Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Edebiyat İçinizde bir filozof var, biliyor muydunuz?

        Yazar Nigel Warburton'un 'Felsefe Okuma Rehberi', felsefeyle yeni tanışanlar için yol gösterici ve felsefeyle iç içe olanlar için de yeniden keşfetme imkanları sunan bir kitap… Felsefe çalışmanın yalnızca entelektüel bir uğraş değil, aynı zamanda derin bir içsel yolculuk olduğunu vurguluyor. Yazar, kitabını anlaşılır ve akıcı bir anlatımla kaleme almış. Kitap okuyucuya düşünce dünyasına dalarken neye nasıl bakması gerektiğine yönelik “bakış açıları” sunuyor. Bu “bakış açıları” ise aynı zamanda düşüncemizi şekillendiriyor. Çünkü sorgulama yeteneğimizi açığa çıkarıyor.

        “GEÇMİŞ YÜZYILLARIN ÜNLÜ BEYİNLERİYLE SOHBET ETMEK”

        REKLAM

        Filozof Rene Descartes “Yöntem Üzerine konuşma” kitabında: “İyi kitaplar okumak, geçmiş yüzyılların en ünlü beyinleriyle sohbet etmeye, hatta bu yazarların en iyi düşüncelerini açtıkları bir sohbete benzer” diyor. Warburton, felsefe kitabı okurken tam da Descartes’in sözünden hareketle aktif okuyucu olmanın önemine vurgu yapıp, düşünürler ile sohbet etmeye hatta tartışmaya davet ediyor. “Yazar ne demek istiyor?” diye okuma yöntemlerindeki bilinen o soru yerine yanıtlanması zor olabilecek ve düşünmeye teşvik edecek “Yazar haklı mıdır” sorusunun sorulmasını öneriyor: “Nihayetinde başka filozofları okumanın amacı haklı olup olmadıklarını anlamaktır. Haklı nedenlerle haklı olup olmadıklarını; haksızlarsa neden haksız olduklarını da bilmek isteriz. Her konuda hakikate elimizden geldiğince yaklaşmakla ilgileniriz.”

        Warburton, felsefede ilerlemenin her zaman muhakemeyle olacağını ifade ediyor. Muhakeme ise bir konu üzerinde mantıklı sonuçlara varma, doğru ile yanlışı ayırt etme yeteneğidir. Bu yeteneği filozofların eserlerini okuduğunuzda onlarla tartışarak ve diyalog kurarak geliştirebiliriz. Muhakeme yeteneği geliştikçe birçok filozofun düşüncelerine katılmayabiliriz. Çünkü kendi düşüncelerimizi geliştirmeye başlarız. Warburton şu örneği veriyor: “Birçok büyük filozof, düşüncelerine katılmadıkları düşünürlere tepki olarak konuları derin düşünmeye başlamıştır. Örneğin Aristotales’in bazı düşünceleri, Platon’la anlaşmazlıklarından çıkmıştır; Immanuel Kant’ın bazı düşünceleri, David Hume’un eserlerini okuyunca tetiklenmiştir; Ludwig Wittgenstein’ın düşüncesinin büyük bir bölümü zihnin yanıltıcı bir anlatımı olduğuna inandığı şeye tepki olarak gelişmiştir.”

        REKLAM

        OKUDUKLARINIZI ANLAMADIYSANIZ ENDİŞELENMEYİN

        “Okumanızın niteliği, okumaya harcadığınız zamandan çok daha önemlidir.”

        Kitap, “her şeyi anlamak zorundasınız” tezi ve yaklaşımının yerine “Endişelenmeyin ve zorunlu hissetmeyin. Çaba gösterin, her şey kendiliğinden rayına girer” anlayışını savunuyor.

        Warburton, felsefe metinlerini okurken şunları öneriyor: a) Çok yavaş okuyarak ana konunun izini kaybetme. b) Önce genel bir göz gezdir, bu kavramlar ile ilgili genel bir fikir verir. Sonra tamamını oku. c) İlk ve son paragraflara özel dikkat göster. d) Okumaya gerektiğinde ara ver ve yürüyüş yap.

        Çünkü fiziksel ve zihinsel dinlenme sonrası açık bir zihinle bulanık gibi görünen her şeyin ne kadar çabuk berraklaşmaya başladığını fark edeceksiniz. Birçok filozofun işlerine ara verip yürüyüş yaparken düşüncelerini geliştirdiğini biliyor muydunuz? Örneğin, Filozof Kant ve Thomas Hobbes hayatlarının büyük bir kısmında düzenli yürüyüş yaparlardı.

        “SORU SORMAYA BAŞLAYIN”

        “Bazen en basit sorular, sorulması gereken en önemli sorulardır.” diyor Warburton: “Felsefe bazen soruların sorulduğu ancak hiçbir zaman yanıtlara varılmayan bir faaliyet olarak nitelenir. Bu, bazı bakımdan yanıltıcıdır. Felsefede ilerleme vardır. Özellikle yanlış sorular sorduğumuzu fark ettiğimiz zaman.”

        Kitap, çevremizle kurduğumuz iletişimde, felsefi tartışmalarda ve derslerde soru sorma becerisinin geliştirilmesi üzerinde de duruyor. Warburton, etkili soru sormayı, düşünceyi canlandırmanın bir yolu olduğunu vurguluyor. Aksi halde düşünceyi fosilleştiren bir pasifliğe düşebileceğimizi söylüyor. Felsefe okumalarında sorgulayan sorular sormak, düşünme becerisini geliştirir. Kendi düşüncemizi kaleme aldığımızda ise iyi bir sorgulama yapmak düşüncenin derinleşmesini sağlar. Kitabın “Sorular sorun” başlığındaki bölümü okuduğunuzda Sokraktes’in “Sorgulanmayan bir hayat yaşamaya değmez” sözünü hatırlıyorsunuz.

        “Felsefe çalışmak, basit bir sözlü muharebe eğitimi sorunu değildir. Ne pahasına olursa olsun bir tartışmayı kazanmayı öğrenme sorunu da değildir. Tartışma, diğer düşünürlerin itirazlarıyla uğraşma becerilerini öğrenmenin amacı herhangi bir konuda hakikate daha fazla yaklaşmaktır.” diyor Warburton…

        FELSEFE UYKUDA ÖĞRENİLMEZ!

        Warburton’a göre gece yarılarına kadar ayakta kalıp, derse girip felsefe dinlemek veya felsefe çalışmak akıllıca bir yöntem değildir. Yazar, felsefe çalışmanın “araba sürmeyi öğrenmeye” benzediğini ifade ederek “Başlangıçta olmayacak kadar karmaşık görünür, sonra bir iki yıl içinde düşünmeden çok iyi araba kullandığınızı fark edersiniz.” diyor.

        Ayrıca pek çok faaliyet gibi pratiğini yapar ve iyi alışkanlıklar geliştirilirse daha hızlı ilerleneceğini vurguluyor.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ