Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Girişimcilik için ideal bir ülke miyiz? Başarının sırları neler? Anıl Emre yazı dizisi...

        ANIL EMRE / GİRİŞİMCİLİK SIRLARI YAZI DİZİSİ / HT GAZETE

        Yer ABD Kaliforniya’nın dünyanın teknoloji devlerine ev sahipliği yapmasıyla ünlü Silikon Vadisi. Geçtiğimiz Ağustos ayında, teknoloji şirketlerine yatırım yapan dünyanın en büyük yatırım fonlarından birinin geniş toplantı salonunda, şirketin önde gelen yöneticileri birazdan başlayacak toplantı için hazırlık yapmaktadırlar. Her gün milyonlarca dolarlık yatırımlara imza atan bir fonun yöneticileri için bile bugün oldukça heyecan verici bir gündür. Teknoloji dünyasında büyük ses getirecek bir yatırım için görüşmeler başlayacaktır. Yatırım yapılacak şirket mobil mesajlaşma uygulamaları üreticisi Snapchat’tir. Bankacılar internet dünyasının bu yükselen yıldızına tam 10 milyar dolar değer biçmektedir.

        Toplantı odasının kapısı açılır ve şirketin kurucusu yanında bankacılar ve avukatlardan oluşan kalabalık bir ekiple içeri girer. Heyecan doruktadır. Görüşmeler tam başlayacakken şirketin kurucusunun telefonu çalar. Telefonun ekranına bakar ve telefona mutlaka bakmak zorunda olduğunu söyleyerek toplantı salonundan dışarı çıkar. Acaba arayan kimdir? Rakip bir yatırım şirketi mi? Global internet devlerinden bir tanesi mi? Acaba başka bir yatırım fonuyla daha mı görüşülmektedir? Bu büyük yatırım fırsatı ellerinden kaçacak mıdır? Bu ve bunun gibi birçok soru yatırımcı ekibin aklını kurcalamaktayken genç patron kapıda belirir. Toplantı masasına otururken son cümlesini sarfedecek ve son yılların en önemli finansman görüşmelerinden birinin başlaması için telefonunu kapatacaktır. Herkes son cümleyi duymak için kulak kesilir: “Tamam anne merak etme, akşam yemeğine geç kalmayacağım.”

        Hikayemiz gerçek olsa da telefon görüşmesi kısmının kurgusu bana ait. Ancak hiç de akla uzak bir ihtimal değil. Çünkü teknoloji dünyasının son yıllardaki yükselen yıldızı, 2011 yılında kurulan ve şimdiden milyarlarca dolar değer biçilen Snapchat şirketinin kurucusu Evan Spiegel sadece 24 yaşında. Bahsettiğimiz yatırım fonu Kleiner Perkins tarafından geçen yılın Ağustos ayında yatırım yapılan şirket, bugünlerde 500 milyon dolarlık bir yatırım için yeni fonlarla görüşüyor ve değeri 19 milyar dolar olarak hesaplanıyor.

        3 KUŞAKTA DEĞİL 3 YILDA MİLYARDER OLANLAR

        Evan Spiegel 20’li yaşlarında milyar dolarlarla oynayan genç dahilere tek örnek değil. Kurulduğu 2004 yılından beri dünya gündeminden düşmeyen ve bugün itibariyle 210 milyar dolar piyasa değerine sahip halka açık bir şirket olan Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, şirketi kurduğunda sadece 20 yaşındaydı. 20 milyar dolar değer biçilen ünlü kısa dönem konaklama servisi şirketi AirBnB’yi 2008 yılında 2 arkadaşıyla birlikte kuran Brian Chesky sadece 27 yaşındaydı. 1998 yılında meşhur garajlarında Google’ı kuran Larry Page ve Sergey Brin sadece 25 yaşındalardı. Örnekleri daha da çoğaltmak mümkün. Son yıllarda global internet kullanımının rekor düzeylere ulaşması ve mobil cihaz sayılarının artması nedeniyle bu tarz başarı hikayelerinin sayısı hızla artıyor. Genç dahilerin yaşı gittikçe küçülüyor ve şirketlerinin milyar dolarlık seviyelere ulaşma süresi gittikçe kısalıyor. Genç girişimciler dünyada para kazanmanın kurallarını tamamen yeniden yazmış durumda. 3 kuşakta ancak milyar dolarlık seviyelere ulaşabilen sanayici ailelerin gıptayla dinlenen hikayeleri yerini 3 yılda milyarlarca dolar değer yaratabilen genç mühendis ekiplerine bırakmış durumda.

        Bu sebepledir ki dünyanın en iyi beyinlerinin, en prestijli üniversitelerin mezunlarının tercihlerinde ilk sıralardaki finans ya da hukuk gibi köklü alanlar yerlerini hızla teknoloji şirketlerine bırakmaya başladı. Özellikle Zuckerberg jenerasyonuyla birlikte oyunun yeni kuralı artık girişimcilik, yani kendi şirketini kurmak. Dünyanın çeşitli ülkelerinde birkaç gencin bir araya gelerek kurduğu yazılım geliştirme, mobil uygulama geliştirme ve e-ticaret şirketleri (start-up’lar) milyarlarca dolarlık değerlere ulaşıyor.

        Çoğu ülke ekonomisinden büyük değere sahip Apple’ın yakında 1 trilyon dolar piyasa değerine ulaşmasının beklendiği bir dünyada, teknoloji alanında girişimci olmanın tüm gençlerin hayallerini süslemesi gayet doğal. Türkiye de farklı değil. Ülkemizden yükselmeye başlayan müthiş bir gençlik enerjisi ve girişimcilik ruhu var. Her yıl düzenlenen onlarca girişimcilik zirvesinde yüzlerce genç fikirlerine yatırım bulmak için yarışıyor. Endeavor, E-Tohum, Girişimcilik Fabrikası gibi platformlar gençlerin fikirlerini bir iş planına dönüştürmesine ve yatırımcılarla bir araya gelip, fikirlerini maddi destek bularak hayata geçirmelerine yardımcı oluyor. Üniversitelerin girişimcilik klüpleri gençlerde farkındalık yaratmaya çalışıyor, Türkiye Girişimcilik Vakfı gibi kurumlar girişimciliği gençlere erken yaşlarda aşılamak için çalışmalar yapıyor. Galata İş Melekleri, BIC ve Keiretsu gibi melek yatırımcı ağları, bireysel yatırımcıların bir araya gelerek gençlere maddi destek sağlamasına öncülük ediyor. Popüler deyimiyle ‘ekosistem’imiz, yani girişimciler ve yatırımcıların buluştuğu, internet ve teknoloji alanında her gün parlak fikirlerin türediği, yenilikçi çözümlerin bulunduğu, farklı girişimlerin hayata geçtiği ortam Türkiye’de hızla büyüyor. Peki odağında teknoloji ve internetin olduğu modern anlamıyla girişimcilik için ideal bir ülke miyiz? Bu alanda başarılı olmanın sırları neler? Türkiye’den milyar dolarlık girişimler çıkarabilir miyiz? Silikon Vadisi’nden hangi dersleri almalıyız? Tüm bu soruların cevabını bulmak ve geleceğin sektörü olarak gösterilen, hatta bugünümüzü de yeniden şekillendiren internet ve teknoloji odaklı girişimciliğin Türkiye’deki ve dünyadaki mevcut durumunu ve geleceğini masaya yatırmak için ülkemizde bu konuda ‘guru’ sayılabilecek 5 ismin kapısını çaldım. Mynet’in kurucusu Emre Kurttepeli, Pozitron’un kurucusu ve Monitise’ın CEO’su Fatih İşbecer, Markafoni’nin kurucusu Sina Afra, melek yatırımcı Hasan Aslanoba ve Airties’ın kurucusu Bülent Çelebi ile 4 gün boyunca Türkiye’de ve dünyada girişimci olmayı konuşacak ve geleceğe ışık tutmaya çalışacağız. Girişimcilik ruhu sınır ve sektör tanımaz ancak bizim bu dizide inceleyeceğimiz konu yenilikçi, ileri teknolojiden yararlanan, içinde bir AR-GE (araştırma geliştirme) faaliyeti barındıran, internet ve teknoloji alanlarına odaklanmış türde bir girişimcilik. Dolayısıyla yazı dizimizde ‘girişimcilik’ kavramını kullandığımız zaman bu tarz bir girişimciliği kastettiğimizi hatırlatmakta fayda var.

        İLK ADIMI ATMAK

        Hayatta her alanda olduğu gibi girişimcilikte de en zor olan ilk adımı atabilmek. Sina Afra, uzun yıllar global internet devi eBay’de çalıştıktan sonra 2008 yılında iki ortağıyla beraber kurduğu alışveriş sitesi Markafoni’yi Türkiye’nin e-ticaret devlerinden biri haline getirmiş, 2014 yılında tüm hisselerini satarak yeni maceralara atılmaya karar vermiş, kendi deyimiyle bir ‘seri girişimci’. Bugünlerde melek yatırımcılık yapıyor, şu anda 17 aktif yatırımı bulunuyor. Yani sık sık genç girişimcilerle görüşüyor, hayata geçirilmek istenen yüzlerce fikir dinliyor. Afra’ya daha yolun başında olan, parlak bir fikre sahip ve tek sermayesi beyni olan bir gencin, fikrini bir girişime nasıl dönüştürebileceğini soruyorum. Türkiye’de girişimciye maddi destek sağlayacak üç temel kaynak olduğunu belirtiyor ve sıralıyor: “Aile ve arkadaş çevresi. ‘Melek yatırımcı’ olarak adlandırdığımız bireysel yatırımcı tipi. Ve de bu işi kurumsal olarak yapan girişim sermayesi şirketleri.” Girişimci henüz sadece fikir aşamasındaysa, tek şansının ailesi veya arkadaşlarından maddi destek bulmak olduğunu söylüyor: “ Yatırımcılar salt fikre bakmaz. Fikir herkeste var. Bir fikir dünyayı değiştirebilir ancak asıl farkı yaratan fikrin nasıl hayata geçirildiğidir.” Afra’ya göre Türkiye’de aile ve arkadaş çevresinden maddi destek almak, girişimcilerin çok büyük bir kısmı için bir opsiyon değil: “Konuştuğum 10 kişiden 9’u aile ve arkadaş çevresinde kendisine maddi destek verebilecek birinin olmadığını söylüyor.” Destek bulunsa bile bunun çok ağır koşullarda olabileceğini belirtiyor: “ ‘Parayı veriyorum ama yönetim kuruluna gireceğim’ der, şirketin çoğunluğunu ister, şirketin idaresine karışır, bunlar hep Türkiye gerçekleri maalesef.”

        GİRİŞİMCİLERİN KORUYUCU MELEKLERİ

        Aile ve arkadaş çevresi dışında girişimcilerin en büyük destekçisi melek yatırımcılar. Paraya ihtiyacı olan girişimcilere, kontrolü ele geçirmeden, azınlık hisseleri karşılığında parasal destek sağlayan, sadece maddi yardımla sınırlı kalmayıp vizyonunu, çevresini ve deneyimlerini de girişimcilerle paylaşarak hem yatırımcılık hem de mentorluk yapan bireysel yatırımcılara melek yatırımcı deniyor. Ancak bir girişimcinin melek yatırımcılardan maddi destek bulması için fikrini az da olsa hayata geçirmeye başlamış olması, en azından bir ürün prototipi veya pilot uygulama gösterebilmesi gerekiyor. Kendi sektöründen örnek veriyor Afra: “Benim bir e-ticaret fikrim var. Ben bu fikri hayata geçirdim, bir site kurdum. Üç tane satış yaptım, iki fatura kestim dediğiniz anda çok daha sıcak bakılmaya başlanır.”

        İNTERNETİN BABA FİGÜRÜ

        Emre Kurttepeli Türkiye’deki internet camiası ve girişimcilik ekosistemi için adeta gerçek bir ‘baba figürü’. Aile şirketleri İpragaz’da 5 yıl çalıştıktan sonra 1998’de kurduğu Mynet sayesinde Türkiye’yi e-posta ile tanıştıran Kurttepeli, şirketini 26 milyon kullanıcıyla Türkiye’nin lider internet portalı haline getirdi. Ancak Türkiye’deki girişimcilik sisteminin büyümesine katkısı Mynet’in çok ötesinde. Türkiye’nin internet piyasasının dünyaya açılmasına öncülük eden Kurttepeli, birçok genç şirketin hem yurtiçi hem de yurtdışından yatırımcı bularak büyümelerinde önemli rol oynamış. 50’den fazla genç şirkete yatırım yapan Kurttepeli aynı zamanda ülkemizdeki girişimciliğe dair neredeyse tüm platformlarda ya başkanlık ya da kıdemli üyelik yapıyor. Aynı zamanda Türkiye’nin en büyük melek yatırımcı ağı olan Galata İş Melekleri’nin kurucusu. Girişimcilerin yola nasıl çıkmaları gerektiğini sorduğumda; ‘test edilmiş fikirlerle’ yanıtını veriyor: “Girişimcilerde gördüğüm en büyük sorun hiçbir veri üzerinden konuşulmaması. Toplantıya ilk girdiğimde şöyle derim, ‘bence’ kelimesini yasaklamalıyız. Bu fikir bence tutar yeterli bir açıklama değil. Hedef kitlenizi, kaç kişiye ulaşabileceğinizi sağlam verilere oturtabilmeniz lazım ve fikrinizi test etmiş olmanız lazım.”

        Emre KURTTEPELİ - Anıl EMRE

        SÜPER MELEK’

        Hasan Aslanoba da Kurttepeli gibi sanayici bir aileden geliyor. Uzun yıllar aile şirketleri olan Erikli Su’da CEO’luk görevi yapan Aslanoba, hisselerini Nestle’ye sattıktan sonra uzun süredir meraklı olduğu girişimcilik dünyasına giriş yapmış. 2013’ün başında yatırımlarına başlayan Aslanoba bugün Türkiye’nin en önemli melek yatırımcıları arasında. Şu ana kadar 65 şirkete 60 milyon dolar yatırım yapan Aslanoba’ya camiada ‘süper melek’ deniliyor çünkü neredeyse haftalık olarak yaptığı yatırımlarla yatırım fonlarını bile geçmiş durumda. Henüz fikir aşamasında yatırım yapıp yapmadığını sorduğumda kişisel yatırımcılık anlayışının olgunlaşma sürecini de anlatıyor: “İlk başladığımda fikirlerden çok etkileniyordum. ‘Vay müthiş bir fikir bu’ diyordum. Sonradan o kadar çok fikir gördüm ki, üzerine bir de yurtdışındaki örneklerini de görünce fikirlerden artık hiç etkilenmemeye başladım. Artık yatırım yapmak için o işin denenmiş ve tutmuş olduğunu görmem lazım.”

        Hasan ASLANOBA

        MOBİL DEDİĞİMİZDE BİZE GÜLDÜLER”

        Fatih İşbecer, 2014 yılının başında İngiliz Monitise ile birleşen, özellikle finans ve mobil ticaret alanında kurumsal şirketlere mobil uygulamalar üreten Pozitron’un kurucusu. 2000 yılında başladığı macerası, başarının hemen gelmeyebileceğinin ancak sabredilirse büyük başarılar yakalanabileceğinin göstergesi. İlk 5 yıl yazılım işiyle uğraşan İşbecer ve ekibi, istediklerini bulamıyorlar. Rekabetin az olduğu ve yüksek büyüme potansiyeli olan bir alan arayışında olan ekip, 2005’te o alanı buluyor: Mobil internet. “İlk mobil dediğimizde bize güldüler” diyen İşbecer, başarılarının sırrını çok çalışmak kadar “paradigma değişikliğinde orada olmak” olarak tanımlıyor: “2005 ve 2006’da kurumlara özel mobil uygulamalar yapmak için aklınıza gelebilecek tüm şirketleri gezmiştik. Tam o sırada 2007’de Iphone çıktı. Çıkınca herkes aramaya başladı, ‘Fatih sizin uygulama Iphone’da da çalışıyor muydu?’ diye. Böylece büyük bir ivme yakaladık.” Gerisinin de inanılmaz bir hızla geldiğini anlatıyor İşbecer: “Sonra Android çıktı. Sonrasında Ipad. Derken 3G hızında internet geldi. Şimdi de 4G’ye hazırlanıyoruz, bu da müthiş bir atılım yaptıracak mobil internete.” Şu anda mobil ödeme uygulamaları üreten Monitise’ın Türkiye, Ortadoğu ve Afrika CEO’luğunu yapıyor, aynı zamanda da melek yatırımcı.

        Fatih İŞBECER

        SİLİKON VADİSİ EMEKTARI

        Bülent Çelebi ise yeni başlangıçlar yapmak için hiçbir zaman geç olmadığının canlı örneği. 20 yıldan uzun süre yaşadığı Silikon Vadisi’nde önemli bir teknoloji şirketinde üst düzey yöneticiyken, eşini ve iki çocuğunu alarak 2003 yılında Türkiye’ye dönen Çelebi, Türkiye’de ve birçok ülkede pazar lideri olan modem üreticisi Airties’ın kurucusu. Silikon Vadisi’nde yatırımcıların ‘Burada kal şirketine yatırım yapalım’ tekliflerine rağmen ülkesine dönen Çelebi, hiç bilmediği bir pazarda, yıllardır yaşamadığı bir ülkede en tepeye tırmanabilmiş olmasıyla bir ilham kaynağı. Başarısının sırrını ise ‘küçük başlamak’ olarak tanımlıyor: “ Çok özel bir alan bulun, bu alanda uzmanlaşın, bu uzmanlığınızla piyasadaki bir ihtiyacı karşılayın ve bu deneyiminizi başka ülkelere taşıyın.”

        Bülent ÇELEBİ

        YARIN: TÜRK YATIRIMCISININ GİRİŞİMCİLİĞE BAKIŞI. İNTERNET ŞİRKETLERİ NEDEN MİLYARLARCA DOLARLIK DEĞERLERE SAHİP? EKİP ÇALIŞMASININ ÖNEMİ...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ