Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İnanç 10 cümlede Kur’an-ı Kerim'in fazileti

        M. Fatih ÇITLAK / GAZETE HABERTÜRK

        Biraz popülaritesini kaybetti ama hâlâ sıkça kullanılıyor bu tabir. Birisi arar ve siz müsait değilsinizdir veya söz yarım kalır, yoğunsunuzdur, belki de meşgul. Karşı tarafı rahatlatan bir cümle olarak icat edilmiş. “Döneceğim ben sana” dersiniz ve telefonu kapatırsınız, ama şimdi iletişim imkânları o kadar gelişti ki bu söz bile eskisi kadar revaçta değil artık. Ama bizde huy olarak kaldı galiba. “Döneceğim ben sana” deyip ertelediğimiz, hiçbir zaman vaat ettiğimiz tatta kalmayan dönüşler veya dönemeyişler. Hâlâ merak ediyor musunuz niye bu sözle başladığımı?

        Gerçi muhtelif konularda da “Birlik’te Sohbet” köşesinde sizlerle paylaşmak istediğim şeyler var ama sözlerime böyle başlamamın sebebi çok farklı.

        Tövbe, kul olarak bulunman gereken yere gelip oturmaktır. Asıl fıtrat ayarlarına dönmektir. Bundan dolayı tövbe etmek için ille de günahkâr olmaya lüzum yoktur. Fakat nerede olduğunu ve olman gerektiğini hatırlamandır tövbe. Belki başın dönmüş, hiç yapmam dediğin şeyleri yapmış olabilirsin. İnsanlardan, kendinden utanacağın işlere de bulaşmış olabilirsin. Ama tövbe, Allah için olsa bile aslında kulun kendisi için ayarlanmış, hazırlanmış gerçek şahsiyet ve karakteridir.

        Kişi tövbe ettiğinde Allah’ın huzurundaki yerini alıyormuş gibi hissedebilir. Şu unutulmamalıdır ki, tövbeyle insan kendisinin en kıymetli olduğu ve yine sadece kendisine mahsus şekilde tayin edilmiş olan yere gelip oturmuştur.

        “Döneceğim ben sana” demekle tövbe olmaz. Dönmek istemenin değil, bu isteği içinde hissetmenin de değil, gerçekten dönüşümün adıdır tövbe.

        “Ben ileride tövbe ederim, şunu yapmaktan bunu yapmaktan vazgeçerim” sözü psikolojide de irdelenen, kendine fazlaca güvenip özgüvenini yanlış tarafa kullanan insanın görüşüdür. Maalesef bu söz ciddiyetle düşünüldüğünde hiç de masum değildir. Çünkü ileriki hayatına ait kontrol, takdir ve tasarrufu sanki kişinin kendi elindeymiş gibi bir ukalalık alametidir.

        TÖVBENİN FARKLI ŞEKİLLERİ VARDIR

        “Allah Teala kimlerin tövbesini kabul eder?” diye sorulsa cevabı çok açık ve nettir: “Samimiyetle tövbe eden herkesin...” Tövbenin gerekli olduğunu anladığımızı varsayalım. Peki bunun bir şekli var mı? Tabii ki var. Bir insanı kırdın ise ondan özür dilemek, helalleşmek tövbedir. Anneni babanı incittiysen pişman olmak ve gönlünü almak bir tövbedir. Haram olan herhangi bir şeyi işliyorken kalben tam bir pişmanlıkla bunları terk edip artık yapmaman tövbedir. Namaz kılamıyorken pişmanlıkla Allah’ın huzuruna koşarak, canla başla secdeye kapanman, namaz kılman bir tövbedir. Haksız kazanç elde ettiysen bunu sahiplerine ödeyerek Rabb’ine karşı boynunu bükmen çok güzel bir tövbedir. Tövbenin şekli, insanın yaptığı fiilleri düzeltmesiyle özdeşleşmiştir.

        “Estağfurullah, tövbe” demek tövbenin sözü ve zikridir. Tövbenin hali ise yaptığın kötü fiiller, hani kötü fiil derken de küçük bir izahat verelim, seninle Rabb’inin arasını açan, bulunduğun yahut bulunman gereken yerden seni uzaklaştıran her şey...

        İşte bunlar aklına geldiğinde duyduğun pişmanlık senin tövbenin ilk adımıdır. Bundan sonraki adımlarda artık sana tatlı gelen günahlar gözünde ve gönlünde çirkin hal alır. İşte bu; tövbenin kabulünün en güzel alametidir.

        Hasan’ül Basri’ye sormuşlar, “Tövbenin kabul olduğunu anlayabilir miyiz?” diye. Hazret, “Tabii ki” demiş: “İstiğfar edip tövbe ettiğiniz günahlar aklınıza geldiğinde içinizde sızı, kalbinizde pişmanlık hissediyorsanız tövbeniz kabul olmuştur. Yok öyle olmuyor da tadı ve zevki hatırınıza gelip iç çekiyor, yalanıyorsanız henüz tövbeniz kabul olmamıştır.”

        Zerre kadar imanı olan herkes, neyi yanlış neyi doğru yaptığını şöyle ya da böyle kalbinde, vicdanında hissedebilir. Fakat her şey gibi bu hususta da en azından hataları, sevapları öğrenmek için kişiye dini bilgiler gereklidir. Zamanımızda birçok insan neyin günah neyin sevap olduğunu bile maalesef bilemiyor. Ancak unutmayalım ki, Allah Teala’nın kapısı hayatta olduğumuz, nefes aldığımız her an için ardına kadar af ve merhametiyle açıktır. Ölmeden evvel girebilene aşk olsun!

        KUR’AN-I KERİM’İN FAZİLETİ

        - Mushaf olarak elimizde bulunan Kur’an-ı Kerim hiçbir ayeti, harfi değişmeden, bozulmadan, eksilmeden günümüze kadar gelmiş, kıyamete kadar da korunmaya devam edecektir.

        - Allah Teala Kur’an-ı Kerim’i indirdiğini nasıl apaçık beyan ediyorsa bu Kur’an’ın muhafaza edileceğini de aynı şekilde vaat etmiştir.

        - Kur’an-ı Kerim’de bazı ayetlerin bulunmadığını, eksiltildiğini, değişiklik yapıldığını iddia etmek, Kur’an’ın ayetlerini inkâr ederek küfrü tercih etmek demektir.

        - Kur’an-ı Kerim’in bütün ayetleri herkesi bağlar, tabii Allah ve Peygamber’ine iman etmiş ise.

        - Kur’an-ı Kerim ne güzel şefaatçidir! (Hadis-i şerif)

        - Kur’an’ın bir harfini okumak bile kişiye manen 10 derece kazandırır, 10 sevap bahşeder ve 10 günahı silinir.

        - Bir insanın namaz kılacak kadar Kur’an-ı Kerim’i ezberlemesi elzem olduğu gibi bu okuduklarının manasını öğrenmesi de gereklidir.

        - Kur’an-ı Kerim’i okumak, okutmak, sevmek, okuyanları sevmek, her türlü hürmet asla zayi olmayan sevap davranışlardır.

        - Kur’an-ı Kerim’i öğrenmeye çalışırken zorlanmanın katbekat sevabı ve ecri vardır.

        - Kur’an-ı Kerim’i okuyan bir kul Rabb’iyle konuşur, Rabb’iyle buluşur.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ