Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Derya Karadaş 'Güldür Güldür' geliyor...

        Ömür SABUNCUOĞLU/HT MAGAZİN

        Derya Karadaş... Türkiye’yi güldüren kadınlardan biri o. Canlandırdığı tiplemeler milyonları kahkahalara boğuyor. Sempatik, sıcak ve içten... Artık o da ‘Güldür Güldür’ ekibinin bir parçası. Aysel karakteriyle ekibe dahil olan Karadaş’la Cihangir’de buluştuk. Kararlaştırdığımız mekâna gittiğimde, vaktinden önce geldiğini gördüm. Her zamanki sempatik haliyle el sallayarak yanına davet etti. Fotoğraf çekimimizde ‘Güldür Güldür’ün meşhur peruklarını başımıza taktık. Çekimin bitiminde kahvelerimizi yudumlarken koyu bir sohbete daldık....

        Kurban Bayramı’nın son günü beraberiz. İyi bayramlar...

        Herkese mutlu bayramlar. Bu bayram çocuklar için mutlu, huzurlu, gülerek geçen bir bayram olsun.

        ‘Güldür Güldür’e ve Show TV ekranlarına hoş geldiniz.

        Hoş bulduk. ‘Güldür Güldür’ sezon finalini yapar yapmaz, BKM ailesinden teklif geldi, çok sıcak bir şekilde ‘Evet’ dedim ve başladım.

        Ekrandan önce, ‘Güldür Güldür’ün Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’ndaki gösterilerinde seyirciyle buluştunuz.

        İzleyici görür görmez, alkış tufanını kopardı. Çok heyecanlıydım, kazık bir yerden başlattılar, başlangıcı Harbiye’de yaptım. (Gülüyor) Televizyonda ekibe sonradan dahil olmak zordur. Güldür Güldür’ ekibi yıllardır beraber ve bir mizah anlayışları var. Şimdi onları çözmeye çalışıyorum. Ama tüm ekip dünya tatlısı.

        İrem Sak’la aynı projede buluştunuz.

        Bütün tüyoları İrem’den aldım. O kadar olumlu bahsetti ki, düşünmeden ‘Evet’ dememin sebebi İrem’dir. Bir önceki projemizde izleyici ikili olabizi çok sevmişti. Şimdi sosyal medyada da konuşulmaya başlandık. Tekrar aynı ekranda izleyici ile buluşmamız büyük bir merakla bekleniBiz de o ilginin hakkını vereceğiz.

        Nasıl bir karakter oynayacaksınız?

        Aysel karakteriyle ekibe dahil oluyorum. Daha belirlemedik ama heyecanlı, panik, işini iyi yaptığını düşünen, sıkıştığı zaman arkadaşlarını satabilen, ispiyoncu bir tip gibi gözüküyor.

        ‘Güldür Güldür’ oyuncularından sizi en kim güldürüyordu?

        Hepsi çok tatlı. Hiçbirini ayırt edemiyorum.

        Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’ndaki tiplemeniz de çok beğenildi. İlk repliğinizle birlikte herkes sizi tanıdı ve müthiş bir alkış koptu.

        Sokakta da aynısı oluyor, çok çatallı ve problemli bir ses tonum var. Yüzüme baktıklarında kesin karar veremeseler de, sesimi duyar duymaz ben olduğumdan emin oluyorlar. Özellikle toplu taşıma araçlarına bindiğimde, ‘Bu o mu? Yoksa başkası mı?’ diye aralarında konuştuklarında, onları gizli gizli seyretmek çok hoşuma gidiyor.

        Toplu taşıma araçlarına hâlâ biniyor musunuz?

        Tabii ki biniyorum. Metro, metrobüs, vapur... Genelde tanımıyorlar, sesimi duyunca ikileme düşüyorlar. O anlar hoşuma gidiyor. Tıkandıklarında ‘Benim’ diye yardım ediyorum. (Gülüyor)

        Peki aşk nasıl gidiyor?

        Güzel gidiyor. Çok huzurluyuz, birçok konuda birlikte ortak dili kurabiliyoruz. Mizah anlayışımız benzeşiyor. O yüzden her şey yolunda gidiyor.

        Evlilik?

        Kısmet ve sürpriz diyeyim.

        Drama oynamak istiyor musunuz?

        Çok istiyorum. Okulda bu deneyimi çok yaşadım ama mezun olduktan sonra tiyatro, sinema ve televizyonda hep komedi denk geldi.

        Son zamanlarda kadın komedyenler ön plana çıkmaya başladı. Sanki erkek egemenliği kırılmaya başladı.

        Kadın sayısının çoğalması bence çok keyifli. Alternatifli bir durum.

        ‘Muhabir olmak istiyordum’

        Oyunculuk çocukluk hayaliniz miydi?

        Arkadaş grubumun isteğiyle tercih ettim. (Gülüyor) Mizah üretimimi, sohbetlerimizi keyifli bir hale çevirdiğimi fark edip beni zorladılar. Bir kez bulaştıktan sonra da bir daha vazgeçemedim. İyi ki de öyle oldu. Yoksa ben aslında iletişim fakültesinde okumak istiyordum.

        Meslektaş mı olacaktık?

        Evet, ailemizde üç dört gazeteci var, aslında bu tercihim de çok profesyonelce değildi. Çünkü model alma üzerindendi. Sonra sınavda Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nin sanat tarihi bölümünü kazandım. Okula kaydımı yaptırdım ama gitmedim. Ardından iki devlet konservatuvarı sınavına girdim, son aşamada elendim. Bir de Müjdat Gezen Kültür ve Sanat Merkezi’nin sınavını deneyeyim dedim. Oradaki sınavı kazandım ve oyunculuk macerası böylece başlamış oldu.

        Sizi eleyen konservatuvarların sınav jürilerinde kimler vardı?

        Hayatta söylemem. (Kahkahalar)

        Oyuncu olduktan sonra, içinizden onlara, ‘Siz beni okula almadınız ama ben başardım?’ dediniz mi?

        Hiç öyle bir duygum olmadı, hâlâ da yok. Çünkü bir oyuncu hiçbir zaman, ‘Ben başardım’ dememeli.

        Peki gazeteci olsaydınız, hangi branşı seçecektiniz?

        Muhabir olmak istiyordum. Gazetede kültür-sanat röportajı yapmak istiyordum.

        Aileniz gazeteci olmanızı mı istiyordu?

        Hiçbir zaman yönlendirmediler, son kararı hep bana bıraktılar. Ama öğretmen olmamı çok istiyorlardı. Düzenli bir maaş, çalışma saatleri belli, 3 ay tatil. (Gülüyor) Fakat oyuncu olduğumda da hep arkamda oldular. Ben de onları kırmadım, mezun olduğum okulda, eğitmenlik yaptım. Hâlâ da devam ediyorum. Kendimi de onları da mutlu ettim.

        ‘Çok açık bir ailem var’

        Kaç yaşına kadar ailenizle birlikte oturdunuz?

        3 yıl önce ayırdık evleri.

        Çekimler uzun sürüp eve geç saatlerde gidince, bir huzursuzluk yaşandı mı?

        Hiçbir zaman problem olmadı. Çok açık bir ailem var. Benim gibi onlar da adapte olmaya çalıştı ve birlikte yol aldık. Evimiz Anadolu yakasındaydı, setler hep karşı taraftaydı. Yol çok vaktimi alıyordu. 32 yaşında evden ayrıldım ve Cihangir’e taşındım. Sanırım biraz geç kalmışım.

        Ailenizle beraber yaşarken, çamaşır, bulaşık, ütü olaylarını sanırım anneniz hallediyordu. Ayrı eve çıktığınızda zorlandınız mı?

        Yok, hiç zorlanmadım. Biz üç kız kardeşiz, eve giriş-çıkış saatlerimiz hep farklıydı. Öyle belli bir saatte, hep beraber akşam yemeğine oturalım gibi durumlarımız yoktu.

        3 kız kardeş... İyi geçiniyor muydunuz?

        Dünyanın en keyifli şeyi. Ben çok şanslıyım çünkü ortancayım. Hem abla, hem kardeşim, iki duyguyu birden yaşayabiliyorum. Sadece küçükken kıyafet konusunda anlaşamıyorduk. En şiddetli kavgalarımızın nedeniydi. (Gülüyor) O konuda ben çok çingeneydim. Hiç kıyafet almıyor ve hep onlardan besleniyordum. (Kahkahalar) Şimdi düşünüyorum da, kıyafete hiç para vermiyormuşum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ