Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Ayşe Özek Karasu Hedef sömürge adı mı, milliyetçi ajanda mı?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        G20 zirvesinin toplandığı Yeni Delhi’de yabancı misafirler görmesin diye yüzlerce sokak köpeği toplanıp barınaklara istiflendi, sokakta gelen geçene musallat rhesus maymunlarını püskürtmek için iri boy langur maymunlarının kartonet korkulukları ana arterlere serpiştirildi ama hepsinden önce zirve merkezine 500 metre mesafedeki gecekondu mahallesi yerle bir edildi. Zirveye hazırlanırken ta geçen mayıs sonu mahalle sakinlerine evleri boşaltma emri gönderilmiş, itiraz makamı mahkeme derme çatma barınaklara söküm kararını onamıştı. Neticede Hindistan G20’ye ev sahipliği yapacak diye, varoştakiler evsiz kalmıştı.

        Fakat bunların hepsinden önce zirveye hazırlık olarak Başbakan Narendra Modi’nin boyuyla posuyla en popüler dünya lideri olduğunu gösteren billboardlar yükselmişti başkent sokaklarında; yüzde 78 halk desteğiyle Modi en önde gövde gösterirken, yüzde 40’lık mini boy Biden son sırada yer alıyordu.

        Göründüğü kadarıyla konukları cazgır hırsız maymunlardan korumak için gösterilen özen, nezaket bağlamında esirgenmişti liderlerden. Zirvenin “One earth, one family, one future” sloganıyla da uyumlu değildi. Bırakın sokak köpeklerini ve gecekondu insanlarını, G20’nin geri kalan liderleri bile yeryüzünü ve geleceği paylaşan ailenin eşit ortakları sayılmıyordu.

        Hindistan muhalefetine göre G20 zirvesi uluslararası siyasi arena olarak, Modi iktidarının Hindu milliyetçiliği ajandasını ülke sathına yaymak için kullandığı oyun sahası işlevi görüyor. Diğer deyişle, 1.4 milyarlık ülkede yüzde 14’lük Müslüman nüfusu ve ana dili Hintçe olmayan diğer etnik grupları ayrıştıran kutuplaşmayı daha derinleştirecek bir icraat. Batı’nın Hindistan-Çin rekabetini gözeterek Modi’yi pohpohlaması da iç siyasette dünya lideri ambalajı için elverişli zemin oluşturuyor. Hatta Çin lideri Şi Cinping’in zirveye katılmaması Hindistan’ın yükselişini çekememesine bağlanıyor. Yeni Delhi iktidar çevrelerine göre Pekin son 40 yıl boyunca en hızlı büyüyen ekonomiyken, bu yıl yüzde 7 büyüme beklenen Hint ekonomisinin gerisinde kalmayı sindirememiş. Hindistan’ın bu yıl Çin nüfusunu geçmesi de cabası. Ay’ın güney kutbuna iniş başarısının da katkısıyla Hindistan’ın uluslararası süksesi yerinde.

        DURUP DURURKEN BHARAT!

        Bu bakımdan Hindistan’ın “India” adını Sanskritçe kökenden gelen “Bharat”la değiştirme hamlesinin tam da zirve arifesinde gündeme düşmesi sürpriz değil. Zirve yemeğinin ev sahibi Cumhurbaşkanı Draupadi Murmu’yu İngilizce davetiyede “President of Bharat” kimliğinde tanımlayan zekice bir manevrayla proje uluslararası platforma taşındı. Aksi takdirde kapalı devre iç siyaset tartışması sürecek; isim değişikliği gerçekleşirse dış dünyadan nereden çıktı bu Bharat sesleri yükselecekti.

        Gerçi bu dünyanın sorunuydu. İktidardaki Bharatiya Janata Partisi’nin (BJP) tepe örgütü Hindu milliyetçisi paramiliter yapı RSS’ye göre ülkenin adı yüzyıllardır Bharat idi, sömürgecinin verdiği India yerine ülke çapında bu ismin kullanılması gerekiyordu, eğer dünya Sanskrit destanı “Mahabharata”daki Hinduların babası sayılan efsane kraldan bihaberse bu Hintlilerin sorunu değildi. Tarihçilere göre eski Grekçede, İndus ırmağından türeyen India adı yüzyıllar öncesine dayanıyor, ancak genel kabul ismin 18’inci yüzyıldan kalma bir sömürge artığı olduğu şeklinde.

        İlk bakışta sömürgeci İngiliz'in verdiği isme direniş çok vakur bir hareket gibi görünse de, Hindu çoğunluğu temsil eden siyaset harici muhalefetten sert tepkiler geldi. Batı Bengal tarafına göre isim değişikliği ülke tarihini çarpıtmaya yönelik açık bir girişim. Yıllarca iktidarda kalan etnisite üstü laik Kongre Partisi ise hükümeti Anayasaya saldırıyla suçluyor, “Modi, tarihi çarpıtarak ülkeyi bölme faaliyetine devam edebilir ama bizi yıldıramaz” diyor. Yılların emeğiyle oluşturulan paha biçilmez değerdeki “India” markasını terk etmeyi delilik olarak görenler de var.

        Müslümanlara göre ise Modi hükümeti sadece Britanya yönetimindeki dönemin kalıntılarından kurtulmakla kalmayıp aynı dönemde ülkede nüfuz sahibi Müslüman hanedanların izini de silmeyi amaçlıyor.

        Aslında isim değişikliği demek de doğru değil; Hindistan Anayasası iki adı birden içeriyor. Anayasa İngilizce “We, the people of India… India, that is Bharat, shall be union of states” ifadeleriyle başlıyor. Anayasanın Hintçe metninde ise tek başına Bharat adı geçiyor; sadece giriş kısmında “Bharat, that is India…” ifadesiyle ülkenin iki adı birden tanımlanıyor.

        Hindustan adına gelince, Pers dilinde “İndus’un öte yakasındaki ülke”yi tanımlıyor, yüzyıllardır kuzeyin geniş bir bölüme ve ülkenin orta kesimleri için kullanılıyor, inanç veya kültüre dair atıf içermiyor.

        RESMİ ANA DİLLER NE OLACAK

        Hindistan’ı coğrafyası ve çok kültürlü yapısı itibariyle dünyanın en büyük demokrasisi yapan faktörlerden biri ana dil çeşitliliğinin resmen tanınmış olmasıydı. İndo-Germen fetihçilerin dilinden türeyen Hintçe ülkenin kuzeyinde konuşuluyor, halkların ortak dili değil. Merkezi yönetimin resmi dilleri İngilizce ve Hintçe olmakla birlikte, Anayasa’nın 8’inci maddesi farklı etnik toplulukların konuştuğu Pencap, Tamil, Urdu, Keşmir, Nepal, Bengal ve Telugu dilleri dahil 22 dili eyaletlerin bölgesel özgün resmi dilleri olarak kabul ediyor. Anayasa ayrıca bütün eyaletleri, halk arasında yaygın diğer bölgesel dilleri resmi dil kabul etmekte özgür bırakıyor.

        Hindistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra ulus devlet projesi, İngilizcenin de 1965 itibariyle Hintçe ile eşit statüsünden çıkarılıp bu 22 dil grubuna dahil edilmesini öngörüyordu. Ancak farklı kültür ve inançlara mensup toplulukların ortaklaşabildiği, birbirini anladığı dilin İngilizce olması sebebiyle plan tavsadı. Kurucu baba Nehru, “Hintçe konuşmayan halklar istediği sürece İngilizce kullanılmaya devam edilecektir” demişti. Özellikle Tamil Nadu ve Batı Bengal eyaletlerinin direnişi neticesinde tarih Nehru’nun dediği gibi gelişti.

        Şimdi Hindistan G20 zirvesi ötesinde 18-22 Eylül tarihlerine kilitlenmiş durumda. Hükümet, mecliste beş günlük özel oturum kararı almış, ancak gündeme ilişkin bilgi vermemişti. Hemen ardından Bharat meselesi ortaya çıkınca, özel oturumlarda isim değişikliğinin gündeme getirilip meclis onayından geçirileceği ileri sürüldü. Resmi kanallardan henüz doğrulama gelmedi. Ülke adının sadece Bharat olması için gereken Anayasa değişikliği parlamentonun her iki kanadında üçte iki çoğunluk oyuyla mümkün.

        Hukukçulara göre Anayasa yeni haliyle eyalet meclislerinin onayına sunulursa kutuplaşma daha da derinleşecek. Çünkü birçok eyalette BJP yönetimleri iktidarda değil.

        AFRİKALILAR NE YAPSIN

        Hindistan’ın isim değişikliği planıyla, Türkiye adının BM onayıyla uluslararası sahada tescillenmesi arasında hiçbir benzerlik olmadığı gibi, isim değiştiren diğer ülkelerle de kıyaslanmaması lazım. Bazı eski sömürgelerin isimleri Batı karşıtı propaganda amacıyla değiştirilmişti. Demokrasi ve insan hakları adına pek de olumlu sonuçlar çıkmadı. Burma’nın adı askeri cunta tarafından Myanmar’a çevrilmiş, Rodezya diktatör Robert Mugabe’nin Zimbabwe’si olmuş, Yukarı Volta ise askeri darbeyle iş başına gelen Marksist devrimci Thomas Sankara eliyle Burkina Faso’ya dönüştürülmüştü. Sankara’nın reform çabaları suikasta kurban gitmesiyle son buldu.

        Aslında kıta isimleri de istilacı ve sömürgecilerden geliyor. Afrika, Asya, Avustralya ve Amerika’nın yerli halkları yaşadıkları kara parçalarının kıta olduğunu bilemezdi, dolayısıyla o isimleri de kendileri vermedi.

        Ve içlerinde en problemli olan Afrika’nın adı. Romalıların, bir yerli kabilesine verdikleri isimle kıtanın kuzeyindeki hakimiyet alanı Kartaca için kullandıkları “Afri” sözcüğünden türüyor Afrika; “Afrilerin ülkesi” anlamında. Kelimenin etimolojisiyle ilgili fazlaca hipotez mevcut. Bir görüşe göre “Afri”, Fenike dilindeki “afar” (toz) sözcüğünden geliyordu veya Berberi dilindeki “ifar”dan (mağara) türetilmişti. Yani Romalıların gözünde Afriler ya toza toprağa bulanmış veya mağarada yaşayan varlıklardı. Daha iyimser bir ihtimal de var; kıta adının Latince “aprica”dan geldiği hipotezi. Güneşli anlamında ve coğrafyasına bakılırsa isabetli de.