Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nagehan Alçı Çam ve Sakura Hastanesi'nde 1 gün...
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Annemin gözkapakları gözlerinin üzerine düşüyor.

        Galiba 5-6 yıl önce yavaş yavaş başlayan bu sorun görüş kalitesini bozmaya başladığı için bir gün gelip ‘çocuklar bana iyi bir doktor tavsiye eder misiniz?’ diye sordu.

        Hatırlıyorum pandeminin hemen öncesiydi. Tabii o zaman bunu henüz bilmiyorduk…

        Tanıdığım ve güvendiğim bir doktordan randevu alıp annemi meşhur özel hastanelerden birine götürdüm. Tarih 2020 başları…

        Doktor annemi muayene etti, gözkapaklarını kaldırabileceğini söyledi, detaylar üzerine konuşmak için sözleştiler, ayrıldık.

        O dönem o hastanede özel sigorta bir kısmını karşılamasına rağmen epey bir fatura çıkıyordu, hatırlıyorum.

        Sonra araya pandemi girdi. Tabii hastaneye gitmek bir kabus haline geldi. Korktuk.

        Annem sorun devam etmesine rağmen bu operasyonu sürekli erteledi, erteledi…

        Geçen ay sevgili kuzenim Özlem Özberk bir buluşmamızda ‘göz kapağı ameliyatı oldum, müthiş bir doktor buldum, inanılmaz rahatladım’ deyince konu bizde yine gündem oldu.

        Bu kez hemen ayarlamalar yapıldı, randevu alındı ve dün sabah annemi alıp 3 yıl öncesi için planladığımız ameliyata götürdüm.

        Bize ne senin annenin ameliyatından diyebilirsiniz ama ben esas bundan sonrasını anlatmak istiyorum.

        Kuzenimin bulduğu doktor Çam ve Sakura Hastanesi’nde imiş. Çok duyduğum ama hiç görmediğim, Başakşehir’deki meşhur şehir hastanesi.

        Bu bölge benim için İstanbul değil, başka bir coğrafya.

        Epeydir o tarafa yolum düşmemişti, görünce şaşırdım. Dağ taş site olmuş. İnanılmaz bir inşaat faaliyeti var.

        Kuzey Marmara otoyolu sayesinde şehre ulaşmak artık pek zor değil ama yine de mesafe çok.

        Beyoğlu’ndan yaklaşık 40 dakikada araba ile hastaneye vardık.

        Buraya hastane demek haksızlık olur. Bir sağlık kasabası denebilir.

        Dev bir alan.

        Üç ya da dört büyük bina sıra sıra dizilmiş, önünde fast food restoranlar, kozmetik mağazaları, metro istasyonu, otobüs durağı…

        Otopark sorununu binaların altını efektif kullanarak çözmüşler.

        Park ücretsiz.

        Devlet hastanesi deyince daha kaotik ve kalabalık bir ortam geliyor akla ama Çam ve Sakura öyle büyük ki o kalabalığı yutuyor.

        Gayet iyi işleyen bir sistemle kayıt yaptırdık, sıraya girdik, günübirlik ameliyat bölümüne sevk edildik, bir numara verdiler ve yaklaşık yarım saat bekledikten sonra ameliyathane kısmına geçtik.

        Sadece yatışsız göz bölümünde 10 ameliyathane vardı. Gayet temiz ve düzenli bir akış içinde içeri aldılar, doktorlar ilgili ve kibar bir tavırla bilgi verdiler ve içeri girdikten üç saat sonra-ki bir saati ameliyattı- kapıdan çıktık.

        Prosedür olarak yaptığımız tek şey kimlik vermekti. Kuruş ödemedik.

        Eczanede reçetedeki göz damlası ve göz kremlerine 15 TL verdim.

        Sonra şunu düşündüm:

        Araya pandemi girmese bu ameliyatı 3 yıl önce en az 20 bin TL’ye yaptıracaktık. Bugün bir özel hastaneye gitsek herhalde asgari 50-60 binlik bir fatura çıkar.

        Özel-devlet hastanesi farkı var da diyemiyorum, lokasyon biraz uzak ama fiziki şartlar özel hastane ayarında. Sistem de sorunsuz işliyor.

        Paralel evren

        Çam-Sakura’daki yarım gün bana paralel evrene geçiş gibi geldi. Cezaevinden göz ameliyatı için yanlarında kolluk kuvveti ile gelen tutuklular, maaşlarını temel ihtiyaçlarına yetiştirmekte dahi zorlanan ama çok iyi sağlık hizmetini iyi bir ulaşım ağı içinde gelerek ücretsiz alan emekliler, yakını hastanede yatarken aşağıdaki ucuz kozmetik markette bir iki tur atan dar gelirli genç…

        Sokaklarda çok dolaşan, çoğunlukla gideceğim yere yürüyen ya da toplu taşıma kullanan bir insanım ama yine de itiraf edeyim hayat üçgenim belli bir alanla sınırlı genellikle. Beyoğlu-Beşiktaş-Nişantaşı-Bakırköy-Sarıyer…

        Başakşehir’de dün gördüğüm manzara bana bunca ekonomik sıkıntıya ve siyasi aksaklıklara rağmen bu ülkede AK Parti iktidarının neden değişmediğini anlatan çarpıcı bir detaydı.

        Nagehan yandaşlık yapma, diyebilir, kendinizi kandırmaya devam edebilirsiniz.

        Ben de yargıdaki büyük sorunların, ifade özgürlüğü ile ilgili sıkıntıların, demokrasi alanındaki eksikliklerin farkındayım ve bunları her fırsatta dile getiriyorum.

        Osman Kavala, Çiğdem Mater, Tayfun Kahraman, Can Atalay hala cezaevinde. Herhalde Kavala başta olmak üzere medyada bu tutukluluklara en çok itiraz edenlerden biri de benim. Etmeye de devam ediyorum.

        Ekonominin hali ortada. Hayat pahalılığı üst-orta sınıfa dahi dokunmaya başladı.

        Ama tüm bu sorunlara rağmen iktidar Çam Sakuralar, daha doğrusu kitlelerin hayat standardında yaptığı dokunuşlar ve getirdiği hizmetler nedeniyle desteğini kaybetmiyor.

        ‘Tencere getirir, tencere götürür’ cümlesinin artık karşılığı olmadığını mayıs seçimlerinde gördük.

        Tencere değil, hizmet getiriyor, hizmet götürüyor…