Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Arif Doğan mahkemede JİTEM'i anlattı

        Serdar KULAKSIZ - Şefik DİNÇ - AHT

        Balyoz Davası nedeniyle ara verilen Ergenekon davalarına 2 ay aranın ardından dün devam edildi. YP Genel Başkanı Tuncay Özkan, Gazeteci Mustafa Balbay ile halen hastanede tedavi gören Mehmet Haberal'ın da aralarında bulunduğu 27'si tutuklu 110 sanıklı davanın 96'ncı duruşmasına tam 600 izleyici gelince izdiham yaşandı.

        Duruşmada ilk kez dinlenen emekli Albay Arif Doğan, Genelkurmay ve Jandarma Komutanlığı tarafından doğrulanmayan JİTEM'in kadrolu bir kuruluş olmadığını belirterek, "Geçici bir süre denenmek için kurulmuş operatif istihbarat birimidir" dedi. PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan diye basına açıklamalar yapan kişinin aslında başka birisi olduğunu ileri süren Doğan, "Abdülkadir Aygan'ı ben öldürttüm.Ölmüş adamı kullanıyorlar. İsveç'de yaşadığı söyleniyor. Çocuklarıyla gelsin DNA testi yapılsın. Kesinlikle o olmadığı ortaya çıkar" diye konuştu.

        İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda görülen duruşmaya Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, İzmir Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Atilla Sertel, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven'in de aralarında bulunduğu yaklaşık 600 kişinin izleyici olarak geldi. İzmir Atatürkçü Düşünce Derneği ve Yeni Partili(YP) üyelerinin tam 12 otobüsle gelerek izlediği duruşmada sıralar tamamen dolunca gazeteciler avukatlara ayrılan bölüme alındı.

        ARİF DOĞAN: JİTEM KADROLU KURULUŞ DEĞİLDİR

        Haydarpaşa GATA Hastanesi'nde tedavi gören ve sağlık sorunları nedeniyle tutuksuz yargılanan emekli Albay Arif Doğan ise ambulans ile duruşmaya getirildi. Doktor eşliğinde oksijen tüpüne bağlı olarak savunmasını yapan Doğan, kimlik tespitinde babasından kalan pamuk tarlaları, eşinin kalan fındık tarlaları ve emekli maaşı ile aylık gelirinin toplam 7-8 bin TL olduğunu söyledi.

        Doğan, "Hepsi helaldir yani" dedi. Mesleğinin sorulması üzerine "Eğer 20 yıl dağlarda çarpışılan bir meslek varsa o meslektenim, emekli subayım" cevabını veren Doğan, 6 tep telefonu kullandığını, bunların sadece 2 tanesini ezbere bildiğini ifade etti. Doğan, "Diğerlerini telefonlarımı dinleyenlerden sorabilirsiniz. Hepsini dinliyorlar zaten" dedi.

        Hakkındaki suçlamaları Doğan'ın yüzüne okuyan Mahkeme başkanı Şengün, "Ergenekon Terör Örgütü olmak, yasadışı bilgileri tutmak, uyuşturucu, silah ve mermiler bulundurmakla Suçlanıyorsunuz. Avukatınız hazır. Siz de hazır mısınız" sorusunu yöneltti. Suçlu olmadığını ve aklanmak için de kendisini savunmayacağını söyleyen Doğan, "Bir hakim ve savcı beni hasta yatağımdan alıp hastaneye yatırdı. İsterseniz beni bir daha öldürün ama ben suçlu değilim" diye konuştu.

        JİTEM'İ KÜÇÜK'E DEVRETMEDİM

        JİTEM'i kurup emekli Tuğgeneral Veli Küçük'e devrettiği, organize suç lideri Sedat Peker'le görüştüğü, uyuşturucu ve silah bulundurduğu iddialarını tek tek yanıtlayan Doğan, "Vatan haini değilim. Hiç şüpheniz olmasın. JİTEM'i bilen bir kişi varsa beni iğneyle öldürün. Veli Küçük'e JİTEM'i falan devretmedim. Ona Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı'nı devrettim. Sedat eker'le görüşüyormuşum, Reis diye hitap ediyormuşum. Ben istihbaratçıyım herkesle görüşürüm. Kerhanedeki orospuyla da görüşürüm. Generaller de devletin bakanları da Sedat Peker'le görüşüyordu" ifadelerini kullandı.

        SES KAYITLARI BENİM DEĞİL

        İnternete düşen ses kayıtlarının kendisine ait olmadığını söyleyen Doğan, şunları kaydetti:

        "Ben aptal değilim, Arif Doğan'ım. 21 yıldır dağda yaşadığım için hayvan olmadım. İnsanları yaşatmaya çalıştım. Öyle ölümler gördüm ki bu suçlamalar az bile kalır. PKK tarafından kaçırılan bir Mehmetçiğin nasıl öldürüldüğünü gördüm. Başından ve omzundan asılıp altına konan saçta yakılmış, iskeleti çıkmıştı. Be o Mehmetçiğin iskeletine dokunup 'Ey Mehmetçik senin intikamını almazsam, anam emdiğim süt burnumdan gelsin' dedim. Sonra Yuvalı Peçenek köylerinin basılmasını gördüm. Kürt kızının karnını yarmışlar. Ona dokundum ve 'Eğer senin kanını yerde bırakırsam Kürt anamın sütü bana haram olsun dedim. Anam Kürt, babam Avşar aşiretindendir. O Kürt kızının suçu neydi? Beni bunlarla suçlayın, ama ne olur vatana ihanetle suçlamayın. Bir daha öldürmeyin. Ben vatan haini değilim. 2 kaleşnikof silahla, mermiyle suçlamayın. Ben emekli subayım. Ordudan sadece istihkakımı alsam 10 bin mermi yapardı"

        KOZMİK YETSİ OLAN SUBAYDIM

        Evinde bulunan evraklarda herhangi bir suç unsuru bulunmadığını belirten Doğan, "Her askerde bulunur. Kozmik yetkisi olan bir subaydım. Türkiye'nin harp planlarını bilen biriyim. 21 sene dağlarda koşturdum. Bu devlet şimdi vatan haini yapıyor. Ben iki kere öldüm. 21 tane BDP'li meclise girdiğinde ve PKK'lılar Haburdan girince" diye konuştu.

        JİTEM BENİMLE VARDIR

        JİTEM'in kendisi olduğunu söyleyen Doğan, " Veli Paşa'ya devrettiğim Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı'dır. JİTEM benimle vardır. 'Sen devlet misin?' diye sorabilirsiniz. Hayır. Örgütle mücadele eden kişiyim. Ben akıllı oldukça askeri ve Kürdü öldürtmedim. Bunları ne madalya ne de aferin için yaptım" dedi. JİTEM'in eroin, silah kaçakçılığı ile uğraşmadığını ifade eden Doğan, "JİTEM'in görevi PKK grubunu tespit edip en az 100 kişilik gruplarla çatışmaktır" dedi.

        OHAL'DE BİNLERCE SİLAH DAĞITTIM

        "Hayatında hiç kimseyi öldür" diye talimat vermediğini ve kimseyi öldürmediğini söyleyen Doğan, "8 yıl PKK ile çatıştım. Son çatışmada 3 kurşun yedim. Biri kalbimi sıyırdı. Bunlar suçsa bunlardan yargılayın. Evimde 2 kaleşnikof bulundu. Biri benim diğeri ise Korgeneral Hulusi Sayın tarafından verildi. 3 tane silahım var. Bunlardan birini Genelkurmay Başkanı hediye etti. 'Bin tane fişek var' diyorlar. Ayda 150 mermi istikakı var. 3 silahım var. 10 senede 3 bin yapar. Ben OHAL bölgesinde binlerce kalaşnikof dağıttım. Binlerce silah dağıttım. Öğretmenlerde dahil" diye konuştu.

        JİTEM SİVİLDİR

        Üst düzey örgüt mensuplarıyla irtibatlandırıldığını ifade eden Doğan, "Talabani ve Barzani ile görüştüm. Meclis Başkanına tercümanlık yaptım. Beni bunlarla suçlasınlar. JİTEM'i kurduğuma kuracağıma pişman ettiler. GÖTEM yaptılar. JİTEM sivildir. Bir tek asker benim. 10 bin kişi vardı. Ama 20'den fazla bir araya girmez. PKK'nın ölüm bölgesine giren birimdir. Buradaki subaylara sorun ölüm bölgesinin neresi olduğunu bilmezler. En büyük operasyonun istihbaratını fuhuş yapan bir kadından aldım. Bir günde 78 kelle aldım. JİTEM unsurlarıyla çalışılmasıydı bugün 80 bin şehit vardı. JİTEM ile GÖTEM birbirine girdi. Bölgedeki istihbarat kesildi. JİTEM'i lav ettik. Ben kandile yaya olarak çıkan 21 kişiden biriyim" diye konuştu.

        JİTEM KADROLU KURULUŞ DEĞİL

        Genelkurmay ve Jandarma'nın JİTEM'i inkar ettiğini ifade eden Doğan, "JİTEM kadrolu bir kuruluş değildir. Geçici bir süre denenmek için kurulmuş operatif bir birimdir. Yani istihbarat artı icraat" dedi. Abdulkadir Aygan'ı kendisinin öldürttüğünü söyleyen Doğan, "Ölmüş adamı kullanıyorlar. Ben bu adamı öldürdüm diyorum. İsveç'de yaşadığı söyleniyor. Çocuklarıyla gelsin DNA testi yapılsın. Kesinlikle o olmadığı ortaya çıkar" diye konuştu.

        "HİZBUL KONTR'U BEN KURDUM"

        JİTEM'in varlığını iki kuvvetin beyanından sonra açıkladığını belirten Doğan, " Genelkurmay'dan ve Jandarma Komutanlığı'ndan Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ne böyle birşey yok diye cevap verdiler. Bunun üzerine açıklama yaptım. Hizbul-Kontr'u da ben kurdum. Şimdiki Hizbullah değil. Hüseyin Velioğlu'nun ilk kurduğu teşkilattı bu. Bu teşkilatı ben kurmuştum. Bu olaya baş koymuşum. Çoluğumu çocuğumu bırakmıştı. Bunların kuruluşunu basından mı öğreneceğim. JİTEM'in arşivi bende. 10 bin kişinin arşivi var. Onlar kahraman gibi çarpışıyorlardı. İsimlerini vereyim, onları da mı yargılayacaksınız" dedi.

        ktHUKUK FİRARDA

        DUruşmada tutuklu sanık gazeteci Mustafa Balbay, Hizbullahçılar'dan daha ağır cezayla yargılandığını dile getirerek, "Balyoz sanıkları 20 yılla yargılanıyor. Ben 2 müebbet, 300 yıl hapisle yargılanıyorum. Firar eden Hibullah sanıkları değil, hukuktur. Hizbullah sanıklarına her şey mümkündü, bize mümkümsüz. Gelinen noktada bu dava kilitlenmiştir. Biri 34, diğeri 48 cinayet işlediğini kabul eden Hizbullahçılar serbest. Cinayet işleyenler yurt dışında. Lütfen bir değerlendirme yapın, hukuku firardan kurtarın. Tahliyemi talep ediyorum" dedi.

        "10 yıl önce bu davadan karar çıkar mı" diye soran Tuncay Özkan da "Ben Hizbullah Terör Örgütü'nün 180 kişiyi öldürmüş sanığında daha ağır cezayla yargılanıyorum. Buraya izlemeye gelenlere seslerini yükseltmemeleri için uyarılıyor. Ne yani buraya gelenler Aslantepe'de olduğu gibi 're re re, ra ra ra Galatarasaray Galatasaray Cimbombom' diye mi bağırsın. Bu insanlar siyaset yapmamı istediği için buraya beni desteklemek amacıyla geliyor. Bırakın beni siyaset yapayım. Arif Doğan'ın durumu daha ağır olduğu diye benim burada söz hakkım mı engellenecek. 3 yıldır yatıyorum" diye konuştu. 

        ABDÜLKADİR AYGAN'DAN CEVAP GELDİ

        Anadolu Ajansı'nın geçtiği habere göre, Abdülkadir Aygan, hayatta olduğunu ve istenirse Türkiye'deki parmak izlerinin karşılaştırılabileceğini söyledi.

        İsveç'te açıklama yapan Abdulkadir Aygan, ikinci ''Ergenekon'' davasının bugünkü duruşmasında tutuksuz sanık emekli albay Arif Doğan'ın ''Abdülkadir Aygan'ı ben öldürttüm. Askeri, sivili, herkesi suçluyor. Bu adam ölü. Ölmüş insanı kullanıyor PKK, gayet güzel kullanıyor. İsveç'te yaşıyormuş, DNA testi yapılsın, verilecek cezaya razıyım'' sözleriyle ilgili olarak, şunları kaydetti:

        ''Benim ölü olduğumu ve DNA testi yapılmasını istiyor. DNA testi benim sorunum değil. İsveç ciddi bir devlettir. Biz buraya iltica başvurusu yaparken her şeyimizi araştırdılar, birçok test yaptılar. Tükürük testi bile yaptılar. Ayrıca ben Türkiye'de askerlik yaparken ya da cezaevinde bulunurken, birçok yerde parmak izim alındı. İsveç'te yapılan testler ile Türkiye'deki parmak izlerim de karşılaştırılabilir. İsveç'te yapılan testleri isteyip karşılaştırsınlar.''

        1990 yılında cezaevinden çıktıktan sonra, Kars'ta askerliğini yaptığı sırada Arif Doğan'ın kendisini telefonla arayarak, Diyarbakır'da çalışmak isteyip istemediğini sorduğunu anlatan Aygan, ancak Kars'tan Diyarbakır'a geçtiğinde Doğan'ın başka bir yere tayin olduğunu ve kendisiyle hiç yüz yüze gelmediğini belirtti.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ