Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika ‘Özrü ABD’ye bağlamak aşağılık kompleksidir’

        Nihal Bengisu KARACA/DOHA

        DIŞİŞLERİ Bakanı Ahmet Davutoğlu ile beraber Katar'ın başkenti Doha'dayız. Davutoğlu'nun Doha'da olma nedeni pek tabii kendisinin de konuşma yapacağı Arap Ligi toplantısı. Bu toplantının en önemli tarafı, Suriye'nin olaylar başladığından bu yana ilk kez Suriye Ulusal Koalisyonu tarafından temsil ediliyor olması.

        Daha önce Arap Ligi, Suriye'nin üyeliğini rejimin meşruiyetini yitirmesi gerekçesiyle askıya almıştı. 6 Mart'ta ise Suriye'yi halk bazında temsil edecek olan iradenin koalisyon olduğu yönünde bir karar alındı. Koalisyonun başkanı olan ve istifa etmesine rağmen istifası halen kabul edilmeyen Muaz El Hatip de burada bir konuşma yapacak.

        Doha yolunda beraberinde bulunan küçük bir gazeteci grubuyla sohbet eden Davutoğlu "Çözüm sürecinde alınan mesafe iç mesele değil; çözüm birçok ülkeyi etkileyecek ve bölgeyi değiştirecek" diyor. Sohbetin konusunu ağırlıklı olarak İsrail'in özür dilemesi ve sonrasında ortaya çıkan spekülasyonlar oluşturdu.

        - İmralı ile görüşmelerin geldiği bir nokta var, çözüm süreci Türk dış politikasını nasıl etkiliyor?

        Çözüm sürecinde alınan mesafe bir iç mesele gibi görünebilir, oysa aslında bu çok önemli bir dış politika meselesi. Türkiye'nin içiyle ilgili bir konu değil; çünkü çözümü Türkiye içinde olmakla beraber bölge denklemleri içindeki birçok şeyi değiştirecek. Yakın ülkelerle ilişkilerimizde Irak, Suriye, İran dışında bölgedeki Türkiye'nin genel görüntüsünü, uluslararası alandaki görüntüsünü değiştirecek.

        - Barzani'yle görüşmede bu konuyla ilgili neler konuşuldu?

        Neçirvan Barzani ile görüşmede tüm bu konular da gündeme geldi. Olağanüstü bir rahatlama var. İkincisi İsrail'in özrü yine Türkiye'nin uluslararası itibarını ve bölgedeki itibarını açık bir şekilde ortaya koydu. Tabii bu noktada siyasi aktörlerin siyaset oluşturma kapasiteleri de ortaya çıktı. AK Parti ve hükümet siyaset oluşturma kapasitesini ortaya koydu. Halbuki şimdi CHP'nin durumuna bakın, çözüm süreciyle ilgili milletvekillerine konuşma yasağı koydu. Daha vahimi, özür dilendi, bütün dünya 1. haber olarak girdi, AB'den Mahmud Abbas'a, Hamas'tan Amerika'ya kadar herkes açıklama yaptı. Bizim muhalefet partilerinden tek bir ses yok.

        - "İsrail özür diledi, çünkü Obama öyle istedi. Bu özür Türkiye'nin politikaları sayesinde değil ABD'nin sayesinde gerçekleşti" şeklindeki yorumlara ne diyorsunuz?

        Faruk Loğoğlu'nun açıklaması itiraftan da öte bir şey. Tebrik edilmesi gereken Sayın Obama imiş. Peki, Amerika'yı İsrail'e baskı yaptırtan kim? Olayı "Amerika istedi, İsrail özür diledi" şekline indirgemek bir aşağılık kompleksi. Kendi ülkesinin hiçbir şey yapamayacağına inandığı için şuur altını dışarı yansıtıyor. Yani bütün kudret Amerika'da. Hem dünyaya olaylara böyle bakıyorlar, sonra da dönüp bize taşeron diyorlar. Halk ise şunu söylüyor: Cuma gününden beri yürüyüşümüz değişti. Başımız daha dik duruyoruz.

        - Normalizasyon ne kadar zaman alacak?

        Normalizasyonla ilgili özürden sonra ortaya çıkacak ikinci adım tazminat. Muhtemelen önümüzdeki günlerde tazminat görüşmeleri başlar. Bu hafta içinde İsrail'den tazminat için bir heyet gelecek. Sonra ambargoyla da ilgili dün İsrail Dışişleri Bakanlığı olumlu bir açıklama yaptı. Tabii bunların uygulamasını göreceğiz.

        DAVUTOĞLU O GÜNÜ ANLATIYOR:

        Barak'ın telefonlarını açmadım

        BAŞBAKAN'la birlikte Brezilya'da idik. Şili'ye geçti. Ben Brezilya'da kaldım, konuyu takip ediyorum. Ehud Barak (dönemin savunma bakanı) aradı. Ona "Sakın dokunmayın, gemilerin amacı barışçıldır. İsrail karasularına girmeyecekler. Mısır'a gidecekler" dedim. Feridun Sinirlioğlu da İsrail müsteşarına bunu söyledi. MİT, İsrail tarafına iletti. Bu konular konuşulmuş, onay alınmış, sorun yok. Bu konuda o kadar haklıyız ki. Nitekim Amerika da bütün bunları bildiği için bastırabildi İsrail'e. Bir gün sonrasında da Washington'da Netanyahu ile görüşecektik, İsrail-Suriye görüşmelerini nasıl başlatırız diye.

        Olay üzerine BM Güvenlik Konseyi'ni acil toplantıya çağırdık. Yolda uçak Hollanda Antilleri'ne inecek. Yakıt alıp devam edecek. Uçakta sürekli Ehud Barak arıyor. Cevap vermedim. "Ben BM'ye gidiyorum, konuşacak bir şey kalmadı" dedim. İndik Güvenlik Konseyi'ne gideceğiz. "Ehud Barak'ı şimdi bağlayın" dedim. O metin bir gün açıklanır. Üzüntü beyan etti. "Üzüntü beyanıyla bundan kurtulamazsınız, çok büyük bir suç işlediniz. Bunun bedelini ödeyeceksiniz" dedim.

        "Biz Türkiye'nin dostuyuz" dedi. "Dostluk barış zamanında uluslararası sularda vatandaş öldürerek gösterilmez" dedim. Ve şartların bir kısmını ilk orada ona söyledim. "Derhal tüm yaralılar ve ölülerimiz için uçak göndereceğiz" dedim. "Biz gönderelim" dedi. "Hayır, bırakın yaralıları, ölülerimizin bir tek saç teli dahi İsrail'de kalmayacak" dedim.

        CLINTON'LA GÖRÜŞME

        BM Güvenlik Konseyi'nden o açıklamanın çıkması için 15 saat müzakere yapıldı. Amerikalılar direndi, karar çıkmasın diye. Yani şimdi "Amerika istedi, ondan İsrail özür diledi" diyenlere söylüyorum bunu... Gece 2-3 gibi Hakan Albayrak'ın eşi aradı. "Nerede Hakan?" diye sordu. Sağ mı ölü mü? Ağlıyor. O kadar canım sıkıldı ki. Ertesi gün Clinton'la görüşmede "Size bana gelen bir telefonu anlatayım" dedim. Boşnak bir hanım tüm ailesini Bosna'da kaybetmiş. Şimdi eşi gazeteci ve ne durumda olduğunu bilmiyor. Biz de bilmiyoruz. Ne cevap verirdiniz buna? "Acınızı çok iyi anlıyorum" dedi. "Böyle bir durumda bile 15 saat bir karar için sizi ikna etmeye çalıştık" dedim. "Üstelik müttefikiz."

        Hillary Clinton şöyle cevap verdi: "O 15 saat içinde bana gelen telefonları ve baskıları bir bilseniz." Ama ilk defa İsrail'le ilgili böyle bir karar çıktı.

        'DÖNDÜM OTELE GİTTİM'

        Dennis Ross ve Phil Gordon geldiler, İran konusunu açtılar. Onlara "Ben sizinle bugün İran konuşmayacağım. Herkese söyleyin, vatandaşlarımız öldürüldü ve bunun karşılığı çok ağır olacak" dedim. "Ne olabilir" dediler? Saydım yapacaklarımızı. Hemen ayrıldılar.

        Clinton'la konuştuktan sonra Beyaz Saray'a gittim Ulusal güvenlik danışmanı o zaman James Jones ile görüşeceğim. Baktım arkada Feridun Bey'i tutmuşlar bekletiyorlar. "Ne oluyor" dedim. "11 Eylül'den sonra uygulama bu" dediler. Araca tekrar bindim. "Benimle görüşmek isteyen otelime gelir" dedim. Yanımdaki müsteşarımı kimse bekletemez. Otele döndük, 15 dakika sonra yağmurun altında yürüyerek otele geldi. "Arkadaşlar hata yapmış" vs. dedi. Sonra kendince iyi haberi verdi James Jones. "8-10 kişi tutacaklarmış, gerisini bırakıyorlarmış" dedi. "Ben Barak'a söyledim. Orada değil bir Türk'ün, tek bir yolcunun saç teli bile kalmayacak" dedim. 48 saat içinde herkesi getirdik. Bu kararlılık olmasaydı bugüne gelinemezdi.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ