Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Medyada gizli çeteler mi var?

        Görüş aldığım gazetecilerin hepsi bu sorunun yanıtı üzerinde hemfikir: Medyada çeteler var. ‘Aman bu konuya girmeyeyim’ diyenler de tehlikenin farkında belli ki... Serdar Turgut’un ‘Yalnız medyada değil, her alanda insanlar gruplaşıyor. Gruplaşma olumsuz bir şey değildir insanlar dayanışıyor’ şeklindeki sözlerine de katılmamak mümkün değil. Ancak gruplaşma denilen şey kendilerinden olmayanlar aleyhine yazılar yazarak ya da yazdırarak zarar verme noktasına geliyorsa , dayanışmadan öte çeteciliğe dönüşmüş demektir…

        Balçiçek Pamir dün Gazete Habertürk’teki köşesinde tam da bunu iddia etti. Pamir’e göre, medyadaki gizli çeteler çoğunlukta değil ama maalesef vitrinde zira kimin konuşulacağına kimin övüleceğine ve kimin tu kaka edileceğine de bizzat kendileri aralarında karar veriyor. O klanın içine girmeyi reddederseniz sizi ya görmezden geliyor ya da aleyhinizde kalem oynatıyor.

        Pamir’in yazısının ardından konuyu tartışmaya açtık. İşte görüşler..

        GÜLİN YILDIRIMKAYA

        gulinyildirimkaya@haberturk.com

        Gazete Habertürk yazarı BALÇİÇEK PAMİR

        Medyada gizli çeteler var, kimin övülüp kimin tu kaka edileceği belli

        Medyada gizli çeteler de vardır. Çoğunluğu oluşturmazlar ama vitrinde maalesef onlar vardır. Konuşulmak onlar için tek kriterdir. Bir şey yapayım da beni konuşsunlar. Kimin kimi öveceği, kimin kimi tu kaka edeceği bellidir. Çifte standart vardır. Bir örnek vereyim. Gazeteci Nevval Sevindi’nin Aktüel Dergisi’ne verdiği “photoshop”suz ama giyinik pozlar o zaman bütün medyayı karıştırmıştı. Gazetecilik, seksilik falan tartışılmış, Nevval Sevindi’ye bu medya demediğini bırakmamıştı. Konu Ayşe Arman’a gelince başka oldu. Ayşe o dönemde “Bu yaşta bir kadın, hem de gazeteci, hem biz mecbur muyuz selülitli kollar görmeye?” tadında bir yazı da kaleme almıştı. Üstelik Nevval poz verdiğinde 40 yaşındaydı. Medyada yazılı olmayan kurallar da vardır. Önce birbirleri hakkında ağızlarına geleni yazar ardından dost olur, sonra birbirlerinin sit-com tadındaki gündelik yaşam öykülerini yazarlar. Şunu içtik, bunu yedik, bunu konuştuk, onu seyrettik. Zannedersiniz biz hepimiz klan halinde yaşıyoruz. Eğer o klanın içine girmeyi reddederseniz sizi ya görmezden gelir, silinmenizi falan beklerler ya da her fırsatta aleyhinize kalem oynatırlar.

        Serdar Turgut Akşam Gazetesi yazarı

        Gruplaşma olumsuz değil, insanlar dayanışıyor

        Medyada çeteler olduğu gözleniyor, hayatımızda da yaşayarak biliyoruz. Böyle çeteler var evet, ben şahsen toplu hareket edemediğim için böyle oluşumlar içine giremedim. Bu sadece medyada görülen bir durum değil tabii, hemen her alanda insanlar gruplaşıyor. Böyle gruplarda yer alanlar için avantajlar da var. Medyadaki gruplarda hepsi bir anda bir ismi telaffuz etmeye başladıklarında o isim tanınıyor, okunuyor. Çok konuşulmak isteniyorsa, bunu böylelikle başarabiliyorlar. Gruplaşmanın da olumsuz bir şey olduğunu düşünmüyorum. Neden olsun ki? İnsanlar dayanışıyor. Gruplar içinde yer almayanlar açısından olumsuz, korumasız kalıyorsunuz.

        Ahmet Hakan Hürriyet Gazetesi yazarı

        Gelen vuruyor, giden vuruyor... Ne çetesi?

        Medyada çeteler mi varmış?

        Birileri kendi aralarında gizli açık silahsızlanma anlaşmaları mı yaparmış?

        Birbirlerini kollayıp kampanya falan düzenleyenler mi söz konusuymuş?

        Bilmiyorum, bilemiyorum...

        Hiçbirinden haberim yok.

        Ben kendimden mesulüm...

        Orada da durum şudur:

        Hiçbir çetenin elemanı değilim...

        Zaten eğer bir çetenin elemanı olsaydım, sanırım yeryüzünün en başarısız ve en kaypak çetesinin elemanı olmuş olurdum...

        Baksanıza: Gelen vuruyor, giden vuruyor...

        Yani konumum tekin değil...

        Bundan şikayetçi miyim?

        Ne gezer? Bilakis...

        Çünkü bu durum bana misilleme hakkı veriyor.

        Bu hakkımdan feragat edip sümsük bir çetenin elemanı olacağıma, hakkımda yazılan her şeyle yalın kılıç mücadele etmeyi tercih ederim.

        Cüneyt Özdemir CNN Türk beşN birK program yapımcısı

        Kötülük kötülük doğuruyor, bunun için gruplaşmadan uzak durmaya çalışıyorum

        Ben medyada kötücülüğün yerini iyiliğin alması gerektiğini düşünüyorum. Gazeteci, gazetecinin kurdu haline dönüştü. Polemikler artık fikirler değil, insanlar üzerinden yapılıyor; kişiler tartışılıyor. Hangi grup, hangi yapı olursa olsun vicdanı, iyiliği, empatiyi korumamız gerekir. Kötülük sadece kötülük doğuruyor ve ayna gibi yine insanın kendisine çarpıyor. Bunun için gruplaşmadan uzak durmaya çalışıyorum. Herkesin birbirinden güç aldığı bir ortamda bunu yapmak da zor, yapayalnız ortada kalıyor insan.

        Yiğit Bulut Gazete Habertürk yazarı

        Kabiliyetsizler sırt sırta vermeden hayatta kalamazlar

        Konuya girmeden bir not düşmek istiyorum; bu ülkede medyamızın “emekçilerinin çok büyük bir bölümü” dürüst insanlardır ve aşağıda yaptığımız sorgulama asla onları kapsamaz !

        Çeteleşmeye gelince, bu soruya iki farklı mercek ile bakarak cevap vermek gerekir. Birinci mercek “büyük menfaat” odaklı olup; Türkiye’deki yerleşik düzen ve onun kullandığı “medya imkanları” olarak tarif edilebilir... Sahipler, sahiplerin sahipleri ve onların “ortak” kullandıkları “yukarıdan aşağıya” doğru örgütlenirler...Bu mercek altında kalan guruplar ve uzantıları kendilerini “Türkiye’nin sahipleri” veya “establishment” olarak tarif ederler...Hükümetler kurarlar, devirirler, kanunlar çıkartırlar...Nehirler hep bunlara doğru akar!

        Küçük mercek ise “sahiplerin sahiplerinden, görünen sahiplere kadar” olan ekibin “atadıklarından” başlar ve onların “istidham ettiklerine” doğru yayılır. Bu örgütlenme içinde kalanlar “patronların” değnekçileri “için çalışırlar”, patronu asla görmezler. Her türlü imkanlarını kendilerine bu imkanı sağlayan “patronun adamları” için seferber ederler. Bu grup çok ilginçtir. Farklı gazetelerde, televizyonlarda çalışırlar ama “birbirlerine” asla dokunmazlar. Beraber yerler içerler, sırt sırta verirler ve “yeteneksizliklerini” bu örgütlenme ile sürekli telafi ederler. Benim başıma son yaşadıklarım dönemindebu “gurubu” daha iyi anlamamı sağlayan çok ilginç olaylar geldi. Her zaman aramda sevgi ve saygı olduğunu düşündüğüm bazıları, kurdukları internet sitelerinde bana saldırmaya başladılar. Hayatta hiç görmediğim ama sonradan bu çarkın içinde olduğunu “öğrendiğim” zorlama köşe yazarları aleyhime yazılar yazdılar.

        Uzun lafın kısası: Türk medyasında “büyük” ve “küçük” olmak üzere “örgütlenmeler” söz konusu olabilir. Kabiliyetsizler sırt sırta verip “çadırı kuramazlarsa” hayatta kalamazlar!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ