Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan dönüş yolunda flaş açıklamalar: "Dün silah bırakmayı bekliyordum"

        SELÇUK TEPELİ/GAZETE HABERTÜRK

        Evvela, Türkiye’de sosyal medyada epey köpürtülen birkaç konuyu aydınlatarak başlayalım. Kolombiya, Küba ve Meksika’ya ziyaretlerini tamamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte, benim de aralarında bulunduğum gazetecileri taşıyan Türkiye uçağının ABD’nin Houston kentine uğramasıyla ilgili spekülasyonlar doğru değil. Dönüş, teknik nedenlerle mutlaka yakıt ikmali için bir mola verilerek yapılmalıydı. Başlangıçta yakıt ikmali için Dublin düşünüldü, ancak daha sonra yolculuk süresinin 2 saat kısalacağı hesaplanarak Houston tercih edildi. İkmal için uçak sadece 45 dakika pistte kaldı. O sırada Cumhurbaşkanı uçaktaydı ve heyeti karşılamak için alanda hazır bulunan Büyükelçi Serdar Kılıç ile bir görüşmesi olmadı.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sağlığı da yerinde. Gezide resmi temasların tümü tamamlandı, yani yarıda kesilen bir şey yok. Dönüş saatinin biraz erkene alınmasının sebebi, turistik bir etkinlikten, gazetecilerin de fikri alındıktan sonra vazgeçilerek bir an önce Türkiye’ye dönme isteğiydi.

        Kolombiya, Küba ve Meksika’yı kapsayan ziyaretler sonrası, dönüş yolunda gazetecilerle konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, söze temaslarını özetleyerek başladı: “Yaklaşık 1 haftayı bulan ziyaretimiz son buluyor. Kolombiya ziyareti Cumhurbaşkanlığı açısından ilk. Bu nedenle önemli. Bu ülkelerle son 10-12 yılda ticaret hacmimiz arttı ama yeterli değil. 10 yıl içinde bu ticari rakamlar daha iyi hale gelecek. Küba, uzun yıllar yaptırımlar uygulanan bir ülke, sıkıntıları var. Aramızdaki ticaret hacmi 28 milyon dolar. Yarısı ithalat, yarısı ihracat. Fakat gerek heyetlerarası, gerek dar kapsamlı görüşmeler neticesinde çok olumlu gelişmeler olacak. Önümüzdeki dönem bir sıçrama olabilir. Önemli olan bizim Küba’ya, onların da bize yaklaşımıdır. Ekonomik, siyasi, kültürel anlamda çok pozitif adımlar atacakları izlenimi elde ettim.Meksika ise 3. kez ziyaret ettiğim bir ülke. Enrique Nieto (Meksika Devlet Başkanı) ülkemizi ziyaret etmişti. Meksika’da bize yönelik olumlu havayı sizler de gördünüz. Bu 3 ülkenin birbirleriyle ilişkilerinin iyi olduğunu da gördüm. Bu ülkelerle gerek serbest ticaret, gerek diğer anlaşmaların yerine getirilmesi lazım. Meksika ile G-20 öncesi serbest ticaret anlaşması imzalayabiliriz. Kolombiya açısından da umarım öyle olur.”

        ‘KENDİ KÖMÜRÜMÜZÜ KULLANMALIYIZ’

        3 ülkede hızlı, yoğun bir görüşme trafiği. Bu temaslarda aklınızda kalan, sizi en çok etkileyen ne oldu?

        Bu ülkelere iş için geliyoruz. Yapılması, konuşulması gerekenleri konuşup görüşüyorsak, daha fazla kalmanın anlamı yok. Bunları zaten başardık. Gittiğimiz ülkeleri de iyi değerlendirmek lazım. Mesela Kolombiya’ya bakıyoruz, büyük bir ülke: 1 milyon 200 bin kilometrekare. Nüfusu yaklaşık 48 milyon. Sayın Santos çok sempatik, Türkiye ile Kolombiya arasında bir şeyler yapalım gayreti içinde. Bu arada “en çok etkilendiğimiz” diyebileceğim, bizim dış ticaret hacmimizin, maalesef diyorum buna, buradan kömür almak suretiyle ağırlaşması. Her yıl 700-800 milyon dolara Kolombiya’dan kömür ithal ediyoruz. Ben bunu doğru bulmuyorum. Benim ülkemdeki kömüre göre bunların kalorifik değerleri daha yüksek olabilir. Ama kendi ülkemizdeki kömürün kalorifik değeri düşük de olsa onu kullanmalıyız. Maliyeti daha ucuzdur. Bu benim iddiamdır. İlgili arkadaşlara da sürekli işlemişimdir. Ama maalesef orada bir anlaşmazlık söz konusudur. Küba daha farklı. Raul ile sohbetimizin bambaşka anıları var...

        İki devrimci sohbet etti, deniyor...

        Ben de şöyle söylüyorum, en kıymetlisi halkın devrimidir. Silahlı devrim değil. Halk sandıkta devrim yapar ve onun için de mutlu olur. Yoksa silahla yapılan devrim devrim değildir. Bunu tabii ben söyledim, Raul Castro değil... Meksika’da da Nieto çok sevilen bir başkan. Başkanlık sistemi hakkında kendisiyle çok uzun sohbet ettik. Onlarda 6 yıl, ikinci dönem yok. İbrahim Bey’i (Kalın) görevlendirdim, bunu karşılıklı görüşecek ve içerik alacak.

        Küba’da da “One minute” ile biliniyorsunuz. Meksika’da, ABD’de öldürülen 3 Müslüman için bu kez “Başkan nerede” çıkışınız oldu...

        Nieto ile bu konuları konuştuk. Dünya 5’ten büyüktür, dediğimde Nieto bunu onayladığını ifade etti. Biliyorsunuz, Meksika’nın ihracatının yüzde 80’i Amerika’ya. Nieto’nun başkanlığına da ABD destek olmuştu. Benim de ilk göreve geldiği dönemde Obama ile aram çok iyiydi. Hatta biliyorsunuz bizi Beyaz Ev’de ailecek ağırladılar. Orada bire bir toplantılar yaptık. Bütün bu görüşmelerden sonra baktık, mesele anlayamadığım şekilde farklı gelişmeye başladı. Biz “One minute” derken, “Allah’tan başkası bize başka bir çizgi çizdiremez” dedik. Bu çizgi doğruysa gideriz. Doğru değilse kimse bizi zorlayamaz. “One minute”ü kime dediğimiz belli. Bu zat (Şimon Peres’i kastediyor) bana, cumhurbaşkanı olmadan önce bir teklifte bulundu. “Batı Şeria’da bir yapılanmaya gideceğiz. Parayı biz bulalım siz de inşaatta iyisiniz” dedi. “Tamam”, dedik. “Parayı siz bulun TOKİ ile yapalım.” Tabii uzun sürmedi, kendisi Cumhurbaşkanı oldu. Fakat o makam ona farklı bir hava getirdi. “Ne oldu Batı Şeria meselesi” dediğimizde, “Görüyorsunuz İsrail’in işleri ile uğraşıyorum” dedi. İsrail’de Cumhurbaşkanının bir fonksiyonu yoktur. Başbakan etkilidir. Sonra Davos’ta bir araya geldiğimiz toplantıdan önce plaj bombalaması olmuş, çocuklar ölmüştü. Gazze’ye bombardıman yaşanmıştı. Taşı gediğine koymamız gerekirdi. Olmert (o dönemde İsrail Başbakanı Ehud Olmert) ile bir araya geldiğimizde, İsrail-Suriye arasındaki sorunda son cümleyi tamamlayıp imza aşamasına kadar gelmiştik. O cümle edilse Suriye ile İsrail arasında sorun kalmayacaktı. “Cumaya erteleyelim” dediler. O gün Gazze’yi bombaladılar. Sonra 15 gün Olmert’e ulaşmaya çalıştım. Tabii Olmert’ten daha bir üst akıl, bir güç vardı... Davos’ta karşı karşıya geldiğimizde böyle bir durum oluştu.

        Dünyada neredeyse sadece bu 5 ülkenin dediği oluyor. Filistin meselesinde de aynı. Baskı, sindirme devreye giriyor. Tüm dünya devletlerinin adaletli şekilde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) gelebilmesi için rotasyon olmalı. Bu demektir ki her 10 yılda bir, her ülkeye sıra gelir. Kıtalar, inançlar ona göre dengelenip her ülkenin hakkı olur. Mesela BMGK’da bir Müslüman ülke yok. Olmaz! Geçici üyelik de göz boyamadan ibaret.

        ‘UKRAYNA HASSASİYETİNİ SURİYE İÇİN DE BEKLİYORUZ’

        Obama’ya çıkışınızın gerekçesi neydi? Açıklamanızı sert bulan da oldu...

        Olaydan haberim vardı. Bir açıklama yapmamız gerekiyordu. Obama’ya yönelik sertti, derseniz, bana göre o da yanlış olur. Bir olay olduysa benim muhatabım o ülkenin başkanıdır. Benim çağrım onlara. Sonrasında yardımcısına da seslendim. Bu konuda neden bu işi bu kadar hafif tutuyorsunuz. Bu olmaz. Mesela bizim ülkemizde olsa yer yerinden oynardı. Sessiz kalmazdık. Örnekleri var. Mesela büyükelçilik saldırısında biz tüm açıklamaları yaptık. DHKP-C ile ilgili olayın detaylarını araştırdık. Tüm bilgileri de ABD ile paylaştık. Dostluk, model ortaklık, stratejik ortaklık budur. Biz de kendilerinden aynı şeyi bekliyoruz. “Hiçbir suçu olmayan insanlar öldürülüyor ve sessiz kalınıyorsa doğru değildir” dedim. Biz Ferguson’da da sesimizi yükselttik. Yapılan iş yanlıştı da onun için. Nerede yanlış bir iş yapılıyorsa, siyasetçiler, sorumluluk sahibi insanlar olarak sesimizi çıkarmamız lazım. Bir şey daha söyleyeyim: Mesela Ukrayna meselesi. Başından beri Ukrayna ile ilgilenen biriyim. Bunu Sayın Putin ile de birkaç kez görüştüm. Ülkede 5-6 bin kişi öldü. Görüşmeler, müzakereler yapıyorlar; başta ABD, Almanya, Fransa gidiyorlar geliyorlar Ukrayna’yı konuşuyorlar. Suriye’de 350 bin kişi öldü! Bu nedir diye sormayacak mıyız? Havadan bombalamakla neyi kurtaracaksınız? Hâlâ Esed’le devam etme fikrindeler. Bir şey demeyecek miyiz? Ukrayna için gösterdikleri hassasiyeti aynen Suriye için de bekliyoruz, Mısır’da da bekliyoruz. Mısır’da darbe oldu, bu ülkeler darbecileri desteklediler. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Bunları konuştuğunuz zaman, bir yerde maalesef yalnız kalıyorsunuz. Dünya nezdinde yalnızlığı umursamıyorum. Bizim için halkın nezdindeki önemli. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde görüyoruz ki halk bizi yalnızlığa itmemiş. Bağrına basmış. Dünyaya baktığınızda da halklar nezdinde yalnızlık yok, karşılığını buluyor... Liderler nezdinde olabilir ama bu durum da kıskançlıktan başka bir şey değil... Paralel medya gazeteleri de “3 kişi öldü” gibi verdiler haberi. Paralel yapı hiçbir zaman aslında Müslüman kimliğini savunan bir yapı içinde olmamıştır. En önemli örnek Mavi Marmara olayı. Başlarındaki zatın o konu ile ilgili İsrail’e övgülerini hatırlayın! Ölen o üç kişinin annesi, babası doktor. Kardeşler mimarlık okuyor. Bir cani geliyor ve öldürüyor. Buna rastgele bir olay gibi bakamazsın ki! Kendileri bu tarz durumlarla karşılaşınca hemen fetvayı buluyorlar. “Faiz haram” derler, konu Bank Asya olunca herkese “Gidin başka bankalardan faizle para çekin Bank Asya’ya yatırın” derler. Tavandakiler böyle. Paralel yapıya destek veren taban ile bunları ayırmak lazım. Geç de olsa farkına varacaklar ama taban bunun bir an önce farkına varmalı. (Erdoğan’ın açıklamasının ardından, Kuzey Carolina’da 3 Müslüman gencin öldürülmesinden 72 saat sonra ABD Başkanı Obama yazılı bir açılama yaptı. Açıklamada, “ABD’de hiç kimse, kim olduğu, neye benzediği ya da dua ediş şekli yüzünden asla hedef alınmamalı” dendi.)

        Basında bir dünya imamları listesi yayınlandı. Bu konuda ne söylersiniz?

        Paralel örgütü Kolombiya ve Meksika başkanlarına anlattım. Meksika Başkanı “Ben bilmiyordum” dedi. Anlatılınca hemen bilgileri istedi. Orada verdik ama ayrıca büyükelçilik ve Dışişleri kanalıyla tüm bilgileri vereceğiz. Hem Kolombiya hem de Meksika’da “Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yapılanları kendimize yapılmış gibi alırız” dendi. Nieto bu meseleyi ayrıntılı bilmiyor ama yanındakilerden bilenler vardı. Ona söylediler...

        "SİLAH BIRAKMAYI DÜN BEKLİYORDUM"

        Çözümle ilgili birkaç güne bir silah bırakma açıklaması olacağı bilgileri var...

        Ben dün (perşembe) için böyle bir şey bekliyor idim. Doğrusu dün, bugün böyle bir açıklama yapılabilir, gelebilir. Ama ben bir silah bırakma açıklaması görmedim henüz. Biliyorsunuz, uygulama önemlidir. Geçen yıl Nevruz’da da yapıldı ama uygulamaya gelince olmadı. Biliyorsunuz Habur’u da açtığımızda biz bunu barış ve kardeşlik için yapmıştık, onlar bunu şova çevirip lehlerine kullanmak istediler. Temenni ederim ki şimdi atılacak adımlarla bu iş inşallah biter. Türkiye, neticesinde bir huzur ortamını yakalar. Parti olarak seçime gireceklerine göre, bu da bir güvenin neticesidir. Barajı da aşmaları halinde Meclis’e de girerler. Türkiye’de kardeşliğe, dostluğa ihtiyaç var. Bu başarıldığında sadece bir etnik grup değil herkes bu huzurdan nasibini alacak. Neden 11 bin dolarda kalalım, 25 bin dolara doğru hızla gidelim.

        PROJELERE TAKİP

        Takip ettiğiniz önemli projeler vardı başbakanlığınız döneminde. 3. köprü gibi 8-10 proje...

        Cumhurbaşkanlığınız döneminde de bunlarla ilgilenebiliyor musunuz?

        Bütün bu yatırımlarımızı adım adım takip ediyoruz. Mesela 3. havalimanı, Boğaz’ın altından geçen Avrasya Tüneli ve Kanalı İstanbul takip ediliyor. Kanal İstanbul’u yapacak firmanın yetkilileriyle geçen hafta bir araya geldik. “Bir an önce başlamanız lazım. Türkiye’nin adını uluslararası platformda duyuracak en önemli projedir” dedik. Ayrıca Çamlıca’da bütün anten pisliğini kaldıracak bir kule projesi var. Restoranı vesairesi ile bir seyir projesi de olacak bu. Büyük Çamlıca Camii’nin yüzde 60-65 kaba inşaatı bitti. İç süslemeleri için hazırlıklar sürüyor. Hedefimiz 2017’de hizmete açmak. Sadece cami değil külliye; ayrıca hat sanatı gibi farklı bölümlerin olduğu bir İslam kültür merkezi olacak. Yeni yazdırmakta olduğumuz, yazdıracağımız Kuran-ı Kerim’ler var. Cumhurbaşkanlığı olarak hattatlarla konuştuk, 2-3 yılda yazabileceklerini söylediler. İzmit geçişi şu anda yürüyor. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde de tabliyeler yerleştirildi. Melih Bey Ankara’daki Anka Park’ın dünyanın en büyük eğlence parkı olacağını söylüyor. Raylı sistem çalışmaları sürüyor. Çanakkale geçişi için hazırlıklar var; Türkiye için hayati projelerden biri. Talipler var. Bu geçiş yapıldığı zaman, en azgın deniz orada biliyorsunuz, tamamen aşmış olacağız. Fatih Sultan Mehmet ve Boğaziçi köprüleri arasından da çift kat otomobil, bir kat raylı sistem için bir tüp geçit çalışmasını da şu anda Ulaştırma Bakanlığı yapıyor... Hepsinin sonuna kadar takipçisi olacağız.

        ‘KÜBA’DAN DOKTOR İTHAL EDELİM’

        Raul Castro’ya “Küba’ya Türk eli değmeli” dediniz mi?

        Eski Havana’yı gezdiğimizde, oranın mimarisinden sorumlu zat ile de görüştük. Türkiye’ye gelecek. Yukarıdan bakınca eski Havana muhteşem. Ama bunu geleceğe taşırsanız değerli. Sayın Castro ile de görüştüm, işler yavaş yürüyor. Rakamlara bakınca kişi başına milli gelir 13 bin dolar görünüyor ama uygulamada sanki böyle değil. Ama sağlıkta, sanırım 60-70 bin doktor ülke dışında. Sağlık Bakanımızla da görüşeceğim dönüşte. Oradan doktor ithal edelim. Gelsinler bizde çalışsınlar. Madem iyiler bize de faydası olsun. Mehmet Bey (Sağlık Bakanı Müezzinoğlu) bir tıp merkezi üzerinde çalışıyor. Bunu Küba ile paylaşabiliriz. Ortak çalışılabilir. Sağlıkta bazı sorunlar var. Yetiştirmek üzere gönderdiğimiz gelmiyor. Bunu da halletmeliyiz.

        Fidel Castro ile görüşme şansınız oldu mu?

        Talep ettik ama sanırım sağlık şartlarından dolayı mümkün olmadı.

        Meksika ziyaretini kısa kesmeniz sosyal medyada konu oldu...

        Ülkeme hasretimi sizlerle paylaştım; sizler de daha fazla durmamıza gerek yok dediniz. Sizin söylemeniz lazım. Sizinle anket yaptık. Dönmek istediniz, dönelim dedik. Tamamen demokratik.

        Meksika Başkanlık Sarayı 500 yıllık, muhteşem bir eser...

        Hadi Meksika’nın mali gücü var. 500 yıl önce de varmış demek ki yapmışlar. Küba’ya bakın. Küba sosyalizmden geliyor. Küba’daki saray beni adeta büyüledi. Beton yığınının içine girmiyorsunuz mesela. Yürürken duvarların arasından geçmiyorsunuz. İçeride ağaçların, dalların arasından geçiyorsunuz. Sanırım oraya harcanan rakam bizim Cumhurbaşkanlığı külliyesine harcanandan fazladır. Hayli harcama yapılan bir mimariden bahsediyorum. Bizim külliyeyi yaptırmadan burayı görseydim, bu şekilde yeşil ağaçlandırılmasını arzu ederdim. Eskiden Adalet Bakanlığı’na aitmiş. Eski başkanlık binasında oturmak istemedikleri için buraya geçmişler. Ağaçlar sonradan yerleştirilmiş.

        Bunlar eski kentler. Ankara eski yerleşimi olan bir kent olmadığı için ne yapılsa yeni olacak. Mesela İstanbul’daki saraylar, Murat Bardakçı’nın yazdığı gibi bu şekilde kullanılamaz mı?

        Dolmabahçe Sarayı ile ilgili çalışma yapıldı. Orada sonradan yapılan kaymakamlık binası vardı, yıktırdık. Müzeye yer verdik. Kafeteryaları falan kaldırdık. Düzenledik, Başbakanlık ofisi olarak kullanır hale getirdik. Beylerbeyi Sarayı’nı da aynı şekilde düzenledik. Şimdi arkadaşlarımız çalışıyor, aynı şeyi yapıyoruz. Mesela Yıldız Sarayı olabilir mi diyorlar? Olabilir. Çalışmalar sürüyor. Cumhurbaşkanlarının görüşmeleri yaptığı yer olabilir. Fas Cumhurbaşkanı ile orada görüştük. Ama henüz tamamlanmadı...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ