Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Mehmet Açar Filminden kaçan yönetmen
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ‘Çözümler Kitabı’ (Le livre des solutions), kendi ülkesinin yanı sıra ABD’de de çalışan ve müzik videolarıyla tanınan Fransız yönetmen Michel Gondry’nin yeni filmi...

        Gondry’nin başyapıtı, senaryosunu Charlie Kaufman’la birlikte yazdığı alternatif bilimkurgusu ‘Sil Baştan’dır (Eternal Sunshine of Spotless Mind – 2004) hiç kuşkusuz. Meslektaşlarımın çoğunun beğenmediği ‘Lütfen Başa Sarın’ (Be Kind Rewind - 2008) ise Gondry sinemasının anahtar filmlerinden biri gibi gelir bana. Popüler klasikleri sıfır bütçe ve kısıtlı imkanlarla, amatör ev videoları olarak yeniden çeken iki tutkulu ve çılgın kafadarın hikâyesini anlatan film, Gondry’nin sinema sanatına yaklaşımıyla ilgili ipuçları taşır. Şıklıktan, her tür gösterişten ve ciddiyetten uzak duran filmler çeker Gondry. Kendi adıma, çocuk resimlerindeki iddiasız saflıktan, anlama odaklanan nahif sanattan etkilendiğini düşünürüm hep. Öte yandan, filmlerini öyle çok yalın ve saf bulmam. Seyircilerle dolaysız ilişkiler kursalar da modern ve sofistike filmlerdir bunlar. Ayrıca ‘Lütfen Başa Sarın’da olduğu gibi hikâye anlatmak kadar film yapma çabasının kendisini sever Gondry. ‘Çözümler Kitabı’ da bunun örneklerinden biri…

        Dünya prömiyerini Cannes’da Yönetmenlerin 15 Günü bölümünde gerçekleştiren film, bir yönetmenin öyküsünü anlatıyor. Yapımcılarla toplantıya giren Marc Becker (Pierre Niney), kaba kurgusu yeni biten filminin kontrolünün tümüyle elinden alınacağını öğrenince, asistanı Sylvia (Frankie Wallach), kurgucusu Charlotte (Blanche Gardin) ve onun yardımcısı Carlos (Mourad Boudaoud) ile birlikte filmini kaçırmaya karar veriyor. Ekibiyle birlikte yengesi Denise’in (Françoise Lebrun), Cévennes bölgesindeki kır evine yerleşiyor. Filmi seven ve bir an önce bitirmekten yana olan Charlotte ile Sylvia’nın aksine Marc, ek çekimler yapmak; kurguyu yeni baştan ele almak; müziği son derece alışılmadık yöntemlerle hazırlamak ve filme eski usul el çizimi animasyon sahneler eklemek için harekete geçiyor. Tüm yeni fikirlerini bir araya getirdiği Çözümler Kitabı başlıklı bir defter bile tutmaya başlıyor. Ayrıca köy evini satın alıp film stüdyosuna çevirmek, kasabada sinema salonu açmak veya ‘montaj kamyonu’ icat etmek gibi yeni fikirleri ve çılgın projelerinin ardı arkası kesilmiyor.

        İlk başlarda Marc eksantrik ve sempatik bir sanatçı izlenimi veriyor. Ama film ilerledikçe çekilmez yanları da ortaya çıkıyor. Öncelikle yakın çevresindeki insanlarla dahi empati kurmakta zorlanan, duygusal zekâsı düşük biri olduğunu anlıyoruz. Onu seven, film için ellerinden geleni yapan ekip arkadaşlarına nasıl davrandığına baktığımızda, benmerkezci ve bencil yanlarını gözlemliyoruz. Aklına gelen tüm fikirlerin hiç sorgulanmadan bir an önce hayata geçirilmesini istiyor Marc. Yöneticilik becerilerinin hiç olmaması bir yana, sabırsızlığı ve anlayışsızlığı nedeniyle yaşadığı öfke krizleri sonucunda sürekli arkadaşlarından özür dilemek zorunda kalıyor. Yine de kendini sorgulamıyor, özeleştiri yapmıyor. Bazen odaklanma sorunları yaşayan, hiperaktif biri izlenimi veriyor.

        Kuşkusuz haklı çıktığı anlar var ama insanların itici bulabileceği biri Marc. Başta yengesi olmak üzere asistanı ve kurgucusunun gösterdiği hoşgörünün bile tam olarak farkında görünmüyor. İşte bu yüzden, birçok kişinin ana karakteri nedeniyle filmi beğenmeyeceğini tahmin etmek olası. Gondry’nin de onu sevdirmek gibi bir amacı olduğunu söylemek zor. Tam tersine, tüm olumsuz özelliklerini göstermek istiyor. Ama karakterini içten içe sevdiği inkâr edilemez.

        Gondry, öncelikle Marc’ın yazdığı ve çektiği filme ticari bir meta olarak bakmamasını önemsiyor. Filmini, yapımcıların elinden kaçırırken asıl amacı bitirmekten ziyade sahip çıkmak. Hatta tüm filmin bu takıntılı ‘sahip çıkma’ halini anlattığı ve incelediği söylenebilir.

        Sözgelimi, orkestra şefini gönderip müzisyenleri yönettiği sahne, temel müzik bilgisi olmayan narsisistik birinin kurduğu bir hayal gibi… Ama biraz düşününce orada sadece narsisizm değil; filminin müziklerini başkasına emanet edememe hali var. Filmin mizahının kendini gösterdiği bir sahne bu ve gerçekleşmesine inanamıyorsunuz. Ama sonuçta realist bir film seyretmiyoruz. Kaldı ki, final bunun açık bir kanıtı... Marc’ın çektiği filmin de gerçeküstü bir açılışı olduğunu not etmek gerek.

        Marc çok az çekimini görebildiğimiz filmini sadece ticari ürün olarak değil, sanat eseri olarak da görmüyor, göremiyor. Sadece sahip çıkmak istiyor. Sonuçta, kalbini ve her şeyini koyduğu bir film bu… Belki de o yüzden bir türlü son noktayı koyamıyor. Marc’ın filmini bitirmek istemediği öne sürülebilir belki. Ama kendi adıma asıl meselenin, ‘filmini bitirememe duygusu’ olduğunu düşünüyorum. Birçok yazar, sanatçı ve yönetmen eminim benzer sorunlar yaşamış, eksik parçanın ne olduğunu bulmaya çalışmıştır. Kaldı ki, Gondry’nin ‘Çözümler Kitabı’nı yazarken, Boris Vian uyarlaması ‘Günlerin Köpüğü’ (L'écume des jours - 2013) filminin çekimleri sırasında yaşadığı sorunlardan esinlendiğini not etmek gerek.

        Marc için ‘Filmi bitirmekten çok, çalışma sürecini seviyor’ demek de çok kolay gelmiyor bana. Çünkü sancılı bir dönemden geçtiğini, kurtulmak istediğini ama psikolojik olarak zorlandığını ve acı çektiğini gözlemliyoruz. Marc’ın kaprisli, narsisist yanları var hiç kuşkusuz ama kendini dev aynasında gördüğü söylenemez. Tam aksine, filmini eksik, kendini yetersiz hissediyor. Bir adamın kaçmasını göstererek başlayan filmini seyredememesi veya seyretmeye tahammül edememesini akılda tutmak gerekiyor. Hatta, Marc için filminden kaçan yönetmen bile demek mümkün.

        İlk bakışta, Marc’ın film boyunca bir karakter değişimi yaşamadığı söylenebilir. Sonuçta, oturup filmini seyredemiyor, bitirmenin yolunu bulamıyor, insanlarla ilişkisini yoluna koyamıyor, kendisiyle yüzleşemiyor ve hayatına nasıl yön vereceğini bilemiyor. Ayrıca film bir başarı ya da başarısızlık hikâyesine dönüşmüyor. Ama finalde Marc’ın hâlâ aynı insan olduğunu söylemek o kadar kolay değil. En azından değişmek zorunda olduğunu biliyor -ki bu da az şey değil. Asıl önemlisi, bir süre sonra aşkın kendisi için kurtuluş olduğunu seziyor. Filmini kaçırmak için harekete geçtiğinde masanın altında kablo sökerken gördüğü Gabrielle’e (Camille Rutherford) karşı bir şeyler hissettiğini o da biliyor. Ama asıl arzusunun Gabrielle olduğunu anlaması uzun sürüyor. Çünkü filmini bitirememek konusunda bir döngüye giriyor Marc. Tam olarak ne istediğini bilmediği için filmini nasıl bitireceğini de bilmiyor. Öyle ki, filmiyle hayatın anlamını arıyor sanki. Sonlara doğru sevgiyi bulursa bu kısır döngüyü kıracağını bir şekilde anladığı söylenebilir.

        Marc, sosyal açıdan çok sorunlu biri. Kendisini her koşulda destekleyen yengesine olan sevgisini, şükran duygusunu dahi nasıl ifade edeceğini bilemiyor. Sosyal hayatında genelde başarısız. O yüzden, bir ilişki onun için kurtarıcı gibi… Aşkı buldu mu, belki filme çok ama çok büyük anlamlar yüklemeyi de bırakacak.

        Her tür yoruma açık bir finalle bitiriyor filmini Gondry. Bana sorarsanız, ‘Filmler yönetmenin elinden çıktığında artık seyircinindir’ duygusunu veren bir final… Ama Marc’ın bu düşünceye hâlâ hazır olmadığını, bitmiş filminden kaçmaya devam edeceğini anlıyoruz.

        Gondry sinemasına duyduğum ilgi nedeniyle ‘Çözümler Kitabı’nı sevdim. Önceki filmleriyle bir bütünün parçası olduğunu düşünüyorum. Son olarak, Marc rolündeki Pierre Niney’nin oyunculuğunu ve filmin mizah duygusuna yaptığı katkıyı not etmek isterim.

        7/10