Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ne tuhaf zamanlardan geçiyoruz!!! Sanki büyük bir sınav içindeyiz ve bu dönem her türlü rezilliği, tuhaflığı yaşayacağız ve tüketeceğiz hatta sıyrılacağız, doğruyu bulacağız gibi.

        Ya da bulamayıp daha da dibin dibini görüp, izleyeceğiz!!!

        Ya da daha başka ne olabilir ve bizler daha neye şaşırabiliriz!!!

        Çok şey geçiyor insanın kafasından. Ancak insan bir an durup, geri çekilip büyük fotoğrafa baktığı zaman da, "Acaba her zaman, her nesil böyleydi de insanlık mı fark etmiyordu?" diyorum, diyorum ama olmuyor. Şunun şurasında daha on sene önce birisi bir rezillik yaptığında ayıplanır hatta birileri utanırdı!!!

        Utanma duygusu gibi bir "his" vardı hem duygularda hem dillerde. Şimdi "Utanma" duygusu diye bir kelime yok olmuş gibi. Ya da "Aman rezil olurum, aman ailem duyarsa ne der!!!" gibi... Sanırım sosyal medya ile birlikte bu fenomengillerden sonra tuhaf şeylere bu gözler alıştı ama keşke alışmasak. Çünkü bunlar hiç güzel şeyler değil.

        Ama "İnsanoğlu şeşer beşer bir anda gaflete düşebilir" de demeden edemiyorum. Büyük konuşmamak, büyük lokma yememek gerek. Malum büyüklerimiz hep doğru sözler söylemiş. Büyüdükçe anlıyorum. Ve yine fakat Dilangiller sonrası fenomengiller rezilliklerinden sonra şimdi de futbol dünyasında tuhaf bir para hikayesi dönüyor. Bakın bu bünyeler hala Dilangilleri atlatamamışken şimdi de başka bir "Para Para Para" mevzusu var gündemde. Bu olay daha da bir tuhaf ve garip.

        Yine uzağa çekilip geniş fotoğrafa baktığım zaman, bir taraf gecekondu da yaşamış. Çok para sıkıntısı çekmiş, ötelenmiş, itilmiş... Ve para hırsına bürünmüş belli ki!!! Bunun haklı bir yanı yok elbet ama en azından bir hırsa girdikleri çok belli ve bariz gözüküyor. Kaybedecek bir şeyleri yok. Kimse tanımıyor, ünlü değiller. Aileleri de kurtarma çabasındalar. O yüzden rezil de, olursak olalım. Ya olmazsak durumu yaşayarak gözlerini karartıp dolandırıcılık işine girmişler. Bakın gözlerini karartmışlar.

        Fakat diğer tarafta futbol camiasında, trilyonlar havada uçuşuyor. O derece para var. Üstelik şan, şöhret, ün. Kurulu düzen. Aile, itibar her şey var. Kaybedilecek çok şey var. Olmadığı kadar var hem de... Ama yine para hırsı başrolde.. Para hırsı olanı, fark eden dolandırıcı hemen harekete geçiyor. Avına kariyerliyi bile düşürüyor.

        Bir kadın var ortada. Üstelik kadının mesleği falan var. Jeolog falan. Boş değil. Onun da kurulu bi hayatı var. Kaybedecekleri var. Üstelik bankacı olduktan kısa bir süre sonra başarısından yükseliyor. Yani hakkıyla güzel paralar kazanıp güzel yaşayabilir. İmkanları var yok değil. Hatta öyle kötü evlerde falan değil, güzel evlerde yaşayabilecek bir imkana ulaşıyor. Ama ne yapıyor; para hırsı çok para hırsı onu çok başka oyunlara itiyor. Aklım almıyor gerçekten. Bu nasıl bir hırstır. Nasıl bir duygudur asla aklım almıyor. İtibarını yok edecek kadar hem de!!!

        Sözün bittiği yer, yani insanın aklının almadığı şeyi yorumlaması da çok zor. Çünkü "para hırsı" fakiri-zengini zıvanadan çıkartıyor. Gerçekten anlamak mümkün değil. Aklım almıyor. Ve inanın hangi masaya, hangi ortama otursam bu konuşuluyor. Ve yorum yapamıyorum. Öylece dinliyorum. Hatta bana bazıları; "Sen biliyorsundur bir şeyler, anlatsana" diyor ama yok bilmiyorum. Hatta yine birçok okuyucum, "Neden bu konu hakkında bir şey yazmıyorsun" diyor. Allah aşkına ne yazayım. Ne denir ki bu olaya. Mevzu yargıya intikal etmiş. Son sözü adaletimiz verecek. Bakalım neler olacak!!! Ben de gerçekten aşırı merak ediyorum.

        Mesela Arda Turan'ın karısı Aslıhan Doğan'a da bu konu sorulmuş. O da "Ben o konulara hiç girmeyeyim. Benim konuşmam hiç doğru olmaz" demiş. Allah aşkına ne desin kadın. Ne desin ki!!!

        Daha çok yeni fenomenlerden Talular en yakın dostlarını dolandırdı. Yahu kadınla, adam ilkokul arkadaşlarını dolandırdı daha ne olsun. Buhar olup uçtular ama onları da yakalayacak bizim emniyetimiz diye düşünüyorum. Kaçmamalı bu tipler. Eninde sonunda yakalanacaklardır. Sürekli arkaya bakarak, kaçarak yaşanmaz ki! Yazık değil mi, o küçücük masum yavrucuklara. Çocukla kaçmak falan. Korkunç bir duygu olsa gerek.

        Yani kısacası tuhaf bir dönemden geçiyoruz. Ve para sorgusu içindeyiz. Paranın sürekli başrolde olduğu, hiç hayatımızdan gitmediği, her konuşmanın baş misafiri olan para para para..

        Gerçekten çoğunluk; zengin koca peşinde.

        Gerçekten çoğunluk; nasıl zengin olabilirim derdinde.

        Gerçekten sohbetlerde; artık zengin olmak istiyorum yeter olarak devam ediyor.

        Ve sürekli para konuşuluyor. Gerçekten gına geldi. Tabii ki herkesin paraya ihtiyacı var ama hiç bu kadar konuşulduğu bir dönem daha hatırlamıyorum.

        Ve bu yüzden de kim dolandırıcı oluyorsa başarılı oluyor ve eninde sonunda yakayı ele veriyor ama "Olmaz", "İmkansız" dediğin kişileri bile dolandırıyorlar. Daha ne diyeyim.

        ***

        Milletin yarasını kaşımışım meğer

        Malum geçirdiğim bir sağlık durumundan sonra zor bir sene geçirdim. Kortizonlar, ilaçlar falan derken biraz kilo almıştım. Daha doğrusu balon gibi şiştim. Şimdi şükür en azından görüntü olarak kendimi toparladım ve bir hayli kilo verdim. Bu kilo verme mevzusuna pek takılmıyorum ama insanların 'merhaba' sonrası ilk konusu.

        Zaten sağlığım ile ilgilenirken insanların, "Ne oldu sana", "Ne çok kilo almışsın" gibi baskıları ile zaman daha da zor geçti. O konu daha başka bir konu elbet. Ancak günlerce konuşsak, yazsak, çizsek çözülmez de bir konu. İnsanlar bu konuyu konuşmayı, milletin kilosunu dert etmeyi bırakmadı. Hastalığı mı var, sorunu mu var demeden öyle acımasızca yorumlar yapıyorlar ki! Fakat buna son vermeyecekler o kesin. Neyse önceki gün de verdiğim kilolar ve eski enerjim ile bir davete katıldım. O davette ve sonrasında paylaştığım bir fotoğrafa inanılmaz iltifat alınca, ben de, biraz yaptıklarımdan, aldığım kararlardan bahsedip içimi döktüğüm paylaşımlar yaptım. İnanılmaz geri dönüşler geldi; "Duygularıma tercüman olmuşsun. İnan ben yazmışım sanki" gibi yüzlerce mesaj aldım. İnanın çoğu meşhur, oldukça ünlü ve hatta ciddi mevkilerde olan kişilerdi. Ünlüsü-ünsüzü de vardı diyebilirim. Şunu anladım ki;

        -Maddi ve manevi sıkıntıyı çoğu insan yaşıyor. Fakat birileri gibi göze sokmuyor, ağlamıyor, bağırmıyor. Yani çabalıyor, çalışıyor. Salak yerine konduklarını hissettikleri gibi benim gibi düşünüyorlar.

        -Çoğu insan zenginlik peşinden koşuyor olabilir ancak, çoğu insanda hala kariyer yapma derdinde.

        -Kendi ülkesinde yalnızlaştığını düşünen çok insan var.

        -Normal aile terbiyesi almış insan zaten duruşunu hiçbir şekilde bozmuyor.

        Gibi yüzlerce satır yazabilirim. Şu var ki, insanın kişiliğini hiçbir şey bozamıyor. Ne son yıllarda türeyen dolandırıcılar ne sosyal medya da bu kişileri kandıramıyor. Ki Allah korusun tabii.

        ***

        Kenan-Sinem ihaneti

        Geçen hafta bir arkadaşım, "Esin, Kenan İmirzalioğlu-Sinem Kobal sence nasıl çiftler? Kenan hiç aldatmıyordur di mi" diye öylesine bir laf attı ortaya. Ben de, "Kenan, Sinem'e sırılsıklam aşık. Sinem de ona" dedim konuyu kapattım. Özel yemek ortamlarında pek magazin konuşmayı sevmem.

        Neyse biz bu konuyu konuştuk üç gün sonra "Kenan İmirzalioğlu, Sinem Kobal'ı aldattı" haberi düştü. Hopppaaaa!!! Neyse Edis'in doğum gününde görüntülü yalanlama ile son noktayı koydu ikili, ancak; magazin dünyasında pek bir şeye şaşırmam. Ancak şu anda tahmin ettiğim bir şey var ki o da Kenan, Sinem'i aldatmaz. Yani olmaz öyle bir şey gibi geliyor. Birilerinin hırsı olabilir bu haber.

        Ki "Aldatmayan erkek yok (Tabii ki var)" diyen biri olarak bunu söylüyorum dikkatinizi çekerim.

        Tabii ki var diye özellikle belirtiyorum. Çünkü çok tanıdığım kişi var, eşine sırılsıklam aşık gerçekten. Gözü eşinden başkasını görmüyor. Ve o kişilerin özgüvenleri çok yüksek.

        Ben aldatan erkeğin özgüveni eksiği olduğunu düşünürüm hep. Bir kere ya kendini kandırdığı, mutlu olmadığı bir ilişki ve evlilik yaşadığı için ve tabii çevresinden ötürü de aldatma ile bu konuyu yok etmeye çalışıyordur.

        Mutlu, huzurlu, eğlenen, keyif alan, aynı dili konuşan insanlar birbirini aldatmaz ve yalan söyleme ihtiyacı hissetmez. Bir bir daha iki...

        Eğer bir erkek ya da kadın o ilişkide oynuyor ve kendi gibi olamıyor. Hep karşısındaki kişinin hayatına bürünüyor ise mutlu olmadığı için aldatır. Aldatmak onun kaçtığı, kendini bulduğu yerdir çünkü...