Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Engin Altan Düzyatan: Teklif gelirse Trump'ı oynarım

        Hızla organize ettiğimiz röportaj için uykusuz ve telaşla yola koyuldum. Şansıma yol açık, yarım saatte Riva civarında bir yerde Engin Altan Düzyatan’ı beklemeye başladım. Ama ne beklemek, bir yandan arılardan kaçıyorum diğer yandan toslamaya çalışan keçilerden saklanıyorum!

        Oradan oraya koştururken Engin Altan Düzyatan, sabah 8’den beri Diriliş’in setinde olmanın verdiği yorgunlukla yanıma geldi.

        Kadınların içini eriten sesiyle “Merhaba” dedi, elimi uzattım ve birden “Sizi hiç arı soktu mu?” dedim. Gülmeye başladık... “Evet, sokmaz mı? Doğayla iç içe bir sette çalışıyorum. Buna çok alıştım” dedi.

        Yorgunluğu gözünden aktığı için biraz da mahcup “Çok yorgunsunuz sanırım” dedim, sakalını kaşıyarak cevap verdi, “İkimiz de öyleyiz.”

        Çok uzatmadan kayıt tuşuna bastım, sorularımı sordum. Beklemediği yerlerden yakalayınca epey güldük. Ama bu röportaj sırasında anladığım bir şey varsa Düzyatan’ın çok konuşulan yakışıklılığı ve oyunculuğu dışında entelektüel kimliğini çok ön plana çıkarmadığı, bunun da bir tercih olduğu.

        Bir de galiba sakal onu olduğundan daha büyük gösteriyor, gerçi şikâyetçi değil.

        Çok uzatmayayım, sohbetimiz TRT’deki Diriliş dizisiyle başladı taa Kutuplar’a kadar uzandı.

        Canlandırdığınız karakter Ertuğrul Gazi bir olgunlaşma döneminde. Artık kendine ait bir obası var. Bu yıl neler olacak?

        Bu yıl ilk defa Ertuğrul’u, bey olarak görüyoruz. Sorumlulukları daha çok arttı. Aslında başka topraklara göç edilmesiyle beraber fakirliğin ve kuraklığın arttığı, çok zor bir zamanda bey oldu. Geçen sezonun sonunda gördüğümüz gibi abisiyle ayrılınca obanın ufak bir kısmıyla kalıyor. Dahası düşmanın çok olduğu bir bölgeye getiriyor obasını ve beyliğini ilan ediyor. Kolay bir şey değil. Ama dediğiniz gibi olgun bir Ertuğrul var ve oyunun daha çok içinde. Artık satranç tablosundaki piyon değil, hamle yapabilecek bir kale ya da at.

        Daha heyecanlı olacak desenize...

        Kesinlikle. Tuzağa düşmekten çok, tuzak hazırlayan bir yiğit. Ayrıca iç çatışması da var. Benim oynadığım ve bizim yazdığımız Ertuğrul Gazi çok cesur, yapmak istediğini anında yapan ama kimseyi tam anlamıyla karşısına almayan, onları dinlemeyen biriyken sorumlulukları artınca fevri hareket etmekten ziyade biraz daha bilinçli davranıyor. Kararlarının arkasında durabiliyor. Benim için oynaması diğer dönemlere göre daha keyifli. Tüm sistem değişti. Son 3-4 bölümdür böyle şeyler oluyor.

        Ertuğrul Gazi olgunlaşma evresinde, kariyerinde ya da hayatında Engin Altan hangi evrede?

        Yaş olarak da kariyer olarak da ben de aslında gençlik yıllarımı geride bıraktım. “Olgunluk dönemimi yaşıyorum” diyemem ama ilk gençlik yıllarını atmış Altan var üzerimde. Hem kariyer hem de kişisel anlamda daha bilinçliyim mesela.

        Dizi Game of Thrones ile kıyaslanıyor. İzlediğinizi de biliyorum. Böyle yorumlar alan bir dizide rol almak nasıl bir şey?

        Bayağı havalı. (Gülüyor.) Her seferinde televizyonda klişe rolleri oynamak durumunda kalıyoruz. Ama Ertuğrul Gazi öyle bir rol değil. Bu da işin en sevdiğim taraflarından biri. Birçok oyuncak verdiler bize, “Alın bunları hadi oynayın” dediler. Bir oyuncu için bu dizide çok fazla oyuncak var; kılıçlar, oklar, yaylar, atlar, kostümler... Bir oyuncu için bundan daha eğlenceli bir şey olamaz herhalde. Bundan daha iyisini hayal edemezdim. Sanki bu rolü hep bekliyormuşum gibiydi.

        Kılıç, at, yay ve ok için eğitim aldınız. “Sanırım Engin Altan ıssız bir bölgeye düşse savaşıp kendi obasını kurabilir” dedim. Bu eğitimle mümkün gibi ne dersiniz?

        (Kahkahalar.) Gerçekten ağır eğitim aldık ve hâlâ eğitime devam ediyoruz. Sonuçta savaşlar var ve kılıç kullanıyoruz. Artık karşıdan gelecek hamlenin nereden geleceğini tahmin eder hale geldim gerçekten. Saatlerce ata binmem gerekiyorsa, bunu da yapabilirim çünkü sabah 9’dan akşam 8’e kadar ata biniyorum. (Gülüyor.) Issız bölgede de idare edebilirim herhalde.

        ‘YOLLARDA UYUYORUM’

        Yanınıza gelirken her yerde sizin afişleriniz vardı. Böyle kızgın bakıyorsunuz falan. O afişler sizin dikkatinizi çekiyor mu?Her yerdeler...

        Çok alıştım bu duruma. Bilmiyorum 10 yıl önce sorsanız belki “Şaşkınım, kendimi görmek çok eğlenceli” derdim ama şimdi baktığım bile söylenemez. Bazen “Bak orada sen varsın” diyorlar, farkında bile olmuyorum ama “Aaa evet, gördüm hatırlıyorum. Tam o köşeye koymuşlar” falan diyorum. Zaten genelde yollarda uyuyorum, çok etrafa bakabileceğim bir an olmuyor.

        Şu an da yorgun görünüyorsunuz. Bu yorgunluk sizin hayatınızdan bir şeyleri alıp götürüyor mu?

        Hiçbir şeyi aslında... Bu bir iş ve herkes çalışıyor. Ben bundan dolayı şikâyetçi değilim. Ama kış geliyor, bu da daha erken kalkmak ve daha erken sete başlamak durumunda kalıyoruz. (Fısıldayarak.) Winter is coming! (Kahkahalar.)

        Peki Ertuğrul Gazi gibi adamlar dünyada olsaydı, dünyanın seyri nasıl olurdu?

        Dünya daha yaşanır bir yer olurdu. Çok önemli bir lider. 13’üncü yüzyılda 500 kişilik pusatlı erden, bir dünya imparatorluğu kurmak üzerine yola çıkmak, bunu büyük ölçüde başarmak ve oğluna devretmek için zemin hazırlamak çok ciddi ve zor bir durum. İnsani tarafı çok etkileyici, mazluma umut. Hepimizin düşünmesi gereken bu, ne kadar etrafımızla ilgili olduğumuz. Etrafımızdaki mutsuz insanları mutlu etmek için ne yapıyoruz? Çok klasik söz ama hepimiz kapımızın önünü temizleseydik, dünya daha temiz bir yer olurdu. Ama bu dizinin etkileyici bir yanı olduğunu da 2 yıldır görüyoruz. Belki de birilerini gerçekten etkilemiş ve daha iyi biri olmuştur.

        ‘HAMLET HEP AKLIMDA’

        Sizde bir Hamlet takıntısı vardı sanki, Al Pacino “Yaşlanınca Hamlet’i kimsenin oynayamayacağını anladım” demişti. Sizin var mı bir Hamlet oynama hayaliniz ve cesaretiniz?

        Hamlet... Çok isterim oynamak, hem de çok. Tam Hamlet’i oynamanın yaşlarındayım. Üniversite tez konum kuşku kavramının insan psikolojisindeki etkileri ve tiyatroya yansımalarıydı. Bunun için iki model oyun seçmiştim, Hamlet ve Othello. Çok güzeldi.

        Nefis tercih ama tam da kuşkunun göbeğine düşmüşsünüz. İşin içinden çıkabilmenize sevindim.

        (Gülüyor.) Evet, tamamen septik iki karakterle yüzleştim. Zor ama bir o kadar da keyifliydi. İşte o zamandan beri Hamlet hep aklımda.

        Ve Engin Altan baba olur... Babalık dünyaya bakış açınızı değiştirdi mi?

        Kesinlikle daha olgunlaşıyorsunuz. Sorumluluğunuz artı- yor. Bende iyi yönde birçok şey değişmiş olabilir, gözlemleyecek kadar kendime bakmıyorum. Sürekli ona bakıyorum.

        Bir bakmışsınız sizde de bir baba göbeği ortaya çıkar.

        (Kahkahalar.) Yani bende biraz zor. Dikkat ediyorum kendime ve etmeye de devam edeceğim.

        ‘KUTUP AYILARINI YA DA BENGAL KAPLANLARINI ÇEKMEK İSTİYORUM'

        Keşfetmeye çok açık olduğunuzu biliyorum. Mesela en son Japon edebiyatından bahsetmişsiniz. En son ne keşfettiniz?

        Bir süredir balık tutuyorum.

        Bodrum’daydınız en son.

        Balık tutmak ve o süreçteki performans hoşuma gidiyor. Doğayı hep sevdim ve doğa içinde olmak beni mutlu ediyor. Orada da denizin ortasında olmak bir şekilde beni çok cezbediyor ve kendimi dinlenmiş hissediyorum. Balık tutarken sadece oltanın ucuna balık gelecek mi, gelmeyecek mi diye düşünüyorum. Başka hiçbir şey düşünmüyorum. Bu çok rahatlatıyor beni. Bazıları televizyon seyrederek rahatlar mesela, ben seyretmiyor balık tutuyorum.

        Hâlâ seyretmiyorsunuz demek.

        Evet, hâlâ... Keyif almıyorum televizyon izlemekten ve vaktim de yok açıkçası. Akşam geldiğimde çok yorgun oluyorum. 30-40 sayfa kitap okuduktan sonra uyuyorum zaten. Kendimi şimdilik balık avında keşfe açtım ve böyle deşarj oluyorum. Diğerlerini zaten biliyorsunuzdur, sörf bir şekilde hayatımda, snowboard devam ediyor. Bir de fotoğraf çekiyorum.

        En son ne çektiniz?

        Gorilleri. (Gülüyor.) Şimdi kendime yeni bir yer arıyorum. Mesela kutup ayılarını ya da Bengal kaplanlarını çekmek istiyorum. Birçok yer araştırıyorum. Aklımda 5 rota var ama seçemedim henüz. Var mı sizin bildiğiniz?

        Svalbard’a gitmiştim; Kutuplar’a. Bayılırsınız. Kutup ayısı izlerini görmüştüm. Eğer karşılaşma konusunda ısrarcıysanız tam size göre.

        Olabilir, ilgimi çeker gerçekten.

        Şu zamana kadar hep iyi karakterleri canlandırdınız. Ama karanlık hikâyeleri ve kötü adamları sevdiğinizi söylemiştiniz. Günümüzün karanlık ve kötülerinden biri Donald Trump olarak gösteriliyor ya; onu canlandırmanız gerekse, ister miydiniz?

        (Kahkahalar.) Ece ya...

        Trump peruğuyla sizi düşündüm de gerçekten komik.

        Açıkçası orada olanları takip ediyorum. İlginç şeyler sahneliyorlar genelde de mizahla ilgili. Yani değişik roller canlandırmayı seviyorum. Büyük ihtimal kimse bana “Gel Trump oyna” demez ama eğer Trump’ı oynama teklifi gelirse değerlendiririm. (Gülüyor.) Kesinlikle komik olurdu.

        'BEĞENİLMEK YAPTIĞIM İŞİN DOĞASINDA VAR'

        Eski röportajlarınıza baktım da genelde size yakışıklı ve centilmen olmanızla ilgili sorular sorulmuş. Bazılarındaysa apaçık teşhir edildiğinizi de gördüm. Genelde “Kadınlar teşhir edilir” derler ama sizi de teşhir ediyorlar sanki...

        Oyunculuk yapıyorum ve beğenilmek yaptığım mesleğin doğasında var. Taciz boyutuna ulaşmadığı sürece bir sıkıntı yok. (Gülüyor.)

        Daha az röportaj vermenizin altında bu yatmıyor o halde.

        Hayır. Açıkçası ben röportaj verme işini çok sevdiğimi söyleyemem. 3 röportajdan sonrası yapılması gerektiğinden yapılıyor. Söyleyecek bir şey kalmıyor, aynı şeyleri arka arkaya tekrarlıyoruz. Oyuncunun gizemli kalması gerektiğini düşünenlerdenim. O gizem oyuncu için önemli ki bir sonraki rolünüzde inandırıcılığınızı kaybetmeyin. O yüzden ortalıkta daha az görünmeyi tercih ediyorum ama sonuçta bu hayatın gerçekleri de var. Göz önündeyim ve yaptığım işler var. Şikâyet etmiyorum yanlış anlamayın.

        3 KELİME 1 YORUM

        Al Pacino...

        Şeytanın Avukatı.

        Düşman...

        Hmm... Dizide çok kullanıyorum ama özel hayatımda hiç kullanmadığım bir kelime. Düşman bana hiçbir şeyi çağrıştırmadı, çok ilginç. Klişelerden gidip dost diyormuşum. (Gülüyor.) Kimseye düşmanlığım yoktur, öyle bir duygum yok. Karşımdan birinin bana böyle bir duygu beslediğine çok şahit olmadım. Belki de öyle hissetseler de ben anlamadım. Aklıma bir şey gelmedi.

        Gazete...

        Habertürk! (Gülüyor.)

        Kesinlikle bunu söyletmek istiyordum!

        (Kahkahalar.) Ne kazandım? Düşüneyim. Aklıma direkt haber geliyor.

        Çok sık okur musunuz?

        Haberleri çok takip edemiyorum. Tabii Türkiye’de ve dünyada neler oluyor biliyorum. Birisi bana “Musul’da operasyon var” dediğinde “Aaa gerçekten mi?” demiyorum elbette. Takip ettiğim isimler var, onları okurum. Zor zamanlardan geçiyoruz, farkındayım ve çok fazla haber okuyunca da üzülüyorum.

        Bu bir nevi kendinizi koruma mı?

        Yani evet. Farkındayım her şeyin. Kitap okumayı tercih ediyorum.

        Şu an ne okuyorsunuz?

        İnsanlardan Tanrılara Sapiens. Güzel, çok etkilendim. Bu ara popülermiş de... Ama iyi bir kitap. Yarısını geçtim. Size bunu söyledim ama aynı anda 4-5 kitap okuyorum.

        Çok yorgunsunuz, uzatmayayım ben.

        Çok teşekkür ederim. Bu sefer çok keyifliydi gerçekten. Ve evet, yarın sabah yine sette olacağım, at üstünde. Görüşürüz!

        ECE ULUSUM/HT PAZAR

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ