Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika MHP Lideri Devlet Bahçeli miting öncesi Muharrem Sarıkaya'ya konuştu

        Muharrem SARIKAYA/ HT GAZETE

        Miting alanı tıklım tıklım doluydu, hem de coşkuluydu. Aynı alanda izlediğim AK Parti Lideri, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun mitinginden de üçte biri oranında kalabalıktı. Miting öncesi dinlendiği otelde karşılaşıp kısa süre sohbet ettik. MHP Basın Müşaviri Metin Özkan ile mitingin ardından Niğde’ye hareket edeceğini, mola vereceği Pozantı’da daha uzun sohbet etmeyi önerince son sürat konvoya takıldık.

        Bir grup gazeteci arkadaşımla birlikte sohbete başladığımızda keyfi yerindeydi. Hedefinde Erdoğan vardı. 2003’ten bu yana davetli olarak gittiği yurtdışı gezilerinden elde ettiği harcırahları geldiklerinde geri alacağını belirtti, sorularımızı da şöyle yanıtladı:

        Suriyelileri gönderme konusunda nasıl bir politikanız olacak?

        “Bunların hepsini Suriye’de istikrar sağlanmadan, iç çatışma bitmeden iade edebiliriz” demek doğru değildir. Bunun bu hale gelmesi belli idi, iktidar bunu görmezlikten geldi. Göçleri, Suriye üzerindeki tezlerini kuvvetlendirici bir unsur olarak Batı’ya karşı kullanmaya çalıştı. MHP, Irak’taki gelişmeleri hatırlayarak Suriye’deki gelişmeleri de bunlarla ilişkilendirip, Afrin’den Kandil’e kadar bir güvenlik kuşağı, hilal şeklinde bir hat oluşturulmasını söylemiştir. Şimdi yük tamamen Türkiye’nin üzerine geldi. İktidar da altından kalkamıyor. Gelişigüzel herkesi suçladığı gibi, Kemal Kılıçdaroğlu Bey’in söylediğini de tam anlamıyor, anlamak da istemiyor. Oradaki 1.5- 2 milyona yakın, Türkiye’nin her alanına yayılmış, her türlü insani değerini kaybetmiş, sağlıkları bozulmuş bir kitlenin hâlâ Suriye politikasında istismarını yapıyor; Erdoğan’ın bu anlamda yatacak yeri yok.

        KOALİSYON ORTAKLIĞI

        Koalisyon ortağı olur musunuz?

        Biz koalisyonu şöyle yaparız, böyle yaparız demek, 3 şeye saygısızlıktır: 1. Partimizin hedeflerine, 2. Bu hedefler doğrultusunda her türlü fedakârlığı yapan parti üyelerimize, 3. Milli iradeye. Eğer biz birkaç çevrenin kamuoyu araştırması kuruluşunun “Koalisyon şartları şöyle oluşur” sözüne katılırsak, o zaman bu kadar seçim yapmamıza gerek yok. 4 tane Beşir Atalay şirketini, 2 tane de televizyon yıldızı olmaya hevesleneni, Sayın Cumhurbaşkanı toplasın, hangi partiye nasıl bir rol biçeceklerse biçsinler, Türkiye’de bir demokrasi oyununu, bir Beştepe oyununa çevirsinler.

        Cumhurbaşkanı sizin mitinglerde de konuşabilir mi?

        Vallahi bizim camia kabullenmez. Yuhalanmayı da tercih edecek cesaret onda yoktur. Dolayısıyla, bizim Meclis’te bir kuralımız var. Bir metrelik kıta sahanlığımız var. Siyasi çalışmalarımızda, bunu mitinglerde dikkate alırsak 100 metre kıta sahanlığımız (karasu) var. Oraya girecek cesaret onda yok.

        ‘TİKSİNTİ DUYUYOR’

        Cumhurbaşkanı’nın konuşmalarının seçmen üzerine etkisi var mı?

        Hoş olmayan, hazzetmediğimiz durumlar olur, ona tiksinti derler. Bu çok önemli bir kavramdır. Bunu AKP algı yönetim merkezi dikkate almalıdır. Erdoğan konuştukça aileler televizyonlarını kapatıp başka kanallara geçiyorlar. Siyasilerden de bazıları merak ediyor. Ben de arada sırada bakıyorum.

        Savcının Ulaştırma Bakanlığı’na verdiği muhalefetteki TV’leri uydudan çıkarılması talimatı için ne diyorsunuz?

        Diktatörlüğe sessizce gidiş. 7 Haziran’dan sonra bunların hepsinin hesabı sorulur.

        NAMUS DAVASINA DÖNERSE

        Akşener konusunda neden konuşmuyorsunuz?

        Sayın Akşener’i telefonla aradım. Üzüntülerimi bildirdim. Sabırlı ve soğukkanlı olmasını söyledim. Birçok çevre bundan yararlanarak, hem kendisini hem MHP’yi 2011’de muhatap olduğu çirkin olayları güncelleştirerek, akıllarınca bir değerlendirmeye gidebilirler. Bu oyuna düşmemek lazım. MHP’nin gündeminde böyle bir şey yok. Hele hele, böyle bir konuda, uzun yıllar siyasette bulunmayı bir kenara bırakarak, bir hanımefendi için söylenmeyecek kadar büyük bir alçaklıktır, edepsizliktir. Bunu tekrar etmek, bunları gündeme taşımak da aynı kapsam içindedir. Burada çok dikkat edilecek olan konu, Türk toplumunun hukuk karşısında yetersizliği dikkate alındığında, toplumsal gelenek arasına bir kan davası girmiştir. Bu kan davası toplumsal bir yara olmuştur. Bu kan davasını biraz daha ileri götürerek, siyaseten namus davası haline dönüştürürlerse uzun yıllar devam eder. Kimle başlamışsa da oradan başlayarak devam eder. Dolayısıyla namus davası önemli bir davadır. Ne toprağa benzer, ne ormana benzer, ne de herhangi bir konudan çıkan bir çatışmada hayatını kaybeden bir ailenin ferdine benzer. Bunu herkes bugün için dikkate almıyor, ama toplum hafızası bu konuda çok önemlidir. Namus davasına dönerse eğer, zaten siyasetin bir anlamı kalmaz.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ