Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya ABD Mübarek sonrasına hazırlanıyor...Türkiye'nin rolü mühim...

        Mısır'da bugün 1 milyon kişinin katılması umud edilen yürüyüş var...ABD süreci kontrole çalışıyor...Obama niye Erdoğan'la görüştü? Erdoğan bugün meclisteki grup konuşmasında 'Özgürlükler, reform ve demokrasi' temasını kullanacak...

        MISIR'daki isyan sürecinde gelinen aşamanın sıcak analizi HABERTURK.COM Yazarı Ceyda KARAN'dan ...

        Mısır muhalefeti 30 yıldır ülkeye hükmeden Hüsnü Mübarek’i devirmek için güçlü bir hamle daha yapacak bugün. Kahire’de 1 milyon kişinin katılması umulan büyük yürüyüş öncesi ülke diken üstünde. Mübarek’in son kozunu oynayıp 30 yıldır boş duran başkan yardımcılığı koltuğuna atadığı eski istihbarat şefi Ömer Süleyman’a, ‘bütün siyasi partilerle anayasal reformlar için diyalog başlatması’ talimatı vermesi manidar. Mısır ordusunun yürüyüş öncesi duygusal bir açıklama yayımlayarak ‘ifade özgürlüğünü kullanan halka karşı silah çekilmeyeceğini’ belirtmesi de öyle…

        SÜVEYŞ MUHAFIZI’NIN EHEMMİYETİ

        ‘Süveyş Muhafızı’ Mısır enerjinin geçiş rotasında. Yaşananlar yüzünden petrolün varil fiyatı 101 dolara dayanmışken, ABD yönetiminin, bölgede kendisini ve İsrail’i sarsacak stratejik bir hasara uğramadan Kahire’de işleri hale yola koyma derdi var. Amerikalıların bir haftadır yayınladıkları mesajların içeriğindeki farklılaşmaya bakıldığında, Mübarek’in günlerinin sayılı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Mübarek’e ‘istifa etmesi gerektiği’ anılmasa da bunu ima eden mesajlar artıyor. En son dün Beyaz Saray sözcüsü Robert Gibbs, iktidara tutunmak için başkan yardımcısı atayıp kabinesini yenileyen Mübarek’e “Bu atamalarla ilgili değil, icraatlarla ilgili” vurgusu eşliğinde “Yapılması gereken çok iş olduğu aşikar. Mısır’ın duruşu ve işleyişi değişmeli” diye ekledi.

        ‘DÜZENLİ GEÇİŞ’İN ZORLUKLARI

        ABD Mübarek sonrasına hazırlanıyor. Sonunda Beyaz Saray sözcüsü Robert Gibbs, ABD’nin Mısır Büyükelçisi Margaret Scobey’nin Kahire’deki pek çok siyasi grupla temasta olduğunu doğruladı. Kestirmek zor değildi elbet! Zira ABD’nin çizgisini gerek Başkan Barack Obama gerekse Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Mısır’da ‘düzenli bir geçiş süreci’ istediklerini belirterek çekti. Fakat diğer yandan bu ‘düzenin inşasında’ parmakları olduğu görüntüsünden ürküyorlar. Pek çoklarının gözünde bence biraz da haksız biçimde ‘Batı’nın kuklası’ görülen eski UAEK Başkanı ve Ulusal Demokratik Hareket’in lideri Muhammed El Baradey’e dahi uzak durmaları bundan. İhvan-ı Müslimin’i de kapsayan muhalefet cephesi açmış Baradey’in, Mübarek’e ‘git’ demediği için ABD’ye dair ‘hayalkırıklığını’ beyan etmesi de önemli.

        ABD İKNA EDEMİYOR PEKİ ‘MODEL’ ÜLKE TÜRKİYE?

        ABD’nin Arap halklarının özgürlük, demokrasi arzularına dair beyan edilen destek hep retorikten ibaret kaldı. Bölgede İsrail’in bekası uğruna otoriter Arap rejimlerine verilmiş desteğin izlerinin silinmesi kolay değil. Bir bugün Mısır ahalisi sokağa dökülmüşken takınılan ikircikli tavrı düşünün, bir de 2009 Haziran’ında İran’da yaşanan isyan girişimi karşısında sergilenenden heveskar tavrı... ABD’nin pek çoklarını ikna etmesi zor elbette. Bu süreçte giderek bölgeye ‘model’ olan Türkiye’nin mühim bir rolü olacak. Fakat bu rolü izah etmeden önce İsrail’in durumuna bakalım.

        ABD İHVAN’LA YAŞAR PEKİ YA İSRAİL?

        Elbette Washington’ı zorlayan iki kritik faktör var. İsrail ve İhvan-ı Müslümin’in durumu. Çağrılarını yaptıkları ‘düzenli geçiş süreci’ bugün geçerli takvim icabı eylülde serbest ve adil seçimleri gerektiriyor. Gel gör ki, bu seçimden İhvan’ın güçlü çıkma olasılığı yüksek. ABD ‘ılımlılaşmış’ bir İhvan ile gayet güzel yaşar. Lakin İsrail yaşayabilir mi?

        İsrail çaktırmama çabasında lakin Mısır yüzünden fena halde irkildi. Başbakan Benyamin Netanyahu bakanlarına beyanat yasağı getirdi. Lakin Şimon Peres, bakan değil, cumhurbaşkanı. Ve dün Mübarek’i şimdiden gömerken, kaygılarını açıklamaktan çekinmedi. “Her zaman Başkan Mübarek’e büyük saygı duyduk, hala da duyuyoruz” dedikten sonra geçmiş zaman kipi kullanıp, “Her yaptığının doğru olduğunu söylemiyorum fakat hepimizin kendisine müteşekkür olacağımız bir şey yaptı: Ortadoğu’da barışı korudu.”

        Hafta sonu İsrail’in Avrupa’daki büyükelçiliklerinin harıl harıl çalışıp Mübarek’e fazla yüklenilmemesini telkin ettiğini yazan İsrail basınında ‘Sam Amca sırtımızdan vurdu’ başlıkları atılıyor. İsrail için zorlu bir durum. 1979’da ilk barış anlaşması imzalanan Arap ülkesi Mısır. Ve bunca yıllık statüko değişecek. ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in Mısır Savunma Bakanı Hüseyin Tantavi ile birlikte İsrail Savunma Bakanı Ehut Barak’a da telefon açıp teskine çalıştığını varsaymak yanlış olmaz.

        KOMPLO OLSA DAHİ…

        Bütün bu olup bitenler kimilerinin iddia ettiği gibi ABD’nin ve İsrail’in bir komplosu, bir tasarımı olsa dahi bu bölgede tasarımların öyle hiç de istendiği gibi işlemediğini anımsarsak, İsrail’in telaşını daha iyi anlarız.

        ERDOĞAN KATAR’DA DA SÖYLEMİŞTİ AMA…

        Bütün olgular ABD’nin Mısır’da belki biraz da erkence yaşanan isyanı kontrol altına alma çabalarına işaret. Diğer yandan bu çabalarda Türkiye’nin oynayacağı rol de belirginleşiyor. Obama’nın dün ulusal güvenlik ekibiyle Mısır’ı değerlendirmesi ve Başbakan Tayyip Erdoğan’la telefon görüşmesi hayli manidar. Erdoğan’ın bugün AK Parti grubunda yapacağı açıklanan ‘özgürlükler, reform ve demokrasi’ temaslı konuşma da öyle. Aslına bakarsanız Erdoğan, geçen aralıktaki Katar ziyaretinde de Arap alemine mühim mesajlar vermişti. Konuşması Türk basınında ‘İsrail’e çıkışları’ öne çıkarılarak verilmiş olunsa da Araplara açık bir dille ‘Reformdan kaçamazsınız’ çağrısı yapmıştı. O halde bugünkü konuşmasının Mısır’dan hareketle ya bunun benzeri yahut da daha ileri olacağını kestirmek zor değil.

        İŞARETİ DAVUTOĞLU VERDİ…

        Nitekim ilk işareti de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu geçen Cuma günü Karadağ ve Bosna-Hersek’i içeren ziyaretine çıkmazdan önceki basın toplantısında vermişti. Türk dış politika geleneğinde başka ülkelerin içişlerine karışmama ilkesini, itidal telkini dışında sessiz kalma halini –bkz 2009 İran cumhurbaşkanlığı seçimi- bir hayli aşan bir retorikti bu. Davutoğlu alenen ‘Tunus ve diğer bölge ülkeleri’ diyerek Mısır’ı da ima ederek şöyle demişti: “Toplumların uzun süre istikrar adına kapalı toplum halinde tutulmaları çok güç oluyor. Önemli olan bu taleplerle ülkelerin istikrarı arasında doğru bir ilişki kurabilmektir.” Diplomatik adab çerçevesinde kalarak sarf ettiği şu cümleler de bir hayli çarpıcıydı: “Türkiye elinden gelen her türlü çabayı Tunus ve diğer ülkelerdeki kardeşlerimiz, dostlarımız, komşularımız için göstermeye devam edecek. Önemli olan bu taleplerin meşruiyet çizgisi içinde ve tamamıyla siyasal alanda, bu ülkelerin genle siyasi seyrinde çatışmalara yol açmaksızın tamamlanabilmesidir. Bunlar haklı taleplerdir ve çağdaş toplumda gözardı edilemeyecek taleplerdir. Şeffaflık, hesap verilebilirlik bugün bütün uluslar arası toplumda kabul gören değerlerdir.”

        YENİ MISIRLI SÜREÇ VE RİSKLER…

        Türkiye bölgede otokratik Arap rejimlerinin çökmesinden hiç bir şey kaybetmez. Bundan da önemlisi Mısır’da başlayacak bir sürecin İsrail’i komşularıyla hakiki bir barışa götürme potansiyelidir. Obama, olur da ayakta kalır ve ikinci dönemini görürse, İsrail’in bugüne kadar uyguladığı politikaları değiştirmeye zorlayabilir. Elbette bu sonuncusu temenniden ibaret. Gerisi sürecin nasıl yürütüleceği ve İsrail’in köşeye sıkışması halinde fitilini ateşleyebileceği bir bölgesel savaş riskinin nasıl bertaraf edileceğine bağlı…

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ