Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Varşova dönüşü kritik açıklamalar

        Selçuk TEPELİ/GAZETE HABERTÜRK

        Soğuk Savaş döneminde, NATO’nun karşısında Sovyetler Birliği’nin başını çektiği bloka adını veren “Varşova Paktı”nın Varşova’sında gerçekleşen bir NATO zirvesi, başlı başına ilginçti. Polonya ve 3 Baltık ülkesindeki NATO askeri varlığının artırılması kararını Rusya’nın “Yeni Demir Perde’yi NATO oluşturuyor” diye eleştirmesi daha da ilginçti. Dünya çok değişti. Başta uluslararası terör olmak üzere, NATO’nun çok boyutlu tehditler karşısında kendini yeniden şekillendirmesi, Batı’nın en önemli meselelerinden biri...

        -Zirveyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Ağırlıklı olarak, özellikle çok yönlü, çok boyutlu tehditler, küresel sınamalar, bunlara karşı gereken kritik tedbirler ele alındı. Güneyden ve doğudan gelen tehditler bağlamında ittifakın istikrarı yayma kapasitesinin güçlendirilmesi, müttefik ülkelerin kapasite ve mukavemetlerinin artırılması hususlarında alınabilecek tedbirler üzerinde de durma fırsatını bulduk. NATO’nun özellikle terörizme karşı mücadelede şimdiye kadar olduğundan daha fazlasını yapmasının gereğini ısrarla vurguladık. Buna atıfla ben de güneyde Suriye ve Irak’taki gelişmelerden kaynaklanan duruma, delilleriyle birlikte ısrarla vurgu yaptım.

        Varşova’da, devlet ve hükümet başkanları düzeyinde Sayın Poroşenko’nun da katılımıyla düzenlenen NATO-Ukrayna Komisyonu Toplantısı’nda, Ukrayna’daki durumu ele aldık. Bu ülkeye yönelik NATO desteğinin takviye edilmesi amacıyla oluşturulan kapsamlı yardım paketini de tasdik ettik.

        NATO-Rusya ilişkileriyle ilgili olarak da bir yandan uluslararası hukuk ve taahhütlere saygı temelinde diyaloğu sürdürmenin önemini, diğer yandan da caydırıcılığın korunması gereğini vurguladık. Diyalog mekanizmalarının her halükârda devam ettirilmesi üzerinde ısrarla durduk.

        Afganistan konusunda ise en fazla ve düzenli katkı veren müttefiklerden biri olarak Türkiye’nin Afganistan’ın barış ve istikrarı için bugüne kadar gösterdiği çabaları önümüzdeki dönemde de sürdürme kararında olduğunu ifade ettik. NATO Gürcistan Komisyonu Toplantısı’nda, Gürcistan için 2014 yılında kabul edilen kapsamlı paketin uygulanması gözden geçirildi.

        Özellikle gerek Gürcistan’ın, gerek Bosna-Hersek’in, gerek Makedonya’nın NATO’ya alınması konusunu ikili görüşmelerde de NATO üyesi ülkelere özellikle vurguladım. “Bu genişlemeden, büyümeden çekinmemek gerekir, tam aksine bu NATO’nun güçlenmesi anlamına gelecektir” dedik. Zirve vesilesiyle, muhtelif müttefik ve ortak ülkelerden muhataplarımla bir dizi ikili temas, uzunca görüşmeler yapma imkânım oldu. Kasımda, İstanbul’da NATO Parlamenterler Asamblesi toplanacak. NATO’nun bundan sonraki liderler zirvesine ev sahipliği yapmaya talip olduğumuzu da ifade ettik.

        -NATO’nun caydırıcılığını güçlendirmek için ABD’nin Polonya civarına asker yerleştirmesi konusu gündeme geldi. Türkiye’den bir talepte bulunuldu mu?

        Bize o türden bir talep gelmedi. Afganistan örneğinde de görüldüğü üzere, genelde lojistik destek sağlıyoruz. Şu anda mesela Kâbil’deki havalimanının işletilmesini biz üstlenmiş durumdayız. “2017’nin sonuna kadar bunu uzatabiliriz” dedik. Olumlu bakı- lıyor. Kâbil Havalimanı’nın işletilmesini biz devam ettirece- ğiz, öyle gözüküyor. Ama farklı yerlerde lojistik destek talepleri olursa ayrıca değerlendirilir tabii ki. Özellikle ikili görüşmelerde konuştuk; terörizmin ve teröristin, uluslararası tanımının netleştirilmesi yapılması lazım. İsteyen istediği gibi bir terörizm, terörist tanımı yapmamalı, yapamamalı. Eğer bu uluslararası hukuk literatürüne de oturtulursa, o zaman Türkiye’deki terör tanımıyla Almanya’daki tanım farklı olamaz. 20 yıl önce bu çerçevede bir tanımlama girişimi olmuş ama o zamandan bu yana şartlar çok değiştiği için mutlaka güncelleme yapılmalı. Türkiye olarak biz Terörle Mücadele Yasamızı, son 14 yıl zarfında uluslararası yasaları da göz önünde bulundurarak hazırladık. Şimdi bizden bunu tekrar gözden geçirmemizi isteyenlere, mevcut şartların dikkate alınması gerektiğini söylüyoruz. İstanbul’da hava limanındaki saldırının, daha öncesinde Vezneciler’de, Ankara Garı’nda, Gaziantep’te, Diyarbakır’da terör saldırı- larının yaşandığı bir süreçte, yasanın esnetilmesi tabii ki doğru olmaz. Brüksel, Paris, Lahor, dünyanın her yerinde terör saldırılarının yaşanabildiği bir süreçteyiz. Tüm bunları kapsayacak şekilde bir terörizm ve terörist tanımının yapılması, bunun uluslararası hukuk literatü- rüne de girmesi lazım.

        -Sınır güvenliğinde NATO bizi epey yalnız bırakmış durumda. Oysa Kilis’e yapılan füze saldırıları 5’inci maddenin hayata geçirilmesi için teknik olarak yeterli. Bundan sonra daha fazla yanımızda olacaklar mı?

        Sınır güvenliği noktasında, yaptığımız ikili görüşmelerde hepsi bizi destekleyeceklerini söylüyorlar. Ancak Varşova’daki toplantının gündeminde daha çok küresel sınamalar karşısında NATO’nun neler yapılabileceği, Ukrayna, Afganistan gibi meseleler üzerinde duruldu. Suriye konusunu da gündeme getirdim. DAİŞ, üzerinde ısrarla durulan bir konu. Adeta bütün terör noktasında hedefe konulan şey DAİŞ. Ama ben DAİŞ’in yanında PKK’yı, PYD’yi, YPG’yi, DHKP-C’yi özellikle gündeme getirdim.

        -ABD’nin HIMARS füze sistemlerinin ağustosta geleceği söyleniyordu.

        ABD teslimatı maalesef bize verdiği tarihte gerçekleştiremedi. Mayıs için söz vermişlerdi, birer ay birer ay ertelediler. Bizim Fırtına obüslerimizle arasındaki fark sadece menzilden kaynaklanıyor. Obüslerimiz de gayet iyi, ama bizimki 40 kilometreyi, o 90 kilometreyi. Konuştuğumuzda göndereceklerini söylüyorlar. Arkadaşlarımız da muhataplarıyla konunun takibini yapıyor.

        -Suriyelilerle ilgili vatandaşlık açıklaması yapmıştınız, çok konuşuldu. Bu konuyla alakalı ne söylemek istersiniz?

        Şunu çok açık, net söyleyeyim: Bazı siyasilerin vatandaşlık konusunda ileri geri konuşmaları beni ciddi manada üzüyor. Yani bir insanoğlu herhangi bir ülkeye vatandaşlık müracaatında bulunsa, o başvuruya “Hayır ben seni almam” ya da “Almıyorum” şeklinde bir yaklaşımla peşinen karşı çıkılması doğru olur mu? Bugün bir Türk, Almanya’ya gidiyor Alman vatandaşı oluyor da; Amerika’ya gidip Amerikan vatandaşı oluyor da; benzer durumlar bizim ülkemizde yaşayanlar için neden mümkün olmasın? Kaldı ki bizler burada bu insanlarla yıllardır arkadaşlık, kardeşlik, akrabalık hukuku içerisinde yaşamışız. Vatanlarından hicret ederek, ensar olarak bizi görmüş, bize sığınmışlar. Biz bu mültecileri yıllarca kamplarda barınmaya mı mahkûm edeceğiz? Yıllarca boş buldukları apartmanların bodrum katlarına mı mahkûm edeceğiz? Belediyelerimiz bana neler anlatıyorlar neler. Bakıyorsunuz bir bodrumda 9, 10, 15 kişi tıkış tıkış kalıyor. Böyle olacağına, ilgili bakanlıklarımız, öbür tarafta istihbarat teşkilatımız bir dayanışma içerisinde bir çalışma yapsınlar, kamplar, evler, buralardaki insanlar gözden geçirilsin ve bu Suriyelileri biz ülkemizin belli yerlerine yerleştirelim. Hatta hatta, gerekirse TOKİ’nin elinde boş konutlar var. Biz nasıl Ahıska Türklerine Erzincan’da konutlar verdiysek, ki onlar bunu taksitlendirdiler ve ödeyecekler, biz bunlara da belirli bir iskan ve istihdam politikası uygulamak suretiyle aynı şeyi yapabiliriz. Mesela bu insanların çoğu şu an kaçak çalıştırılıyor. Biz diyoruz ki tüm bunlara bir çözüm üretilmeli. Bu insanların içinde doktoru var, mühendisi var, avukatı var, sağlık elemanları, öğretmenleri var, bütün bunlardan ülkemiz istifade edebilir; bunlara vatandaşlık verilebilir.

        -“Ya geri dönmezlerse” deniyor...

        Çifte vatandaşlık esas alınır. Çifte vatandaş olanların, vatandaşlık alanların dönmesi şart mı? Amerika’da vatandaşlık alanlardan kendi ülkelerine dönen de oluyor, dönmeyen de oluyor. Almanya’dan vatandaş- lık alan Türklerin tümü ülkelerine dönüyor mu? 1963’te gittikleri zaman kimse onlara “Dönecek misin, dönmeyecek misin?” demedi ki.

        BAHOZ ERDAL’IN ÖLDÜRÜLMESİ...

        'BİZE GELEN BİLGİ DE BU YÖNDE, TEYİDİ İÇİN ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR'

        -PKK’nın elebaşılarından Bahoz Erdal’ın öldürülmüş olmasıyla ilgili iddiada size ulaşan bir bilgi var mı?

        Bize ulaşan bilgiler de bu yönde. Suriye tarafında, 14 kişilik bir ekiple birlikteyken öldürüldüğü biçiminde bilgiler söz konusu. Bu yöndeki haberlerin teyidine yönelik çalışmalar halen devam ediyor.

        -Son dönemde örgütün içinde büyük görüş ayrılıkları ve iç çatışmalar olduğu iddiaları var.

        Bizdeki bilgiler, bunların iddia değil gerçek olduğu yönünde. Örgütün ciddi sıkıntılar yaşadığı ortada. Bu sıkıntıyı artık gizleyemez hale geldiler. Örgütten kaçmalar, terk etmeler de bundan kaynaklanıyor. Bunu, terörle mücadelede başarımızın etkisi olarak da yorumlamak mümkün.

        ‘AB’NİN NATO’YA İHTİYACI ARTTI’

        “AB’nin Brexit kararından sonra NATO’nun desteğine ihtiyacının daha da arttığını görüyoruz. Avrupalı müttefiklerin tamamını bir araya getiren, ABD ve Kanada’yı ittifakın içine dahil eden NATO’nun konumu güçlendi.”

        ‘HİÇ ÇEKİNMEYE GEREK YOK'

        “Bu millet, şu anda 79 milyonuyla 780 bin kilometrekarede yaşıyor. Bizim yarı yüzölçümümüzdeki Almanya, şu an 85 milyon. Biz tüm bu meselelere çözüm üretebilecek, bunların rahatlıkla üstesinden gelebilecek bir ülkeyiz.”

        GAZZE’YE YARDIM

        'HALİD MEŞAL'LE BAYRAMDA GÖRÜŞTÜK TEŞEKKÜRLERİNİ BİLDİRDİ'

        -İsrail’le varılan mutabakatın ardından yardım TIR’ları ulaştıktan sonra Hamas’la, Meşal’le bir görüşmeniz oldu mu?

        Bayramlaşma esnasında Halid Meşal’le bir görüşmem oldu. Kendisi bizlere teşekkürlerini bildirdi. Tabii o esnada 14 bin tonluk bir gemi var. Bir sıralama yaptılar; “Önce oyuncak, giyim, gıdaya doğru gidelim” dendi. İlk etapta her ay en az bir gemi gönderelim istiyoruz. Bu hususta İsrail tarafının da olumsuz bir yaklaşımı yok. Türk-İsrail ortaklığında kurulmuş bir enerji santralı var, oradan da enerji alma şansımız var.

        -Diğer İslam ülkelerinden bu hususta maddi- manevi destek var mı?

        Bize söz vermiş olan 3-4 ülke var. “Memnuniyetle koordine edebiliriz” dediler. Önce bize yıllık maliyetinin ne olacağını bir çıkaralım, sonrasında ona göre bir paylaşıma gideceğiz.

        ABD’DEKİ OLAYLAR

        'POLİS TABİİ Kİ YETKİYLE DONATILMALI AMA SINIRSIZ YETKİ OLMAZ'

        -Siz NATO toplantısındayken ABD’de tansiyon yükseldi. Polis şiddeti nedeniyle öldürülen siyahi Amerikan vatandaşları var. Bir siyahi Amerikalı da polislere ateş açtı, polislerden hayatlarını kaybedenler oldu. Nasıl değerlendiriyorsunuz ABD’deki bu tansiyonu?

        Hayra alamet bir gelişme değil. 7 ayda sivil ölümleri 560’ı aşmış durumda. Bu sancıların kaynağında ne yatıyor, ne oluyor, ne bitiyor, onu bilemem. Bunun analizinin iyi yapılması lazım. Bütün bunlar, dünyadaki gelişmeler karşısında başta biz siyasiler olmak üzere çok daha hassas olunması gerektiğini gösteriyor. Terörist ile sivili ciddi bir şekilde ayırt etmemiz gerektiğini ortaya koyuyor. Polis, güvenlik güçleri birçok yetkilerle donatılmalı, onların da geleceğini düşünmek lazım elbet. Ama böylesi sınırsız bir yetki tabii ki olamaz. Siz bir insanı yere yatırıyorsunuz, ondan ehliyetini göstermesini istiyorsunuz, o da silahının cebinde olduğunu söylüyor, buna rağmen siz kalkıyorsunuz onu hemen yerde yatarken elleri kelepçeli olduğu halde öldürüyorsunuz. Bunun izahı olmaz. Aynı şekilde daha sonra yine yaşanan olaylar, bunların izahı olmaz. Bana göre savunmasız insanların öldürülmesi kategorisine girer. Mesela, bir diğer olayda eşinin yanında çekiyorsun, direksiyon başındaki vatandaşı öldürüyorsun. Bu tür eylemlerin izahı olmaz.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ