul-zurna çalan ana muhalefetin başıdır. Bu kadar çirkin ve çılgın bir yaklaşım olamaz...”

        ‘CENAZEDE NİYE YOKTUN?’

        -“Toplumda hangi görüşten olursak olalım, hangi inançtan olursak olalım, teröre karşı ortak tavır sergilemek zorundayız, diyor. Peki cenaze günü neredeydin? Gidip cenazede kendini gösterseydin. Bir milli birlik gösterisi yapsaydın. Niye yoktun?”

        -“Teröre lanet okumak hepimizin ortak görevi olmalıdır. Bir savcının katledilmesi, hele hele Berkin Elvan üzerinden katledilmesi hiç kimsenin içine sindireceği bir olay değildir, diyor. Berkin Elvan’ı ‘Bakkala ekmek almaya gidiyor’ diye tanımlayan zaten sendin, biz emniyetin tüm belgelerini açıkladık. Elinde sapanla, demir bilyeyle terör örgütünün içerisinde nasıl resimlerinin çekildiği, bunların hepsi açıklandı. Onu istismar eden asıl sen oldun. Mezarına demir bilye atan malum. Ama öbür tarafta Burak Can’ın ne annesi, ne babası kalkıp bu istismarı yapmadı. Aynı örgüt o gün Burak Can’ı şehit etti. Aynı bölgede, Okmeydanı’nda. Oysa o aile bir insanlık dersi verdi.”

        -“Bakın, terör anında Che Guavera’nın beresiyle görüntü verenler bile oldu. Silah, savcımızın başına dayanmış vaziyette. Ya bunu mu savunuyorsun? Bu nasıl bir muhalefet anlayışıdır? İstanbul Baro Başkanı da o şekilde pozlar vermişti.”

        -“Öbür taraftan, bir diğer muhalefet partisi, ki onun konuşması hepten berbat, ‘Savcı Mehmet Kiraz ve operasyonda öldürülenlerin ailelerine sabır ve başsağlığı dileklerimizi sunarız’ diyoruz. Bu yaklaşım, vatanperverlik yaklaşımı değildir. Biz bir çözüm sürecinin içindeyiz. Ben bugün Selim Kiraz Savcı’mızın, kardeşimizin cenaze merasiminde isterdim ki bütün siyasi partilerin genel başkanları beraber saf tutsunlar, birliği göstersinler. Bakın gösteremediler. Teröre karşı lafla değil icraatla bir birliğin, beraberliğin duruşu olmalıydı.”

        -“İçeride savcımız şehit edildiği esnada, silah sesleri üzerine içeri girerek teröristlere gereğini yapan polis kardeşlerimi ve güvenlik teşkilatını tebrik ediyorum. Kutluyorum. Onlar görevlerini hakkıyla yerine getirmiştir.”

        -“Herkes x-ray’den geçmek dahil aranmalı. Özel güvenlik bir kenara konulmalı. Sadece adalet saraylarında değil, birçok kurumda artık özel güvenlik bana göre tarih olmalıdır. Hatta stadyumlarda, hastanelerde görev tümüyle polislere bırakılmalı. Hastanelerde de zaman zaman mafyanın birçok teşebbüsleri oluyor. Onun için oralarda taşın altına vücudunu koyacak insanlara ihtiyaç var. Emniyet teşkilatımız bu konuda deneyimiyle, tecrübesiyle bu işleri yapacak güç ve kabiliyettedir.”

        "NAMUSLULAR, NAMUSSUZLAR KADAR CESUR OLMADIĞI MÜDDETÇE..."

        -Birtakım sanatçıların “Hayatı durduralım” çağrısı olmuştu. Bu çağrı ile elektriklerin kesilmesi, terör eylemi arasında bağlantı var mı? “Her şey planlıydı” gibi bir tablo var mı?

        Şu anda, “Şöyledir” dersem yanlış olur. Söylediklerinizin her birinin, buralarda adeta bir payı var gibi bir durum da insanın aklına geliyor. Ancak gelecek bilgileri sabırla derleyip toparlayıp ondan sonra nihai değerlendirmeyi yapmak daha isabetli olur.

        -Terör eylemini gerçekleştirenler, savcının başına silah dayadıkları kareyi dolaşıma soktular. O fotoğrafın yargı mensuplarına bir gözdağı içerdiği ileri sürülebilir mi? O fotoğrafların bazı gazetelerde yayımlanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Şu anda Türkiye’de basında, özellikle patron takımının hâlâ kavramak istemediği, uzak durduğu bir şey var. Milletin hayrına olan şey nedir, ne değildir? Bunu gözetmiyorlar. Bu bir ihanettir. Savcının günahı ne? Savcı, Berkin Elvan’ın faili midir? Yok. O tür bir hareketi yapana adeta sahip çıkan ne siyasetçi, ne medya vatansever olamaz. Medya patronlarına da bu noktada... Başbakan, Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı sizi aradığı zaman mı yayından kaldıracaksınız? Yani şimdi ben Cumhurbaşkanı olarak kalkıp Slovakya’dan Türkiye’yi arayacağım, “Bunlar yayından kalksın” mı diyeceğim? Ben fotoğrafı gördüğüm anda irkildim. Anında kesip atmaları lazım. Birileri de (Kılıçdaroğlu’nu kastediyor) utanmadan, “Basını oraya sokmadılar” diyor. Niye cenaze merasimine sokacak? Siz şehidin faillerinin reklamını yapacaksınız, faş edeceksiniz. Ffaş edenleri de törene sokacaklar. Ben de olsam sokmazdım.

        -Elektrik kesintisiyle ilgili sabotaj, saldırı, her ne ise bunun zamanlaması üzerinde durulacak mı?

        A’dan Z’ye her şey gözden geçirilecek. Türkiye gibi bir ülkede böyle bir enerji kesintisi, hatta buna çökme denir, böyle bir şeyin olması doğru değil. Enerji Bakanı çalışmayı başlattı. Failleri kimdir, kim olabilir, nereden kaynaklanıyor, bunların hepsi gözden geçirilecek.

        -Seçim öncesi “Gezi” benzeri bir olay beklentisi yorumları vardı. Son olayları da sanki birileri şekillendiriyor görüntüsü ve endişesi var. Siz nasıl bakıyorsunuz?

        Arkadaşlar, ben hayata hiç böyle bakmadım. Ben halkıma, milletime özellikle şunu söylüyorum: Bir kere bu tür olaylar bizi ürkütmemeli. Hep şu mısrayı söylerim: “Kaderin üstünde bir kader vardır.” Eğer buna inanamazsak, zaten hiçbir şey yapmak mümkün değildir. Ürkmeyelim, korkmayalım. Siz gazetecilere de çok tehditler gelebilir. Geliyordur da... Biz yıllar yılı ne tehditler aldık. Son tehditleri hep sizlerle de paylaştık. Ama biz de görevimizi yapacağız. İnönü’nün lafını unutmayın, “Namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadığı müddetçe başarıyı yakalayamayız”...

        -DHKP-C kendi adına eylem yaparken, aynı zamanda taşeron olarak da hareket etmiş olabilir mi?

        Terör örgütlerinin hepsi taşerondur.

        -Yine bir “üst akıl”a geliyoruz?

        Onu siz bulacaksınız. Bakın, Yeni Şafak Gazetesi’nde yayımlanan belgeler ta ne zamanlara kadar uzanıyor. Nerelere, nasıl kayıtlar yapılmış. Kimler nerelerde, nasıl istihdam edilmiş. Hepsi ortada. Bu oyunlar 3-5 senede kurulmuyor. Romanya, paralel devlet yapılanmasında benim ofiste operasyon yapan emniyet müdürü ile polis memurunu hemen gönderdi. Onların da bizden istediği iki kişi vardı, biz de onları iade ettik. Terörle mücadele budur. Ama bakın Avrupa’nın birçok ülkesinde, buna Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, İtalya, İngiltere, hepsi dahil. Bunlardan birçok PKK’lı teröristi istedik, belgeleri de gönderdik, ne yazık ki vermediler. Özdemir Sabancı’nın katili çok ülke dolaştı. Bunlar hep açık, ortada.

        -“Çözüm sürecine darbe” deyimini kullandınız. Kamuoyunda şöyle bir algı var: “PKK’yla çözüm sürecinden sonra yerine DHKP-C ikame ediliyor.”

        İddiaların hepsi değerlendirilir. Bunlardan biri mezhep dayanaklı, diğeri ırk, etnik dayanaklı. Bunların birbiriyle çok çok iyi anlaşabileceklerine doğrusu ihtimal vermiyorum. Ama ortak paydaları terör olduğu için üst akıl onları zaman gelir farklı yerlerde istihdam edebilir.

        -Özel güvenlikte adalet sarayları, hastaneler, statları örnek verdiniz. Özel sektörün işlettiği havalimanlarında da aynı durum söz konusu...

        Ben, özel güvenliğin tamamen kaldırılmasını arkadaşlarıma teklif edeceğim. Biz şu ana kadar özel güvenlikten olumlu neticeler alamadık. Elinde taşıma ruhsatlı silahı olan varsa gidiyor buralarda görev alıyor. Bunlar olaylara zaten müdahale edemez. Korkar, kaçar. Şimdi ben böyle söyledim diye rahatsızlık duyanlar olabilir. Bunların içinde yaşı vesairesi müsait olanlar varsa zaten emniyete alımlar yapılıyor, gider emniyete müracaat ederler.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ