Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Kılıçdaroğlu'ndan CHP Genel Merkezi'ne saldırı açıklaması: Hangi gerekçe ile ateş ederler

        HABERTURK.COM

        CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, NTV'de CHP Genel Merkezi'ne düzenlenen saldırı hakkında bilgi verdi. İpek Grubu'na kayyum atanmasını eleştiren CHP lideri, 1 Kasım'daki erken seçimlerin ardından olası koalisyon durumuna ilişkin de önemli açıklamalar yaptı. Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

        "Akşam televizyon programından sonra sayın Davutoğlu aradı, geçmiş olsun dileklerini aradı. Teşekkür ettim kendilerine. Hangi gerekçe ile ateş ederler anlamakta zorluk çekiyorum. Gizli kapaklı işimiz yok. düşüncelerimizi herkes beğenecek diye beklentimiz yok. Farklılıklara tahammül etmemiz gerek.

        Türkiye gergin bir toplum olmaya başladı. Türkiye'nin gergin ortamdan çıkması lazım. Bu gerginliği de siyaset yaratıyor. Daha yumuşak bir dilin kullanılmasında yarar var. Umarım Türkiye bu gergin ortamdan kurtulmuş olur.

        İPEK-KOZA'YA KAYYUM ATANMASI

        Bu kaygı iş dünyasında yoğun olarak var. Türkiye'de can ve mal güvenliği yok; makul şüpheli... Mal varlığınıza el konulabilir, tutuklanabilirsiniz. Avukatınız bile neden tutuklandığınızı öğrenenmez. Bunun değişmesi lazım. İpek Grubu'nun mal varlığına kayyum atandı. Burada iki sorun var. Birincisi Cumhuriyet Savcısı bir yazı ile bir gruba kayyum atıyabiliyorsa, orada demokrasi, hukuk askıda demektir. Daha vahimi, kayyum olarak atanan kişinin iktidar partisine yakın bir kişi olması. Bu demektir ki yargının iktidarın baskısı altında olduğu anlaşılır. Orayı ele geçirme amacında olduklarını bağırarak söylüyorlar. Savcıya sormak gerek: Hangi gerekçeyle bu karar verildi? Denetim yapıldı mı, yapılmadı mı? Denetim yapılabilir ama mal varlığına el koyma yapılamaz. Aydınlar, barolar buna tepki göstermezse, savcılar istediği şirkete el koyabilir, kayyum atayabilir. Bu yol bizim demokrasimizin önündeki en önemli engeldir.

        ERKEN SEÇİM

        Seçime gidiyoruz, bir sonraki seçimin hesabı yapılıyor. Bu, halka güven duymuyoruz anlamına geliyor. Bir seçim yapıldı 7 Haziran'da. Seçmen "koalisyon" dedi, mesaj bu kadar açık. Bu gerçekleşmedi ve yeniden seçim kararı alındı. Ama bunu da tartışmadık. Şimdi daha seçim yapılmadan, bakan "sen benim istediğimi vermezsen bir daha sandığa götüreceğim" diyor. "Bu halka güvenmiyorum, istediğim sayıda vekil verirseniz, o zaman size saygı duyacağım" diyor. Bu halka duyulan güven. Demokraside olmaması gereken bir şey. "Ya bana oy verirseniz, ya da ben sizi sürekli sandığa gitmeye mahkum ederim" diyorlar. Düne kadar bize "kaynak nerede" diye soruyorlardı, bu seçimin kaynağı nerede? Bu seçime harcananla daha güzel şeyler yapılabilirdi. Bunu asla doğru bulmuyorum.

        "TARİHİN EN BÜYÜK SİYASİ KRİZİNİ YAŞIYORUZ"

        Siyasi partilerin bir ortak paydası olması lazım. Terörü bitirmemiz gerek, bir araya gelelim konuşalım. Ekonomik sorunlar var, bir araya gelelim konuşalım. Ortak paydamızın olması lazım. Sayın Şahin'in söylemi "Biz halka güvenmiyoruz" söylemi, güvensizlik üzerine bir politika inşa ediliyor. Bir dayatma kültürü topluma enjekte edilmeye çalışılıyor. Bu anlayış doğru bir anlayış değil.

        Tayyip Erdoğan'dan çok, Davutoğlu'nun bağımsız bir iradesi var mıdır, yok mudur onun sorgulanması lazım. Ülkeyi yönetecek olan başbakan. Başbakan'ın özgür iradesi. Türkiye uzun zamandır en büyük siyasi krizini yaşıyor. Çünkü ülkeyi kimin yönettiği belli değil.

        KOALİSYON ÇIKARSA...

        2 Kasım'da ortaya çıkan tabloyu görmek gerekiyor. Her parti tek başına ülkeyi yönetmek ister. Böyle bir tablo olmazsa eğer siyaset kurumunun bir çözüm üretmesi gerek. Var olan sorunlar da derinleşmiş olur. Biz uzlaşma kültürümüzü sürdüreceğiz. Gerginlikleri azaltmaya, 78 milyon yurttaşı kucaklamaya hazırız. Bu ayrışma ve bölünme bazen o kadar dramatik sonuçlara yol açıyor ki... Bakın, Konya'da olanlara. Onları değil, onları o hale getiren politikacıları suçlamamız gerekiyor. Bu yapının kesinlikle değişmesi lazım.

        CHP'NİN OY ORANLARI

        Ben seçimlerden sonra başarı elde ettiğimizi söylemedim. Başarının ana kuralı iktidar olmaktır. Bu seçimlerde "demokrasi kazandı" dedim. Yüzde 10 seçim barajından söz ediyorum. Şimdi bütün siyasi partiler bunun kaldırılması konusunda görüş beyan ettiler.

        CHP ile ilgili şöyle bir algı vardı. CHP itiraz eder, memleketin sorunlarıyla ilgilenmez... Biz bu algıyı kırmaya çalışıyoruz. 7 Haziran için hazırladığımız seçim bildirgesiyle çok önemli bir yere geldik. Burada da "kaynağı nereden bulacaksınız" diye bir kaygı beslendi.

        CHP'NİN VAATLERİ

        Biz vizyonu olan, ufku olan bir proje koyduk ortaya. Bu tartışmayı bıraktık, yeni bir seçim sürecine girince, yeni bir bildirgeyle çıktık. Bizim bildirgemizin ardından diğer partiler de açıkladılar ve bizim maddelerimizi diğer partiler de aldı. Vatandaş da "demek ki kaynak var, diğer partiler de bunu görüyor" dedi.

        "CHP gelirse ülkeyi yönetebilir mi" sorusu bize geliyor. Evet, CHP Türkiye'yi yönetebilir, çünkü en iyi kadrolar bizde.

        Koalisyon görüşmelerinde dış politikayı anlarım, derin farklılıklarımız var. Ama eğitim konusunu anlamıyorum. İmam hatip okullarını niye kapatalım. Bizim derdimiz, imam hatip okullarına giden çocukların da kaliteli eğitim alması. Bizim derdimiz kaliteli eğitim vermek. 7 Haziran'dan bu yana geçen süreç, CHP'nin hem yönetimde, hem siyasette önemli bir aktör olduğunun göstergesi.

        ÇÖZÜM SÜRECİ

        Biz 14 temel ilkeden yola çıkarak, ülkenin sorunlarına çözüm getirmek istedik. Hukuk, dış politika, eğitim, ekonomi konuları... "Toplumsal barış" dediğimiz, Kürt sorununu ancak CHP çözer. Sorun parlamentoda çözülür ve toplumsal uzlaşmayla çözülür. Bu sorun uluslararası boyut kazanırsa, çözümü daha da zor olur dedik.

        Bu sorunu çözmek için samimi ve dürüst olacaksınız, gizli-özel ajandanız olmayacak, topluma bilgi vereceksiniz. Her partide bu sorunun çözümüne yönelik olarak, çok değerli isimler var. Bu değerli isimler bir araya geldiğinde çok faydalı olacak. Bizim söylediğimiz "ortak akıl heyeti"nin akil insanlar heyetiyle alakası yok. Yaşanan deneyimler, birikimler var. Biz bunları aldık, baktık ve "çözebiliriz" dedik. Sorun şu, sorunu çözecek misiniz, sorunu sömürecek misiniz? Şu an sömürülüyor. Bu sorunu çözmek konusunda siyasiler hiçbir zaman samimi davranmadılar. Eruh baskınından sonra "baldırı çıplak" söylemiyle başladı. 30 yıl sonra gelinen noktaya bakın. Gencecik babaları, çocukları toprağa veriyoruz. Benim partim oy kaybetse dahi bu sorunun çözümü için her şeyi yapacaktır. PKK evet bir terör örgütüdür. PKK'nın silah bırakması gerekli, evet bırakmalı.

        Öcalan'la rahmetli Ecevit, rahmetli Özal döneminde de görüşüldüğüni biliyoruz. Birileriyle gidip, görüşülecekse akil insanlar görüşür. Doğu, Güneydoğu'da beklediğimiz oyu alamıyoruz. Bölgeye adaylarımızı gönderdik. Kendimizi anlatmaya çalışıyoruz. Şimdi özgüveni o bölgeye verdik. Şimdi kaynaşmak istiyoruz. Sorunun temelinde yatan demokrasi eksikliğini aşamıyoruz.

        "ANAYASANIN İLK 4 MADDESİ TARTIŞMA KONUSU OLMAZ"

        Bir önceki yasama döneminde anayasanın 60 maddesinin değişmesi konusunda görüş birliğine vardı. Ben bunu demokrasinin gelişmesi olarak görüyorum. Görüşmeler sürerse bu sayı daha da artar. Anayasanın ilk dört maddesi tartışma konusu olmaz. Bir anayasa uzlaşma komisyonu ile sorunları aşabiliriz.

        Bizim için en önemli koşul yargı bağımsızlığı. Yargının bağımsızlığının sağlanması gerek.

        Görüşmelerin en zayıf halkasının, kapı arkası görüşmelerinin sağlıklı işlememesiydi. Yani liderler birbirlerine mesajlarını medya üzerinden verdi. Açık ve net konuşmalıydık. Doğrudan liderle olmasa bile ikinci adamlarla bu görüşmeler yapılabilirdi. Bu gerçekleşmedi. 1 Kasım sonrası gerçekleşebilir mi? 7 Haziran önümüzde bir örnek olarak duruyor. Türkiye'nin sorunlarını çözmek gibi durum var önümüzde. Bunu düşünmeliyiz. Biz koalisyon görüşmelerinde 14 maddemizi çözmeliydik. Önceden "biz bunları çözeriz" diyerek koalisyona evet diyemezdik.

        "İHSANOĞLU, CUMHURBAŞKANI OLMALIYDI"

        Ekmeleddin Bey, Cumhurbaşkanı olsaydı, Türkiye bugün Ortadoğu batağına düşmezdi. O batağı en iyi bilen birisiydi. Onun parlamentoya girmesini son derece olumlu buldum.

        "DAVUTOĞLU İNTİHAR ETMEK İSTEMEDİ"

        7 Haziran'dan bir ders çıkarmalıyız. "Ben uzlaşmam" demek olmaz. Siyasi seçimlerin sonrasında konuşmak daha doğru olur.

        Sayın Davutoğlu'nun bağımsız bir iradeye sahip olamaması... Biz görüşmeler öncesinde 4 yıllık bir hükümet kurulmasını istedik. AKP de bunu kabul etti. Ancak görüşmelerin 10. gününde "biz 4 yıllık hükümet istemiyoruz" dediler. Neden sonra, Cumhurbaşkanı'nın "4 yıllık koalisyon Davutoğlu için intihar olur demektir" sözünden sonra. Demek ki Davutoğlu intihar etmek istemedi.

        MHP'yle koalisyon kurmak neden daha kolay? Ortak paydaları yakalayabiliriz diye bir düşüncem oldu. Şu an Türkiye en derin krizlerini yaşıyor. Ben bu krizi aşmak için "Sayın Bahçeli siz başbakan olun" dedim. Sonuçta bu ülkeye demokrasi, uzlaşma kültürünü getirmemiz lazım. Bizim neyimiz eksik?

        2 Kasım'dan sonra ortaya çıkan tabloyu sağduyu ile yönetmek gerek. Temel hedefimiz vatandaşımızın huzurunu sağlamak.

        "1 OCAK'TAN BU YANA 70 İLDEN IŞİD'E KATILIM OLDU"

        Terörle mücadelede silahlı operasyon yapılabilir. Karşıda eli silahlı bir örgüt var. Çatışma çıkar. Ama biz 30 yıllık terörün bitmesini istiyoruz. Ama yanlış bir dış politika başka bir bela daha çıkardı, o da IŞİD. Bin 50 Türk vatandaşı IŞİD'e katıldı. 1 Ocak'tan bu yana 70 ilden katılım oldu. Bu son derece tehlikeli bir şey. Bu terörün bir anlamda korunduğu, üzerine gidilmediği. Başka bir unsur da terör örgütünün dini kullanması ve Türkiye'de taban bulması. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın cami cami bunların yaptıklarının Müslümanlık olmadığını anlatması, gençliğimizi koruması lazım. Eğer bunlar 70 ilde örgütlenmişse, hükümetin suçudur. En büyük sorumluluk hükümete düşüyor.

        "EMNİYET'TE IŞİD'İN KAYITLARI VAR"

        Adamlar ta Niğde'ye kadar gelene kadar hiçbir şey olmadı. Musul Başkonsolosluğu basıldı, 49 vatandaş esir alındı. Suruç katliamı oldu yeteri kadar sorgulanmadı. Suruç katliamı öncesi neden önlem alınmadı? Sayın Davutoğlu ile görüştüğümde bizim raporlarımızdaki bilgileri verdi. Üstelik Emniyet Genel Müdürlüğü'nün, IŞİD'in tüm kişilerin telefon görüşmelerini sakladığını çok iyi biliyorum. Şimdi yeni yeni izin vermeye başladı. Neden izin verilmiyordu? Şimdi daha büyük terör eylemi yapılmasından korkuluyor. 1970'ten beri insanlar garda toplanır Kızılay'a yürür. Nasıl önlem alınmıyor? Güneydoğu'dan Ankara'ya gelmeleri, polisin elinde fotoğrafları olması, tüm bunları bir yana bırakıyorum İçişleri Bakanı'nın hala görevde olmasını anlayamıyorum.

        Bizim üzerinde durmamız gereken terörle mücadeledir. Siz bunların fotoğraflarına sahipseniz, telefonlarını dinliyor ve yine de engelleyemiyorsanız burada büyük bir sıkıntı var. İçişleri Bakanı'nın neden istifa etmediğini anlayamıyorum. Cumhurbaşkanı "Her olayda istifa edilmez" diyor, evet ama 102 kişinin öldüğü olayda da istifa mekanizmasının çalışması gerekiyor.

        MEDYA ÖZGÜLÜĞÜ

        Bir ülkede medya özgülüğü yoksa, halkın haber alma özgürlüğünün de kapanmış olması ortadadır. Siz medyanın varlık nedenini sınırlarsanız bu demokrasi açısından vahim bir tablodur. Bir gazetenin basılması, bir gazetecinin başka bir gazeteciyi tehdit etmesi doğru değil. Siz istediğiniz kadar demokrasi var diyin, kimse inanmaz.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ