Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Siyaset Hüseyin Çelik, gündemdeki konuları Suna Vidinli'ye değerlendirdi

        HABERTURK.COM

        Suna Vidinli'nin sunduğu Perspektif programının canlı yayın konuğu AK Parti Genel Başkanı Hüseyin Çelik oldu. Çelik, gündemde tartışma konusu olan belediyelere soruşturma, Anayasa çalışmaları, İmralı süreci, DHKP-C operasyonu, tutuklu komutanlarla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

        Çelik'in konuşmasından öne çıkan konu başlıkları şöyle:

        Hükümetimiz döneminde İçişleri Bakanlığı 3 bin 391 belediye ile ilgili soruşturma izni vermiş. Bu sadece CHP'li belediyelerle ilgili değil.3 bin 391 belediyenin 1.535'i AK Partili belediyelere verilmiş. 27 belediyeyle ilgili olarak teftiş onayı verilmiş. Bunun 16'sı AK Partili belediyelere, 3 CHP'li, 1 MHP'li belediyelere verilmiş. Sadece CHP'li belediyelere diye bir şey yok. Sayın Kılıçdaroğlu'na göre birisi CHP'li ise o baştan masumdur zaten. Bir yerde aleni suç unsuru varsa, ihaleye fesat varsa, kamu malıyla ilgili suistimal varsa devletin ilgili kurumları bunu seyretmesi mi gerekiyor.

        BELEDİYE BAŞKANIMIZI İHRAÇ ETTİK

        Antalya, Eskişehir, İzmir belediyesiyle ilgili ortada bir iddia ve delil, gerekli inceleme ve soruşturma yapılır. Savcı iddianamesini hazırlar mahkemeler yargılar, tutuklu yargılamaya karar verir, serbest bırakır. Bu insanlar sonuçta beraat de edebilir, hüküm de giyebilir, ceza da giyebilir. Şu anda içeride olan AK Partili belediye başkanları da var. Kendi belediye başkanımızın ortaya çıkmış aleni bir suçu varsa. Biz Yozgat'ta bir belediye başkanını bu yüzden mahkemenin son hükmü vermesini beklemeden ihraç ettik. Onun için 'CHP'li belediyelerin üstüne gidiliyor AK Partili belediyelere bir şey yapılmıyor' iddiası son derece koftur, halkımız inanmasın.

        İYİ DOKTOR SUÇA İŞTİRAK ETMİŞSE!

        Doktor ne yapar? İnsanların sağlıklı olması için, hastalıklardan korunması için hizmet eder. Son derece saygın bir hizmettir. Bir doktor süper bir cerrah olabilir. Ama bu doktor organ mafyasına yardımcı olursa, insanların organlarını çalıp satarsa, bu doktorun üzerine gidildiğinde 'kardeşim niye bu doktorun üzerine gidiyorsunuz?' denebilir mi? Savunma hakkı son derece kutsal bir haktır. Avukatlık mesleği iddia edildiği sürece kimsenin bir diyeceği yoktur. PKK'nın da, KCK'nın da, Ergenekon'un da avukatlığını yapabilir. Ama avukat bizatihi bu suç örgütünün içerisinde yer almışsa, bu bir iddiaysa 'Efendim bu avukattır yargılanamaz' diyemezsiniz.

        GAZETECİLİK YAPARSAN SAYGIN OLUR

        Avukat örgüt mensuplarıyla işbirliği içerisindeyse elbette polis ve yargı yakanıza yapışır. Efendim avukatlığı icra ettirmiyorlar. Barolara el attılar iddiaları doğru değildir. Her meslek erbabı için bu böyle. Gazeteci gazetecilik yaptığı sürece saygın bir iş yapmış olur, herkes ona şapka çıkarır. Sayın Kılıçdaroğlu her gün gidip Türkiye'ye şikayet ediyor. Birinin sarı basın kartı var ama terör örgütüne yardım ve yataklık etmiş, yüz kızartıcı suç işlemiş. Yargıda yakasına yapışıp içeri atmış. Şimdi bunu kalkıp da Avrupa'daki kuruluşlarda ülkenizi gammazlarsanız buna vatanperverlik falan delmez.

        SAYIN KILIÇDAROĞLU'NA YAKIŞMIYOR

        DHKP/C operasyonunda bazı avukatlar gözaltına alınmıştır. Bir suçları yoksa elbette bırakılacak. Burada şeref ve haysiyet meselesi elbette önemlidir. Ancak sayın Kılıçdaroğlu'nun Ergenekon'un avukatlığına soyunması, DHPK/C'yi savunmasına CHP'ye yakışmıyor. Sayın Başbakanın ve hepimizin söylediği aslında budur.

        SAYIN BAŞBAKAN KENDİNİ İNKAR EDER

        Sayın Başbakan darbelerle hesaplaşmayalım, darbecilerle hesaplaşmayalım demiyor. Darbe planı yokmuş gibi farzedelim demiyor. Böyle bir şey söylerse bizatihi kendisinin yaptığı demokratik reformları inkar ettiği anlama gelir. Kendisini inkar etme anlamına gelir. Ben sayın Başbakanı tenzih ederim, böyle bir şey de söylemiş değil. Darbe tertipleri ortaya çıkmışsa, bunlar yargılanmalıdır ve herkes de müstehakını bulmalıdır. Tutukluluk fiili infaza dönüşmüşse burada sorgulanması gereken bir şey var.

        TUTUKSUZ DA YARGILANABİLİRLER

        Savcı ve hakimlerimizin el yordamıyla karar vermesini kimse bekleyemez. Deliller biraraya getirilmeli, tanıklar dinlenmelidir. Sayın Başbakan da diyor ki, tutukluluk herzaman için gereken bir şey değildir. Bir insanın suçu ispatlanmamışsa, kaçma ihtimali yoksa, delilleri karartma ihtimali yoksa bu insan tutuksuz da yargılanabilir. Sayın Başbakan bunu söylemiştir. Sayın Başbakan TSK mensuplarının ailelerinde rahatsızlıklara yol açan bir durumu tespit edip dillendirmişse burada bir anormallik yok.

        BERAAT EDİNCE HAKLARI İADE EDİLİR

        Diyelim ki, hakkınızda bir iddia var. Siz tutuklu veya tutuksuz yargılandınız. Sonra beraat ettiniz. Bu dava açıldığı için terfi trenini kaçırmış olmuşsanız. Bir şekilde o kişinin hakkı kendisine iade edilir. Sayın Başbakan, Sayın Başbuğ'la ilgili olarak da defalarca 'Ben şahsen tutuksuz yargılanmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum' dedi. Sayın Başbakan bunu söylerken yargıya bir talimat vermiyor. Yargıya emir verme konumunda olmayan Başbakan bu konudaki kanaatini izhar edebilir.

        ÇOK İNSANIN ANASINI AĞLATACAKTI!

        Sayın Başbakanın bu insani yaklaşımını ve esasen Genelkurmay'ın kendisine bağlı bulunduğu bir insan olarak hassasiyeti birileri tarafından şöyle tesfir edilebiliyor. 'Bu insanlar niye içeride?' diye bir yaklaşım sergilenmemelidir. Bu Balyoz planı gerçekleşseydi Türkiye'de birçok insanın anası ağlayacaktı. Birçok insanın canına okunacaktı. Bir adamı öldürmeyi teşebbüs ettiniz ama gerçekleştiremediniz. Mahkemeler bunu adam öldürmeye tam teşebbüs olarak görerler.

        BAŞBAKAN İNSANİ BİR TAVIR SERGİLİYOR

        Ben Hüseyin Çelik olarak konuşuyorum. 'Kardeşim Balyoz nerede, böyle bir şey mi var?' denilemez. Ergenekon diye bir şey yoksa bu binlerce iddianame nasıl ortaya çıkıyor? Bir bakıyorsunuz Hrant Dink öldürülüyor, Zirve kitabevi basılıyor, rahip Santoro öldürülüyor. Bunların hiçbirisi tesadüfü değil. Bunların hepsi milletin iradesine yönelik yapılmış şeylerdir. Başbakan bana göre büyüklük gösteriyor. Başbakan bu ülkede genelkurmay'ın, polisin, Silivri'deki tutuklunun da başbakanıdır. Başbakanın insani tavrından ortaya çıkarak 'ortada bir şey yokmuş' denilmemesi gerekiyor.

        ANAYASA ÇALIŞMALARINDA KARAMSARIM

        Uzlaşma Komisyonu AK Parti cephesinden büyük fedakarlıklarla kuruldu. Kurulurken bizden ne bekleniyorsa yaparız dedik. Nitekim 325 üyesi olan AK Parti'den 3 üye var, 135 üyesi olan CHP'den de 3 üye var. Bu haksızlığı kurt yapmaz, kuzulara şah olsa misali... Biz sayısal çoğunluğumuza rağmen 'varsın bizim de 3 arkadaşımız olsun' dedik. Biz herkesin 'işte bu benim anayasam' diyeceği bir çalışmanın ortaya çıkacağı kanaatinde değilim. Ümit ederim ki, ben haksız çıkarım.

        AK PARTİ İLE CHP UZLAŞABİLİRSE BELKİ

        Böyle bir anayasa çıkmazsa bizim B ve C planlarımız da devrede olması gerekiyor. Diyelim ki BDP ipe un seriyor, MHP mızıkçılık yapıyor CHP ile AK Parti uzlaşıp bir şeyler yapabilir. AK Parti ile CHP biraraya gelirse belki anayasa yapılabilir ama CHP'nin istekli yapması lazım. Daha olmadı biz kendi taslağımızı hazırlarız götürürüz TBMM'ye ve referanduma gider. Sayın Başbakan bunu söylemek istiyor.

        BAŞKANLIK SİSTEMİNİ HALKA GÖTÜRÜRÜZ

        Biz AK Parti'nin inisiyatifiyle anayasa taslağı hazırlarsak tabii ki başkanlık sistemine göre yaparız. Ama biz bunu olmazsa olmaz diye dayatmıyoruz. Kendi irademizle referanduma götüreceksek tabii ki başkanlık sistemini de beraberinde götürürüz. Tabii milimetrik rakamlarla bu maceraya girilmez. Fireler olabilir, gizli oylama yapılacağı için.

        BAŞBAKAN O SÖZÜ MHP İÇİN SÖYLEDİ

        Sayın Başbakan 'asabiyet şeytandandır' açıklamasını MHP'nin katı tutumundan dolayı yaptı. Sonra CHP'li Güler'in açıklamalarını görünce o işin tuzu biberi oldu. Bir gazete 8 sütuna manşetten 'Siz de kızıyorsunuz' diye manşet attı. Asabiye kelimesi Arapça kelimedir, baba tarafından akrabalığa düşkünlük anlamındadır, kayırmak anlamladır. Sayın Başbakan ırkçılık şeytandandır demek istedi.

        ALLAH İNSANLARI KAVİM KAVİM YARATTI

        İnsanlar böcek değil ki, türlerine göre sınıflandırsınlar. Her insanın bir kavime mensup olması normal bir şeydir. Ailesi vardır, etnisitesi vardır. Ama insanlardaki etnisite hayvanlardaki sınıflandırmaya göre kategorileştirirse bu insanı hayvanlaştırmak anlamına gelir. Birisi Alman, İngiliz, Fransız olabilir. Allah 'Biz insanları kabile kabile yarattık ki, tanıyasınız ve yardım edesiniz' diyor. Biri diğerine üstünlük taslayamaz.

        CHP BU SÖZLERİN SAHİBİNİN HEYKELİNİ DİKTİ

        CHP içerisindeki 135 milletvekilinin tıpatıp aynı şeyleri söylemesini bekleyemeyiz. Ama bir yandan sosyal demokrat olduğunuzu söyleyeceksiniz bir taraftan da ulusalcılıktan bahsedeceksiniz. Sayın Başbakan Mahmud Esat Bozkurt'un sözünü hatırlattı. Ne diyordu Bozkurt, "Türk, bu ülkenin yegane efendisi, yegane sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı"... Bozkurt CHP'lilerin kült olarak tanımladığı şahsiyetti. Bozkurt militan yargının babasıdır. Bu Mahmut Esat Bozkurt'un sayın Kılıçdaroğlu heykelini açtı, onun adına yapılan parkı açtı.

        ULUSALCILIKTA MANEVİ SİNİRLER ALINMIŞTIR

        Merkel eğer Hitler'e sahip çıkarsa, Almanya'daki sosyal demokrat parti Hitler'e sahip çıkarsa yer yerinden oynar. Bu adamın da Hitler'in söylediğinden farkı yok ki! Siz bu adama nasıl sahip çıkarsınız. Dolayısıyla hem sosyal demokrat olacaksınız hem ulusalcı olacaksınız. Böyle bir şey olmaz. Milliyetçilikle ulusalcılık arasındaki fark şudur. Ulusalcılık milliyetçiliğin bütün manevi sinirleri alınmış şeklidir. Her gün sokaklarda gürültü patırdı çıkaranlar kendilerini ulusalcı olarak tanımlıyordu. Bunlar tepeden tırnağa manevi değerlere karşıdırlar.

        BU KEZ DE ÇÖZEMEZSEK ÜÇÜNCÜYÜ DENERİZ

        Biz realist iyimseriz, kesinlikle hayalperest ve romantik değiliz. Eğer irade koyarsanız, sağduyuyu hakim kılarsanız. Diyelim ki şu anda başlayan çözüm süreci sonuçlanmadı. Ben şahsen yine karamsar olmam. Bir kere teşebbüs edersiniz çözemezsiniz. Bir daha denediniz çözemediniz. Ama bu üçüncüde çözemeyeceğiniz anlamına gelmez. Buradaki esas ölçü şudur. Yıllardır bu memlekette kan akıyor, çocuklarımız ölüyor. Kin büyütülüyor, nefret büyütülüyor.

        HERKES 'BUNU BİTİRMEK GEREKİYOR' DİYOR

        Bu ülkede kime sorsanız 'bunu bitirmek gerekiyor' diye düşünüyor. Bunun için terör örgütüne teslim mi olalım. Böyle bir şey sözkonusu değil. Biz şu anda Türkiye'de bütün demokratik yollar açıktır. İnsanların kendilerini ifade etme biçiminde önünde bir engel yoktur. Eskiden 'Kürt yoktur, Kürtçe diye bir şey yoktur, böyle bir problem de yoktur' diye bir anlayış vardır. Kürt sorunu neydi? Bir halkın varlığını devlet olarak inkar ediyordunuz. Kürtçe diye bir dil yoktur diyorsunuz.

        KÜRTÇE RÜYA GÖRMEYE BİLE İZİN YOKTU!

        Red, inkar ve asimilasyon sözkonusuydu. Sayın Başbakan ret, inkar ve asimilasyon politikalarını bir tarafa itmiştir. Geçmişte insanlar niye eline silah alıp dağa çıkıyorlardı? Devlet benim kültürümü yok sayıyordu, Kürtçe rüya görmeme bile müsaade etmiyordu, diyordu. Hiçbir şey terör için mazaret olamaz, insan öldürmeyi meşrulaştıramaz. Birileri bunları mazaret yaparak dağa çıktılar. Şimdi böyle bir ortam yok artık.

        HER KÜRTÜN EVİNDEN CENAZE İSTİYORLARDI

        Önce silahların susması gerekiyor. Bütün bunlar yapılırken PKK ve BDP çevrelerinde 'Biz bunları bıraktıktan sonra siz de gelip bizi keklik gibi avlayın' diyorlar. Devletin böyle bir niyeti yok. Her insan ölümünün derin bir yara bıraktığına inanıyoruz. Bu terörist de olabilir, güvenlik kuvvetlerimiz de olabilir. Aslında PKK her Kürt evinden bir cenaze çıksın istiyordu. Bu mevzi kazanmasını sağlıyordu.

        SİLAH BIRAKILMADIĞI SÜRECE MÜCADELE SÜRER

        PKK'nın saldırgan olduğu sürece ve size saldırmak üzere her zaman mevzide olduğu sürece bu memleket terörle silahlı mücadeleyi yapar. Bu konuda en ufak bir gevşeme olmaz. Biz o insanlara şu çağrıyı yapıyoruz 'Siz de ölmeyin. Kanınızı dökerek bir yere varamazsınız. Çok insan öldürerek sonuca varılsaydı 90'lı yıllarda sonuca varırdınız'

        HİÇBİR ŞEY HALKIMIZDAN SAKLI YAPILMIYOR

        Çözüm süreci dediğimiz Öcalan'la MİT'in bu görüşmeleri yürütülmesi halkımız tarafından biliniyor. Yeri, günü ve saati tabii ki bazı mülahazalar gözönünde bulundurularak bu tespit ediliyor. Hükümet karar verecek, Adalet Bakanlığı şahıslara izin verecek. Biz BDP'li siyasetçilere 'Arkadaş bu kanın durması için katkı sağlayın' dediğimizde 'terör meselesi bizim işimiz değil onu Abdullah Öcalan'la konuşun' diyordular.

        BDP'Lİ SİYASETÇİLERİN YAPTIĞI İŞİ SULANDIRMAK

        Şimdi Öcalan'la konuşuluyor bu kez de BDP'liler 'Bizi de işin içine alın' diyorlar. Bu işi sulandırmaktır. Bu enerjimizi bu alanda harcayacağımıza bu memleketi daha ötelere nasıl götürebiliriz. Daha fazla üretebilen, keyfince harcama yapabilen bir toplum haline nasıl getirebiliriz bunu konuşmalıyız artık.

        TÜRKİYE'DEKİ KÜRTLER DIŞ KÜRTLER'DEN FAZLA

        Kuzey Irak'ta bir Kürt özerk bölgesi var, onların zengin petrol yatakları var. Onlar palazlanırsa bizim vatandaşlarımızı cezbederler şeklindeki okuma doğru bir okuma değil. Kuzey Irak'ta Kürtler var mı, var. Türkiye'de Kürt var, Irak'ta, İran'da, Lübnan'da, Azerbaycan'da, Ermenistan'da var. Türkiye dışındaki bütün Kürtler'i toplasanız Türkiye kadardır.

        İRAN AZERBAYCAN'A BÖYLE Mİ DAVRANDI?

        92'de Azerbaycan bağımsız olmak istiyor. İran dese ki, 'Azerbaycan bağımsız olursa bunların petrol yatakları var, zenginleşirse benim de İran'da 22 milyon Azerim var' deseydi biz Türkiye olarak buna nasıl bakardık? Bizim sınırlarımızın dışında insanlar kendi gelecekleri ile bir karar veriyorlar. Türkiye için tehdit oluşturuyorsa sen kendi insanını korursun.

        NİYE PAKETLEYİP ANKARA'YA GETİREMİYORUZ?

        Şimdi sayın Barzani ve Talabani Türkiye ile barış içindeyseler. İyi ilişkileri varsa. PKK'nın silahla mücadelesine onay vermiyorsa bizim onlarla gürültü patırdı yapmamızın bir anlamı var mı? Efendim 'Karayılan'ı neden paketleyip Türkiye'ye göndermiyormuş'... Ben Barzani'nin yaptığının çok iyi olduğunu söylemiyorum. Tunceli'nin, Diyarbakır'ın dağlarında yüzlerce silahlı teröristin dolaştığını bilmiyor muyuz? Biz niye onları paketleyip Ankara'ya getiremiyoruz. Terörle mücadele kolay değildir. Terör tabiatı gereği kalleştir. Hangi taşın altından çıkacağı belli değildir.

        BİZ İŞKENCEYE HİÇBİR TOLERANS TANIMADIK

        Terör örgütü ve terörist her türlü illegaliteye başvurabilir. Bizim hükümetimizi bizden öncekilerden ayıran temel husus budur. Biz terörle mücadele ediyoruz diye vatandaşı köyünden boşaltmadık. Yol arabalarında onları perişan etmedik. Faili meçhullere müsaade etmedik. İşkenceye tolerans tanımadık. OHAL'e son verdik. Bir taraftan terörle mücadele ederken bir taraftan da hukuk devleti olduğumuzun farkında olduk.

        CHP'NİN BU GÖRÜNTÜYÜ VERMESİ HOŞ DEĞİL

        Ben CHP'nin sürece destek verdiği bir zamanda darmadağınık bir görüntü sergilemesi benim hoşuma gitmiyor. CHP bu sürece çok kararlı olmasa da destek veriyor. Biz bu desteği önemli gördük. CHP'nin kendi içerisindeki kavgaları bir tarafa bırakıyorum. Şu anda iklim bu işe müsait. Atmosfer müsait. Kendini Kemalist, laik diyen çevreler 'bu iş bitsin' diyor. MHP'nin dışındaki muhalefet bu işe destek veriyor.

        VESAYETÇİ MEKANİZMALAR ARTIK ETKİN DEĞİL

        Eskiden vesayetçi kadrolar çözüm sürecini engelliyorlardı. Artık şu anda Türkiye'de vesayetçi mekanizmalar etkin değil. Vesayetin bunu sabote gücü belki vardır ama eskisi gibi güçlü değildir. Toplumun önemli kesimleri buna destek veriyor. Medyada bazı marjinal kuruşlar bahsimizin dışında. Ama merkez medyanın çok önemli bir kısmı sürece destek veriyor.

        BİZ KESİNLİKLE GÜVENLİKÇİ POLİTİKA İZLEMEDİK

        Eskiden devlette zapt-u rapt yoktu. Eskiden JİTEM diye bir şey vardı bu ülkede. MİT, Jandarma, ishihbarat birbirinden istihbarat saklıyordu. Bu vesayetçi mekanizmalar zayıfladıktan sonra, devlet zapt-u rapt altına alındı. Bütün bilgiler bir yere akıyor ve devlet sonuç almaya başladı. Güvenlikçi politikayla bizi suçluyorlar. Ben hükümetimi ve partimi güvenlikçi politikalarla bu işe karşı mücadele vermekten tenzih ederim.

        5 TERÖRİST İÇİN 95 KİŞİYE HAYATINI BEZDİRİRSENİZ

        Gözaltında insan kaybederseniz, köyde 5 terörist var diye 995 insanı hayatından bezdirirseniz, köy yakarsanız, yol aramalarında insanları perişan ederseniz, Batman'da gün ortasında birisinin kafasına sıkarsanız bunlar güvenlikçi politikalardır. Biz bu politikalara asla taviz vermedik. Ama siz hastanenizi, okulunuzu saldırgan kişilere karşı korursunuz. PKK yarın 'biz sınır dışına çıkıyoruz' kararı alırsanız, onları toptan imha etmek gibi bir tavır içerisinde olmadık. Bizim derdimiz insanlar ölmesin.

        ÖĞRETMEN TAYİNLERİNDE TOP YENİ BAKANDA

        Eş durumuyla tayinleriyle ilgili olarak ben başından beri bu insanlarla twitterdan konuşuyoruz. Bizimle irtibatta olan gençlerin büyük çoğunluğu bu olgunluğu gösterdiler. Ben sayın Başbakanla bu işi konuşacağımı söylemiştim. Şimdi yeni Milli Eğitim Bakanı da açıklama yaptı. Şubat'ta atama isteniyor. Maliye Bakanlığı, devlet personel ve planlama boyutu var bu işin. Gıda mühendisliği, fen edebiyat fakültesi mezunları da bu ülkede herkes bir yere atanmak istiyor.

        SEVGİLİ GENÇLER ŞUNU UNUTMASINLAR Kİ...

        Ama sevgili gençler şunu unutmasınlar bu ülkede 25 milyon çalışıyor, devlete çalışan 3 bin kişi. Herkesin kamuya atanması mümkün değildir. Aslında herkes haklı. İşsizlik var. Ama bu Türkiye'ye mahsus bir şey değil. Herkes demokratik bir mücadele verecek. Eninde sonunda herkesin gönlüne göre olmasa da bir sonuca varılacak.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ