Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Oyuncu Ali İl, Quality of Magazine Dergisi’ne konuştu

        Rol aldığı ‘Küçük Kadınlar’, ‘Seni Bana Yazmışlar’ ve ‘Böyle Bitmesin’ gibi dizilerin ardından son olarak ‘Poyraz Karayel’ dizisinde canlandırdığı Sadreddin karakteriyle tüm dikkatleri üzerine çeken oyuncu Ali İl, Quality of Magazine Dergisi’ne konuştu.

        ‘Poyraz Karayel’ oldukça ilgi gördü. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?

        ‘Poyraz Karayel’in senaryosu çok akıcı. Ana karakterler de yan karakterler de yaşayan, özellikleri ve derinlikleri olan karakterler. Böyle olunca, bu da seyirciye yansıyor. Özellikle Burçin Terzioğlu ve İlker Kaleli’nin oynadığı Ayşegül ile Poyraz arasındaki aşkın samimiyeti seyirciye geçti. Ayrıca çocuk oyuncumuz Ataberk Mutlu çok yetenekli. İşin içinde aksiyon, drama, romantik sahneler ve mizahi yanlar da var. Tüm bunlar iyi harmanlandığı zaman ortaya kaliteli bir iş çıkıyor. Sahnelerin çekimleri mükemmel olunca o duygu seyirciye geçiyor.

        Dizide canlandırdığınız Sadreddin nasıl bir karakter?

        Sadreddin psikopatın biri! İkinci bölümde daha da fazla cinayete karıştığını görüyoruz. Babasının içinde bulunduğu ortamda, var olan şartlarla büyümüş, ona ayak uydurmaya çalışan sert bir karakter. Arızaları var, sorunları şiddetle çözmeye çok meyilli. Fazla tez canlı, mantığıyla hareket edebilen bir tip değil. Haset, haris, sorunlu bir karakter.

        Sizin de arızalarınız var mıdır?

        Herkesin arızaları vardır. Sadreddin kadar olmasa da benim de arızalarım var.

        İlk defa kötü bir karakteri oynuyorsunuz. Sadreddin karakterini canlandırırken zorlandınız mı?

        Evet ilk zamanlar zorlandığım anlar oldu. Sadreddin, daha önce oynadığım karakterlerden oldukça farklı çünkü. Enerjisi de farklı, daha saldırgan. Daha hızlı hareket ediyor. Şimdi tabii alıştım. Artık reflekslerim de ona göre değişti. Sadreddin’i oynamak çok keyifli, çünkü malzemesi var.

        Oyunculuğa nasıl başladınız?

        Liseden sonra Bakırköy Belediye Tiyatrosu’nda başladım. Daha sonra 2003’te konservatuvara girdim. Mimar Sinan Üniversitesi’ne girdikten sonra tiyatroya daha da ağırlık verdim. 4 yıllık okulu 7 senede bitirdim. Okuldayken Tümay Özokur Ajans’a kaydoldum, ardından diziler geldi. Bir yandan da tiyatro yapmaya çalışıyorum tabii.

        Tiyatro mu daha çok çekiyor sizi, diziler mi?

        Başarılı işlerde, farklı rolleri oynamak keyifli. Dizileri zaman zaman para için çeksek de tiyatro her zaman yapmak istediğim bir şey. İnşallah ileride kendi tiyatromu kurup ayakları yere basan işler yapmak istiyorum.

        Oyunculukta hedefleriniz neler?

        Tek kişilik bir gösteri, kendime ait bir sahne, tiyatro, projeler yapmak. Seviyorum tiyatroyu, yurtdışı bağlantılı projeler olabilir. İleride kendi senaryomu yazıp kendi oyunumu oynamak isterim. Hayallerim çok fazla, sinemayla ilgili de öyle. Bizim tek kültürlü yaşantımızın sıktığını düşünüyorum. Yurtdışında Afrikalısı da var, Avrupalısı da, her milletten oyuncu var. Bu bir enerji doğuruyor ve hayatlarına da yansıyor, bizde bu yok. Kendimizi çok fazla izole ettiğimizi düşünüyorum. Sanatsal anlamda işlerle değiştirebiliriz bunu. O yüzden İngilizce’mi geliştiriyorum.

        Çapkın mısınızdır?

        Eskiden çapkındım da şimdi duruldum! Bir başka deyişle, ‘Dalgalandım da duruldum’... Göz çapkınıyım, güzele bakarım ama genel olarak çapkın sayılmam, heyecanlı ve utangacımdır. Yalnızlığı da seven biriyim.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ