Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Güvenlik Çözüm sürecinin hasar tespit raporu Çözümde önemli hafta

        Çözüm sürecinin resmi olarak başlamasının üzerinden 22 ay geçti. Yani 2 yılını doldurmasına sadece 2 ay kaldı.

        Bunun bir de öncesi var. Çözüm masasının kurulduğu asıl tarih ise dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Emre Taner’in İmralı’ya gittiği 2005 yılının sonu. Süreç bu zaman zarfında nice badireler atlattı. Dönem dönem büyük sıkıntılar yaşandı. Bu kez de Kobani krizi. Olaylar ortada. Şimdi sorulan soru, çözüm sürecine etkisinin ne olduğu. Bu hafta önemli. Hatta kritik. Öcalan da 15 Ekimi işaret etti. Peki, ne olur? Buna yanıt vermeden önce ilk görüşmeden bugüne çözümün yol kazalarına bakalım. İşte sürecin hasar tespit raporu.

        - Erdoğan'ın 2005'te Diyarbakır’da yaptığı "Kürt sorunu benim sorunumdur" çıkışı başlangıç işareti oldu. Sadece günler sonra ilk defa bir MİT yetkilisi tek başına İmralı'ya gitti. Emre Taner’di o, dönemin Müsteşar Yardımcısı. Taner'in çantasında ise bir dosya vardı: PKK’yı Dağdan İndirme Planı. Ama Emre Taner ikinci kez adaya gidemedi. Hükümetin açık desteğine rağmen izin çıkmadı. Sonrası mı? Kanlı olaylar yeniden başladı.

        - Bu kez yıl 2009. Taraflar yeniden çözüm masasında. Sonradan Oslo adını alacak süreçte iki taraftan heyetler vardı. İlk görüşmenin sonunda PKK ateşkes kararı aldı. 13 Nisan günüydü. Ama sadece 24 saat sonra KCK operasyonu için düğmeye basıldı. Belediye başkanlarına plastik kelepçelerin takıldığı ve ciddi bir kırılmaya neden olan o manzara yaşandı.

        - Birkaç ay sonra görüşmelere kaldığı yerden devam edildi. Merkez yine Oslo. Görüşmelerin neticesinde dağdan inişin ilk adımı olarak Habur geldi. Sınırda mahkeme kuruldu. Gelen PKK’lılar serbest bırakıldı. Ancak bu olumlu atmosfer de sadece bir gün sürdü. Her şey tersine döndü. Serbest bırakılan PKK’lıların bir kısmı tutuklandı, diğerleri ise geri döndü.

        - Taraflar, Habur’u bir yol kazası kabul etti. Üstelik masadaki beş kişilik devlet heyetinde ileride sürecin temel taşıyıcılarından olacak bir isim de vardı; Hakan Fidan. Başbakanlık Müsteşar Yardımcısıydı. Beş-altı görüşme yapıldı. 12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra taraflar son noktayı koymak için bir araya gelecekti. O görüşme olmadı. Silvan olayı yaşandı. 13 asker şehit oldu. Masa bu kez devrildi. Üstüne bir de MİT krizi geldi. Oslo görüşmelerinin ses kaydı sızdırıldı, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ifadeye çağrıldı. Sonrası hepimizin malumu.

        - Oslo görüşmelerinin bitmesiyle en kanlı dönemlerden biri yaşandı. Şehit haberlerinin gelmediği tek bir gün yoktu. Özellikle de 2012 yazında. Bu tabloya cezaevlerindeki açlık grevi eklendi. Öcalan’ın devreye girmesiyle can kaybı yaşanmadan eylem son buldu. İşte bu çıkış "Bir daha çok zor" denilen çözüm sürecini yeniden canlandırdı. Hakan Fidan, İmralı’ya gitti. Başbakan Erdoğan, Aralık 2012nin son günlerinde süreci resmen açıkladı. İlk BDP heyeti de çoktan İmralı yolundaydı. Ancak bu kez PKK’lı üç kadın Paris’te infaz edildi.

        - Paris katliamı güvensizlik problemini bir kez daha su yüzüne çıkardı. Taraflardan karşılıklı suçlayıcı açıklamalar geldi ancak görüşmeler ciddi zarar görmedi. Temel adımlar peş peşe atıldı. İlk uzlaşma silah bırakma konusunda oldu. Peşine Öcalan’ın Nevruz bildirisi geldi. Ardından da sınır dışına çekilmeler. Arada Lice olayları gibi yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen bu yaz önemli bir dönemeç geçildi. Süreç yasal zemine kavuştu. Çözüm süreci çalışmalarının kimler tarafından ve nasıl yürütüleceğini belirleyen esaslar ise 1 Eylül günü yayımlandı.

        Geçmişte kurulan çözüm masalarının zorlukları ve yeri geldiğinde üçüncü eller tarafından nasıl dağıtıldığı ortada.

        Peki, ya şimdi? Elbette bu kriz öncekilerle kıyaslanamaz. Süreç ciddi bir yara aldı. Bu kez masanın denklemi de farklı; Kobani ve IŞİD tehdidi eklendi. Kobani düştüğü taktirde büyük bir kırılmanın yaşanması ihtimali çok güçlü. Ortada ise ciddi kazanımlar var. Çatışmasızlık hali bunların başında geliyor. Çıkan yasalar değerli. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2 gün önce "Çözüm sürecine canımı koydum" diyerek açıkladığı irade beyanı... En önemlisi ise barışın toplum tarafından benimsenmesi.

        O nedenle masanın devrilmesi gerçekten zor. Hatta sürece yepyeni bir tanım gelebilir ve daha güçlü bir çözüm iradesi ortaya konulabilir. O zaman asıl sorulması gereken; daha önce açıklandığı gibi 2015 çözüm sürecinin final yılı olabilecek mi?

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ