Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya Mübarek halkının da Obama'nın da sabrını zorluyor... Ya Mısır ordusunun sabrı?

        Mısır lideri Hüsnü Mübarek, sadece sokaklarda çekip gitmesini isteyen Mısırlıların değil, ABD’nin de ‘sabrını zorluyor’. Hem de ABD’yi fena halde ‘açığa düşürecek’ şekilde… 83 yaşındaki Mübarek’in olanca baskılara rağmen dün akşam çıkıp sadece ‘Eylül'deki seçimlerde yeniden aday olmayı zaten düşünmemiş olduğunu’ açıklaması restleşme ve kilitlenmeyi derinleştirdi. ABD başkanı Barak Obama’nın Mübarek’in konuşması sonrası biraz da asabice bir açıklama yapmasının sebeb-i hikmeti burada. Nitekim Amerikalı yetkililer hemen basına fısıldadı: “Mısır’a gönderilen eski Kahire Büyükelçisi Frank Wisner, yakın dostu olan Mısır liderine ‘Başkanlığının artık sonuna çok yaklaştın’ dedi.”

        MÜBAREK ‘ÇETİN CEVİZ’ ÇIKTI

        Öyle ya da böyle, 30 yıldır Mısır’ı yöneten eski Hava Kuvvetleri Komutanı’nın ‘çetin ceviz’ çıktığını teslim etmeli. Birkaç gün önce kendisinden bezmiş halkının talepleri karşısında verdiği tavizler şunlardı: Kabinesini yenilemek, 30 yıldır boş bıraktığı başkanı yardımcılığına eski istihbarat şefi Ömer Süleyman’ı atamak ve ona siyasi gruplarla diyalog talimatı vermek. Salı günü ülke çapında milyonların sokağa dökülmesi ve ABD yönetiminin artık gitmesini istediğini açıkça ima etmesi karşısında bu kez çekilmesini bekleyenler ağırlıktaydı. Oysa Mübarek banttan yayınlanan ve 10 dakika süren konuşmasında görev süresinin sonu olan 2011 Eylül’üne dek yerinde kalacağını belirtip, akıbetinin Tunus’taki benzeri Zeynel Abidin Bin Ali’yle aynı olacağı beklentilerine de rest çekti: “Burası benim sevgili vatanım. Burada yaşadım, burası için çarpıştım ve bu toprakları, bağımsızlığını ve çıkarlarını savundum. Bu topraklarda öleceğim. Tarih beni ve hepimizi yargılayacak.” Üstelik düne kadar Mısır’da gerilim ve tartışma kaynağı, yerine oğlu Cemal Mübarek’in getirme çabasından vazgeçmemesiyken, konuşmasında bu olasılığı dışlamadı bile.

        KİLİT ORDUDA

        Peki Mübarek kime, neye güveniyor? Yanıtı açık: Bağrından kopup geldiği Mısır ordusuna. Peki ABD’den yıllık 1.5 milyar dolara yakın askeri yardım alan Mısır ordusu ne yapacak? Süreci büyük olasılıkla ordunun tavrı belirleyecek. Yani ordunun Mübarek’e ‘tahammül’ kapasitesi… Bu ‘tahammül kapasitesi’ henüz aşılmamış olmalı ki, Mübarek sadece halka değil ABD’ye de ‘rest’ çekebiliyor.

        KOMPLOLARIN İZAH EDEMEYECEKLERİ…

        Nitekim Mübarek’ten birkaç saat sonra ABD Başkanı Barack Obama’nın ekranlara çıkıp kendisiyle telefon görüşmesine atıf yaparken, “Mübarek statükonun sürdürülebilir olmadığını ve değişimin şimdi başlaması gerektiğini anlıyor. Gerçekte siyasi iktidarın çeşitli pozisyonlarında hizmet etme ayrıcalığına sahip olmuş hepimiz, bunu halklarımızın arzularıyla yaparız” ancak çaresizliğinin ifadesi olabilir. Yaşananları salt ABD’nin planladığı bir komplo olduğundan hareketle izaha çalışanlar ne der bilmem. Lakin bence Obama’nın derdi büyük. ABD, Ortadoğu’daki çıkarları ve İsrail’i koruma kollama politikası icabı Mısır’da statükoyu öyle çok da fazla zorlamayacak, kendi ifadeleriyle ‘manidar ve düzen içinde bir geçiş sürecine’ ihtiyaç duyuyor. Lakin anlaşılan o ki, şu aşamada bunu sağlayabilmekten uzak.

        ABD’NİN POZİSYONUNUN ZORLUKLARI…

        ABD’nin pozisyonunun zorluğunu şöyle tarif edelim: Ortadoğu bölgesinin mütemadiyen aşırılıkçı İslam odaklı olarak Kaide üzerinden okunma alışkanlığının sürdüğü bir ortamda, bir tarafta Mübarek sonrası İhvan-ı Müslimin’in kaçınılmaz yükselişinin gündeme geleceği kaygısını yaşıyorlar. Diğer tarafta İsrail’i dizginleme, Mısır’da olup bitenlerden ötürü ‘zil takıp oynayan’ İran’ın artan etkisini sınırlamaları icab ediyor… ABD’nin Mübarek’e ‘git’ derse, bölgede kilit müttefik konumundaki diğer otoriter liderlere vermiş olacağı mesaj da cabası… Hal böyleyken buna ABD’nin zaten yerlerde sürünen imajını, Obama’nın altını bir türlü dolduramadığı ‘moral liderlik’ gayretlerini ekleyin. Nafile… “Mısır liderini biz belirleyemeyiz, Mısır halkı belirler” de dese; “Mısır halkının sesini duyuyoruz. Kendinizin belirleyeceğiniz ve çocuklarınızla torunlarınız için daha iyi bir gelecek fırsatı yakalayacağınıza dair sarsılmaz bir inancımız var” da dese kimseyi ikna edemeyecek.

        MUHALİFLER DE İNAT EDİYOR

        Nitekim Mübarek inat ederken muhalifler de Obama’ya alan bırakacak şekilde geri adım atmıyor. İhvan-ı Müslimin’in ileri gelenlerinden Saad el Katatni, Mübarek’in konuşması sonrası, “Bu bir felaketle sonuçlanacağı açık bir aptallık örneği. Halk konuştu. Mübarek’e hayır dediler ve bu kelimeden geri adım atmayacaklar” tavrını koydu. İhvan’ın fazla öne çıkmamak için desteklediği Ulusal Değişim Hareketi’nin lideri Muhammed El Baradey ise Mübarek’i ‘iktidarda kalmak için hileye başvurmakla’ suçlarken, Amerika’ya imakar ithamlar yolladı: “Ona kim bu tavsiyeyi verdiyse tümüyle yanlış vermiş. Bırakıp gitmeli. Her Mısırlının birleştiği tek bir şey var: Mübarek’in gitmesi.”

        Obama’nın da, Mısır ahalisinin de, Mübarek’e yedi ay daha katlanacak takatı yok. Dün gece Mübarek’in konuşmasından hemen sonra İskenderiye’de çatışmalar çıkması ve ancak ordunun araya girmesiyle teskin edilebilmesi, kan dökülme olasılığına işaret. Gel gör ki bu, bölgede, belki de 1979’daki İran İslam Devrimi’nden bu yana görülmemiş türden ‘geri dönülmesi zor’ sonuçlar ortaya çıkarabilir.

        Mısır’ın kilit konumunu da ihmal etmeyelim. Petrol fiyatları 102 doları zorluyor. Mısır, Kızıldeniz aracılığıyla Akdeniz’e bağlanan iki temel petrol transit rotasını kontrol ediyor. Süveyş Kanalı ile SUMED boru hattı. Bu hatlarda henüz sorun çıkmamış olsa da küresel ekonomik krizle boğuşan Avrup'da da, ABD'de de kaygılar eksik değil.

        SÜVEYŞ KİLİDİ VE GENERAL MATTİS

        Dün bütün bu konuşmaların karambolünde ABD Merkez Komutanlığı'na kısa süre önce atanan General James Mattis’in beyanatları geldi. Londra’da bir düşünce kuruluşunun toplantısında kendisine Mısır’da enerji hatlarında tıkanıklık olursa ABD’nin hazırlıklı olup olmadığı sorulunca, şu yanıtı vermiş: “Eğer böyle bir şeyin olması kaçınılmazsa, bununla diplomatik, ekonomik ve askeri, her ne yolla olursa olsun baş etmek zorundayız.” Elbette bunların varsayımlara dayandığını, kararın siyasilere ait olduğunu, üstelik ABD’nin Afganistan’a odaklı politikası ortadayken, bölgede askeri bir yeniden konuşlanma gereği bulunmadığını ekleyerek. Ama gerekirse yapılacaklara dair söyledikleri net.

        Mısır’daki süreç, bütün bölgeyi ya yumuşak biçimde yeni bir dönüşüme evirme, yahut da İsrail ve İran’ı da içine alabilecek bir savaşa çevirme potansiyeline sahip. Belki de tek teselli, bölgesel bir savaşın ABD ve Avrupa’nın halihazırdaki ekonomik çıkarlarına hiç ama hiç gelmiyor olması. Tabi bugüne kadar başaramadıklarını başarıp, kontrol edebilirlerse... Doğrusu Mısır’ı da, Mübarek’i de kontrol etmek hiç öyle kolay görünmüyor...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ