Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem 3. Sayfa Kahramanlık gereksiz ama dik durmak lazım!, Balçiçek İlter'in pazartesi sohbetleri devam ediyor

        Çağdaş Yaşamı DesteklemeDerneği Başkanı Prof. Dr.Aysel Çelikel’in kapısınıçaldım; “Ne oluyor, davalardevam ediyor mu?’’dedim. Bir dokundum bin ah işittimsanki. “81 yaşımdayım, sağlığım iyiolduğu sürece varım, beni bu yaştacezaevine koysalar ne olur, bu yaştahiçbir korkum yok artık ama bu derneğindevam etmesini istiyorum.Tek arzum bu’’ diye anlattı Çelikel...

        * Ergenekon davası... 5 yıl oldu. Nedir son durum?

        İlk günlerdeki heyecanımızı, endişemizi kaybettik. Tahliyelerden beri huzurluyuz. Ne zaman ki “Bunlar kumpas davalardır, sahte deliller konuldu’’ açıklamaları yapıldı, biz de rahat nefes aldık. Biz söylüyorduk. Arsenal firmasına CD’yi gönderdik ve CD’nin içine birtakım çakma delillerin konulduğuna dair koca bir rapor yolladılar bize.

        * En çok hangi suçlama tahribat yarattı?

        Çeşitli suçlar var biliyorsun. Ama bunların içinde en küçük düşürücü ve bizi rencide eden suç “deniz subayları ile bizim kız öğrencilerin Ata evlerinde beraber olduklarına’’ dair iddialar ve bu o CD’nin içinde o konuya dair birtakım konuşmalar. CD’nin zaptı yok, ikinci kopyası yok. Sonradan da bu iddia çıktı.

        * İnanan oldu mu?

        Olmaz mı? Nazlı Ilıcak defalarca televizyonda dile getirdi, “İddianame böyle yazıyor” diyerek. Davalar açtık kendisine... İddianamenin doğru olmadığını raporları nedense görmedi. Nazlı Ilıcak bilmiyorum bizim için ne düşünüyor ama iktidara karşı bir çizgiye geçti ve haklı olarak eleştiriyordu. O zaman yapılanları destekledi. Oysa ÇYDD’yi biliyordu. Türkan Hanım’a çok büyük ayıp, haksızlık yapıldı. Nazlı Ilıcak iyi eğitim görmüş bir politikacı ve gazeteci. Böyle bir insanın kalkıp gözü kapalı olarak bizi suçlaması, en aşağılık iddialarla küçük düşürmesi bizi kalbimizden yaraladı. Nazlı Ilıcak’ın tavrına çok üzüldük.

        ‘ASİMİLASYON YAPTIĞIMIZI İDDİA ETTİLER’

        * Türkan Saylan’ın o fotoğrafı... (Pencereden bakan...)

        Bu ülkeye o fotoğraf armağan edildi... Üstün yetenekli, bilimsel, bakış açısı farklı bir kadındı. Bütün bu yapılanlar ve onun o pencerede halkı sükûnete davet eden tavrı onu kahraman neredeyse azize yapmıştır. Bu kadar haksızlığı toplum kaldırmıyor. O da çok üzüldü. Bana “Çok öfkeliyim çok üzgünüm hani biz AB’ye giriyorduk, model kanunlar almıştık? Bu muydu alınanlar?” diye sormuştu. Yasalar uygulamayla uyuşursa “demokrasi’’ olur. Tersi olursa insan haklarından bahsedilemez.

        * Kim yaptı diye düşünüyordunuz o zaman?

        Hükümetle Cemaat’in işbirliğiyle yaptığına o zaman da inanmıştık, bugün de. Hükümet derken her üyeyi kastetmiyorum tabii; belirli güçler... Bir de kızların okutulmasını istemeyen sadece Kuran kurslarına gitmesini isteyen bakış açısının neden olduğunu düşünmüştük. Bir başka sebep de Atatürkçülüğün güçlü bir sesi olarak ÇYDD...

        * Gülen’in okullarıyla ya da Cemaat ile bir sorun yaşadınız mı daha önce?

        Hayır. İlgimiz yoktu. Okullaşma oranlarını o kadar çok artırdık ki bu rahatsız etti herhalde. Kız çocuklarını okula kayıt ettirmek için çok uğraşıldı. Özellikle de Doğu ve Güneydoğu’da çünkü terör yaygındı ve bununla mücadelenin bir yolu da eğitimdi. Sadece İslamcıları rahatsız etmedi bu durum. Kürt aydınları da karşı çıktılar. Asimilasyon yaptığımızı iddia ettiler. Kız çocuklarını alıyormuşuz ve Kemalist eğitim veriyormuşuz. Öyle bir eğitim yok ki, müfredat belli.

        * İslamcılar ‘’dine karşı’’ dediler, Kürtler ‘’Kemalist yetiştiriyor’’ dediler. Hedefteydiniz yani...

        Her iki ideoloji de yaptıklarımızı ve insani bakış açısını anlayamadılar. 25 yıl içinde biz muhteşem çocuklar yetiştirdik. Yaklaşık 100 bin kız çocuğunun elini tutmuşuz. Tutup bırakmamışız, 6-7 sene devam etmişiz. Çok büyük bir rakam, devlet gibi bir hizmet.

        * Peki, ne oldu da bir anda ÇYDD’ye saldırdılar?

        Balyoz ve Ergenekon’da ne olduysa bize de o oldu. Atatürkçü kesime karşı çıkan sevgiyi inancı ve güveni kaldırmaktı amaç. ÇYDD’yi yok edeceklerdi, amaç buydu.

        * Ve siz tam da böyle bir saldırı anında “Başkan’’ oldunuz...

        Ben başkan olunca gerçekten çok şaşırdılar. Çünkü ben Adalet Bakanlığı’ndan gelmiştim ve başsavcıları tanıyordum. Bana bir tanesi dedi ki: “Biz çok şaşırdık, hiç beklemiyorduk böyle bir şey.’’

        * İkna olmuşlardı yani davaya ve siz ezberi bozdunuz?

        Bir bölümü inanıyordu. Yargı da devletle birlikte hareket ediyordu. Bugün paralel diye dışlanmış olabilirler ama o gün Cemaatçi ekip siyasetle birlikteydi. Çakma deliller olduğu bilindiği halde tavır bambaşkaydı.

        ‘KORKMADIM, ÇEKİNMEDİM’

        * ÇYDD Başkanlığı ateşten gömlek. Tehdit de aldınız üstü kapalı, uyarı da...

        Hiç endişelenmedim Balçiçek. Bu derneğin kurucularındanım ben. Her dönem yaşadık biz bunları. Hep tehdit aldık. Bunları yaşayacağımızı bilerek kurduk ve ilerledik. Biz Cumhuriyet’i ve devrimleri koruma görevini kendi kendimize üstlenmiş bir nesiliz. Ve sanki bu bize Atatürk tarafından verilmiş bir görev. Bugün de aynı noktadayım. Korkmadım, çekinmedim. Bu görev bir onurdur.

        * Cumhurbaşkanı yaşananlar için “paralel yapı’’yı işaret ediyor... Siz kime kızgınsınız?

        Ben doğrusu Tayyip Erdoğan’a kızıyorum. Onların isteği ve düşüncesiyle yürütülmüş bir mekanizma bu. Çünkü devletin iradesini siyasi iktidar belirler. Eğer devlet içinde bir devlet oluşturulmuşsa, paralel yapı dedikleri, bu yüzde yüz siyasi iktidarın sorumluluğudur. Paralel yapı diyorlar; evet etkinler ama çok da etkin olsalardı, seçimde başka bir tablo ortaya çıkardı. Maalesef bu iktidar yargıyı bitirdi. İtibarını ve tarafsız olma özelliğini ortadan kaldırdı. Türkiye’ye yapılmış en büyük kötülük budur, yargıya olan güveni yok ettiler. Yargıda her zaman çeşitli siyasi düşünceler olmuştur. Her tarikattan üyeler vardır, yalnız Gülenciler değil. Bölgelere göre de gruplar oluşturulmuştur. Her yetkili kendine yakın olma eğilimi taşır ama şimdiki durum bambaşka.

        * Nedir şimdiki durum?

        Siyasi iktidara yakın olanları göreve getirmek ve geri kalanları tamamen tasfiye etmek. Bu 2010’dan beri yapılıyor aslında. Referandumda getirilmek istenen sistemin iktidara yakın bir sistem olduğunu fark etmeyen aydınlar oldu çünkü mevcut sistem de kusurluydu. Sonra Adalet Bakanlığı listesi dağıtıldı savcılara, hâkimlere ve o liste kazandı. Oy verdiler çünkü yaşamak için iktidarla iyi geçinmek zorundasınız. Hani sonradan kızılan liste var ya, o iktidarın listesiydi aslında. O zaman Cemaatçilerle çalışıyorlardı.

        * Sonra kavga çıktı....

        Bilmiyorduk, öğrendik. Her Adalet Bakanı her iki ayda bir hâkim-savcı atar Yargıtay’a... Bunlar 160 Yargıtay üyesi seçtiler inanabiliyor musun? Bir günde 160 üye. Ben bakanlık dönemimde 2 ayda incelemeler yaparak ancak 25 kişi seçebilmiştim. Neden kavga çıktı bilemiyorum, HSYK Kanunu apar topar değiştirildi. Eğer devlet içinde devlet oluşturacak bir grup varsa, dini grup... Ve bu dini grup vereceği kararları Pennsylvania’ya soruyorsa, bu olamaz kabul edilemez. Ama bu tabloyu yaratan siyasi iktidar da iktidarda kalamaz çünkü yüz karası durumu iktidar oluşturmuştur.

        * Ve yeni seçim yapıldı...

        Çok utanıyorum, üç ayrı liste yapıldı, hükümet, Cemaat ve dışarıda kalanlar, sendika diye... Yargıda böyle bir şey olabilir mi? Bu yargıya ben nasıl güveneceğim? Hangi listeye güveneceğim? Bütün bu eleştirilerim yargıda binlerce görev yapan kişiye değil. Bunların içinde dürüst ve namuslu savcı ve hâkimler olduğunu biliyorum. Yine güvencemiz onlardır.

        * Nasıl olacak peki?

        Zor tabii ama askere mi siyasi iktidara mı güveneceğiz, tabii ki yargıya güveneceğiz. Bakın Validebağ’da bir tartışma var. Önce “Belediye ile sivil toplum anlaşmış” denildi. Bir bityeniği var diye düşündüm ve akşam ortaya çıktı. 7. Bölge İdare Mahkemesi kararını değiştirmiş. Nasıl olur ya? Nasıl bir baskı altındalar kimbilir? Ben yine de diyorum ki insan onuru her şeyin üstündedir. Bu kadar zayıf olmamak lazım. Kahramanlığa gerek yok ama insan verdiği bir kararı 8 gün sonra değiştirmez. Öte yandan belediye “Ben yargı kararını uygulamam’’ dedi ve şimdi uyguluyor. Neden? Kendi lehine çünkü. Bu “Uygulamam” sözü Cumhurbaşkanı’na ait. Atatürk Orman Çiftliği’ndeki bina için verilen kararı uygulamayacağını söyledi, o öyle derse herkes öyle der. Her şey güç sahibi olan siyasi iktidarın iradesiyle yürüyor maalesef. Tek adam yönetimi o yüzden kötü.

        ‘TAVIR İYİ YÖNDE DEĞİŞTİ’

        * ÇYDD Poyrazköy davasıyla birleşti, son durum nedir?

        Tavır iyi yönde değişti, mahkemenin muamelesi başka, her şey daha güvenilir ve ılımlı. Biraz ferahladık, nefes aldık, moralimiz düzeldi çünkü 5 senedir kâbus yaşıyoruz.

        *“Acaba mı?’’ diyen bir kesim de oldu hakkınızda...

        Dediler tabii. “Devlet yapıyorsa doğru olması lazım” dediler.

        * Bağışlar?

        Bağışlar ikiye katlandı. Bu toplum bize sahip çıktı çünkü. Ama bireysel bağışlardan bahsediyorum şirketlerden değil. Bireysel bağışların çoğunluğu orta halli insanlardır, yurtdışında yaşayan Türklerdir. Müthiş sahip çıktılar. Ben hiçbir zaman büyük kurumların yaptıkları bağışlara güvenmedim çünkü onlar zaman içinde siyasi iktidardan çekindikleri için desteği çekebilirler. Ve oldu... Bursları azalttılar.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ