Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Edebiyat Sevmek bir sanat mıdır?

        Psikanalist ve düşünür Erich Fromm “Sevme Sanatı” kitabında, “sevgi” diye bildiğimiz güçlü duygunun tanımlarından tutun da bireyin kişilik gelişimindeki işlevine kadar çok boyutlu yapısına odaklanıyor. Sevginin, “aktif bir beceri”, “sürekli bir eylem” olduğuna dikkat çekiyor. “Sevmenin bir sanat mı” olduğunu soruyor. Okuyucuya bilinen kavramları tartıştırıyor. Fromm kitabında sevginin çeşitli biçimlerini (kardeş sevgisi, anne-baba sevgisi, Tanrı sevgisi vs.) detaylı bir şekilde ele alıyor. Her bir sevgi formunun, insanın kendisiyle ve çevresiyle olan ilişkisini şekillendirmede etkin rol oynadığını söylüyor.

        SEVGİ SADECE BİR DUYGU MUDUR?

        “Sevgi ancak iki insan birbirlerine varlıklarının özünden bağlanır, her biri kendini varlığının özünden tutarsa gerçekleşir. İnsan gerçeğinin de canlılığının da sevgisinin temeli de işte bu özden tanıma deneyimidir. Böyle oluşan sevgi sürekli bir meydan okumadır, bir köşede dinlenme değil, çabalama, hareket etme, beraber çalışmadır. Seven kişilerin her birinin ilgisindeki canlılık ve güçlülük; işte sevginin sunduğu meyve bunlardır.” diyor Fromm.

        Ona göre sevgi insanın kendine ve çevresine yabancılaşmadan çıkarak kendini tüm nitelikleri ile gerçekleştirmesidir. Dolayısıyla “sevgi” sadece güçlü bir duygu olarak tanımlanamaz. Pek çok niteliği içinde barındırır. Sevgi sadece bir sevmek edimi değil, içinde saygının, sorumluluğun, ötekine karşı duyarlı olmanın, kişiliğin, alçak gönüllülüğün ve özgürlüğün de yer aldığı karşılıklı bir etkileşim sürecidir.

        REKLAM

        “SEVMEK BİR SANATTIR VE BULAŞICIDIR”

        Yaşamanın kendisini bir sanat olarak kabul eden Fromm, sevmeyi de sanat olarak görüyor. Hatta “sevgi"nin bir “sanat” olarak görülmesi gerektiğini savunuyor. Kitap, bu becerinin öğrenilip geliştirilmesinin ve ustalaşma noktasına ulaşılmasının; kişisel gelişimde, öz-anlayışta ve kuracağımız sağlıklı iletişimde anahtar rol oynadığını anlatıyor. Sevgi sadece bir duygu değil aynı zamanda bir sanattır.

        “Atılacak ilk adım sevginin de yaşamak gibi bir sanat olduğunun farkına varmaktır. Eğer nasıl sevmemiz gerektiğini öğreneceksek, müzik, resim, marangozluk, doktorluk ya da mühendislik sanatlarını, mesleklerini öğrenmek için ne yapıyorsak onun aynısını yapmamız gerekecektir.”

        Fromm’a göre sevgi, sevgi üreten bir güçtür. Sevgiden sevgi doğar, kişi sevmekle karşısındakini de seven kişi yapar. Eğer sevginiz sevgi doğurmuyorsa bu durum sevginizin sevgi üretemediğinin göstergesidir. Dolayısıyla karşılık beklemeksizin sevgimizin sevilen kişide de sevgi oluşturacağı ümidini taşımak gerekir.

        SEVMENİN SANATINI NASIL ÖĞRENİRİZ?

        İnsanın bir sanatı doğrudan değil de dolaylı öğrenebileceğine dikkat çeken Fromm, “Kişinin, o sanatı öğrenmeden önce birçok başka-genellikle alakası yokmuş gibi görünen- şeyleri öğrenmesi gerekir. Bir marangoz çırağı tahta rendelemeyi öğrenerek başlar, piyanist olacak öğrenci gam yapar, Zen okçuluğu sanatının çırağı nefes çalışmasıyla başlar. Eğer biri bir sanatta ustalaşmak istiyorsa tüm yaşamını o sanata adamalı.” diyor. Düşünür öğrenmenin gerçekleşmesi için temel koşullardan birinin “adanma” olduğunu söylüyor. Ki “adanma eylemi” birçok kültür ve inanç sisteminde erdemli ve saygıdeğer bir davranış olarak kabul edilir.

        “Sevme sanatını ele alırsak” diyor Fromm, “bunun anlamı şudur: Bu sanatta ustalaşmak isteyen biri, disiplini, yoğunlaşmayı ve sabrı tüm yaşamına uygulamaya başlamalıdır.”

        SEVME YETENEĞİ

        İnsan sevgi becerisini artırarak kişisel yeteneklerini de arttırır. Sevginin oluşması için “kişilik” ve “alçak gönüllülük” gibi özellikler ön plana çıkar. Özgürlük, bağımsızlık ve özsaygı gibi kişilik özellikleri, sevgi kapasitesinin derinleşmesiyle güçlenerek insanların daha anlamlı ilişkiler kurmasını sağlar.

        Fromm’a göre kişilik kendi kimliğimizi ve bütünlüğümüzü geliştirme ve anlama yeteneği. Alçak gönüllük ise egonun aşırılıklarını nesnel gerçeklikle denetleme ve ilişkilerin dengeli kurulmasında saygılı olmayı teşvik eden bir güç…

        “Nesnel düşünce becerisi akıllılıktır, düşünmenin ardındaki duygusal durum ise alçak gönüllülüktür. Sevgi, narsizmin hemen hemen olmadığı alçak gönüllülüğün, nesnelliğinin ve düşüncenin gelişmekte olduğu yerde vardır. Sevgi gibi alçak gönüllük ve nesnellik birbirinden ayrılmaz.”

        ÇAĞDAŞ BATI TOPLUMUNDA SEVGİNİN YOZLAŞTIRILMASI

        “Karakterimiz değiş tokuş etmek, almak, tüketmek, değiştirmek üzerine kuruludur. İster ruhsal olsun ister nesnel, ne varsa her şey tüketimin ve değiş tokuşun nesneleridir.”

        Düşünür, “Çağdaş Batı Toplumunda Sevginin Yozlaştırılması” bölümünde ekonomik yapının insan ilişkilerine etkisini tartışmaya açar. Fromm, insanların tüketim odaklı varlıklar haline gelmesini, insan ilişkilerinin meta haline getirilerek sevgi, empati gibi değerlerin anlamsal olarak içinin boşaltıldığını ifade eder. Ona göre çağdaş insan kendini metaya dönüştürmüştür. “Sevme Sanatı”nı okuduğunuzda tüketim ile kurduğumuz ilişki aracılığıyla insanlarla iletişimin ve sevgi anlayışımızın önemli ölçüde değiştiğini anlıyorsunuz.

        “Tüm dünya ağzımıza layık büyük bir nesnedir; büyük bir şişe, büyük bir elma, büyük bir memedir. İnsan ebediyen beklenti içinde ve ebediyen düş kırıklığı yaşayan bir emici olup çıkmıştır.”

        Günümüzdeki gösteriş tüketiminin sosyal medya aracılığıyla teşvik edilerek sosyal ilişkilerin tüketim maddesi gibi gösterilmeye başlandığını, sevginin yüzeysel ve görsel bir gösteriye dönüştürüldüğünü fark edebiliyorsunuz. Bu durum, Fromm’un önerdiği sevginin gerçek ve samimi olması eyleminden çok uzak.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ