Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        "Şimdiye kadar maliye politikasında sıkılaştırmada tasarruf adına harcama azaltıcı hiçbir şey görmedik" diyen DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan "Sıkılaştırmanın iki yöntemi vardır. Vergi artırma, bir de gideri azaltma. Şimdi gideri azaltma yönünde hiçbir şey yok. Sadece sürekli vergi artışı, yedi aydır her türlü vergi defalarca artırıldı" dedi.

        İstanbul'da ekonomi gazetecileriyle bir araya gelen Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile partinin ekonomi kurmayları İbrahim Çanakçı ve Candan Karlıtekin, seçimlerin ardından değişen ekonomi ve para politikalarını değerlendirdi. Ali Babacan yaptığı konuşmada ve sorulara verdiği yanıtlarda özetle şu konuların altını çizdi:

        ➔“Bugün itibariyle geldiğimiz noktada özellikle Türkiye'nin kurumsal çöküş sürecini, sadece ekonomide değil her alanda yaşıyoruz Bu kurumsal çöküş süreci hemen beraberinde ekonomiyle ilgili çok ciddi sıkıntıları getirdi ve bu sıkıntılar devam ediyor.

        ➔Tabii ki Merkez Bankası, BDDK, SPK, TÜİK gibi kuruluşların bağımsızlığı, bunların bağımsız bir şekilde çalışması son derece önemli. Şu anda bu kurumların hiçbirisine bağımsız çalışıyor diyemiyoruz. Tamamı kontrol altında, bizzat talimatla yönetiliyor.

        ZARARI 800 MİLYAR

        ➔Kur Korumalı Mevduatla ilgili Merkez Bankası'nın ne kadar para bastığı, bunlara ne kadar ödeme yaptığı açıklanmıyor. İşte son 6 aya bakıyoruz, bir 800 milyara yakın Merkez Bankası'nın zararı söz konusu. Bu zararın önemli bir kısmının Kur Korumalı Mevduata ödenen rakamlardan oluştuğunu tahmin ediyoruz. 2024 bütçesinde tarımsal desteğin tamamı 91 milyar lira. Sadece 2023'ün son 6 ayında Merkez Bankası'nın zararı 800 milyar. Yani acayip rakamlar bunlar ve şeffaf değil.

        ➔Ekonomi dışındaki kurumlara baktığımızda durum son derece kötü. Hele hele yargı ile ilgili son zamanlarda yaşadıklarımız, Anayasa Mahkemesi'nin karar alıp da o karara diğer mahkemelerin uymaması, bu kararların uygulanmaması gerçekten Türkiye'deki kurumsal çöküşün en önemli semptomlarından birisi.

        ➔153. madde çok açık, ‘Anayasa Mahkemesi kararları, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını gerçek ve tüzel kişileri bağlar’ diyor. Bundan daha açık bir cümle olamaz. Yargı organları, idare makamları, gerçek ve tüzel kişiler diyor. Şimdi bu madde bu kadar açıkken “buna ben uymuyorum, saygı duymuyorum, mahkeme uymayabilir” dediğiniz anda o ülkenin artık anayasal düzeninden bahsetmek söz konusu olmuyor.

        ➔Anayasanın tek bir maddesinin uygulanmaması ile anayasanın tümünün uygulanmaması arasında pek fark yok. Çünkü bir tanesine uymuyorum derken öbürünün ne özelliği, ne üstünlüğü var ki, bunların hepsi anayasa maddesi.

        NİTELİK DÜŞMANLIĞI ADETA

        ➔İçinde bulunduğumuz durumun en önemli sebeplerinden birisi kurumların önemsizleştirilmesi. ‘Bu ülkede tek bir kişi ve tek bir makam önemlidir. Bunun dışında hiçbir şeyin önemi yoktur.’ Böyle bir anlayış gerçekten Türkiye'deki nitelik düşmanlığı adeta. İşte Boğaziçi Üniversitesi'nin başına gelenlerden tutun, ‘Nasıl olur da benim irademe aykırı bir karar alır bu Anayasa Mahkemesi’ne kadar gider iş.

        ➔Bir kişiyi, bir makamı böyle önemseyen onun haricindeki her şeyi önemsizleştiren bir tablo önümüze konuldu. Dolayısıyla bu kurumsal çöküş ve kural bazlı yönetim anlayışının tamamen yok olması ki, sadece anayasadan bahsetmiyoruz kural bazlı derken. Türkiye'de ekonomiyle ilgili uygulamalarda kural bazlı yönetim anlayışı yok.

        ➔Merkez Bankası'nın ileriye doğru kararlarını neye göre nasıl alacağını bir bakıma önden ilan eden kural bazlı para politikası anlayışı uzunca bir süre tamamen yok oldu. Şimdi yeni bir Merkez Bankası yönetimi var. Fakat bağımsız olmadığı için son altı yedi aylık uygulamaların ne zaman ters yüz edileceği gibi bir ortamdayız. Dolayısıyla böyle bir yapıyla öngörülebilirlik kuşkusuz mümkün olmuyor.

        ➔Yeni ekonomi yönetiminden TÜİK yönetimini revize etmesini de bekliyordum. TÜİK'in başına kredibilitesi yüksek insanlar koymak ve aynı zamanda şeffaf, açık bir dış denetim mekanizması kurmak gerekirdi. Çünkü kimsenin güvenmediği veriler üzerinden siz bir ekonomi program yürütmeye çalışıyorsanız.

        7 AYDIR FAİZ KELİMESİNİ DUYMADIM

        ➔Yüzde 8,5 faiz, şimdi yüzde 42,5 oldu, yüzde 45 olur mu olmaz mı göreceğiz. Bununla ilgili milletin önüne çıkıp da hiçbir şey demedi. Bunu demediği sürece hep şu risk var.

        ➔Sayın Erdoğan şu an için ‘tamam arkadaşlar yapıyor, ben karışmıyorum’ dese de, kendi yanlışıyla alakalı bugüne kadar hiçbir ifade ortaya koymadı. Demedi ki ‘ben 5 yıl boyunca yanlış yaptım, doğrusu buymuş.’ Bunu demediği sürece hep şu risk var: ‘Bu arkadaşlara görev verdim ama yapamadılar. Yapabildikleri sadece faiz arttırmak oldu. Ben zaten bunun yanlış olduğunu hep söylüyordum. Bunlar da laf dinlemedi’ deyip izlenen politikalardan her an dönebilir.

        YOKSULLUK ÇEŞİTLERİ ARTTI

        ➔Geldiğimiz noktada yoksulluk çeşitleri arttı. Şimdi gıda yoksulluğu diyoruz değil mi? Barınma yoksulluğu diyoruz. Enerji yoksulluğu, öğrenci yoksulluğu, çocuk yoksulluğu… Yani yoksulluğun türevleri, çeşitleri arttı memlekette. Bir zamanlar sıfırladığımız mutlak yoksulluk, aşırı yoksulluk vardı. Yani istatistiklerde aşırı yoksul; şimdi tekrar çıkıyor. Bakıyorsunuz yine aşırı yoksul bir toplum kesimi oluştu memlekette.

        ➔Vergi rekortmenleri listesi açıklanıyor. 70 küsur kişi ismini gizliyor. Bunun birkaç sebebi var. Bu kadar gelir dağılımı bozulmuşken, param olduğu ortaya çıkarsa para isterler. Ya da ‘çökerler’ diye de korkuyor olabilirler. Ta ilçe teşkilatından başlıyor talepler, bakanlıklara ve ta nerelere kadar uzanıyor. Parası varsa talep de ona göre geliyor. Ve öyle kibar talepler değil.

        ➔ ‘Arkadaş, biz iktidarız. Sen bu parayı benim sayemde kazandın. Ben 20 yıldır iktidar olmasam, sana bu alanı açmasam, parayı kazanabilir miydin? Demek ki onda benim hakkım var. Demek ki birazını bana vereceksin’ yani. Gayet de güzel, böyle içselleştirilmiş, kendi iç dünyalarında meşrulaştırılmış şekilde bu çökmeler.

        BUGÜNÜN MODASI ÖFKE, NEFRET

        ➔Bugünün siyasetteki modası öfke ve nefret. Ama bu bizim işimiz değil, bunu yapamayız. Fakat duruşumuzun, çizgimizin doğruluğundan eminsek ki eminiz, biz bu çizgimizi sonuna kadar savunacağız, başka bir yol yok. Medya ile ilgili sınırlamalar var mı var, doğru. Ama birebir temastan daha önemli bir iletişim yolu da yok.

        ➔Biz 13 yıl boyunca bir ülkeyle ikili anlaşmayla borçlanmadık. Çünkü ikili anlaşmayla borçlanma tam anlamıyla ‘Borç alan emir alır’ durumuna düşürür. Bütün siyasi ilişkilerin akışı değişir. Borçluysanız, o ülkeyle ilişkilerinizde fazla bir şey yapamazsınız. Yani gerektiği zaman dik duramazsınız. Çünkü o borcun ertelenmesini isteyeceksiniz. Şimdi bütün bunlar risk.

        BORSADA KOLAY YOLDAN KAZANMA ARAYIŞI

        ➔Borsada son yıllardaki küçük yatırımcı akını, yoksullaşma ile birlikte gelen kolay bir para kazanma arayışından kaynaklanıyor. Çünkü ben hakkımla, alnımın teriyle, bileğimin gücüyle para kazanamıyorum bu ülkede. Böyle olmuyor, kapılar kapalı. Kolay yoldan nasıl kazanırım diye bakıyor.

        ➔Borsada yaşanan bu inişler çıkışlar ile çok büyük mağduriyet var. Yani SPK'nın gerekli özeni, denetimi ve yaptırımı uyguladığını görmüyorum. Neler neler oluyor borsada ve SPK adeta tamamen saf dışı.”