Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Elbette ki, büyük hedeflere varabilmek için büyük düşünmek, bunları büyük projelere çevirmek, sonra da uygulayabilmek için de büyük riskleri göze alabilecek büyük adamlara ihtiyaç var...

        2002 Dünya Kupası’nda Brezilya ve Almanya’nın ardından üçüncü olan Türk Milli Futbol Takımı, büyük bir hedefe inanmanın ürünüydü ve Şenol Güneş ve ekibi, ülkemize, tarihimizin en büyük başarısını getirdi...

        O gün, Türkiye, bu büyük mutluluğu paylaşırken, sanki altın yıllar başlıyor, diye hesaplar yapmaya başladık... Hemen ardından da dünya şampiyonlarının katıldığı 2003 Konfederasyon Kupası’nda yine üçüncülükle tekrarlanan başarı, bu görüşü tescil etmişti...

        Üstelik de Galatasaray’ın Fatih Terim yönetiminde kazandığı UEFA Kupası şampiyonluğu tüm tazeliğini koruyordu... Bir anda, kendimize, dünya şampiyonluğunu kaçıran ülke muamelesi yapmaya başlamıştık...

        Şenes Erzik döneminde atılan gerçekçi adımlar ve Haluk Ulusoy devrindeki büyük başarılar, ne yazık ki, ehil olmayan ellerde birer hayale dönüştü...

        KAHRAMANLARA HAKSIZLIK

        Ancak o zaferin kahramanlarına haksızlık ettiğimizi çok geçmeden anladık... Zaman ilerledikçe ise, bırakın üçüncülüğü, Mustafa Denizli ile yakalanan 2000 Avrupa Şampiyonası çeyrek finalini bile arar olduk...

        2008’deki yarı final sonrası, hep auta çıktık... 2012’yi evde kalmış bir genç kız olarak izlerken, 2016’da grup üçüncülüğüne bile, Dünya Kupası şampiyonu Almanya kadar prim dağıttık... Finallerde ise adeta yüzümüz kızardı ve elaleme rezil olduk...

        2006, 2010, 2014 Dünya Kupası’nı televizyondan gıpta ile takip ederken, 2018 Rusya trenini de kaçırdık... Sadece saha sonuçlarında fiyasko yaşamadık, kavgalar, skandallar ve takımı bölme eşiğine götüren ayıpları yaşadık...

        Her yaşanan yıl, bir öncekini aratır durumda... Küçük düşüncenin küçük insanları elinde, dünya üçüncüsü büyük Türkiye, küçüldükçe küçülüyor... Olan da Türk futboluna oluyor..

        Toparlanmak imkansız mı?.. Tabii ki değil... Ancak Türk futbolunun, büyük düşünceye teslim olması, düşüncelilere kapıyı ardına kadar açması lazım...

        BEŞİKTAŞ, GÜNEŞ’LE PARA BASIYOR

        Beşiktaş, yönetimiyle, hocası ve futbolcusuyla, Milli Takım olarak dip yaptığımız bir dönemde bir yıldız gibi parlıyor, Türkiye’yi güneş gibi aydınlatıyor...

        En büyük borcu olan kulüpken, Fikret Orman idaresinde, akılcı bir yönetimle ve gittiği her takımda, altın yumurtlayan, adeta para basan hocası Şenol Güneş’iyle, hem başarının destanını yazıyor, UEFA’dan para yağıyor, hem de ihraç ettiği futbolcularla Türkiye’ye döviz kazandırıyor, cari açığının kapanmasına katkı sağlıyor...

        Futbolcular, çok iyi paraya satılırken, çok daha uygun şartlarda, pas tutmuş yeni oyuncular, vitrine çıkarılmak uzere getitiliyor... Nasıl olsa Güneş elinde paslar silinecek ve cilalanıp yeniden, hem de kulübe para kazandıracak şekilde Avrupa piyasasına sunulacak...

        Yetmedi, her biri, yeniden kendi milli takımlarının vazgeçilmez oyuncuları olacak...

        CENK MÜTHİŞ BİR DERS

        Bir futbolcu, nereden nereye gelebilirin en güzel örneğidir Cenk Tosun... Belki de verilen şansı kullanamadı diye, geri gönderileceği bir sezonda, hocası ona güvendi, çok çalıştı, iyiniyetle, samimiyetle yoluna devam etti ve tarihe geçecek bir ücretle Ingiltere’nin yolunu tuttu...

        Şimdi önündeki hedef, takım değiştirerek Liverpool’da kalmak olmalı, asla Türkiye’ye dönmemeli...

        Fikret Orman’ın, Cenk’le kulübüne kazandırdığı, 28 milyon Euro’nun havasını atmak varken, özeleştiri yapma yoluna gitmesi ve çıtayı yükselterek Coutinho’nun Barcelona’dan aldığı yüzmilyonları hedegflemesi alkışlanacak bir davranıştır ve gerçekte büyük düşüncenin ta kendisidir...

        Demek ki, büyük düşününce oluyormuş ve büyük düşünceyi de büyük adamlar gösterebiliyormuş... Bunun adı da büyük hedef oluyormuş...

        Diğer Yazılar