Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Oya Başar: Hayatı ciddiye almıyorum

        Usta oyuncu Oya Başar, güzel bir hayat yaşadığını söyleyip ekliyor: “Çok önemli bir hastalık geçirdikten sonra hayata bambaşka bir gözle bakıyorsun. Ben hayatı çok ciddiye almışım. Şimdi günü gününe yaşıyorum. Anı değerlendiriyorum ve çok şeyi ciddiye almıyorum

        ‘Artık hayata bambaşka bir gözle bakıyorum’

        OĞLU Umut Kırca’nın ilk sinema filmi olan ‘El Değmemiş Aşk’ta küçük bir rol alan Oya Başar’la keyifli bir bayram sohbeti gerçekleştirdik. Usta oyuncu “Çocukluğunuzun bayramlarını mı daha çok seviyorsunuz yoksa anneliğinizin bayramlarını mı?” sorusuna içtenlikle “Çocukluğumun bayramlarını çok seviyorum” cevabını verirken, bayramlık sevincini, yediği tatlıları ve bir arada geçen bayramların tadını unutamadığını söylüyor.

        Oğlunuz Umut Kırca’nın ilk sinema filmi ‘El Değmemiş Aşk’ta konuk oyuncu olarak yer aldınız. Siz mi istediniz o mu rica etti?

        Ben de istedim, Necati de (Akpınar) istedi, bir enerji olsun istedik. Benim için de hoş bir şeydi. İnsanlar çocuklarıyla iftihar etmeyi, onları alkışlamayı çok ister. Bana da oğlumun filminde oynamak nasip oldu. Oğlumun filminde oynamak bir şerefti.

        Umut Bey’i büyütürken aklınızdan oyunculuk geçiyor muydu yoksa kamera arkasına mı teşvik ettiniz?

        Hayır, ben hayatımda hiç kimseyi yönlendirmem. Bakarım kendi istekleri doğrultusunda itmeye çalışırım. Onlara her türlü imkânı sundum. Umut, klasik müzik eğitimi de aldı, yarı zamanlı konservatuvar da okudu. Viyolonsel çalar aynı zamanda. Onu hiçbir zaman etkilemedim. ‘Önce insan olacaksın, onurlu olacaksın. Bu çok önemli. Ne yaparsan yap ama iyi insan ol. İyi olmaya çalış ve bunun için çaba sarf et. Hangi işi yapıyorsan yap seninle iftihar edelim, gurur duyalım, alkışlayalım’ dedim. Oğlum da beni utandırmadı. Umut’la iftihar ettim hep, çok hayırlı bir evlat oldu.

        ‘SETTE OĞLUM DİYE GÖRMÜYORUM’

        Oğlunuzun yönettiği sette çalışmak nasıl bir duyguydu?

        Umut’un ilk sinema filmi ama daha önce de bir dizi projesinde beraber çalışmıştık. O farklı bir şey. Sette oğlum diye görmüyorum. Yönetmen ve söylediklerini yapmakla mükellefim. Oğlum diye bakmıyorum ama ne olursa olsun için için ‘Ay ne güzel doğurmuşum’ gibi şeyler diyorsun.

        Filmde nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz?

        Filmde benim çok küçük bir rolüm var. Hastanedeki bir görevliyi canlandırıyorum. Teksti okuduğumda da sevmiştim. Tek kelimelik küçücük bir şeydi.

        ‘AİLEMDEN ALDIĞIM EN BÜYÜK MİRAS SEVGİ’

        Bir röportajınızda ‘Umut’la aramda başka bir bağ var’ demişsiniz. İlk çocuk olması ve doğumun zorlu bir süreç olması mı sizi bu kadar etkiledi?

        Evet, onunla farklı bir bağ var aramızda. O yüzden umutla iletişimimiz çok farklıdır. Onunla aynı dilden konuşuruz. Dünya görüşümüz aynıdır. Bir sürü şeyi paylaşabiliriz. Zaman zaman anne oğul, zaman zaman çok iyi arkadaş olmayı başardık. Umut çok olgun bir çocuktur. Bugüne kadar bana ‘Anne’ demedi. Hep ‘Annem’ der.

        Böyle konuşunca kızınız kıskanmıyor mu?

        Kıskanmaz çünkü kızımla da aynı şeyleri yaptım. Ailemden aldığım en büyük miras sevgi. Ben sevgiyle büyüyen bir çocuktum. Çocuklarımı da sevgiyle büyüttüm. Aramızda sevgi üçgeni var. Onu asla bozmayız. Derdimizi de sevgimizi de paylaşırız. Ama Umut’un daha büyük olması ve hayatıma önce girmesi farklı bir etki yaptı. Umut’un farkı hayatımıza daha erken girmesi ve kişiliği.

        Kızınız Ayşe oyunculuk eğitimi almıştı. Onun projesi var mı?

        Evet, yeni projeye başlıyor.

        Umut Bey’in çektiği bir işte Ayşe Hanım’la rol almak ister misiniz?

        O da çok aile işi olur. Aile işlerini fazla sevmiyorum. Umut bugüne kadar oynadığım birçok işi yönetebilirdi ama o öğretim görevlisi oldu. Onların arkasında küçük küçük olmak bana daha çok zevk veriyor.

        Kanseri yendikten sonra hayatınızda neler değişti?

        Güzel bir hayat yaşadım. Şükürler olsun çok güzel bir mesleğim var. Allah’ım bana böyle bir şey nasip etmiş ama çok önemli bir hastalık geçirdikten sonra hayata bambaşka bir gözle bakıyorsun. Ben hayatı çok ciddiye almışım. Hayatı bu kadar ciddiye almamak gerekirmiş onu anladım. Şimdi günü gününe yaşıyorum. Anı değerlendiriyorum ve çok şeyi ciddiye almıyorum.

        Genç isimlerden dikktinizi çeken ve beğendiğiniz bir isim var mı?

        Gençlerle çalışmayı çok seviyorum. Onların enerjisiyle birleşebiliyorum. Onlardan bir tanesi de Ceren Moray. Onu da çok seviyordum, bu filmde de oynuyor.

        "Annem kadar becerikli değilim"

        Çocukluğunuzun bayramlarını mı daha çok seviyorsunuz yoksa anneliğinizin bayramlarını mı?

        Çocukluğumun bayramlarını çok seviyorum. Çünkü artık bayramda herkes tatile gitme peşinde. Anneanneler, babaanneler de erkenden yer ayırtarak çocuk bakmaktan kurtulma çabasında. Bizim çocukluğumuzun bayramları çok güzeldi. Belki ben çocuktum o yüzden öyle geliyordu. Geleneksel şeyler benim için çok önemli. Bayramlarda babam aile büyüklerine gidecek şekerleri hazırlardı. Bayramdan bayrama elbise alınırdı. Harçlık alırdık, güzel yemekler yerdik, birlikte olurduk. O bitti artık, herkes kendi hayatını yaşıyor. Bayram, tatil demek. Bayramda tatile gitmezsen ezik olursun. Bayramlıklarımın, başucumda uyuduğum rugan ayakkabılarımın, anneannemden aldığım harçlığın ve yediğim tatlıların tadını unutamam.

        Sizce bayram gibi bayram nasıl olmalı?

        Bayram birlikteliği sağlar. Birlik ve beraberliğimizi sağlayacak bir bağ. Bayram bizi birlikte ve mutlu olmaya iter. Bu değerleri kaybetmemeliyiz.

        Bu bayram siz nereye gidiyorsunuz?

        Kıbrıs’a gideceğim.

        Bayram için evinizde yapılan özel bir yemek veya tatlı var mı?

        Ben beceremiyorum ama annem çok güzel baklava yapardı. Su böreği, kolböreği de eksik olmazdı. İyi yemek yaparım ama annem kadar becerikli değilim.

        Neziha KARTAL / HABERTURK MAGAZİN

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ