Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İstanbul'daki Romanlar: Donarak da öldük yanarak da

        ÜMRAN AVCI / GAZETE HABERTÜRK

        Fotoğraflar: Erdem ŞAHİN

        Çanakkale’nin Ezine İlçesi’nde, Ünzile Türkmen’in (48) çadırda donarak ölmesi gözleri Romanların yaşam koşullarına çevirdi. Pendik ile Sultanbeyli arasındaki barakalarında görüştüğümüz 5 çocuklu Roman anne Gülcan Demirkıran, “Açlıktan da, soğuktan da ölebiliriz. Bak benim çocuğum yanarak öldü” dedi.

        İstanbul'daRoman derneklerinin verilerine göre 300 ile 400 bin arasında Roman bulunuyor. Bunların yaklaşık 15 bini çok kötü koşullarda yaşıyor. Biz de Pendik ile Sultanbeyli arasındaki boş bir arazide çok kötü koşullarda yaşayan Romanlarla konuştuk.

        Burada aşağı yukarı 32 hanede 150 Roman yaşıyor. Yağmurda çamur deryasına dönen yerde, naylonlar ve brandalarla kendilerince hazırladıkları barınaklarda kalıyorlar. Ne elektrik var ne de su. Eski arabalarının akülerinden sağladıkları enerjiyle aydınlanıyorlar. Ama çoğunluk havanın kararmasıyla birlikte karanlığa gömülüyor. Çocukların çoğu hasta, yaşlıların da. İşte Romanların kendi anlatımlarıyla yaşadıkları:

        ‘İKİ GÜNDÜR YEMEK PİŞMİYOR’

        Aysel Düvenci (64): “Kocam astım nefes alamıyor. Hastaneden cihaz verdiler ama evde öylece duruyor çünkü elektrik yok. Gel bak evime yaşanır mı burada? Köpek bağlasan durmaz. Elektrik yok, su yok. İki gündür sobanın üstünde nohut pişiriyorum daha pişmedi. Pişmez tabii. Param olsa, tüp alabilsem midemize iki kaşık yemek gidecek. Bize bir yer göstersinler. Başımızı sokabileceğimiz, elektriği suyu olan bir yer. Sonra o borcun karşılığı bizi ölene kadar istedikleri işte çalıştırsınlar. Yeter ki insanca yaşayalım...”

        ‘OĞLUM HASTA’

        Yaşariye Örs (20): “Oğlum bronşit, soğuk yatakta yatıyor. Altımızdan su akıyor iyileşir mi? Para yok ki doktora götürelim. Her gün makarna ya da pirinç yiyoruz. Dün aç yattık. Eskiden plastik alırlardı hurdacılar bizden. Artık onu da almıyorlar. Aç, beş parasız ve işsiz kaldık ortada.”

        ‘KIZIM ÇADIRDA YANARAK ÖLDÜ’

        Gülcan Demirkıran (33): “Beş çocuğum var. Biri yanarak öldü. Yarın bir gün soğuktan da ölürüz belki. Donarak da öldük yanarak da... Kocam askerdeydi. Çadırda kalıyorduk ve sobada yakacak yoktu. Ne bulursak yakıyordum. Soba aniden parlayıp alev aldı. İtfaiye gelene kadar yandı, kurtaramadım çocuğumu. 1.5 yaşındaki Burcu’m yanarak can verdi. Geçen kar suyunu eritip makarna yaptım. Bir hayırsever odun getirdi onu yakıyoruz. O bitince ne yapacağız bilmiyoruz.”

        ‘SUYUN ÜSTÜNDE YATIYORUZ’

        Serpil Çelik (33): “Çöpten topladığımız ekmekleri yiyoruz. Çoğu zaman aç kalıyoruz. Yazın yılanlarla, kışın farelerle iç içe yaşıyoruz. Geceleri nasıl soğuk anlatmak imkânsız. Ne bulursak üstümüze atıyoruz. Isınıyor muyuz? Tabii ki hayır. Suyun üstünde yatan ısınır mı?” Çoğu çıplak ayakla çamurda dolaşan çocuklarsa, “Kışın ayakkabılarımız hep çamurlu. Yaşadığımız yerde su olmadığı için okul kıyafetlerimiz çabuk kirleniyor. Günlük kıyafetle okula gidiyoruz. Öğretmenler de bize kızıyor” diyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ