Bülent Ersoy'dan önce 'ikoncan' takmış

Önder SARIAHMETOĞLU / HABERTURK.COM

osariahmetoglu@haberturk.com

Bolluk memleketi Türkiye... Her şeyden çifter çifter maşallah... ‘Popun kraliçesi’ mesela... İki tane var bizde. Biri Kraliçe 1. Demet, diğeri Kraliçe 1. Hande... Aslında bu yazıda konum kraliçeler değil prensler... O kraliçeler üstü örtülü Yıllar yıllar boyunca Hande Yener prensi Sinan Akçıl’la yol aldı. Bodrum, Havaalanı gibi bir çok hite imza atıldı. Diğer köşede ise Demet Akalın ve gizemli prens Ersay Üner... Demet Akalın’ın aklı, düzeni, çalışkanlığı, Allah vergisi süpervizörlüğünü tartışacak değilim ama bugün bu noktada olmasının kuşkusuz en önemli faktörlerinden biri Ersay. Ersay, Tecrübe, Tatil, Bebek, Mucize gibi Türk pop müzik tarihine damga vuran hitlerin yaratıcısı. Demet Akalın’ı özellikle ‘Afedersin’le bir kaç basamak yukarı taşıyan, önemli bir müzisyen...

Şimdilerde o prensler, karşı ülkenin, ‘düşman kraliçelerini’ kanatlandırıyorlar. “Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner” misali günler yaşanıyor bir süredir. Çok değil, kısa bir zaman önce, 2013 Yavuz Hakan Tok’a “Herkesle çalışabilirim ama bu saatten sonra Hande’yle biraz zor” diyen Ersay Üner, 2015’in ilk hiti ‘Sebastian’ı Hande Yener’e verdi ve Hande, o özlenen eski günlerine ışınlandı adeta...

Demet Akalın ise Sinan Akçıl’lı günlerde... Gerçi Demet’e haksızlık yapmamalıyız. O, Sinan’ı takdir ettiğini önceden de dile getirmekten kaçınmıyordu. Gelin görün ki, onlar da başka dünyaların insanlarıydı.

Günün sonunda, bu ‘müzik’... Böyle, ‘olmaz’ denilen şeylerin olması en çok dinleyiciye yarıyor... Ersay Üner’in kumaşı, Hande’ye, Sinan’ınki Demet’e yakışıyor. Üstü örtülü rekabette, iç sesler her hamlede sevinç çığlıkları attıkça, dışarıda kazanan pop müzik oluyor...

BÜLENT ERSOY GEÇ KALDI...

Bazıları bu dünyaya dikkat çekmek, öncü olmak, konuşulmak için gelmiştir. Bülent Ersoy’un onlardan biri olmadığını iddia edebilecek biri var mı? Söylediği söz, giydiği kostüm, taktığı aksesuar, kullandığı telefon, elindeki çanta... Açın Google’ı ve gidin geçmişe... Yüzler değil, binlerce haber bulacaksınız bahsettiklerime dair. İlkler ondan sorulur.

Fakat bu defa öyle olmadı. Geçen günlerde bir kez daha ‘bomba gibi’ düştü Diva gündeme. Müziğin efsane ismi Muzaffer Özpınar’ın cenazesine, öyle bir kostümle geldi ki, televizyonlar dakikalarca, gazeteler sütunlarca yayınladı. Üzerine en çok konuşulan detay ise Ersoy’un gözlüğüydü.

Fakat bu kez Ersoy ‘bir ilk’e imza atamadı. O olay yaratan gözlük 2013 yılında Eda Taşpınar tarafından çoktan kullanılmıştı. Çeşme’de, gözünde o gözlük, mayolu bir şekilde arz-ı endam etmesinin ardından patlayan taleple Alman üretici Mykita bile şok olmuştu. Ünlü tasarımcı Bernhard Wilhelm’in tasarımı Daisuké, Türkiye’de, tarihinde hiç görmediği kadar büyük bir satış yakalamıştı Taşpınar’dan sonra. Özetle, büyük olay yaratan o gözlük çoktan eskimişti aslında ve Diva, 1800 liralık o gözlüğü 2 sene geç takmıştı gözüne...

O ÖDÜL DENİZ’İN...

Eurovision için gittiğim Viyana’dayken gelen bir telefonla öğrendim ödüllendirildiğimi... Magazin Gazetecileri Derneği, 21. Altın Objektif Ödülleri’nde ‘En İyi Röportaj’ ödülüne layık görülmüşüm... Hayatımın en zor röportajlarından biriydi aslında bu. Deniz Seki’nin firari olduğu süreçte iki gün üst üste yayınlanan, neredeyse Türkiye’deki yazılı, görsel, dijital tüm yayınların aynı gün alıp kullandığı, acıklı bir röportaj. Her ne kadar ödüllendirilen ben olsam da, bu hikayenin asıl kahramanı kuşkusuz Deniz Seki. O, güvenip içini hesapsızca bana açmasaydı, o sayfalara basılan sıradan bir ‘albüm’ röportajı olacaktı sadece... 2 Haziran’da teslim alacağım o ödül benim değil anlayacağınız... Röportajın başlığına da çıkan ‘Mahkum edildiğim suçun masumuyum’ diyen Deniz’in...