17 polis serbest bırakıldı

Serdar KULAKSIZ /HABERTÜRK

İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği, 9 polisin "Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" suçundan tutuklanma talebiyle sevk edildiğini hatırlattığı kararında atılı suçun alt ve üst sınırı dikkate alındığında tutuklama tedbirinin ağır olacağını gerekçe gösterdi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcısı Okan Özsoy tarafından yürütülen 2 ayrı soruşturma kapsamında gözaltına alınan 2'si emniyet müdürü 17 polis, emniyetteki işlemlerinin ardından önceki gün saat 10.00 sıralarında Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na getirildi. Savcılık sorgularının ardından 8 polis serbest bırakılırken, o dönemde Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde görevli 13 polisten 5'i ve Edirne Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde görevli 4 polis savcılık sorgularının ardından "Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" suçundan tutuklanma talebi ile İstanbul nöbetçi 4'üncü Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edildi.

ADLİ KONTROL YETERLİ

İstanbul Nnöbetçi 4. Sulh Hakimliği'ne tutuklanma talebiyle sevk edilen 9 polis buradaki sorgularının ardından yurt dışına çıkış yasağı ve haftada bir gün en yakın kolluk noktasına giderek imza atmak suretiyle adli kontrol uygulanmasına karar verilerek serbest bırakıldı. Mahkeme serbest bırakma kararına gerekçe olarak ise atılı suçun kanundaki alt ve üst sınırı, katalog suçlardan olmaması nazara alındığında tutuklama tedbirinin ağır olacağına adli kontrol hükümlerinin yeterli olacağı kanaatine varıldığını belirtti.

POLİSLERİN İFADELERİ

Hakimlik sorgularının ardından serbest bırakılan bazı polisler soruşturmaya ilişkin raporu hazırlayan müfettişlerin yanlı davrandığını, teftişlerin ilkinde herhangi bir usulsüzlük bulunmadığı halde kısa bir süre sonra yapılan ikinci teftişte bir çok usulsüzlük bulunduğunun ileri sürülmesine dikkat çekerek ikinci teftişin kasıtlı olduğunu öne sürdüler.

*Edirne Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde görevli 41 yaşındaki Özgür Nikbay hakimlik ifadesinde şunları söyledi:

Ağustos 2012- 2013 Aralık sonuna kadar Edirne İstihbarat şube Müdürlüğünde şube müdürü olarak görev yaptım. Şu anda Edirne'nin Havsa ilçesine tayin oldum. Biz de istihbari dinlemelerde adli dinlemeler gibi somut delil ya da kuvvetli delil aranmamaktadır. En ufak duyumlarda bile istihbari dinleme yapılamaktadır. İstihbari dinleme direk baş vurulan bir yol değildir. Başka türlü elde edilmesi zor olan durumlarda istihbari dinleme yapılmaktadır. İstihbari dinleme yapılmadan önce bilginin doğruluğunu başka kaynaklardan da araştırmaktayız. Mahkeme talebinden önce istihbarat daire başkanlığından onay alırız. Aynı kişi hakkında birden fazla dinleme karar olmasın diye bu yol öngörülmüştür. Ayrıca daire içerik ile ilgili denetleme yapmaktadır. Kararlarımızı alırken talebimizi İstanbul İstihbarat Şubeye bilgi bilgisayar ortamında gönderiyoruz. Taleplerin mahkemeye götürülmesi İstanbul istihbaratına aittir. Bu nedenle hangi hakimden rapor alınır gibi bir olay bizim için geçerli değildir. Ayrıca her talebimiz olumlu sonuçlanmamıştır. Reddedilen taleplerimiz de vardır. Talepleri şüphelilerin gerçek isimleri ile yapıyoruz. Ancak bazı hallerde gerçek isim tespit edemediğimiz zaman o kişi kod ismini öğrenirsek o isimle talep ediyoruz. Kim olursa olsun kendi meslektaşlarımız da olsa yasa dışı bir faaliyeti olursa dinleme kararı almaya çalışıyoruz. Bu nedenle bazı dinleme kararlarında kendi polislerimiz de dinlenmiştir. Benim dönemimde 600 civarında bir dinleme söz konusu olmuştur. Bu soruşturmadaki polis dinlemeleri bu dinlemelerden seçmece alınmıştır. Bu dinleme soruşturması 18 Mart'ta bir gazetedeki haber üzerine 30 ildeki dinlemelerin ortaya dökülmesi ile başlamış, bunun da nedeni dinlemelerden dolayı polis ve mülkiye müfettişleri teftişinden sonra bu dinlemeler basına düşmüştür. Daha doğrusu teftişler basından ihbar kabul edilerek başlamıştır. Teftişlerin ilkinde herhangi bir usulsüzlük bulunmadığı halde kısa bir süre sonra ikinci teftişte bir çok usulsüzlük bulunduğunun ileri sürülmesi ikinci teftişin kasıtlı olduğu kanaatini vermiştir. Dinleme kararı alınan kişilerin birinci derece yakınlarının da dinlenmiş olması doğrudan onlar hakkında dinleme kararı alındığından değil, o telefon hattının asıl dinlenmek istenen kişinin üzerine kayıtlı olmasıdır. Bizim dinlemelerimiz yazılı hale getirilmemiş kayıtlardır. Ana kayıtlar TİB'de tutulmaktadır. Bunları kendimiz kaydetmeyiz.

*Kazım Özedemir: Edirne İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde 2012-2013 yılları arasında 6 ay müdür yardımcısı olarak çalıştım. Daha sonra Ankara MİT bünyesinde kurulan koordinasyon merkezinde geçici olarak görevlendirildim. Yapılan dinlemelerin tamamı istihbari dinlemedir. Sahte evrak tanzimi diye bir durum söz konusu değildir. Dönemimdeki dinleme yapılan kişilerle herhangi bir husumetim yoktur. Yapılan dinlemelerle ilgili 2013 yılı Ekim ayında, halen görevde olan İstihbarat Başkanlığı tarafından yapılan incelemede herhangi usulsüzlük bulunmamıştır. Zaten bir usulsüzlük olsaydı MİT gibi bir yere koordinasyon birimine seçilmezdim.

*Halil Hilal Seyfi: 2009-2014 yılları arasında Tekirdağ'da istihbarat müdürü olarak görev yaptım. Dönemimde yaklaşık 2 bin 500 civarında dinleme yapılmıştır. Bizim yaptığımız tüm dinlemeler gerçek isimleri ile mahkeme kararlıdır. Dinleme kararlarımız istihbari dinlemelerdir. Bu dinlemelerle ilgili Bakanlık Disiplin İhraç Kurulu'nda ihraç istemiyle soruşturma geçirdim ancak sadece 3 gün maaştan men cezası ile cezalandırıldım. Ayrıca hakkımda Tekirdeğ savcılığında ‘yasa dışı dinleme' ile ilgili yapılan soruşturmada takipsizlik verilmiştir. Tekirdağ bölgesinde 2 bölgemiz vardır. Tekirdağ Merkez ve Çorlu grubu vardır. Çorlu grup amirliği bu soruşturmaya dahil edilmemiştir. Bir sürü dinlemeler ise onlar zamanında yapılmıştır.