Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya Amerika Fatih Altaylı, Küba’yı gezdi, gördü ve yazdı...
        1

        Fatih ALTAYLI / YAZI DİZİSİ / HT GAZETE

        FOTOĞRAFLAR: Hande ALTAYLI

        Küba seyahatimize bıraktığımız yerden devam ediyoruz.

        Dün de yazdığım gibi Küba, yerli dilinde “yaşamak için güzel bir yer” anlamına geliyor. Doğanın cömertliği açısından gerçekten de öyle. Ve galiba Küba’nın talihsizliği de bu kadar güzel olması. Keşfedildiği 1492 yılından itibaren sürekli olarak “tecavüze” uğramış bir ada.Önce adaya adını veren halkı soykırımdan geçirilip ortadan kaldırılmış.Yüzlerce yıl sürecek bir kölelik dönemi başlatmış İspanyollar ve ülkeyi dibine kadar sömürmüşler.Küba tarihinin son 150 yılı da bu boyunduruktan kurtulmaya çalışmakla geçmiş. Bu nedenle de Küba’da neredeyse yılın her gününde bir olayın kutlaması veya anması var. Sürekli bir bağımsızlık çabası içinde geçen yüzyılı aşkın bir süre.

        2

        Küba’da “komünizm” hayli eskiye dayanan bir siyasi arayış.Jose Marti ile başlamış.Zaten Küba’nın en büyük kahramanı da o.Komünist Parti’nin kuruluşu 1895’e dayanıyor.O dönemde Küba halkının büyük arzusu İspanyollardan kurtulmak.Nitekim 20. yüzyılın başında bunu başarıyorlar ama İspanyollar gidiyor, yerine Amerikalılar geliyor.ABD ülkeye tam anlamıyla el koyuyor. İkili anlaşmalarla ülkenin her türlü imkânını ele geçiriyorlar.Yüzyılın ilk çeyreğinde Amerikan şirketleri ve özellikle de mafya kaynaklı eğlence ve kumar endüstrisi Küba’nın üzerine çöküyor.

        3

        Yüzyılın başında kölelikten kurtulan Kübalılar, bu kez “ücretli köle” olarak Amerikan şirketlerinin eline düşüyorlar.Küba zengin bir görüntü vermeye başlıyor ama bu zenginlik sadece görüntüde.Halk sömürülüyor. Fakirlik, gelir adaletsizliği arşıâlâya çıkıyor.Amerikan şirketleri Küba’da büyük paralar kazanıyor ama bunu Kübalılara koklatmıyorlar.Batista’nın Amerikan destekli baskı rejiminde hoşnutsuzluk doruğa çıkıyor.Ve Kübalılar bu kez Amerika’dan kurtulmak için örgütlenmeye başlıyorlar.Kendilerine önderlik eden ise yüzyılın başında 36 yaşında ölen Jose Marti’nin ilkeleri.Fidel Castro önderliğindeki gençler önce kırsalda örgütleniyorlar. Devletin üzerlerine gelmesiyle birlikte bazıları bir süre Güney Amerika ülkelerine dağılıyorlar.

        4

        Zaten Küba için mücadele eden tüm vatanseverlerin kaderi bu. Zaman zaman başta Meksika olmak üzere Güney Amerika’ya gidip geri dönmek.Sonra yeniden ülkeye dönüyor ve ülkenin güney kesimindeki dağlarda üstleniyorlar.Hareketin başında zengin bir ailenin çocuğu olmasına rağmen devrim ateşiyle yanan Fidel Castro var.

        5

        Yanında ise Arjantinli bir başka devrimci Ernesto Che Guevara.Sonunda 1959 yılında bu genç adamlar devrimi gerçekleştiriyor ve ülkenin yönetimini ele geçirip Amerika’ya ülkeden kovuyorlar.Küba’da bugün durum belki sefalet ama 1959 yılında dönüp bakarsak, o zaman için yapılan bir gereklilik.Devrim aslında büyük başarı ama sonrasında ekonomik gerçeklere ayak uyduramamak başarısızlık.Tabii bunda burnunun dibindeki ABD’nin ambargoları ve baskıları da etkili.

        6

        KÜBA’DAKİ 7 METRE UZUN

        Bu özet tarih bölümünden sonra yeniden bugünün Küba’sına dönelim.Havana’nın şaşaalı günlerinde nasıl bir kent olduğunu hayal etmek çok kolay. O şahane binaları sağlam halde düşünmek yeterli.Biraz Madrid, biraz Buenos Aires, hafif Miami, ucundan Los Angeles.Ve hatta az biraz Washington.“Washington nereden çıktı?” demeyin.Havana’nın orta yerinde Amerikan Kongre Binası’nın benzeri değil aynısıyla karşılaşırsanız sakın şaşırmayın.

        7

        Bire bir aynısı.Tabii rehberimiz buna katılmıyor. “Bizimki 7 metre daha yüksek” diyor ve o bina şu an büyük bir restorasyondan geçiyor.Önümüzdeki yıl bitince Küba Parlamentosu bu tarihi binaya dönecek. Küba yönetimi son dönemde bazı binaları restore etmeye başlamış.Bunlardan bazıları bitince otele dönüşecek.Ancak restorasyonlar biraz uzun sürüyor.

        8

        YABANCI ZİNCİRLER SIRADA

        Mevcut oteller ise son derece şık binalarda ama dökülüyorlar.Oteldeki bir yetkiliyle “Niyeonarmıyorsunuz?” diye konuşuyorum.“Ülkede yatak sayısı çok az. Restorasyon için oteli kapatmamız mümkün değil. Zaten izin de vermiyorlar” diyor.Uluslararası zincirler Havana’da otel için sırada. Sistem biraz ağır işliyor.Yabancı zincir binayı beğenip devletten talep ediyor.Küba devleti bu binayı kendine ait bir şirkete devrediyor.Bu şirket kirayı ve onarım parasını işletmeciden alıyor ve binayı restore edip işletmeciye kiralıyor.Haliyle işler biraz ağır yürüyor.Bu nedenle de Küba, turizmdeki potansiyelini yeterince kullanamıyor ama yine de son yıllarda hayli mesafe kat etmişler.

        9

        CASA PARTICULARE VE TÜRK ERKEKLERİ

        Küba’da turizm için oteller kadar “casa particulare” denilen ve bizim pansiyonlar gibi düşünebileceğiniz “evler” de turistlere hizmet veriyor. Fiyatları uygun ve gayet temiz, kalınabilecek evler.Tabii Türkler için bu biraz zor olabilir.Çünkü birkaç hafta önce tatsız bir hadise yaşanmış.Böyle bir ev kiralayan bir Türk grubu, olay çıkarmış.Gece eve Kübalı seks işçilerini getirmişler.Bunda bir gariplik yok.Ama daha sonra içkinin de tesiriyle önce eve getirdikleri kadınlardan bazılarını öldüresiye dövmüşler, sonra da duruma müdahale eden ev sahibini.Olay polise intikal etmiş.Evin “çalışma ruhsatı” iptal edilmiş ve şimdi casa particulare işleten aileler evlerini “erkek Türklere” kiralamama kararı almışlar.

        10

        5. CADDE ŞAHANE, RUS ELÇİLİĞİ HARİÇ

        Havana’nın hâlâ güzelliğini tam anlamıyla koruyan yeri Miramar.Belli ki, vaktinde müthiş bir yerleşim yeriymiş. Beverly Hills’ten, Malibu’dan daha şık evler, villalar Miramar’ı oluşturuyor.Kimi denize bakan, kimi geniş bahçeler içindeki evlerin özellikle 5. Cadde diye bilinen yol üzerindekileri şimdi büyükelçiliklere ait.

        11

        Bazılarında da Küba’da görev yapan yabancılar oturuyor.Bir bölümü de Kübalılara ait.Kübalılara ait olanlar eski yüzleriyle zaten hemen belli oluyor.Bu şahane evlerin fiyatları ise komik.50 ila 150 bin cuc’a (1 cuc, yaklaşık 1 Euro), muazzam bir ev almak mümkün.Tabii Kübalı iseniz.Ama Kübalı iseniz böyle bir paranızın da olması mümkün değil.Garip bir denklem.5. Cadde’deki evlerin güzelliğini anlatmak mümkün değil.Mahalledeki tek çirkin bina ise Rus Büyükelçiliği.

        12

        Yemin ederim bizim TOKİ bile bu kadar çirkin bir bina yaptıramaz.Kalın ve küt bir kule formundaki bina sanki o dönemde Sovyetler’in Küba’ya hâkimiyetini anlatmak için inşa edilmiş.

        MİRAMAR DEMİŞKEN

        Miramar’daki şahane evlerin bir bölümü restoran, bir bölümü kulüp haline gelmiş.

        Bir taksi şoförüne, “Güzel bir gece kulübü var mıdır buralarda?” diye sorduğumda adamın bana dönüp Türkçe “Looking for a orospu barı” demesiyle düştüğüm hayreti anlatmam mümkün değil.

        13

        Miramar’da o tür yerler de var ve anladığım kadarıyla “o” barların müşterileri arasında bir hayli Türk de olmalı ki, taksi şoförü bile dilimize hâkim olmuş.

        HEMINGWAY’LE DAIQUIRI

        Bar demişken bana göre Havana’nın en güzel barı Floritidas.

        Şehrin merkezinde tarihi bir bar.

        Hayli meşhur; çünkü Ernest Hemingway bu barın müdavimi. Daha doğrusu müdavimi imiş. Barın içinde Hemingway’in her zaman durduğu köşeye bir heykelini koymuşlar.

        14

        Hemingway’le beraber daiquiri’nizi yudumluyorsunuz.

        Gerçekten de dünya klasında bir bar.

        Yemekler Küba işi ama içkiler muazzam.

        Her yerde olduğu gibi burada da canlı müzik var ve 1 cuc karşılığında size istediğiniz her şarkıyı söylüyorlar.

        Müzik kalitesi her yerde muazzam.

        Floritidas’ta hem müzik şahaneydi hem de şarkıları söyleyen kız.

        15

        BUENA VISTA SOCIAL CLUB

        Ünlü Buena Vista Social Club ise her gece Cafe Taberna’da sahneye çıkıyor.

        Tabii artık grubun yarısı Hakk’ın rahmetine kavuştuğu için gidenlerin yerini gençler almış. Gençler dediysem, Buena Vista’ya göre genç sayılabilecek 70 yaşında gençler. Grubun yaş ortalaması 65’ten başlayıp 90’a doğru gidiyor.

        Süper söylüyorlar ama insan yüreği ağzında dinliyor, her an biri hücceten gidecek diye. Grubu gençleştirsin diye dansçı bir kız ve dansçı bir oğlan da almışlar aralarına.

        10 mojito’dan sonra benim de dansçı kızın teklifine “Hayır” diyemeyip uzun uzun dans ettiğimi ve Kübalıları danstan tiksindirdiğimi söylememe gerek yok.

        16

        BİRAZ SABIR LÜTFEN

        Dün pek çok okur mesaj atıp “Küba deyince akla gelen iki şey var. Biri sağlık, diğeri puro, onları niye yazmadın?” dedi.Ben de biraz sabır diyorum.Hepsini yazacağım. Başta kanser olmak üzere pek çok alanda dünyanın en iyisi olan Kübalı doktorları ve sağlık sistemini önümüzdeki günlerde anlatacağım.Purolar ise özel ilgi alanım olarak tütün tarlasından sarıma kadar detaylı bir biçimde yazılacak.

        17

        ESKİ AMERİKANLAR

        Küba deyince akla gelen ilklerden biri de eski Amerikan otomobilleri.

        1959’da Amerikalılar ülkeden atılınca otomobillerini bırakıp gitmişler.

        O otomobiller hâlâ yollarda. Yani en yenisi 1959 model.

        Kimileri yenilenmiş, gıcır gıcır.

        Kimileri ise dökülüyor ama hâlâ yürüyor.

        18

        Yenilenmiş olanlar genelde turistik hizmet verenler.

        Boya, kaporta her şey tertemiz. İç döşemeler yapılmış, çok şıklar.

        Ancak pek azının tamamı orijinal kalabilmiş.

        Şahane bir Cadillac Coupe de Ville’i kullanan şoföre “Motor orijinal mi?” diye soruyorum. “Orijinal Toyota” yanıtını alıyorum.

        Pek çoğunun motoru, dizel yeni motorlarla değiştirilmiş.

        Ama yine de çok hoşlar.

        19

        Benim antika otomobillerden nefret eden eşim bile Küba’da bu otomobillere hayran kaldı.

        Sonra da bana dönüp “Ama Küba’da güzel bunlar, İstanbul’da değil” diyerek tehditvari bir durum tespiti yaptı.

        Bazıları gerçekten çok ender bulunabilecek, kimileri milyon dolar etmesi muhtemel bu eski Amerikanlar, Havana sokaklarında cirit atıyor. Biz de Havana’daki tüm gezilerimizi bu üzeri açık eski Amerikanlarla yapıyoruz zaten.

        20

        Fatih ALTAYLI / YAZI DİZİSİ / HT GAZETE

        FOTOĞRAFLAR: Hande ALTAYLI

        Fatih Altaylı, Küba’yı gezdi, gördü ve yazdı... “Romantik, halkının içki içip dans ederek eğlendiği, neşeli insanların ülkesi Küba’yı unutun. Yiyecek bulamayınca, ‘Bari bir patates tava ver’, dediğim garson kahkahayı patlatıp, ‘Ben 5 yıldır tek bir patates görmedim. Sende patates varsa ver de çocuklarıma göstereyim’ dedi”

        21

        11 Kasım’da yazmışım son olarak. “Bizim işimiz uyandırmak” demişim, sonunda da “Uzun bir tatile çıkacağım” diye noktalamışım yazıyı. Ne kadar olmuş? 4 aya yakın galiba. “Uzun bir tatil”den söz ederken de “Gezeceğim ve onları yazacağım” diye söz vermiştim sizlere.

        22

        Yazmamak karışık bir duygu. Bir yandan iyi geliyor insana, bir yandan da yazmadığı için içi içini yiyor. Güzel yanı aküler şarj oluyor, sevdiklerinle zaman geçirmek rahatlatıyor, gezmek, görmek ve olan bitene dışarıdan bakmak ufuk açıyor. Bir yandan da “Acaba yazmayı unutur muyum?” diye korkuyor insan.

        23

        Küçük bir çocukken, her yaz başında, “Acaba yüzmeyi unutmuş muyumdur?” diye korktuğum anlar aklıma geliyor. Aslına bakarsanız bu 3 ayda epey bir şey öğrendim. En önemlisi ise hayatın siyasetten ibaret olmadığıydı. En azından siyasetin hayatımızı, yaşamak istediğimiz hayatı etkilemesine izin vermememiz gerektiğini daha bir öğrendim.

        24

        Bu 3 ayda pek çok seyahat yaptım. Bazen yalnız, bazen arkadaşlarımla, genelde eşimle ve kızımla. Hepsini yazacağım. Mesela, önce Küba’yla başlayacağım. Küba’yla ilgili izlenimlerim pek çoklarının hayallerini yıkacak belki ama “gerçekleri” anlatacağım. Sonra Vietnam’ı...

        25

        Beni çok etkileyen, muazzam onurlu insanların ülkesini. Ezik, başı öne eğik, kendi kendini yok olma noktasına getiren ülkeyi, Kamboçya’yı... Kendimi biraz Hikmet Feridun Es gibi hissetsem de, bunları sizlerle paylaşmak keyifli olacak...

        26

        NİYE?

        Niye Küba, niye Vietnam, niye Kamboçya diye soracaksınız büyük ihtimalle. Küba, çünkü herkesin dilinde Küba var. Amerika’nın Küba ile yumuşamaya gitmesi, “Küba artık bozulacak, bozulmadan görmek lazım” diyenlerin sayısını çoğalttı. Ben de “bozulmadan” Küba’yı görüp anlatmak istedim. Amerika’sız Küba nasıl, Amerikalı Küba ile ilgili Küba halkının beklentileri ne diye...

        27

        Ve Vietnam... Vietnam’ın Küba ile çok benzer yönleri var... İkisi de ABD’ye kafa tutmuş, ikisi de ABD’yi söküp atmış ülkelerdi. Vietnam, ABD’yi def edeli tam 40 yıl olmuştu ve “Amerika’sız” iki ülke bugün ne durumdaydı. Amerika’sız Küba ekonomik olarak çökerken, Amerika’sız Vietnam nasıl hızla yükseliyordu? Bunları görüp anlatmak istedim.

        28

        GERÇEK KÜBA

        Küba, Christophe Colomb’un karaya ayak bastığı yer. Yeni kıtanın ilk keşfedilen toprağı. Adı İspanyolların soyunu tükettiği yerli dilinde “Yaşamak için güzel bir yer” anlamına geliyormuş. Gerçekten de çevrenize baktığınız zaman adının hakkını veren bir yer olduğunu zannediyorsunuz.

        29

        Ama sadece zannediyorsunuz. İşin aslı pek öyle değil. Ve siz bu yazacaklarımı okumaya başlamadan önce peşin peşin söyleyeyim, Küba’yla ilgili şimdiye dek yazılan, anlatılan her şeyin tam tersini yazacağım. Romantik, halkının içki içip dans ederek eğlendiği, neşeli insanların ülkesi Küba’yı unutun. Size “gerçek Küba”yı anlatacağım.

        30

        LOTO BANA ÇIKTI

        Küba’ya gitmek gibi bir fikrim yoktu aslında. “Bozulmadan Küba’yı görmek gerek” diyenleri dinledim ve eşimle yola çıktım. İlk sürpriz havaalanındaydı. Ülkeye giriş yapmak için görevliye pasaportumu uzattım. Evirdi çevirdi, tüm sayfalarını kurcaladı. Bana baktı, pasaporta baktı, “Çok gezmişsin, Afrika’ya da gittin mi?” diye sordu.

        31

        “Yakın zamanda gitmedim” dedim. Biraz daha bakındı. Sonra pasaportu uzattı, “Git sağlık sigortası yaptır” dedi. Yaptırdığım seyahat sigortasını gösterdim. “Bu geçmez burada. Karşıdaki bankoya git, orada yapacaklar” dedi. Gittim, uzun bir kuyruk bekledikten sonra 35 Euro verip kendimi Küba’nın meşhur sağlık sistemine dahil ettim.

        32

        Ancak yüzlerce kişi arasında sadece ben ve bir iki kişi daha böyle bir taleple karşılaşmıştık. Yeniden pasaport kuyruğuna girdim. Sıram gelince, “Kimseden istemiyorsun, niye benden böyle bir şey istedin?” dedim. Güldü. “Her uçaktan 10 kişiden istiyoruz. Loto sana çıktı” dedi. Ardından bavullarımız sıkı bir aramadan geçirildi ve Küba’nın başkenti Havana’ya girdik.

        33

        Aslına bakarsanız Havana ya da Kübalıların deyişiyle La Habana ülkenin ilk başkenti değil. 1500’lerin başında İspanyol kâşiflerin yerleşmeye başladığı adanın ilk başkenti Santiago del Cuba. 1500’lerin ilk 10 yılı içinde kurulmuş bir kent. Yüzlerce yıl başkentlik yaptıktan sonra, yerini Havana’ya bırakmış.

        34

        KILIÇTAN GEÇİRİLDİLER

        Kâşiflerin Küba’yı yerleşime ve üretime açmasının bedelini ise artık var olmayan Küba’nın yerli halkı, Küba Kızılderilileri ödemiş. İspanyollar 1500’lerde adada bir yandan imar faaliyetlerine başlayıp önce çiftlikler, sonra büyük binalar inşa etmeye, başta şekerkamışı ve tütün olmak üzere tarımsal üretim plantasyonları kurmaya başlayınca işgücüne ihtiyaç duymuşlar.

        35

        Önce adanın yerli halkını kullanmak istemişler. Ancak çelimsiz, minyon ve bu işlere pek de arzulu olmayan Küba yerlileri ağır işler altında ezilmeye başlayınca İspanyollar Afrika’dan “köle” ithal etmeye karar vermiş. Yerli halkın tamamı, tek bir fert kalmayıncaya kadar İspanyol kılıcından geçirilmiş.

        36

        Soyları tüketilmiş ve onların yerini Afrika’dan getirilen siyah köleler almış. Bugün Küba halkı olarak bildiğimiz insanların siyah renkli olanları işte bu Afrikalı kölelerin torunları. Açık kahverengi olanlar, bu kölelerin İspanyollarla olan birlikteliklerinin ürünleri, beyazlar ise İspanyol kökenliler.

        37

        DONUK KENT

        Havana, bugüne kadar pek çok kez işittiğiniz gibi, “La Revolucion” denen devrim günü donup kalmış bir kent. 56 yıldır tek bir çivi çakılmamış, tek bir onarım görmemiş. Binaların bir bölümü yüzyılın ilk yarısında yapılmış Amerikan binaları olmakla beraber, ezici çoğunluğu ve güzel olanları İspanyolların adaya egemen olduğu dönemden kalma kolonyal binalar ve tamamen Avrupa mimarisi.

        38

        Evet, bakınca göze hoş görünen, donmuş zamandan kalma kareler gibi ama ne yazık ki, o binaların içinde insanlar yaşıyor. Her yer eski Tarlabaşı, Dolapdere gibi. Tek farkı, o kadar büyük bir yokluk var ki, binaları onarma adı altında tahrip edememişler, pimapen pencere çirkinlikleri yapamamışlar. Olduğu gibi, orijinal haliyle eskiyip kalmış.

        39

        Kentte geçmişten kalma geniş caddeler, caddelerin ortasında demir ferforjelerle aydınlatılan granit kaplı şahane yürüyüş yolları, dev ağaçların gölgeleri var ama o güzelim binaların halini görünce insan üzülüyor, camsız pencerelerinden içeri bakınca gördüğü sefalet hayatları izleyince içi parçalanıyor.

        40

        MAAŞ 20 EURO

        Küba’daki, özellikle de Havana’daki sefalet öyle böyle değil. Ülkenin iki para birimi var. Biri devletin halka maaşlarını ödemekte kullandığı Küba Pezosu. Bu para konvertibl değil. Yani başka bir para birimiyle değiş tokuşu yapılamıyor ve ülkede sadece “devlet” mağazası diyebileceğimiz dükkânlarda geçiyor. Ortalama maaş, 400 Küba Pezosu.

        41

        Yaygın olarak kullanılan diğer para birimiyse Cuc. 400 Küba Pezosu, yaklaşık 20 Cuc ediyor. 1 Cuc ise hemen hemen 1 Euro. Yani Küba’da çalışanların ortalama maaşı 20 Euro kadar. Buna mukabil restoranlarda bir porsiyon yemek 10-15 Euro civarı. Yani Kübalı bir aile, bir akşam yemeğe çıksa, aldığı tüm maaşla 1.5 porsiyon yemek yiyebilir

        42

        ZAYIFLAMA KAMPI

        Tabii Küba’da yemeğe gitmek diye bir dert de yok; çünkü doğru düzgün yemek yok. Lokantalarda mönüler tavuk, domuz eti, koyun eti ve deniz mahsullerinden oluşuyor. Hiçbirinde lezzet yok. Tavuk ithal, balık ithal, yumurta ithal. “Koskoca adada niye tavuk yok?” sorusununsa yanıtı yok. Tavuk Kanada’dan geliyor; sarısı bile beyaz renkte olan yumurtalar da.

        43

        “Ada ülkesinde balık niye ithal?” sorusununsa yanıtı var. Adada halkın balıkçılık yapmasına izin verilmiyor. Tekneleri olmaları halinde Amerika’ya kaçmalarından korkuluyor. Kıyı balıkçılığı dışında balıkçılık olmayınca adada balık da olmuyor. Küba’da turizm patlamasından sonra pek çok restoran açılmış. Bazıları ultra şık. Servis, dekor şahane. Ama lezzet yok. Yemek yok.

        44

        Öyle ki adada geçirdiğim 8 günde hemen hemen hiçbir şey yemedim ve insanın sabah Pina Colada, öğlen Caipirinha, akşam üzeri Daiquiri ve gün boyu Mojito içerek yaşamını en azından 8 gün idame ettirebileceğini görmüş oldum. Ve tabii 8 günde yaklaşık 5 kilo vererek çok verimli bir zayıflama kampına gitmiş kadar oldum.

        45

        PATATES BİLE YOK

        Yemek durumu Kübalılar için daha da vahim. Yiyecek hiçbir şey bulamayınca “Bari bir patates tava ver” dediğim garson kahkahayı patlatıp “Ben 5 yıldır tek bir patates görmedim. Sende patates varsa bana ver de çocuklarıma göstereyim” dedi.

        46

        Küba’da yaşayan bir Türk ise Kübalı nişanlısının evine kahvaltıya davet edilince, “Oh be sonunda adam gibi bir kahvaltı edeceğim” diye sevinçten havalara uçtuğunu ve kahvaltıya gittiği evde kahvaltı diye bir dilim ekmek ve 1 fincan kahve ikram edilince hayata küstüğünü anlatıp benim açlıktan dolayı ortaya çıkan sinirimi yatıştırmaya çalıştığını da söylemeliyim.

        47

        Havana’da birkaç büyük otel var. Bunların kimisini Avrupalı zincirler işletiyor, kimisiniyse Küba devleti. Biz şehrin içinde ve “Kentin en iyisi” diye bilinen bir oteli seçtik. Bir Fransız zincirinin oteli. Havaalanından kente getiren otomobil otelin önünde durduğunda açıkçası çok mutlu oldum. Son derece şık ve gösterişli bir binada, muazzam girişe sahip bir otel. Ancak odalarımıza çıkınca müthiş bir hayal kırıklığı.

        48

        Büyük ihtimalle rahmetli dedem bile doğmadan imal edilmiş yer döşemeleri. Tıngırdayan bir yatak. Temiz ama çarşaflar eskilikten şeffaflaşmış. Havlularsa artık grileşmiş. Otel görevlisine, “Bu havluları Che Guevara kullandığı için mi atıp yenisini almıyorsunuz?” diye sorduğumda kadın önce şahane bir kahkaha patlattı, sonra da kahkaha attığını duyan var mı diye şüphe içinde etrafa bakmaya başladı.

        49

        Küba’da daha anlatacak çok şey var. Devrim niye gerekliydi, niye gereksiz hale geldi? Taşrada hayat nasıl? Diğer kentler ne âlemde? Küba’nın sağlık mucizesinin, özellikle de kanser tedavisindeki başarılarının sırrı ne? Yasaklar ülkesi nasıl gelişecek? Kübalılar, Amerikalıları nasıl bekliyor sorularının yanıtlarını yarına bırakalım.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ