Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Nöbetçi er Menderes'e tokat atmış

        Nilüfer hanım, ne diyorsunuz" dedik.

        Celal Bayar'ın kızı Nilüfer Gürsoy "hepsi doğru" diye söze başladı:

        - Daha neler var, neler?.. İşkenceler, hakaretler, sille tokatlar.

        "O günleri" daha dün imişçesine yaşıyor.

        Örneğin...

        Babamın avukatlarından biri Gültekin Başak'tı.

        Bir gün hava çok kötü imiş, avukatlar Yassıada'ya gidememişler.

        Sadece babamın avukatı Gültekin bey motorla ve güçlükle geçebilmiş.

        Yassıada'da, koridorda Adnan beyle karşılaşmış.

        Babamla Menderes' in hücreleri yan yana.

        Adnan bey, Gültekin beye sormuş:

        - Sayın avukat beyefendi... Benim avukatım nerede?.. Gelmediler mi?

        Adnan beyin, avukatla konuştuğunu bir nöbetçi görmüş.

        Ve "gir hücrene" diyerek, Adnan beye tokatı patlatmış.

        Avukat Gültekin Başak "tanığı olduğu olayı" Bayar'a anlatmamış.

        Bayar "avukat bey çok heyecanlısınız, bir şey mi oldu" diye ısrar etmiş ama...

        Avukat "susmuş."

        Daha sonra Bayar asılmayıp da Kayseri cezaevine nakledilince...

        Bir gün ziyaretine gelen avukatına sormuş:

        - Gültekin bey, Yassıada' da o gün ne olmuştu da siz aşırı bir heyecana kapılmıştınız? Efendim gözümün önünde Menderes tokatlanmıştı.

        Nilüfer Gürsoy:

        - Babam bunları bize pek anlatmazdı... Ama yine de ucundan kıyısından öğrenirdik... Yassıada' nın ilk günlerinde tahtakurulu yatakta yatırmışlar... Bu da işkencenin bir parçası.

        Nilüfer hanım "anlatacak daha o kadar çok şey var ki" diye devam etti:

        - Hangisinden başlasam bilmem ki?.. Mesela Fatin Rüştü Zorlu' nun (idam edilen eski Dışişleri Bakanı) dövülmesi olayı... Anlatayım mı?

        "Kalsın" dedik:

        - Yeter Nilüfer hanım... O günlere dönüp sizi bir kez daha üzmeyelim.

        Ve son...

        Nilüfer hanımın annesi Reşide Bayar İstanbul'dan trene biner.

        Ankara üzerinden Kayseri'ye, gidecektir.

        Kayseri cezaevinde yatan kocası Celal Bayar'ı ziyarete.

        Yassıada, yargılanma, hakaretler Reşide hanımı öyle üzmüştür ki...

        Tren İzmit'e varınca, yorgun kalbi duruverir.

        Demirel: "Çok zor, çok kötü günlerdi"

        - Sayın Demirel... Menderes'in idamı... İdamdan önce prostat muayenesi... Hakaretler.

        - Çok zor, çok kötü günlerdi... Doğrusu dönmek ve konuşmak istemiyorum... Çok üzüldüğüm günlerdi.

        Demirel 1965'te Başbakan oldu.

        Ve "makam odasına" girdi.

        Oda "Adnan Menderes' in odası."

        Demirel:

        - Adnan beyin oturduğu koltuk duruyordu... Çalıştığı masa da.

        O anda ne hissettiniz?

        - Adnan beyin hizmet ve demokrasi bayrağı, ihtilalle yere düşmüştü... Bayrağı yeniden burca dikmek gerektiği hissiyle Adnan beyin koltuğuna oturdum.

        Vatikan'dan Berin Menderes'e

        Bu kez de "ailesi" sıkıştırılıyordu.

        "Menderes' e kim, ne hediye verdi" diye.

        Menderes'in eşi Berin hanım "yabancılara" mektup yazdı.

        Mahkemede "delil olarak kullanmak üzere" belge istedi:

        "Eşime bir hediye verdiniz mi?"

        Demirel:

        - Adnan beyin makamına, mevkiine değil, demokrasi aşk ve hizmetine taliptim.

        - O koltuğun hakkını vermem gerektiğini düşünüyordum... Verdiğime de inanıyorum.

        - Menderes' in odasında çalışmak benim için müthiş bir itici güç oldu.

        Sayın Demirel... Celal Bayar size ihtilal dönemini, karşılaştıkları muameleyi anlattı mı?

        - O konu açılınca Celal bey müthiş bir acı içinde olurdu... İnanılmaz bir teessür... Derin üzüntü.

        Demirel:

        - 1960, 1971, 1980... Devlete karşı yapılan olaylardır... Olup bitenler acısıyla tatlısıyla, ızdırabıyla sevinciyle bizimdir... Bunlardan husumet değil, ders çıkarmaya çalıştık.

        - Sayın Demirel... İhtilalden sonra bir hakarete, fiziki olaya, tartaklanmaya, incitici davranışa maruz kaldınız mı?

        - Başbakanlık' tan alınıp Hamzakoy' a, Zincirbozan' a yollanmak kafi derecede incitici değil mi?.. Hayır, bahsettiğiniz anlamda bir kaba davranışları olmadı . . . Şahsımıza karşı naziktiler.

        Ve "Menderes ailesinin arşivinden" bir belge.

        Vatikan'ın "cevap yazısı."

        Madame,

        Tarafımdan ne size ne merhum zevciniz eski Türkiye Başvekili Bay Adnan Menderes'e hiçbir hediye sunulmamış olduğunu 20 Aralık 1961 tarihli mektubunuza cevaben arz ederim.

        Mukaddes peder tarafından hediye olarak verilen papalık nişan, fotoğraf ve madalyalarının hepsi, resmi mevki işgal eden eşhasa verilmiş olsalar dahi şahsi hediye telakki edilmektedir.

        Üstün hürmetlerimin kabulü ricasıyla.

        F. Lardone Nonce

        Int. Apost.

        (Papalık Büyükelçisi)

        Menderes'in ölümünden sonra ailesi "uzunca bir süre böyle işlerle" uğraşmak zorunda kaldı.

        "Bir şey çıkmadı" ama...

        "Aileye" yapılan tam bir işkenceydi.

        Bir idam mahkûmunun oğlu: Mehmet Dülger

        Örneğin...

        Adnan Menderes'in 3 oğlu... Merhum Yüksel ve Mutlu Menderes

        ile Aydın bey.

        Samet Ağaoğlu' nun eşi Neriman hanım.

        Namık Gedik' in eşi Melahat hanım.

        Bugün Meclis'te "bir oğul" var:

        Demokrat Parti milletvekili Bahadır Dülger'in oğlu Mehmet Dülger.

        Ve bir de "torun."

        Yine DP milletvekili Şeyh Selahattin İnan'ın torunu Eyüp Safter Gaydalı.

        Yassıada mahkemesi 15 kişiyi idama mahkûm etti.

        3'ü asıldı. Diğerlerininki "müebbete" çevrildi.

        Mehmet Dülger'in babası Bahadır bey "idam mahkumu 15 siyasetçiden biriydi."

        Dün öğle yemeğini gazetede Mehmet Dülger'le birlikte yedik.

        Elindeki resim "içler acısı... Yüz karası."

        İdam mahkumlarının elleri "arkadan bağlanmış."

        Bir "şilte üzerine" çökmüşler.

        Şiltenin içi yün ya da pamuk değil...

        "Tahta parçaları."

        İdamı bekliyorlar.

        Mehmet Dülger Menderes'in ve babasının uğradığı "hakaretleri"

        anlattı ve... Sonra dedi ki:

        Siyasete atılırken çok düşündüm.

        Babamın intikamını almak için mi siyasete giriyorum diye.

        Evet, itiraf ediyorum:

        Siyasete bir intikam duygusuyla girdim.

        İntikamım, Türkiye' nin tam anlamıyla sivil bir demokrasiye kavuşması.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ