Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler H. Bunu Konuşuyor Behzat'ın yalın hali Erdal B.

        OYA DOĞAN /HT MAGAZİN

        Behzat Ç.'nin baş kahramanı Erdal Beşikçioğlu, yönetmen koltuğuna oturdu. Stüdyo Cer'de sahneye koyduğu ‘Hayvan Çiftliği' oyunuyla büyük beğeni toplayan Beşikçioğlu, hayatının bilinmeyenlerini HT Magazin'e anlattı

        Bazı insanlarla röportajlarınız reytingi yüksek diziler gibi olur. Çünkü yaşanmışlıkları, anlatacakları vardır. Gizemli halleri hep bir merak unsuru yaratır. Sayfalar onları anlatmaya yetmez. O nedenle diziler gibi bölümlere ayırırsınız. Ben Erdal Beşikçioğlu'yla yaptığım röportajları dizilere benzetiyorum. Siz onu Behzat amirim olarak tanıyorsunuz ama o iflah olmaz bir tiyatro aşığı. Bıraksanız tüm ömrünü sahnede geçirebilir. Çünkü orada hem çocukluğuna dönüyor hem de olgunlaşıyor. Altı ay önce röportaj yaptığımızda "İşine sırılsıklam âşık ve durmayacak. O nedenle ben daha çok Erdal Beşikçioğlu röportajı yapacağım. Ve her röportajda bize anlatacak başka bir hikâyesi olacak. Bu ilk bölüm" diye yazmıştım. Beni yanıltmadı ve durmadı. Altı ay sonra Ankara Stüdyo Cer'de bu kez konservatuar öğrencileriyle çalışarak sahneye koyduğu ‘Hayvan Çiftliği' oyununu izlemek için buluştuk. Bu kez konuşacak vaktimiz oldu. Hayvan Çiftliği'nden girdik, Behzat Ç.'de mola verdik, ruh haline göz attık ve babalık heyecanına kadeh kaldırdık. Üçüncü bölümü ben de heyecanla beklemeye başladım. Ama şimdilik ikinci bölümün tadını çıkarın...

        George Orwell'ın ‘Hayvan Çiftliği' adlı eseri eşitlik sağlamak için yola çıkanların eşitsizliğe nasıl kaydığını, mazlumun zalime dönüşmesini anlatır. 2012 yılında Stüdyo Cer'in ilk oyunu neden ‘Hayvan Çiftliği'?

        Çünkü "Her devrim kendi içerisinde bir devrim oluşturur" cümlesinden yola çıkarak bu oyunu anlatmak istedik. Oyunun o kadar güzel dengeleri var ki, her daim güncelliğini koruyor. Bir de genç oyuncu adayları için etüt imkânı sağlıyor. Bunların hepsi bir araya gelince bu oyunu sahneye koymak kaçınılmaz oldu. Bu oyunun hazırlığında çok verimli vakit geçirdik. Konservatuarda okuyan ve mezun olan öğrencilere staj yapma imkânı sağladık.

        Oyunun hazırlık süreci nasıl geçti?

        Tiyatro pahalı bir sanat ve Türkiye'de ilk kez böyle bir şey yapılıyor. Umarım diğer oyuncu arkadaşlarda buradan yola çıkarak oyuncu adaylarıyla bu tür etütleri yaparlar. Çünkü oyunculuk sektörü bir sanayi. Ben de bu sanayiye mesleki tecrübemi yatırdım. Koreografımız Binnaz Dorkip, kendisi aynı zamanda Ankara'da modern dansın kurucusudur. Çocuklara 1.5 ay bir oyuncunun bedeninin nasıl olması gerektiğini öğretti. Bir rolü nasıl çalışırız kısmında devreye ben girdim. Elvin Beşikçioğlu da işin detaylarına girdi, onları nakış gibi işledi. Hem gençler ve hem de bizim için şahane bir serüven oldu.

        Stüdyo Cer, senin lunaparkın mı?

        Ruhumun lunaparkı. Belki bir dahaki yıl oyun alanımı başka bir yer olarak seçerim. Ankara'da havagazı fabrikası var ve ben orada iş yapmak istiyorum. Çünkü oyunların tiyatro salonlarında dut yemiş bülbüller şeklinde seyredilmesinden sıkıldım. Dışarı çıkıp, yaşayan mekânlarda yapılan işlerin peşinden koşmak istiyorum.

        BÖCEKÇİ BEHZAT'I BİR ANDA BULDUM'

        Behzat Ç.'de her sezon farklı bir adam izledik. Peki, Behzat Ç., senin için nasıl bir serüvendi?

        ‘Behzat Ç.'yi tasarlamıştık. Birinci sezon el yordamıyla karakteri bulma, ikinci sezon gelişme bölümü, üçüncü sezonda ise savcının katillerini bulduktan sonra yepyeni bir Behzat yaratacağız. Ama ‘Behzat Ç.', her sezon bana iyi etüt oldu.

        Behzat Ç.' üçüncü sezonunda açılışı beş Behzat gösterisiyle yaptı. Özellikle kendisine böcek ilacı sıkan Behzat favorimdi. Peki, bu beş farklı Behzat'ın perde arkasında neler yaşandı?

        Çok zordu. Zihnimde hepsini tasarladım. Ama en sıkıntılısı senin de sevdiğin bizim ‘Böcekçi Behzat' dediğimizdi. Ben bir anda karavandan fırladım ve yönetmenimiz Sadullah Şentürk'e "Koli bantlarıyla bileklerimi ve paçalarımı bantlamak istiyorum" dedim. O da "Olur" dedi. Ondan sonra da öyle böcekçi, tuhaf bir adam çıktı. İşin teknik kısmı zordu. Çünkü yanınızda sanki biri varmış gibi oynuyorsunuz. Durduğunuz yeri, bakışınızı ayarlamanız gerekiyor. Savcı eve girmeden önceki sahneyi 6 saatte çektik ve yoruldum. Ama izleyince çok keyif aldım.

        Peki, Behzat beş tane ama Erdal'ın da aşağı kalır yanı yok. İzlediğim Erdal ustalık dönemine geçmiş bir aktör, tanıdığım Erdal utangaç ve çocuksu biri, dışarıdan görünen Erdal özgüvenli. Sen bunların hangisisin?

        Utangacımdır, çocuksu tarafım vardır. İşime aşığım, kendime güvenirim. Kısacası toplum içerisinde hangi Erdal'ı, evdeyken hangi Erdal'ı, işte hangi Erdal'ı kullanacağımı biliyorum. Ben bu tanımladıklarının hepsiyim. Çünkü onlar olmazsa ben olamam.

        ŞÖHRET KONUSUNDA ÖĞRENCİYİM'

        Senelerce oyunculuk yaptıktan sonra ‘Behzat Ç.'de popüler olmak üzmüyor mu seni?

        Benim bir derdim var ve bunu daha büyük kitlelere aktarmak istiyorum. Bunu yaparken de beni popüler diye konumlandırıyorlar. Ama beni artık rahatsız etmeye başladı. Ben yalnızlığı seven bir adamım. Ama çok daha kısıtlı yaşamaya başladım. Çünkü dışarıda yürüyemiyorum. Her daim insanlarla pozitif olmak zorundasınız. Çünkü negatifinizi anlamıyorlar.

        Ters anına denk geldiğinde de "Seni biz yarattık" repliği başlıyor mu?

        Hayır, çünkü onlar benim yarattıklarımı sevdiler. Onlara bir hizmet veriyorum ve en iyisini yapmaya çalışıyorum. İyi olmasam, bu konuda kafa yormasam, gece gündüz çalışmasam beni zaten ben yapmazlar. Zaten ben kendimi kendim yapamam. Behzat'ın üçüncü yılı bu şöhret beni daha da zorladı. Ben hâlâ şöhret konusunda bir öğrenci pozisyonundayım.

        Çabuk kırılan biri misin?

        Oyuncu dünyanın en hassas varlığıdır. Çünkü kendi kendine konuşan tek canlıdır. Bir laf ettikleri zaman kendi içinizde tartışıyorsunuz ve kırılıyorsunuz. Çünkü beğenilmek üzerine bir iş yapıyoruz.

        Alkışlanmaya alıştın. Tersi olsa ne yaparsın?

        Şimdilik takılmam buna. Ama 10 yıl sonra ne olur bilmiyorum. Oya,

        Diyarbakır Devlet Tiyatrosu, sahne, oyunculuk, oyunculuğa bakış, çalıştığım insanlar ben de yavaş yavaş bir birikim oluşturdu. Hızla bir yere gelmedim ki...

        Senin ki tam manasıyla geç gelen şöhret...

        Hazır olmadan seyirci karşısına çıkamazdım. Benim el yordamıyla bulma cesaretim yoktu. Riski severim. Öfkeliyimdir ama gözü kara bir adam değilimdir.

        OYUNCULUKTA AŞÇI GİBİYİM

        Erdal, sen hep bir yerlere yetişmeye çalışıyorsun. Huzur demez misin?

        Ben çalışırken huzur bulanlardanım. Çalışmazsam eğer huzursuzluk olur, benim çalışmam lazım. Evde hiçbir şey yapmasam bile bir şeyle uğraşıyorum. Kızım Derin'le bir şey yapıyoruz, film çekiyoruz. O zaman "Huzur" diyorum.

        En büyük rakibin kim?

        Kendimim. Bir önceki işimin üzerine farklı bir lezzet verebilir miyim diye uğraşıp duran bir aşçı gibiyim.

        Televizyon aktörlerin değil, jönlerin yeridir. Ama sen bir anti-kahramanı jön yapıp bir de aktörlük performansı sergiliyorsun. Bu zor değil mi?

        Bu yapımcının başarısı. Siz istediğiniz kadar yırtının, doğru açıları, kadrajları ve doğru anlatım kurgusunu veremediğiniz sürece olmaz. Çok büyük bir uyumun olması gerekiyor. Bunu da yapımcı yaptı. Yardımcı oyuncular, cinayet büro, genç oyuncular, yapım, yönetim her şey alanında güzel top oynadı.

        Seni jön olarak tanımlayabilir miyiz artık?

        Ben jön değilim, şu sıfata baksana Akbaba'dan halliceyim. (Kahkahalar)

        Kasımda Ömer'in yolu başlıyor

        Eşin Elvin Beşikçioğlu, hamile ve aybaşında doğum var. Çocuğun adını ne koyacaksınız?

        Ömer. Benim amcamın adı. Amcamı çok seviyorum, her daim güler yüzlü bir adamdı. Onun da öyle olmasını istiyorum. Elvin'e bebeğimizin adı "Ömer olsun mu?" dedim. Hiç ikiletmedi ve "Ömer'i fonetik olarak ben de seviyorum" dedi. Şimdi Ömer'le maceralarımız var. Ömer'in yolu başlıyor. (Kahkahalar)

        Nasıl hissediyorsun?

        Çok heyecanlıyım, kasımda dünya prömiyerini yapacağız. (Kahkahalar)

        Elvin de, ben de 40 yaşındayız. Ama Derin'e bir kardeş yapmak istedik. Bizim kardeşlerimiz var, onu yalnız bırakmak istemedik.

        Derin, 12 yaşında. Bu karara nasıl tepki verdi?

        Bayıldı. "İyi ki erkek" diyor. Anne oğluyla ilgilenecek ve ben ona kalacağım. Belki de doğru düşünüyor. Derin dünyanın en keyifli kızıdır ama şimdilik. 18 yaşına gelince ne olur bilmiyorum.

        Şimdiden korku sarmış...

        Nasıl sarmasın... Bir yandan Ömer geliyor. Derin'de gençtik, onunla beraber büyüdük. Şimdi biz de büyüdük, nasıl yapacağız, becerebilecek miyiz kaygısı var. Diğer taraftan Derin büyüyor. Biz öyle ortamlardan geçtik ki, yolun ne kadar tehlikeli olduğunu biliyoruz. Şunu da biliyorum, hiçbir şey yapamayacağım. Düştüğü zaman sadece bir omuz verebilirim.

        Aşkın konuşuyorum diye çiçek fırlattı

        Ankara'da yaşamak seni daha korunaklı mı yapıyor?

        Aynen öyle. İstanbul'da olsam çok canım sıkılabilirdi. Kısa bir süre önce Kıbrıs'a turneye gittim. Kaldığımız otelde ışık dekoratörüm ve sahne amirimle havuz başında akşam yemeğine gittik. Orada Aşkın Nur Yengi konseri varmış. O şarkı söyleyip masaları gezerken biz sahneye yapılmış yeşil rengin ne kadar çirkin olduğunu tartışıyorduk. Bir anda omzuma bir çiçek fırlatıldı. Aşkın Nur Yengi, "Ulan eşek sıpası masanıza geldim, siz hala bıdı bıdı ediyorsunuz" diyerek bana gül fırlattı. Ben de bunu kavrayınca çiçeği alıp "Eyvallah, teşekkür ederim" dedim. Sonrasında olanlar skandala kadar yürüdü. Yani İstanbul'da olsam bunun bir milyon katı olacaktı. O zaman ben daha yalnızlaşacaktım. Bu işi yapmak istemeyecektim ve küsecektim.

        İYİ BİR YALANCIYIM

        Behzat gibi bir adamı nasıl kadınların cazibeli bulduğu bir adama dönüştürdün?

        Ben de anlamıyorum. Zaten bu ilgi bana değil, Behzat'a... Benim tek derdim, sinema ve dizi tarihinin bir köşesinde bir parça anı bırakabilmek. Çünkü o zaman yaşayabileceğim.

        Romantik misin?

        Tabii ki, neden romantik olmayayım?

        İyi bir yalancı mısın?

        İyi bir oyuncuysan, iyi bir yalancı olabilirsin.

        Flörtöz müsün?

        Evet, flörtözüm. İnsanlarla sohbet ederken gözlerinin içine bakmayı seviyorum. Bu soruyu cevaplarken kötü anlamda kullanmadım flörtözü.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ